Duyunca bayıldım.
“İşte bu!” dedim.
Hınzır zekâ bu.
Zeki ve eğlenceli protesto.
İçinde hakaret yok, küfür kıyamet yok, aşağılama yok, kavga yok.
Türkiye’de pek alışık olmadığımız bir şey aslında.
Her şey, ‘Sivas’ filminin yönetmeni Kaan Müjdeci’nin başının altından çıkıyor.
Bütün sektör gibi, ‘Ulusal Yarışma’ kategorisinin, Antalya Uluslararası Film Festivali’nden kaldırılmasına o da üzülüyor.
Ne mi yapıyor?
“Nasıl bir tavır almalı” diye düşünüyor.
Ve alternatif bir Ulusal Film Yarışması düzenliyor.
Ama önce Antalya Film Festivali’nin internet sitesinin birebir aynısını yapıyor.
Onunkinin manşeti, “Ulusal Kategori geri döndü!”
“Arkadaşlar yanlış yaptık, fevri bir karar aldık!” diyen bir Menderes Türel…
Ve çok yapıcı, yaratıcı festival.
Yeni bölümler de ekliyor festivale. Ama aslında tek istediği Ulusal Kategori’nin geri dönmesi. Yarışmaya katılmak isteyenler, Müjdeci ve arkadaşlarının hazırladığı siteye girip başvurulabilecekler.
Harbi paralel bir festival yani… Bitmedi! Bir de şahane bir jüri var. Gerçekten çok sıkı bir jüri!
Kadir İnanır, Sevin Okyay, Hülya Uçansu, Sarkis, Tayfun Pirselimoğlu ve Nihal Yalçın.
Onlar da Ulusal Kategori’de yarışacak filmleri seçecekler.
Bir de ödül töreni olacak tabii. İstanbul’da gerçekleşecek.
Üstelik Altın Portakal’la aynı zamanda…
Kırmızı halı, spot ışıkları, şık giyinmiş erkekler, kadınlar, oyuncular, yönetmenler, yapımcılar, tüm sektör orada olacak.
Şahane değil mi?
Uzun zamandır bu kadar eğlenceli ve yaratıcı bir şey duymamıştım.
Ulusal Kategori geri dönene kadar da, bu paralel festival devam edecek.
Bu muzip protestoda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Kaan n’aber? En son iki sene önce röportaj yapmıştık. Hâlâ aynı tatlı adam mısın?
– Valla, tatlı mıyım bilmiyorum, ben aynı benim… Arkadaşlara sor. Aman vazgeçtim sorma! Zaten sen geçen röportajda başıma iş açtın, bu sefer sakın açma!
Senin doğallığın, sahiciliğin, naifliğin beni benden alıyor! Seninle konuşmak insana mutluluk veriyor. Bu mudur senin misyonun hayatta, bize iyi hissettirmek mi?
– Yok canım. Ben pastane sahibi filan değilim. Charlie’nin Çikolata Fabrikası da değilim. Kimseye iyi hissettirmek gibi bir derdim yok. Ben sinema yaparken eğleniyorum, zaten bu yüzden yapıyorum, izleyenler de eğleniyorsa ne âlâ.
Aman tamam… Ne diyorsun Meltem’in el sıkmama olayına?
– Çok büyütüldü gibi geliyor bana. Biz kendimizi sanki İsviçre’de yaşıyoruz gibi düşünüyoruz.
Nasıl yani?
– Şöyle yani: Biz Türk’üz ve duygularımız her şeyden önce gelir.
MELTEM, BU KADAR ABARTACAK BİR ŞEY YAPMADI
Anlamadım?
