BEN iyice cozuttum arkadaşlar
Son bir haftadır izindeydim ve “İyilik Kolyeleri Atölyesi”yle uğraştım.
Bir de başıma Bodrum Gürece’de böyle bir atölye icat ettim!
Artık iyilik kolyelerini Güreceli kadınlarla birlikte yapmaya da hazırlanıyorum.
Amacım da elde edilen gelirin köy için kullanılması, köyün güzelleştirilmesi için, kadınların üretime daha çok katılması için…
Ama işin daha çoook başındayım.
Atölyenin bir kısmı bitti, ama tam hayata geçmesi gelecek yaz…
Olsun, ben mutluluktan ölüyorum.
*
Bundan bir yıl önce, elimde ne yapacağımı bilmediğim tahta kolyeler vardı. Kendim dizmiştim. Ama ne kolyeciyim, ne tasarımcı. Zaten o kolyelerden para kazanmak gibi bir niyetim de yoktu. O kadar çok sosyal fayda sağlayan girişimci kadın haberi yapmıştım ki, ben de birilerine faydam olsun istiyordum ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.
Bir arkadaşım, Faris Seven -Allah ondan razı olsun- bana “Sosyal medyanı iyilik için kullan!” dedi. Önce anlamadım. “Bir milyondan fazla takipçin var Instagram’da. Sen, bu kolyeler sayesinde kolektif bir iyilik hareketi başlatabilirsin!”
Gerçekten de haklı çıktı.
Şirketlerin maddi katılımı sayesinde iyilik kolyeleri hareketi, “dijital bir yardım hareketi”ne dönüştü.
Nasıl mı?
Geçen temmuzdan beri, 400 bin liraya yakın bir parayı, 13 sivil toplum örgütüne aktardık.
Mekanizma nasıl mı işliyor?
Biz kolyeleri yapıyoruz. Dünyanın en güzel terapisi bu arada elle bir şey yapmak. Maribel ve Anton da bana yardım ediyor, Hindistan’daki alt komşum Mine Serez Çınar da ve birkaç kişi daha. Son derece amatörüz. Ama işimizi aşkla yapıyoruz, o yüzden güzel kolyelerimiz. Biz kolyeleri hazırladıktan sonra şirketler devreye giriyor. Yardım yapacak şirket, bizden, 40-60 arası kolye alıyor, kadın çalışanlarına hediye ediyor ve 15 bin liralık bağışı, karşılıklı belirlediğimiz bir sivil toplum örgütüne yatırıyorlar.
Bu kadar basit.
Sonra ful enerji topluca fotoğraf çektiriyoruz. Tüm bu çekilen fotoğraflar ve videolar, benim 1.1 milyon hesabımdan en az üç kere paylaşılarak, 3.3 milyon kişilik bir erişim rakamına ulaşacak şekilde sosyal medyada yer alıyor.
Yani ben yardımı duyurmuş oluyorum.
Ve böylece, otizmli bir çocuğun eğitim masrafları karşılanıyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin genç kızlarına eğitim bursu veriliyor. Evladı defalarca beyin ameliyatı geçirmiş bir anneye destek olunuyor. Ya da evsizlere yemek dağıtan bir derneğe ve restorana gidiyor yardım. Bazen de sokak hayvanlarına… Bazen de öğrencilerini uzay kampına götürmek isteyen bir köy öğretmenine…
Temmuzdan beri o kadar kurum ve sivil toplum örgütüyle çalıştık ki, ben de duruma inanamıyorum. Çalıştığımız sivil toplum örgütlerinden bazıları şunlar: Tohum Otizm Vakfı, Parıltı Görme Engelliler Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Darüşşafakalılar Derneği, Pembe İzler Kanser Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, UNICEF vs…
Ben gidip kolyelerle Tom Tom Tasarım Sokak’ta ya da TOGBazar’da stant açıp, kolye satıyorum, yanımda da mesela Toplum Gönülleri Vakfı görevlisi oluyor. Bizden 100 liraya kolye alan herkese bağış makbuzu veriyorlar…
Ve iyilik, halka halka büyüyor ve yayılıyor.
