Biz oğullarımla sağlam bir çeteyiz

Hep gündemde.
Hep yeni.
Hiç yerinde saymıyor.
Sürekli kendini geliştiriyor.
Demode olmuyor, eskimiyor.
Ahtapot gibi; herkese, her şeye yetişiyor.
Üç oğlu onu daha da güzelleştiriyor.
En çok da oğullarıyla WhatsApp mesajlarına bayılıyorum, arada dinletiyor.
Çok şekerler, şeker ne kelime, müthişler!
Sesli mesaj yolluyorlar birbirlerine aile boyu.
Üç oğlan, tek tek anneyle konuşuyor.
Gülben de tek tek hepsiyle.
Özenli, çocuklarının üzerine titreyen bir anne.
Dünyanın en manyak, en organize kadını.
Aferin, her şeye yetişiyor.
Oğullarına, onların aktivitelerine, aile trafiğine, işine, ününe, o müthiş Çocuklar Gülsün Diye Derneği’ne, Türkiye çapında açtığı anaokullarına…
Arada evlendi, boşandı, millet car car konuştu, o hiç laf yetiştirmedi, kimseye cevap vermedi.
Arkadaşım ya, ben hepsini sordum.
Bakın neler anlattı.
Yürü be Gülben, kim tutar seniiiiiiii…

Ekran Resmi 2017-01-29 09.10.52
Fotoğraflar: Nihat ODABAŞI

Nedir bu güzellik yahu! Yıkılıyorsun Gülben… Üç oğlun ve sen, şahanesiniz… Hadi söyle, oğlanlar bu yeni filmdeki performansını beğendi mi?
– Abartma, fena değilim diyelim. “Yıkılmadıııım ayaktayıım” şarkısı bana gelsin. Kapadokya’da çekimler sırasında çok gelip gittiler. Konuya hâkimlerdi yani. Ama filmi izleyince büyülendiler.

Seni dilsiz görünce n’aptılar?
– Normal hayatta çenem maşallah kuvvetli olduğundan, konuşmayan, sesini duymadığımız bir Gülben herkese enteresan geldi! Çocuklarıma da… Ama Gülbahar’ın neden konuşmadığına, geçmişte anne ve babasının öldürülmesine koyduğu bu tepkiye daha çok takıldılar.

Her şeyi soruyorlar mı?
– Hem de nasıl! Sonsuza kadar… Meraklı olmaları hoşuma gidiyor.

MASAL UYDURMAKTAN SENARİST OLDUM

Ekran Resmi 2017-01-29 09.09.08

O üç tatlı adam sana âşık mı?
– Yok canım. Anneye düşkünler ama âşık değiller. Ayakları yere basan bir anne-oğul ilişkimiz var bizim. Ben pedagog Feriha Dildar’ın öğrencisiyim!

Peki kıskançlık olmuyor mu aralarında? “Anne, benimle uyu… Anne bana sarıl… Anne benimle oyna!” O trafiği nasıl ayarlıyorsun?
– O kadar ayrı üç karakterler ki, anlatamam. Kendi içlerinde anlaşamadıkları konular dolu. Biri Lego sever, diğeri futbol tutkunu, öteki Batman fanatiği… Spiderman, Sünger Bob, Ironman, Arda Turan, Selçuk İnan gibi gündemlerimiz ve meraklarımız var mesela. Ben ne bilirdim bunları? Şimdi her şeylerini bilir oldum! Adaletli olabilmek için, trafiği ancak kendimi helak ederek ayarlayabiliyorum. Sarılmak benim zaafım, olmazsa olmazım, ne dersen de, sarılmak bende sonsuz, orada bir sorunumuz yok. Birlikte uyuma günleri var ara sıra, o da pek keyifli oluyor. Masal uydurmaktan senarist olabilecek hale gelmiş durumdayım! Ama hâlâ uydurmaya devam ediyorum.

Seni hiç onlar kadar seven bir adam oldu mu?
– Anne-oğul ilişkisi iliğimi, kanımı taşımayan kimseyle mukayese edilemez ki! Oğullarım benim nefesim, ciğerim, gözüm, özüm, sözüm, yaşama sevincim. Uyurken izliyorum hâlâ onları ben. Ayak parmaklarının aralarını kokluyorum, terlerini tenimle siliyorum.

