Her zaman parlıyor. Bir ışığı var. Sadece romanları, yazdıkları değil… Ayşe Kulin öyle. Işığı olan bir kadın.
Bence doğuştan.
Ve çok güzel bir kadın.
Seneler geçiyor. Allah sizi inandırsın, daha da güzelleşiyor.
Bir de bu durumu ciddiye bile almıyor; bu onu daha da güzel yapıyor. Kendisiyle dalga geçiyor, muzip, hınzır bir zekâ.
Ve hep üretken. Kendi kendine yeten, muhteşem bir kadın. Ayşe Kulin ve onun edebiyat aşkı, hayat iştahı, yazdıkları, çalışkanlığı bana müthiş ilham veriyor. Bütün kadınlara ilham vermesi ve onun gibi yaratıcı kadınların artması dileğiyle… ‘Kördüğüm’ yormadan okunan bir kitap; Kulin bu sefer bir polisiyeyle karşımızda. Okurken günümüzle benzerlikler
fark edip şaşıracaksınız.
Maşallah süper üretken bir yazarsınız! Yazmak zorunda hissettiğiniz için mi, yazmadan duramadığınız için mi?
– Yok yok. Sadece yazmaktan büyük keyif aldığım için!
Bu defa bir polisiye… Sever misiniz, okur musunuz?
– Sadece yolculuk yaparken severim polisiye okumayı. Sürükler, eğlendirir, çoğu kez kısadırlar, uzun bir yolculuk sırasında başlayıp bitirebilirsiniz.
Peki tercih ettiğiniz yazarlar?
– Michener’inkiler gibi önüme tarihin pencerelerini açanları, Margaret Atwood’unkiler gibi şaşırtan, hayrete düşürenleri, Updike ve Fowles gibi değişik tarzlar deneyen yazarların kitaplarını tercih ederim.
HER KURGUNUN İÇİNDE HER ZAMAN HAKİKAT GİZLİDİR
‘Kördüğüm’de, geriliminin içinde bazı terör örgütlerinin ülkede giriştiği yasadışı faaliyetler de yer alıyor. Bu tespitler kurgu mu, yoksa Türkiye’de yaşanan gerçeklere mi dayanıyor?
– ‘Undercover Jihadi Bride’ diye bir kitap okudum. Kitabı Anna Erelle, Fransızca yazmış. Benim okuduğum, İngilizce çevirisiydi. ‘Kördüğüm’de Asiye’nin anlattığı hikâyenin ilhamını Anna Erelle’nin gerçek tecrübesine dayanan bu kitaptan aldım ve romanımda işledim. “Neden?” dersen, bu tür işlere öykünen genç kızlara ibret olsun diye! Neyse ki, artık maceraya öykünen kızların da gözleri açıldı ama ben yine de kulaklarına küpe olsun istedim. Sorunun cevabına gelince, Ayşecim her kurgunun içinde her zaman hakikat de gizlidir.
Esrarengiz bir kaza sonucu hafızasını kaybeden Gizem’in gerçeklere ulaşma mücadelesi, Türkiye’deki terörist faaliyetleri açığa çıkarma çabası mı?
– Valla, ben söz konusu örgütün tamamen temizlenmiş olduğuna inanmıyorum. Bence şekil değiştirmiş olarak hâlâ var. Yaşadıkça neler yapabileceklerini göreceğiz, daha doğrusu sizler göreceksiniz. Ben, Allah’ıma bin şükür, Türkiye’nin çok daha güzel ve onurlu günlerinde yaşadığıma inanıyorum. Ülkem, bugünden de kötü hale düşecekse, ben yaş haddinden dolayı dünya işlerinden emekli olup artık yukarıda bir yerlerden seyrederim. Ama sizlerin bütün kalbimle daha güzel günler görmenizi diliyorum. Ülkemi idare edecek olanlara seçime giderken gerçekten inanarak Atatürk’ün aydınlık vaat eden yolunu seçmelerini tavsiye ediyorum.
Sedat Ergin’in FETÖ’yle ilgili titiz incelemelerinden yararlandınız mı?
– Yok hayır, sevgili Sedat Ergin’in incelemelerine bu kitap için başvurmadım. ‘Kördüğüm’, bir önceki ‘Kanadı Kırık Kuşlar’ın aksine, ön çalışmasız, araştırmasız yazılan bir günümüz romanı. Son yıllarda yaşadıklarımızın bende biriktirdiği tortuya gözlemlerimi ve duygularımı kattım, ortaya bu kitap çıktı. Polisiye tadında, ufak sürprizler içeren, hoş vakit geçirmek için okunulacak bir kitap.
FETÖ HAYRANI OLANLAR NASIL FETÖ KARŞITI KESİLDİ?
Gizem’in başına gelenin bir kaza değil de, planlı bir cinayet teşebbüsü olduğunu öğreniyoruz. Gizem’i kimler neden öldürmek istiyor?
– Sevgilisinin ona emanet ettiği çipteki bilgiden haberdar olduğunu düşünenler öldürmek istiyor. Belki de sadece o çipe ulaşmak istiyorlar. Bu kişiler, romanın sonunda dahi ortaya çıkmadıkları için, ben de senin gibi pek emin olamadım.
