Bugün Barış Bayraktar röportajıyla sizi selamlıyorum
.
Barış, engelli-engelsiz, herkese ilham vermek isteyen; onları sporla, dansla tanıştırarak, evden çıkarmayı hedefleyen müthiş bi rol model!!
.
Onunla, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde, Alya Dormen ile dans ettikleri Beşiktaş Spor Kulubü’nün başlattığı ENGELLER BİZİ DURDURAMAZ sosyal projesi kapsamında tanıştım. Hatırlayacaksınız, Beşiktaş JK, Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin tekerlekli sandalye basketbol maçının devre arasında birlikte dans etmişlerdi
.
Bu sosyal projenin amacı, kendini eve kapatan, ‘spor’ ve ‘dans’ kavramlarıyla kendini yan yana getiremeyen bedensel engelli gençleri harekete geçirmekti. Onlara ilham olmaktı
.
Barış, bunun mümkün olduğunun en güzel örneklerinden. İnanılmaz etkilendim ondan, röportaj yapmak ve sizin bu çalışkan, disiplinli, azimli gençle daha yakından tanıştırmak istedim. Onun sağlık sorunları, benim yoğun programım derken şimdi yayınlayabiliyorum.
.
Barış, iki kez Avrupa şampiyonu olmuş bir dansçı. 7 uluslararası şampiyonluğu var. Aynı zamanda milli dansçımız. Para Dans Spor turnuvalarında ülkemizi gururla temsil ediyor. Altın madalyalarla dönüyor. Başarılarıyla anılan bir dansçı olmak harika ama o bir sorumluluk yükleniyor. Kendini eve kapatmış engelli engelsiz herkese bir umut ışığı olmak istiyor. Daha fazla görünür olmak istiyor. “Bir engelliyi bile evinden çıkarabilirsem ne mutlu bana!” diyor. Çok değerli buluyorum Barış’ın mücadelesini. Sonuna kadar destekliyorum.
Şimdi söz Barış’ta…
Barış müthişsin! Dansta, iki kez Avrupa şampiyonu oldun. Ayrıca 7 uluslararası şampiyonluğun var. Neler hissediyorsun…
– Mutlu ve gururluyum. Bir hayalle başladım, çok çalıştım. Başarmak istediklerimin bir kısmına da ulaştım. Ama daha niceleri var. Yolum uzun, heyecanlıyım. Kendime yeni hedefler belirledim, yürüyecek çok yolum var!
Sence, sen hayatınla insanlara ne söylüyorsun?
– Kendilerine inanmaları gerektiğini söylüyorum. İnsan, yürekten istediği ve bu uğurda gönülden çaba gösterdiği her şeyi başarır bence. Sadece potansiyelinin farkında olsun ve kendine güvensin yeter. Zaten ruhundan hissettiği ve tutkuyla bağlı olduğu bir şeyi yapıyorsa, başarısız olması olanaksız.
Senin kafaya koyup yapamayacağın hiçbir şey yok mu?
– Sanırım şimdiye dek pek olmadı. Olduysa da gönülden istememişimdir.
Başarıların arkasında ne kadar emek, kan, ter ve gözyaşı var?
-Eğer bir hedefiniz varsa emek sarf etmeniz gerekiyor. Bu hedef, tekerlekli sandalye kullanmayı gerektiren bir hedefse kan kaçınılmaz! Çünkü sandalye kullanmayı öğrenirken, elleriniz su topluyor, patlıyor, çatlıyor, yarılıyor. O yarıklar kanıyor. Ama sonunda, elleriniz nasır tutuyor… Nasır tutması iyi haber, sizin sandalyeyi kullanmayı öğrendiğinizi gösteriyor! Gözyaşıysa bu branşın her alanında. Antrenmanda, defalarca yanlış yapılan tekrarlarda, stresten boğulup karamsarlığa kapıldığınız o karanlık gecelerde… Ama en sonunda, boynunuzda madalya, elinizde kupa, ses telleriniz yırtılana kadar bağırarak okuduğunuz o İstiklal Marşı sonrası dökülen gözyaşı var ya… İşte o muazzam! Ulaşılabilecek en üst mertebe ve tadılabilecek en büyük gurur!