ÜÇÜNÜN BENİ SALAK ETMESİNE TUTKUNUM

Peki onlara nasıl yetişiyorsun?
– Büyük oğlum 10 yaşına geldi, kardeşleri 7.5 oldular. En çuvalladığım an, aktivitelerinin farklı olduğu an. Biri, bir arkadaşına gitmek istiyor, diğeri bir arkadaşını eve davet ediyor ve aynı zamanda ıslak kek istiyor, “İçine ceviz koyma!” diye talimat veriyor, diğeri “Mantı yiyelim!” deyip, birden “Aaaaa ev ödevimi okulda unuttum!” diyor. Diğeri, “Mataram nerde?” derken, ayakkabı çekeceğini arıyoruz mesela o sırada. Aynı zamanda biri nezle oluyor veya “Karnım ağrıdı!” diyebiliyor. Kendimi, hepsine ayrı ayrı yetişmeye çalışırken ve “Oynatmaya az kaldı doooktoorum nerdeeee!” şarkısını söylerken buluveriyorum. Ama yine de tutkunum üçünün beni aynı anda salak etmesine! Ve sanırım onlardan başka beni salak eden kimse de olmadı hayatımda!

Evde kaç bakıcı var?
– Bir yatılı, bir gündüzlü elemanımız var. Hep “Çok bakıcıları vardır!” dendi. Yalan! İkizlerin ilk doğum zamanları hariç, hiç çok bakıcım olmadı. Benim asistanım Nilay ve Mustafa’nın akrabası Şehabettin, çocukların hayatlarında çok varlar. Biri can ağabey, diğeri can abla tadında…

🔺Hep gündemde. Hep yeni. Hiç yerinde saymıyor. Sürekli kendini geliştiriyor. Demode olmuyor, eskimiyor. Ahtapot gibi, herkese, her şeye yetişiyor. Üç oğlu onu daha da güzelleştiriyor. En çok da oğullarıyla whatsapp mesajlarına bayılıyorum, arada dinletiyor. Çok şekerler, şeker ne kelime, müthişler!☄ 🔹🔺Sesli mesaj yolluyorlar birbirlerine aile boyu. Üç oğlan, tek tek anneyle konuşuyor. Gülben de, tek tek hepsiyle. Özenli, çocuklarının üzerine titreyen bir anne.☄ 🔺Dünyanın en manyak, en organize kadını. Afferin, her şeye yetişiyor. Oğullarına, onların aktivitelerine, aile trafiğine, işine, ününe, o müthiş Çocuklar Gülsün Diye, Türkiye çapında açtığı anaokullarına, arada evlendi, boşandı, millet, car car konuştu, o hiç laf yetiştirmedi, kimseye cevap vermedi… Arkadaşım ya, ben hepsini sordum…☄ 🔺Bakın neler anlattı…☄ 🔺Yürü be Gülben, kim tutar seniiiiiiii… #hurriyetpazar’da @gulben123 (📷 @nihatodabasiofficial 👊)

Ayse Arman (@armanayse) tarafından paylaşılan bir fotoğraf ()

OĞULLARIM BİLİYOR: ANNE GÜLERSE HAYAT DA GÜLER

Hep mi kontrollüsün? Kontrolünü kaybettiğin olmaz mı?
– Kontrolü kaybedersem, planlı olmaya çalışmazsam, trafo patlar! Var mı yanlış şurup verme şansım? “Aaaa, yarın matematik sınavın mı vardı!” dediğim de oluyor, sahnede 15 yıldır söylediğim şarkının sözlerini unuttuğum da… Ama yapacak bir şey yok, insanım. Hüseyin Nazlıkulu’na gittim geçen gün. “Kendini şarj et, içeride göçük var!” deyip sağlam bir konuşma yaptı benimle. Ne check-up bilirim, ne vitamin alırım. Ananaslar, yeşillikler, doğa ana sağ olsun ama yetmiyor işte, bazen tosluyor insan. Üç-dört aydır takviye alıyorum.

Seni başka bir erkekle paylaşmaktan da hoşlanmıyorlardır… Öyle mi?
– Anneyi mutlu görmeye bakar benim evlatlarım. Gayet gerçekçi yaşıyoruz hayatın bize getirdiklerini. Kaldı ki anneyi hiçbir zaman başka bir erkekle paylaşmadılar! Anne hep anneydi… Anne hep önce anneydi… Yine aynı şekil devam ediyoruz. Biz, oğullarımla sağlam bir çeteyiz. Anneyi paylaşmak değil mesele, anneye mutluluk hakkını sonsuz tanırlar. “Anne güler, hayat güler” bunu bilirler…

Annelikte en çok nede zorlanıyorsun?
– Valla, üç tane daha evladım olsa, içimden bir ‘ahtapot anne’ fışkırıyor, annelik beni zorlamıyor, aksine hayata bağlanıyorum… Sürekli öğreniyorum ve macera adasında yaşıyor gibiyim. Şükretmekten dilim kurudu. Zikirmatiğime de laf ettiler!

