Aşık Shakespeare olağanüstü bir müzikal

Dün gece, başrollerini Nezaket Erden ve Uraz Kaygılaroğlu’nun oynadığı Aşık Shakespeare müzikalinin prömiyer’i vardı. Ağzım açık izledim. Bomba bir iş olmuş. Tam bir görsel sanat işi. Olağanüstü bir prodüksiyon. Deli bir emek. Emeği geçen herkesi patlayıncaya kadar alkışlıyorum.

REJİ ÇOK SIRA DIŞI… YARATICI, KOMİK, ROMANTİK

Genç Will’in -tüm zamanların en büyük aşk hikayesi olan- Romeo ve Juliet’i yazma sürecine tanıklık eden bir oyun bu. En iyi film dahil, 7 dalda Oscar kazanan kült bir film Aşık Shakespeare’in tiyatro oyunu/müzikali. Yaratıcı, hınzır, komik, romantik, çok hızlı akan, oyucu ve dansçıların performanslarına hayran kalacağımız bir yapım. Reji çok çok sıra dışı. Oha oluyorsunuz. Yıkıldı salon zaten. Tıklım, tıklımdı!

NEZAKET VE URAZ’IN OYUNCULUĞUNA AŞIK OLDUM

Nezaket Erden, oyuncu olmak için kılık değiştirerek Thomas Kent adıyla tiyatro seçmelerine katılan Viola’yı canlandırıyor. Uraz Kaygılaroğlu ise yazar tıkanıklığıyla mücadele eden, genç oyun yazarı William Shakespeare olarak karşımızda. 17 ve 18 Ekim’de, Zorlu’da yine sahneleniyor. İki eliniz kanda olsa gidin. Mutlaka, mutlaka izleyin. Bilet bulursanız tabii:)) Nezaket Erden’in performansına aşık oldum. Allah’ım o ne müthiş bir oyuncu! Döktürmüş resmen. Uraz da öyle. Aralarındaki enerji tarifsiz güzel. Cast o kadar iyi seçilmiş ki. Tek kelimeyle muhteşem. Dekor, ışıklar, kostümler. Her şey ince ince düşünülmüş. Çıta çok yukarıda. Gerçekten emek verilmiş, müzikalin her anında bunu hissediyorsunuz. Ne yalan söyleyeyim, şaşırıyorsunuz da. Türkiye’de de olabiliyormuş demek ki…

YÖNETMEN SERDAR BİLİŞ’İN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUM

Sadri Alışık Kültür Merkezi, Piu Entertainment ve Zorlu PSM ortak yapımı. Sahne üstünde 40, sahne arkasında 30 kişi var. 70 kişilik dev kadro. Ve her şey, su gibi akıyor. Yönetmen Serdar Biliş’e de kocaman bir alkış. Önünde saygıyla eğiliyorum. Bambaşka bir kafa. O kadar ince esprili, fırlama müzikal olmuş ki çok gülüyorsunuz. Sadece gülmüyor, düşünüyorsunuz da. Çünkü alt metinler, çok çok iyi. Mesela dönemin yasakları ve yönetim şekli üzerinden, günümüze acayip göndermeler var. Hayran kaldım. Ben Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü izlemedim, bu hafta gideceğim inşallah. İzleyenler anlata anlata bitiremiyor. O da Serdar Biliş imzalı. Alice de onun imzasını taşıyordu. Son yılların en kimselere benzemeyen yönetmeni!

BEYHAN MURPHY BİR BÜYÜCÜ ŞİİR GİBİ BİR KOREOGRAFİ OLMUŞ

Ve tabii Beyhan Murphy! Bu ülkede koreografide onun üzerine kimse yok. Beyhan Hoca, bir büyücü! Yine yapmış yapacağını. Şiir gibi bir koreografi. Dansçılar ayrı bir gösteri yapsa izlenir, öyle nefis. Sadece bu oyun için bestelenmiş, Tuluğ Tırpan imzalı müzikler de on numara. Hatta müzikler, canlı performans olarak, sahnede seslendirildi. Murphy ve Tırpan, uzun yıllardır birlikte çalışıyor. 1923’te de çalıştılar. Beyhan Murphy’nin dahil olduğu bir müzikal hemen anlaşılıyor. O kadar dans nasıl birbirine bağlanmış, o uyum nasıl sağlanmış… Valla tarifi yok… Ama o işte Beyhan Murphy, yapıyor. İzleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız.

DANSÇILAR YIKILIYORDU BİN ALKIŞ HEPSİNE

Dansçıları da her seferinde sınırları zorluyor. Hep bir yenilik, farklılık var. Bu sefer sahnenin arkasına bir duvar yapmışlar, duvara da tırmanıyor. Bin bir türlü şey oluyor. Nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Hepsi senkronize. Hepsi mükemmel. Erkek dansçılar da kadın dansçılar da yıkılıyordu. Yaptıkları işten keyif aldıkları her hallerinden belli. O tutku, o yüksek enerji de izleyene geçiyor. Şaşkınlık içinde izledim. Oyun, nerdeyse 2 saat sürdü, ara verilmedi. Ama tempo nerdeyse hiç düşmedi. Bin alkış hepsine.

SAYISIZ DANSÇI YETİŞTİRDİ YETİŞTİRMEYE DE DEVAM EDİYOR

Bu müzikaller; modern dansın ve dansın ulaştığı yeri göstermesi açısından da çok çok değerli. Çünkü dans, hala ülkemizde üvey evlat. O yüzden Beyhan Murphy’yi tek geçerim. Dansın bir sanat olduğunu ve ne kadar değerli olduğunu gözümüze sokuyor. Sayısız dansçı yetiştirdi. Yetiştirmeye de devam ediyor.

ALYA, SENİN UYKU VAKTİN GELMEDİ Mİ?

Alya da bu müzikaldeki dansçılardan biri. Yaş ortalaması 30 dansçıların. Bizimki en küçüğü: 18. “Senin, uyku vaktin gelmedi mi?” diye dalga geçtikleri biri. Kafayı yedi bu müzikal için. Türkiye’nin en iyi dansçılarıyla dans etme fırsatını bulduğu için öldü, bitti ve çok çalıştı. Bütün Ağustos, biz Bodrum’dayken, o bu müzikal için İstanbul’da kaldı. Lise son, üniversiteye hazırlanıyor. Önce tereddüt ettik. Her şeyi bir arada yapamayacak, sonunda çuvallayacak diye. Valla, dün o da o kadar iyiydi ki benim gözümde istediği üniversiteye girmiş gibi oldu. Gurur duydum kızımla. Tutkusunun peşinden gitmesine saygı duyuyorum. Onu da tebrik ediyorum.

YAŞASIN RUHUMUZA NEFES ALDIRAN SANAT!

Tabii ki bu iş burada bitmez! Nezaket ve Uraz’la röportaj yapacağım. Fırsatını kolluyorum. Serdar Biliş ve Beyhan Murphy’yle de yapmak isterim. Heyecanla bekliyorum. Ve tabii hem 17’sinde hem 18’inde müzikali tekrar izlemeye gideceğim. Belki karşılaşırız ne dersiniz?
Bu ülkede bir sürü tatsız şey oluyor, ruhumuzu havlu gibi sıkıyorlar. Ama ne mutlu bize ki her şeye rağmen sanat adına iyi şeyler de oluyor. Ruhumuz başka türlü nefes almaz! Yaşasın ruhumuza nefes aldıran tiyatro oyunları, müzikaller ve sanatçılar!

Yorum Bırak