Filmi biraz geriye saralım. Nasıl bir aileye doğdun?
– Sevgi dolu bir aileye. Bana bağımsızlık tanıyan, beni kendi başıma da her şeyi yapabileceğime inandıran bir aileye. Şu anda Ortaköy’de kendi başıma yaşıyorum. Ne bir aile bireyim benimle ne de evde bana yardım eden biri var. Ben kendi başıma her şeyin üstesinden gelebiliyorum. Ailemin bunda payı büyük, beni geleceğe hazırladılar. Küçükken evde emekleyerek hareket ediyordum. Ailem, onlardan “ayağıma istediğim” ve benim ulaşabileceğim boyutlardaki herhangi bir eşyayı hiçbir zaman bana getirmedi. “Barış ne istiyorsan git kendin al!” dedi. Üzüldüğüm zamanlar oldu, sitem ettim. Ama seneler geçtikçe aslında benim bağımsızlığım için çaba sarf ettiklerini anladım. Eğer beni her alanda özgür bırakmasalardı, bugün tek başıma, ailemden yüzlerce kilometre ötede hayatımı bir başıma idame ettirebilir miydim?
Hayatını değiştiren kazayı hatırlıyor musun?
– Yok hayır. 2.5 yaşındaymışım. Kaldırımda oynarken birden yola fırlamışım. Ve ne yazık ki bir traktörün altında kalmışım. Bu olayı çok seneler sonra ergenlik zamanlarımda öğrendim diyebilirim. Elbette dönem dönem kasvetli sorular sordum aileme ama hep bir şekilde geçiştirildi. Sanırım öğrenmem gereken yaş 17-18 arası bir yerlerdeymiş.
Başına geleni nasıl değerlendirdin? Kader mi dedin, isyan mı ettin?
– Ben olumlu ya da olumsuz yaşadıklarımızın, ileriye dönük, bize daha pozitif etki yaratacağına inanıyorum. Bu bilinçle yetiştiğim için isyan ettiğimi hatırlamıyorum. Aksine “spor sandalyesi” kullanmaktan keyif aldım. Kader mi? Değil mi? Orasını bilmiyorum. Tek bildiğim ve inandığım, olması gereken yaşandı. Kim bilir, yaşanmasaydı, hayatımızın sonuna dek tanışmamış olabilirdik. Böyle bir röportaj gerçekleştirmeyecektik ve birtakım başarılarımla gündemde yer almayacaktım.
Anne-baba neci?
– Babam, emekli esnaf. Türkiye Sakatlar Konfederasyonu geçmiş dönem yönetim kurulu üyesi. Şu anda da aktif olarak Manisa Büyükşehir Erişilebilirlik ve Ulaşılabilirlik Denetleme Kurulu’nda. Annem, Spastik Engelliler Federasyonu Yönetim Kurulu’nda. Aynı zamanda devlete bağlı özel bir rehabilitasyon merkezinde kurum müdürlüğü yapıyor. Annemle ilgili ilginç detaylardan biri, anaokulunda öğretmenim olduğu gerçeği. Çocuk gelişimi mezunu annem. Küçükken beni evde bırakamıyor, o zaman “Neden yavrumun da öğretmeni olmayayım?” diyor. Neler çektirdi bana bir bilseniz! Bir keresinde ona “Anne” dedim. Çocuklardan biri de kendi annesini isteyip ağladı. Ve annem, bana okul sınırlarında “Anne” demeyi yasakladı! Şaka bir yana, annem ve babam açısından inanılmaz şanslıyım. Şefkatli, sevecen ve farkındalığı müthiş yüksek insanlar.
2013’te, Akhisar Belediyespor Bedensel Engelli Halter Takımı’yla spor hayatına başlıyorsun. Türkiye Şampiyonu oluyorsun. Valla tebrikler! Sen, elini attığın her şeyde nasıl bu kadar başarılı olabiliyorsun?