Biz oğullarımla sağlam bir çeteyizBABALARINA BAYILIYORLAR

İleride kadınlara saygı duyan adamlar olmaları için ne yapıyorsun?
– Ooo, bak bu çok önemli. Matkap gibi yiyorum onları bu konuda. Kabalık ve düşüncesizlik, gördüm ki erkeklerin genetik yapısında var, o yüzden daha da dikkatliyim. Futbol oynarken, “Sen kızsın ne anlarsın!” dedi mesela benimki, üstüne haykırdım, “Oğlumun niyemiş, o da anlar!” diye. “Anlamaz!” dedi benimki ısrar, kız arkadaşı kaleye geçti, şaşkınlığından gol atamadı beyefendi! Saygı ve anlayış, benim onlara en çok anlattığım şey. Odalarına üç-dört yaşından beri kapıyı vurmadan girmem. Ertesi gün giyeceklerini alternatifli hazırlar, son kararı onlara bırakırım. Tatil ve giyim konularında toplantı yapar, birlikte karar veririz. “Kızlar sevgi ister, sarılmak ister, iyi yürekli erkekler ister ve her insan saygı ister” oğullarıma ettiğim değişmez cümlelerim…

Babalarıyla araları nasıl?
– Bayılıyorlar babalarına! E komik ve korkunç özgürlükçü bir baba. “Geç yatalım” tamam, “Ödev yarına kalsın” tamam. Bu durumda ben kâbus gibi kalıyorum ama yapacak bir şey yok. Özetle, Mustafa ile araları şahane!

Mustafa, hafta sonu babası mı? Sadece hafta sonları mı görüyor?
– Canı ne zaman isterse ve ne zaman vakti varsa o zaman gelir, alır, görür… Çocuklar da bunu biliyor, Mustafa da. Hafta sonlarını düzenli ayırır çocuklara ama işi, turnesi, olur, o zaman hafta içi alır. Alamazsa telefon eder, sesli not yollar…

Onlarla en çok eğlendiğin günün en güzel anı ne zamanı?
– Kahvaltılarımız ve akşam yemeklerimiz efsane güzel geçer! Sofra komedilerimiz ve sofra sohbetlerimiz çoook güzeldir. Tatile gidiyorsak, ay ay ay ne maceralar. Söz vermeler… Önce efendi efendi sözlerinde durup, sonra afacanlıklarla caymalar… Ama çok komikler benim oğullarım! Can yakmayan, kalp kırmanın anlamını bilmeyen ve buna çok dikkat eden çocuklarım var.

BENDE ‘BİR EVLAT DAHA’ KONUSU KAPALI

Sence, sen bir daha başka bir aşk yaşar mısın? Var mı buna gücün?
– Yaşamazsam kendime ayıp ederim! Ama önce bir dinleneyim… Tadına varacağım çok işlerim ve arkadaşlarım var. Elbette yaşayacağım…

Belki manyaklık ama ben, senden bir çocuk daha bekliyordum, hayal kırıklığına uğrar mıyım? Yoksa yapar mısınız?
– (Gülüyor) Bunu ne kadar çok duyuyorum! Aklımda yokken aklıma sen de sok hadi! Büyük konuşmayayım ama üç sağlıklı oğlum var. Bende ‘bir evlat daha’ konusu kapalı. Bir daha dön başa gücünü ve kararını bana ben değil, karşıma çıkacak insanın duruşu ve bana hissettirecekleri yaşatabilir sadece…

MUSTAFA’YLA İLİŞKİMİ KİMSEYE SORGULATMAM

Aslında Mustafa’dan hiç kopamadığın için kurduğun ilişkiler yürümüyormuş, öyle mi?
– ‘İlişkiler’ diye bir şey yok bir kere, 2012’de Mustafa ile yollarımızı ayırdıktan iki sene sonra bir evlilik yaşadım ben, bu kadar. Çocuklarımın babasıyla ilişkimi de kimseye sorgulatmam. Mustafa’nın adı ‘eski eşim’ değil, ‘çocuklarımın babası’. Adını altın bir çerçevede ve başımın üzerinde, seve isteye taşıyacağım da bir gerçek.