– Sanki o kadar samimi değilmişiz, sanki birbirimize bu tepkileri vermemiz doğal değilmiş, sanki biz İsviçreliler gibi soğuk insanlarmışız ve bu tepkileri vermezmişiz gibi davranıyoruz. Oysa biz, kalbiyle yaşayan insanlarız, diplomatik insanlar değiliz. Ama böyle bir durum yaşanınca, “Bir sunucu oraya çıktıysa, onun tek görevi sunuculuk ve sadece onu yapmalı. İç hislerinden ayrılmalı!” diyoruz. Ama öyle olmuyor maalesef. Biz fevri insanlarız. Duyguları önde insanlarız. Meltem’i savunmak adına söylemiyorum ama gerçekten de bu kadar abartılacak bir şey yapmadı. Evet, bir selamlaşma sorunu oldu. Ben kişisel olarak Semih Abi’nin böyle bir şeyi hak ettiğini düşünmüyorum. Birbirinin düşüncesini beğenmeyen insanların bu şekilde karşılık vermesini çok doğru bulmuyorum. Fakat amma da abarttılar be! Nedir yani, yaptıysa da yaptı. Bu en çok Meltem’i bağlar ve Semih Abi’yle olan ilişkisini. Semih Abi, Meltem’i filminde oynatmaz, o da onun filmine gitmez. Bu kadar yani!
Memleket meselesi olacak bir durum değil diyorsun…
– Değil tabii. Ama bu kutuplaşma yüzünden herkes dolu. Çok dolu. Bir damla bekliyor ki taşsın, kıyamet kopsun. Bu doluluğun sebeplerini anlıyorum fakat cevabının karşı taraf olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla üzüldüm bu tartışmalara.
Adana’ya gittin, bütün festivallere gidiyor musun? Mesela Uluslararası Antaya Film Festivali’ne?
– İsterdim gitmek, orada bir konuşma yapmak da isterdim. Hatta teklif ettim ama ne yazık ki olumlu bir yanıt alamadım.
Neden? Ulusal Yarışma kategorisi kaldırıldı diye mi?
– Tabii ki o yüzden. Bunu de garip buluyorum. Pek çok sinemacı gibi ben de bu kararı doğru bulmuyorum. E ne olur çıkıp fikirlerimi söylesem yani? Kabul edilmemesini tuhaf buluyorum. Ben orada ne yapabilirim ki, Belediye Başkanı Menderes Türel’e hakaret mi edeceğim? Diğer arkadaşlara hakaret mi edeceğim, yanlış bir şey mi yapacağım? Yoo… Fikirlerimi söyleyeceğim. Eee? Ne var bunda? Sembolik bir konuşmaya bile takılmaları çok garip.
HOLLYWOOD OLMADAN OSCAR OLABİLİR Mİ?
Ulusal Yarışma’nın kaldırılma sebebi sence ne?
– Yine benzer bir şey. İnsanlar fikirlerini film yaparak söylüyorlar, bunu da istemiyorlar. Hüzün verici buluyorum. Ve ülke sineması açısından, kendi argümanlarıyla çeliştiklerini düşünüyorum.
Nasıl yani?
– Sen hem diyorsun ki, “Biz kendi sinemamızı destekliyoruz ve biz Cannes olmak istiyoruz!” Sonra da gidip kendi sinemanı kaldırıyorsun! Cannes Film Festivali’nin olabilmesi demek, Fransız sinemasının olması demek. Yani bir festivalin ciddiye alınabilmesi, o ülkenin filmlerine bağlıdır. Mesela Dubai Film Festivali’ni dünyada hiç kimse ciddiye almaz.
Çünkü Dubai’de sinema yapılmıyor.
– Evet, film üretilmiyor. Kimsenin umurunda da değil. Gidersiniz oraya, “Aa dünyanın en uzun binasını yapmışlar, aa en büyük otelini yapmışlar!” dersiniz, o kadar. Düşün, Hollywood olmadan Oscar olabilir mi? Hollywood yoksa, Amerikan sineması da yok! O zaman Oscar ödülleri olabilir mi? Hadi diyelim ki, Karlovy Vary’yi örnek alıyorlar, ya da Saraybosna’yı… Bunların hepsinde kendi ülkelerinin bölümleri ve perspektifleri var. Bu yaptıkları şekliyle başarılı olmuş bir tane bile festival yok. Bir keresinde Hong Kong’da bir festivale davet edildim. Gittim, festival yok. Kâğıt üzerinde var. İşte bu uygulama Antalya’yı kâğıt üstü festival haline getirir!