Emniyet birimlerinin en uç noktalarına sızmış yasadışı örgütten kastettiğiniz FETÖ mü?
-Biz artık her kuruma sızmış bu insanları FETÖ’cü diye biliyoruz da, yıllardan beri FETÖ’ye hayranlıklarını gözlerimle görüp kulaklarımla duyduklarım, bir anda nasıl FETÖ karşıtı kesildiler? Bunlar, darbe başarılı olaydı acaba ne yapacaklardı? Kurulacak yeni hükümetin başaktörleri mi olacaklardı? Bunu bilmiyoruz. Darbe başarılı olaydı nasıl bir Türkiye’de yaşayacaktık? Onu da bilmiyoruz. Ortaçağ karanlığına mı gömülmüş olacaktık? Yoksa çifte standart bir yaşam mı sürecektik bazı Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi? Kafamdaki soruların karşılığını bulamıyorum. Ama şunu iyi biliyorum: Herhangi bir Batı ülkesinin umurunda bile değil bizim çağdaş veya yobaz, demokrat veya faşist olmamız. Batı ülkeleri sadece menfaatlerine bakar. Umarım Kürt kardeşlerim de bunu nihayet öğrenmişlerdir. Peki bu menfaatperest ülkeler şu anda bizden ne istiyor? Onu da bilmiyorum! Yanıtlayamadığım sorular o kadar çok ki! İşte bu romanda sadece benim gibilerin kafa karışıklığını ve ruh halini aktarıyorum okura.
TÜRKİYE KEDİ DEĞİL AMA FARE DE DEĞİL
Kahramanınız Gizem’in gözüyle Türkiye’de, hatta Ortadoğu’da yaşanan bir kumpasın ortasında olduğumuzu mu düşünüyorsunuz?
– Evet, her zaman böyle olmuştur. Tüm güçlü devletler, kendileriyle boy ölçüşemeyecek boyuttaki diğer devletlerle kedinin fareyle oynaması gibi oynar durur. Neyse ki, 21. yüzyılın Türkiye’si, kedi değil ama fare de değil. Halkımızı doğru dürüst eğitip gelişmiş teknolojiyi üretir hale geleydik, biz de kedi rolünü üstlenebilirdik. Bu treni kaçırdık şimdilik. Keşke zararın neresinden dönsek kârdır diyebilsek.
Gizem, sizin hangi romanınızdan kopup gelen bir devam karakteri? ‘Kördüğüm’ bir devam romanı mı?
– Hayır, bir devam romanı değil ama Gizem’in bir önceki romandan koparak geldiğini inkâr edemem. Fakat bu romanın içinde Gizem’in bambaşka bir görevi var. O, bugünün Türkiye’sinin kafası karışmış genç kadını.
Sanki kitabınızda gençlerin yurtdışına kaçmak yerine, Türkiye’de kalmayı seçmeleri gerektiği konusunda bir mesaj da var… Var mı?
– Evet, var. Diyorum ki, “Ey gençler, siz kaçıp giderseniz, bu ülkenin hali ne olur? Yaşam mücadelenizi başkalarının arazisinde vereceğinize, kendi vatanınızda kalın ve mücadeleyi Türkiye için verin. Büyükbabalarınız, büyükanneleriniz en zor şartlarda bile terk etmedi vatanlarını. Siz de kalın ve hep birlikte Cumhuriyetimizin yeniden laik, demokratik bir hukuk devletine dönüşmesi için elimizden geleni yapalım. Elimizden gelecek olan da fire vermeden sandığa gitmektir.”
KÖPRÜLER, YOLLAR YAPARAK SAYGINLIK KAZANILMIYOR
Gizem, Dr. Orhan’ın yardımı ve ilgisiyle hafızasına kavuşuyor ve Mardin’de bir hastanede yatan sevgilisi Tarık’tan, İstanbul’a getirmek üzere içinde gizli bilgiler bulunan bir çip alıyor. Allah aşkına bizi merakta bırakmayın, o çipte neler, hangi gizli bilgiler var?
– Aceleci olmayın! Sevgili Sedat Ergin’in çalışmaları iyice incelendikten sonra, bir sonraki kitabımın yazılıp raflarda yerini almasını bekleyin.
Siz bu romanda, ‘kadına şiddet-taciz-tecavüz’ konularında okura bir şey söylemek, bir mesaj vermek istediniz mi?
– Özel bir mesaj vermeme hiç gerek yok. Kadına şiddet, taciz ve tecavüzü, zaten her gün gazete ve televizyonlarda görüyoruz. Yollarda, taşıtlarda rastlıyoruz. Bu ülkenin her ferdi, gayet iyi biliyor ki, yasalar tersini söylese de hayli baskın bir erkek egemen söylem ve eylem var. Bu söylem ve eylemler sadece kadınları değil, LGBTİ bireyleri de hedef alıyor. Durumu acilen değiştirmedikçe, uygar ülkeler arasında yer almamız mümkün değil. Milletlerarası saygınlık kazanmak, ne yazık ki sadece köprüler, yollar, binalar inşa etmekle olmuyor. Değer ölçülerimizi de çağımıza ayarlamamız şart!