Peki bir de şunu soracağım, yoksa ikinci eşinin mi ilişkisi vardı? Valla, ben ortalıkta dolaşan bütün dedikoduları soruyorum sana…
– Sen ortalıktaki dedikoduları sorarsan, bir gıdım yol alamayız biz. Erhan’ın kimseyle ilişkisini duymadım.

Ama yakışıyordunuz. Üzüldük de… Seninle evli olmak, sence bir erkeği karizmatik hale getiriyor mu?
– Bence şöhretli, başarılı, bir de güzel bir kadınla evli olmanın getireceği karizma, hiçbir erkeğin işine yaramaz. Kime ne faydam olduğunu söylemek de bana yakışmaz! Umarım ve dilerim ki, kattığım şeyler karizmadan ziyade daha insani değerler olmuştur.

Mustafa, “Çocuklarımın annesinin mutlu olmasını isterim” diyor. Tavrı hep böyle miydi?
– Sağ olsun Mustafa, hep sağlam durdu. “Biz hiç küsmedik ki, yeniden barışalım!” demiş geçen gün bir açıklamasında. Ne kadar doğru! Akıllı ve duyarlı bir baba, çocuklarının annesinin mutlu olmasını ister, ki bu annelerinden öte çocukları için isteyeceği bir şeydir aslında. Toplumda da yerleşse keşke…

Belki de aynı adamdan üç çocuk bir mesajdır? Belki de kaderin Mustafa’dır, ne dersin…
– Geçelim bu soruyu derim.

Onunla evlenmek istesen tekrar, ne der?
– Yedin beni be kadın! Neden Mustafa’yla evlenmek isteyeyim tekrar? Biz, hayattaki en yakın iki dostuz artık. Ne Mustafa ne de ben kadın-erkek gibi yaklaşmıyoruz birbirimize. Bildiğin kankayız biz…

ALINGAN, ACELECİ VE İŞTAHLIYIM

En zorlandığın şey, kilo kontrolü mü?
– Alınganım, aceleciyim ve evet iştahlıyım! Nefsimizle mücadelemiz hep çok zor…

Şeyda’yı (Coşkun) hayatından çıkarsam ne olur?
– Aman sakın çıkarma, Şeyda iyi hayatımda! Onun hayali 200 gr, WhatsApp mesajı 300 gr, sesli araması 400 gr, bizzat kendisini görmek 500 gr verdiriyor bana! İki sene önce toplam 12 kilo verdim sayesinde. 10’unu asla geri almadım. O diğer iki kiloyı, al gülüm ver gülüm idare ediyorum.

2017 için planların ne?
– Zerre planım yok. Tek planım, okullar kapansa da Bodrum’a gitsek… Çok plan yaptım, yapmıyorum artık, daha güzel böyle…

Hayat felsefeni söylesene… Sen iflah olmaz bir iyimsersin di mi?
– Eveeeeeet! İçimdeki ışık, hep parlamaya ve ışık saçmaya devam edecek. Güneş benim için hep doğacak… İçimdeki güneş, hiç batmıyor benim. En üzgün, en kırgın olduğum anlarda bile biliyorum biteceğini, dineceğini. Ben hep Yaradan’a sığınıyorum…

NE ALDATTIM NE ALDATILDIM

Oğulların senin bütün hayatını doldururken, araya evlilik nasıl aldın?
– Rahat battı sanırım! Yok, yok, aile olma arzum ve duygum o kadar fazla ki, nedense bendeki annelik duygusunun baskınlığından, sevgili olma halinde beceriksizleşiyorum. İlle de aile olmayı seçmeyi ben istedim. Daha fazla emek vermem gerektiğini biliyordum, yine de bunu tercih ettim. Olmadı, yürümedi…

Soru geliyooo… Neden boşandınız?
– Sen sor diye! İnsan, mutlu olmak için evlenir, mutsuz olursa boşanır. Mutluydum, 2 sene evli kaldım. Mutsuz oldum, boşandım. Bu kadar…

Sen aldatmışsın, öyle mi?
– Aa ne ayıp! Ben hayatımda kimseyi aldatmadım. Kimse tarafından da aldatılmadım.