-Bilmem, ciddiye alıyorum, çalışıyorum, hep sınırlarımı zorluyorum. Ben hep sosyal bir çocuk oldum ama hiç engelli arkadaşım olmadı nedense. Akhisar Belediyespor Engelli Halter Takımı, hem ilk engelli arkadaş çevresi edinmemle hem spora ilk adımı atmamla hem de Türkiye’de kurulan ilk engelli halter takımı olmasıyla bende unutamayacağım bir iz bıraktı.
Peki basketbol, o nereden çıktı?
-Erdem Göksel sayesinde basketbola başladım. Erdem Abi’yle tanışmak, hayatımın dönüm noktası! O dönemler halterle uğraşıyorum, vücudum da sağlam. Erdem Abi, basketbol oynamakla ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu. Yaşadığım yerde böyle bir imkân yoktu. Ne yazık ki ülkemizde engelli sporu, hala tüm branşlarıyla her ilçeye hizmet veremiyor. “Çok isterim” dedim. İyi ki var BJK ve iyi ki var Erdem Göksel! Beni Akhisar’dan alıp, içimde ukde olan bambaşka bir spor dalına yönlendiren Erdem Abim’dir! Bütün hayatım onun sayesinde değişti.
ÖZGÜRLÜĞÜM VE MÜCADELECİ RUHUMLA İNSANLARIN HAFIZALARINDA YER ETMEK İSTERİM
Sporu bırakıp sanata, dansa yöneldin. Neden?
– 2020 başlarında BJK ile tekerlekli sandalye basketbol idmanlarına devam ederken, Beşiktaş Belediyesi bünyesinde bir engelsiz sanat topluluğu kuruldu. Bunun da ilk ayağı dansla gerçekleşti. Peki bu serüvene beni kim yönlerdi? Elbette yine Erdem Göksel! Bir gün antrenmandan çıktım, eve döndüm. Öğünümü yiyip, dinlenmeye çekildiğim anda bir telefon geldi Erdem Abim’den. Böyle böyle bir oluşum başladığını, beni sahneye çok yakıştırdığını, eğer bu branşı tercih edersem, çok başarılı işlere imza atacağımı hissettiğini söyledi. “Abi, ben düğünlerde bile alkış tutmadım” dediğimde, “Sen düşünme oraları, istiyor musun? Onu söyle. Senin başaramayacağın hiçbir şey yok!” dedi. “Deneriz abi!” dedim. İyi ki Erdem Abi hayatımda var! Evet, çok çalıştım ama dans sayesinde ben kendimi buldum.
Milli takıma seçildiğinde ne hissetin?
– Bambaşka bir duygu. Temmuz 2021’de, kariyerimdeki ilk Para Dans Spor Türkiye Şampiyonası’na katıldım. Freestyle kategorisinde 1. oldum. Ve milli takıma seçildim. O dönemki hocam Gazi Umdu aradı ve söyledi. Hayatımda ilk kez milli formayı sırtıma geçirme şerefine nail olmuştum. Ne müthiş bir onurdu bilseniz…
DANS DEMEK, ÖZGÜRLÜK DEMEK
Dans ne ifade ediyor senin için?
– Özgürlüğü simgeliyor. İçinizden geldiği gibi ruh halinizi dışa vurabileceğiniz bir sanat dalı dans… Serbest stil kategorisiyle para dans sporu, hayal gücünüzün sınırlarını zorlamanın yolunu da açıyor size. Zira kendi müziğinizi, kostümünüzü, koreografinizi ve karakterinizi siz tasarlıyorsunuz…
Spor ne kazandırdı? Dans ne kazandırdı?
– Spor, daha dinç hissetmemi sağladı. Hayatıma düzen getirdi. Bedensel engelli bireyler, bazen vücutlarının sadece bir kısmını kullanabiliyor. Eğer vücudunuzda çalıştırabildiğiniz kas gruplarını güçlendirirseniz, bu size günlük hayatınızda da kolaylık sağlıyor. Günlük rutin işlerinizin üstesinden daha kolay geliyorsunuz. Bence özel gereksinimli olsun olmasın hiç kimse hayatından sporu eksik etmemeli! Spor seneler boyunca vücut dinamizmimi yukarı seviyelere çekerken, dans beni bambaşka bir dünyayla tanıştırdı. Müziğin, ritmin içinde kaybolduğum, kendimden geçtiğim büyülü bir dünya!