ANTALYA SEYİRCİSİ DE BU DURUMDAN MUTLU DEĞİL
“Ulusal Film Kategorisi’ni kaldırdık ama Uluslararası Film Yarışması’nda seçilen bazı Türk filmlerini yarıştıracağız!” diyorlar. Bu açıklamayı nasıl karşılıyorsun?
– Bu, mümkün değil! Festival dediğimiz şey bir aracı kurum. Böyle şeylere seyirciler, yapımcılar ve yönetmenler karar verir, festival karar veremez. Bir de Antalya seyircisi buna ne diyecek, buna bakmamız lazım. Antalya seyircisi mutlu mu bu durumdan? Değil! Yönetmenler, yapımcılar mutlu mu? Değil! O zaman sen bunu nasıl yapabiliyorsun? Hakkın olmayan bir şeyi yaptığında da, bunun sonuçlarına katlanman gerekiyor. Sonuçları göreceğiz. Gör bak, oradaki yabancı filmlerin hepsi boş olacak. Ben buna eminim.
Nerden biliyorsun?
– Geçen sene oradaydım. ‘Sivas’ tıklım tıklımdı, diğer bütün arkadaşların filmleri de. Uluslararası Yarışma filmlerine gittim, hepsi boştu. Yazık değil mi? Bir festivalin en önemli unsurlarından biri seyircisidir. Seyirciyi kaybettin mi, bir-sıfır yeniksin. İkinci önemli unsur, yönetmenler, oyuncular yani sektörün kendisi. Onlar da boykot etti, gelmiyor. Kim gelecek? Jean-Claude Van Damme mı?
BAKALIM BU SEFER NASIL BİR SKANDAL YAŞANACAK
Ben Berlin’de iki bina arasına perde gerip açık hava sineması yapıp, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ı izletmiş insanım. Benim Türk sinemasına duygusal bir bağım var. Böyle tarihi bir geleneği çat diye kesmek, içimi acıttı. Yemin ederim rahat bir şekilde, insan gibi bir festivale gidemedim bu ülkede! 2014’te filmim çıkmış, neşeliyim, eğlenceli eğlenceli gideceğim festivale, yok o boykot, yok o sansür, yok şunu deme, yok öyle yapma… Bir insan festivale niye gider? Eğlenmek için. Biz ne için gidiyoruz? Nasıl bir gerginlik olacak? Bakalım bu sefer nasıl bir skandal yaşanacak?
KIRMIZI HALI DA OLACAK, HER ŞEY BİREBİR AYNI
Peki ya ödül töreni? O da olacak mı? İnsanlar tıpkı Antalya Film Festivali’nde olduğu gibi süslenip püslenip ödül törenine mi gidecekler?
– Tam olarak öyle olacak! Kırmızı halısı olacak, spot ışıkları da olacak, her şey birebir aynı. Ama törenin olacağı yer henüz belli değil.
Siz korsan festival ekibi misiniz?
– Hayır, komik festival ekibiyiz! Festival esprili ama jürimiz çok ciddi. Bence şimdiye kadar oluşturulmuş en iyi jürilerden biri. Hepsi sinemada çok yetkin insanlar. Yanlış anlaşılmasın yani, ulusal yarışma.com gayet ciddi bir yapı. Ulusal Kategori Antalya’ya geri dönene kadar, her sene bu alternatif ulusal yarışmaya devam edeceğiz. Biliyorsunuz Behlül Dal orayı kurdu ve onun bir şiirinden yola çıktık: “Bir gün döneceğim mutlaka o şehre…” Bu arada bizde jüri başkanı yok. Puanlama yapıyorlar ve o puanlama üzerinden film ne çıktıysa o.
İYİ ŞEY YAP, İZİ KALSIN!
Ulusal kategori kaldırıldı. Hiç mi protesto eden olmadı? Hiç mi itiraz eden çıkmadı? Kuzu kuzu kabul mü edildi?
– Ben kişisel olarak öyle bir karakter değilim. Hiçbir şeyi kuzu kuzu kabul edemem. Ne yapabiliriz diye uzun uzun düşündüm. Sloganvari protestoları sevmiyorum. İşe yarar ve eğlenceli ne yapabilirim diye düşündüm.
Düşündün de ne yaptın?