Ama ortalık bu tür haberlerle yıkılırken, ”Hadi len!” demedin çıkıp, yoksa birbirinizi aldatmış olabilir misiniz?
– “Hadi len!” dememe değecek ağızlardan duymadım ki o lafları. Değer vermedim. Salak saçma; boyu, mutluluğa ve yaşamıma yetişemeyen minik zekâların kendilerince çamur atma çabasını uzaktan izledim sadece. Sesimden, cevabımdan mahrum, ellerine bir fotoğrafımı alıp haftalarca ekranda beni konuştular… Devam etsinler! Mahkemeleri bile meşgul etmeye değer bulmuyorum hiçbirini.

ÇALIŞKANLIK ANLAMINDA İLK DEFA BENDEN BETERİNİ GÖRDÜM: MAHSUN

Ekran Resmi 2017-01-29 09.12.24

Peki şimdi de filme dalalım… Ne diyorsun “Vezir Parmağı” hakkında?
– Film heyecan verici. Gülbahar da çok değerli, yürekte kalıcı bir rol. Bunca kuru gürültünün içinde filmde bu kadar hassas bir karakterle, tek kelime konuşmadan sadece “durmak” ve “bakmak” bence çok anlamlı. Hayat aslında çok şeye cevap veriyor…

Mahsun’la çalışmak nasıldı?
– Çalışkanlık anlamında benden beterini gördüm ilk defa! O da Mahsun… Müthiş bir disiplin ve konsantrasyonla işine tutkun bir adam. Dünya sinemasına kafa yoran, hayatında hedefleri olan, yapacakları yaptıklarından daha önemli bir adam ve istikrarlı. 12 senedir şarkı söylememeyi becerebilecek kadar da iradeli… Hava cıva değil bunlar. Okuması kolay, uygulaması zor!

Yönetmenliğini nasıl buluyorsun?
– Gayet başarılı. Yolu uzun, aydınlık ve açık. Eleştiriye tahammüllü, yenilenme sevdalısı, dünya dilini takipte ve hep daha iyisi için mücadele eden bir yönetmen o…

Bu yeni film, ‘Vezir Parmağı’ esnasında Mahsun’la adın aşk dedikodularına çıktı… Ne iş? Hadi itiraf et, Mahsun’la ilişkin mi var?
– Ay daha neler! Buna da yuh diyorum! Mahsun, 20 yıllık dostum ve arkadaşım. Film çekince, ille ilişki mi yaşamak lazım? Altın Kelebek Ödül Gecesi’ne birlikte gitmişiz, vay arkadaş, ispata gel. Ne diyeceklerini şaşırdılar!

36. ANAOKULUNU DA TESLİM ETTİM

Okul açmaya devam… Kaçıncı anaokulundasın?
-36’ncıda. İnşaatına sıfırdan başlayıp, tam donanımlı bir şekilde memleketime teslim ettim.

Süpersin! Ne hissediyorsun?
– Gurur! Okulöncesi eğitimin zorunlu olması, çoğalması, önemi ve değeri için çok önemli bu Çocuklar Gülsün Diye Anaokulları.

Mis gibi bir anaokulu teslim ediyorsunuz da… İş, binayla bitmiyor ki, eğitimciler kim, o çocuklar nasıl bir anlayışla yetiştirilecek? Türkiye’de her şey gittikçe kötüleşiyor, eğitim de… Ama yine de bence müthiş ötesi yaptığın, bir sürü insan poposunun üzerinde oturuyor, sen hep yapıcısın. Ara ara, “Ulan ben ne şahane kadınım!” diyor musun?
– İnsan, kendi deyince bir şey olmuyor. Takdir edilmek elbette güzel… Yoluma taş koyanların bile takdir edildiğimi görmesi, okuması iyi geliyor.

Muhalif olmak, bu aralar cezalandırılan bir şey. Memleketle ilgili seni üzen neler var?
– Ben bir cumhuriyet kadınıyım. İnsan hakları ve özgürlükleri savunucusuyum. Kadına, seçme ve seçilme hakkını verenlere her zaman sahip çıkmak benim sorumluluğumdur. Laik ve aydınlık ülkemin, nerden nereye geldiğinin değerini bilir, önemserim. Kadına şiddet bu kadar meşrulaştırılmasın ve “Ya bendensin ya değilsin” zihniyeti bitsin isterim. İnsanların fikri özgürlükleri vardır. Mesele, karşılıklı saygıdır.

Yorum Bırak