Engelli bireyler için rol model olduğunu düşünüyor musun?
– Olabiliyorsam ne ala… Onur duyarım! Ben bağımlı yaşamayı sevmiyorum. Kimseye… Çok zorlanmadığım sürece yardım talep etmeyi de sevmiyorum. Zaten yardım istediğim tek konu, merdivenler ve zaman zaman kaldırımlar. Ve biz aslında inanılmaz yardımsever bir toplumuz. Merdivenler konusunda çoğu zaman problem yaşamıyorum. Ben de zaten mücadeleci bir tipim. Tam da bu: Özgürlüğüm ve mücadeleci ruhumla, insanların hafızalarında yer etmek isterim. Bir kişiye dahi umut ışığı olup, hayattan zevk alabilmesine yardımcı olabilirsem, yüzünde umut dolu bir tebessüm bırakabilirsem, ne mutlu bana!
Kendini eve kapatmış engelli, engelsiz herkese bir umut ışığı olmak istiyorsun. Onları da hayata kazandırmak istiyorsun. Bunu çok anlamlı buluyorum… Bu konuda nasıl desteklere ihtiyacın var?
– 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde, BJK – Ordu BŞB tekerlekli basketbol müsabakasının devre arasında, partnerim Alya Dormen’le izleyenlere güzel bir şov sunduk. Öncelikli hedefi; sosyal sorumluluk ve engelli bireylerin hayata katılımı ve kazanımı olan “Engeller Bizi Durduramaz” projesinin tanıtım lansmanını hep birlikte gerçekleştirdik. Biz bunu dile getirmekten yılmayacağız. Hayat, gerçekten bir şeyleri yaşamak için çok kısa ve bu “3 günlük” zaman diliminde kendimizi eve hapsetmek olacak iş değil. Hayat sokaklarda! Hayallerimizin peşinden gidelim ve mücadeleyi hiçbir zaman elden bırakmayalım n’olur…
Sence gençler, ön yargıları kırmak ve hayallerine ulaşmak için n’apmalı?
– Bol bol denesinler! Michael Jordan diyor ki: “Başarısızlığı kabul edebilirim, her insan hayatında hata yapabilir ama denememeyi asla kabul edemem.” Denemekten asla vazgeçmesinler. Her insan aynı spor ya da sanat dalında başarılı olmak zorunda değil. Hepimiz bambaşka genetik kodlara sahibiz ve şu an hala kendimizin bile fark etmediği bir yeteneğimiz olabilir! O yüzden denemeye devam! O sevdiğiniz işi, branşı, dalı, mesleği bulup, yeteneğinizi keşfettiğinizde, bingoo!
Bu ülkede engellilere bakışı nasıl değerlendiriyorsun? Neler değişmeli?
– Devlet elbette birçok ihtiyacı giderme derdinde ancak yeterli olduğu söylenemez. Örneğin; devlet size hastane sandalyesi temin eder, 25 kg ağırlığında bir demir yığını. Affedersiniz sağlam adamı oturtsanız, hasta olur. 2 sene sonra omurgası bozulur, skolyoz ve kifoz başlar. Bunun önüne geçmek için kişinin vücut ölçülerine özel titanyum ve karbondan üretilmiş aktif sandalyeler kullanmak gerekir. Bunlar da döviz kuruna endeksli temin edildiği için tabii aldı başını yürüdü. Devlet bunu karşılamıyor maalesef. Sonra sürekli oturmaya ve yatmaya bağlı bası yaraları oluşuyor, bedensel engellilerde. Sürekli oturmalarda, kan dolaşımı daha zayıf olduğundan açılan bir yara. Bunun önüne geçmek için kullanılan havalı minder ve yataklar var. Fakat maalesef devlet bunları da karşılamıyor. Bir minder fiyatı şu an 500 dolar civarı. Devletin alması gereken sorumluluklar yanında, elbette toplumsal sorumluluklarımızı da yerine getirmemiz gerekiyor. Eğitim çok önemli. Her işin başı olduğu gibi burada da ailede başlıyor. Hala katetmemiz gereken çok yol var ama ben şahsım adına umutluyum…