– Önce Antalya Uluslararası Film Festivali’nin resmi sitesine girdim. Açıklamaları okudum. Gördüm ki, kendi fikirlerine kendileri bile inanmıyorlar. Ve henüz hiçbir şey hazır değil. antalyaff.com.’a da girdim, orada da bir kendinden emin olmama hali vardı. Hani diyorlar ya “Biz Cannes Film Festivali olacağız! Şöyle yapacağız, böyle yapacağız!” Böyle bir iddiası olan festivalin sitesinde bu iddiayı destekleyecek yoğunlukta bir program, bir etkinlik, bir yazı yoktu. Tarihine giriyorsun, film festivalinin değil, Antalya şehrinin tarihi var. Bilmem nereye giriyorsun, fotoğraflar silinmiş. Kendi ödül verdikleri filmin ödül konuşmasını bile yayımlayamıyorlar. Adamların kolları kanatları kırılmış. Bunları görünce, yardımcı olayım dedim. Veeeeee Antalya Film Festivali’ni sanal olarak yeniden tasarladım.
Antalya Film Festivali’nde kaldırılan Ulusal Yarışma geri döndü“Ben kişisel olarak öyle bir karakter değilim. Hiçbir şeyi kuzu kuzu kabul edemem. Ne yapabiliriz diye uzun uzun düşündüm. Sloganvari protestoları sevmiyorum. İşe yarar ve eğlenceli ne yapabilirim diye düşündüm.”
MANİFESTO VE YENİ BÖLÜMLER EKLEDİM
Nasıl yani?
– Siteyi her şeyiyle kopyaladım. Kopyaladıktan sonra antalyaff.net olarak açtım. Bir manifesto ekledim. Sonra da bir festival nasıl olmalı, kalbimden geçenleri oraya döktüm. En önemlisi de dana gibi, “Ulusal Kategori geri döndü!” yazdım. Ama burada şuna dikkat ettim, geri dönüş, belediye başkanı ve festival yöneticileriyle olmalıydı. Biz Ulusal Yarışma’yı geri istiyoruz. Bunun dışında başka bir talebimiz yok.
Yani sen alternatif Antalya Film Festivali sitesine ulusal yarışmayı geri koydun…
– Evet! Ama nasıl daha iyi bir festival yapabiliriz düşüncesiyle festival içine bölümler ekledim. Mesela bir sürü korku filmi çekiliyor Türkiye’de. Bilmiyoruz kim çekiyor, nasıl oluyor. Bu çocuklar bir buluşsunlar diye düşünüp, korku filmleri bölümü ekledim. ‘Film ve Arzu’ bölümü de ekledim. Çok eğlenerek yaptığım bir şey oldu. 18 yaşını geçmiş bir grup insan, ilk olarak bir erotik filme gidiyorlar, sonra aynı gün içinde dini bir filme gidiyorlar, sonra başarıyı anlatan para odaklı bir filme gidiyorlar ve son olarak da bir savaş filmine gidiyorlar. Dördünden çıktıktan sonra da, duygularını paylaşıyorlar birbirleriyle. Sinemanın, arzu üzerindeki etkisi. Bunu tartışıyoruz mesela. Bir festivalde olması gereken bu. Sonra düşünür Judith Butler’ı bu festival ekibinin içine ekledim. Eğer Judith Butler olsaydı, bunlar olmazdı. Sonrasında da belediye başkanı ve yönetim kurulu ağzından şunları yazdım: “Arkadaşlar! Biz yanlış yaptık. Böyle bir kararı fevri aldık. Ama sonra hatamızı anladık. Ulusal kategori geri döndü. Gelin beraberce güzel bir festival yapalım!”
Olumlu ve yapıcı anlamda paralel bir film festivali tasarladın yani.
– Aynen! Full yapıcı! Hakaret yok, saldırı yok, alay yok. Bizim Türkiye’de hep böyle bir çamur at izi kalsın muhabbeti vardır ya, ben tam tersini yapmaya çalıştım: İyi şey yap, izi kalsın!
Ne kadar zamandır uğraşıyorsun?
– Bir aydır gece gündüz çalışıyorum. Son derece gizlilik içinde yürüttük çalışmalarımızı. Başta sadece 7-8 kişi biliyordu. Telefonda bile konuşmadık, WhatsApp’ta yazıştık.
Duyanın tepkisi ne oldu?
– Valla, duyan bayıldı!
KADİR ABİ’NİN KARİZMASINA HAYRANIM
Sizin alternatif festivalinize ulusal kategorideki filmler başvurabiliyor mu?
– Elbette. Onun için de ulusalyarısma.com adresini açtık. Oraya da bir jüri seçtik.
Vayyyyy…
– Evet. Jüri kim olabilir diye düşündüm ve tek tek gidip hepsiyle konuştum. Önce Kadir Abi’ye gittim, Kadir İnanır. Zaten karizmasına hayran olduğum bir insan. “Aferin oğlum, iyi yapmışsın!” dedi. Sevdi fikri. Hatta yeni fikirler verdi. Sonra Sarkis’le konuştum. Bir önceki sene, Türkiye’yi Venedik Bienali’nde temsil eden çok büyük bir sanatçı. O da kabul etti. Sevin Okyay’la konuştum, Sevin Abla da kabul etti. Hülya Uçansu’yla konuştum, o da kabul etti. Tayfun Pirselimoğlu’yla konuştum, o da kabul etti. Son olarak da Nihal Yalçın’la konuştum, o da kabul etti. Ön jürinin seçtiği filmler Beyoğlu Sineması’nda gösterilecek. Merak edenler, ulusalyarışma.com adresinden tüm detayları görebilirler. Sonrasında ödül de vereceğiz. Biz para ödülünü kaldırıp kazanana başka bir eser hediye ediyoruz.
Semih Kaplanoğlu’nun filmi seçildi diyelim…
– Evet diyelim ki Semih Abi’nin filmi seçildi, ödül olarak ona Sarkis’in bir tablosu hediye edilecek. Diyelim ki Onur Ünlü kazandı, Cevdet Erek’in bir eseri verilecek.
BÜTÜN SİNEMA DERNEKLERİ VE OLUŞUMLARI DESTEK VERDİ
Bu paralel festivalle vermek istediğin mesaj ne?
– Ben mesaj kaygılı bir insan değilim. Tek mesaj var: Aslında bizler, eğlenceli bir şekilde sorunları çözebiliriz. Sorunlar olabilir, insanlar bazı şeyleri beğenmeyebilir ama çözüm, kaldırmak, iptal etmek değildi. En kolayı kaldırmak. Hatta, Mehmet Akif’in bunu anlatan bir şiiri var. “Koskoca Süleymaniye’yi yaptı bir Sinan/ Yıkmak için gerekli bir kazma bir kürek…” Özetle şunu söylüyor: Eser yapmak için gerekli olan Sultan Süleyman’la Mimar Sinan. Ama yıkmak için iki amele, iki kazma, iki kürek yetiyor! Ulusal Yarışma’yı kaldırmak hüzünlü bir şey aslında. Nasıl kıyarlar? Eskiden ödül verdiğin şeyleri sen yok ediyorsun! Bir daha olmasın diyorsun. Nasıl olabilir böyle bir şey?
Peki katılacak filmler belli mi?
– Dört-beş tane kesin filmimiz var. Adana’daki olaylardan önce Semih Abi çok pozitif bakmıştı, umarım o da filmini verir. Şimdi ne oldu bilmiyorum. Kendisini aradım fakat yurtdışında. Ama ‘Buğday’ mutlaka olmalı.
Bu yaptığınız nedir? Muzip yaramazlık mı, ciddi bir protesto mu?
– Muzip bir yaramazlık. Ama çok emek verdik, çok çalıştık. Sadece jüriyle değil, tüm sektör yetkilileriyle de konuştuk. Hepsi beğendi fikri. Neredeyse bütün sinema dernekleri ve oluşumları. SİYAD mesela kendi ödülünü verecek. Kasımın ilk haftası da SALT’da bir konuşma olacak. Bu röportajla tüm kamuoyu Ulusal Film Kategorisi Yarışması’nın Antalya Uluslararası Film Festivali’yle aynı zamanda İstanbul’da gerçekleşeceğini öğrenmiş olacak.