Bir başkasının ihtiyacı için bir şey yapmanın keyfi hiçbir şeyde yokmuş.
Sloganımız, “İyilik bulaşıcıdır.”
Bir de “Kolye bahane, iyilik şahane!”
Şimdilerdeyse “Kolye bahane, ortak üretim şahane!”
*
Ben yazları Gürece’deyim.
Akyarlar’a giderken bir köy.
Yamaçta, denizin dibi değil. Ne yalan söyleyeyim, çok bakımlı bir köy de değil. Basbayağı köy. Ama ben görür görmez vurulmuştum. Doğallığına, olduğu gibi olmasına. Geçen sene bizim eve yürüyerek birkaç dakika uzaklıkta iki köy evi satılıktı. Bir dönüm bahçe içinde. Ben bahçeye bayıldım. Benim gözümde Harry Potter’ın anneannesinin bahçesi gibiydi, içinde dev kaktüsler vardı ve bir sürü meyve ağacı. Ama evler iyi halde değildi. Ve herkes ama herkes, orayı almama karşı çıktı: “Değmez!” “Deniz görmüyor!”, “Çok tadilat var, çok uğraşman gerekecek!” “Niye kafayı buraya taktın!”
Ama işte, ben hayallerinin peşinden giden inat bir kadınım.
Kimseyi dinlemedim, İstanbul’da ev sattım, borca girdim, allem ettim kallem ettim, aldım orayı.
Amacım “İyilik Kolyeleri Atölyesi” kurmaktı. Kolyeleri, bu sefer Gürece kadınlarıyla yapmaktı. Ve elde edilen geliri köye aktarmaktı. Ufak ufak köye bir katkı sağlamaktı. Ha tabii ki, bu kolyelerden milyonlar akmayacak ama yine de yazın tatile Bodrum’a gelenleri bahçemizde ağırlayabiliriz, kolye satabiliriz çünkü kolyelerimize ilgi maşallah çok…
*
Arkadaşlar!
Bu atölye ile ne kadar çok uğraştığımızı anlatamam.
Bir kere neredeyse yıktık yeniden yaptık, ama çok organik bir yer oldu. Önümüzdeki günlerde fotoğraflarını paylaşırım. Pekmezboz’dan iki şahane mimar kadın bana yardım etti, Nükhet Boz ve Elmon Pekmez. Tamamen benim hayalime inandıkları için. Kadınlara ve sosyal faydaya inandıkları için. Köyün ustaları Kıling Mehmet Usta, boyacı Fevzi Usta da deliler gibi uğraştı, tüm organizasyonu da Kemal Bali yaptı, Zeki Evin de o güzelim ahşap mavi panjurlarımızı ve aynalarımızı getirdi, taktı…
Atölye daha bitmedi.
Para kazandıkça devam edeceğim. Ama hepsini bir anda yapacak param olsa, bu kadar keyif vermezdi. Benim hayalim, bütün köyü mavi-beyaz bir Ege köyüne dönüştürmek. Evleri şahane bir şekilde boyamak, sonra yeşillendirmek. Damlardaki o çirkin antenlere bir çare bulmak, biraz estetik getirmek, çirkin tabelalardan kurtulmak ve bir kadın meydanı oluşturmak. Kadınların ürünlerini sergilemelerini, satmalarını sağlamak, yılın belli zamanlarında şenlik yapmak…
Birkaç hafta önce Bebek Şenliği’ndeydim, muazzamdı…
Biz de kadın girişimcileri buraya çekebiliriz…
Biliyorum pek çok insan, bu hayallerimi duyunca, “Yok artık daha neler!” diyor.
Ama o iki kötü durumdaki köy evini almaya çalıştığımda da öyle diyorlardı.
“Buradan bir halt olmaz!”
Oldu.
Şimdi görseniz dibiniz düşer, gerçekten şahane oldu.
Köy, niye olmasın?
*
Bunları niye anlatıyorum biliyor musunuz?
Artık dönem, kendi hayallerimizi kurguluma dönemi.
Benim için öyle.
Çünkü artık ülkede birtakım şeyler oluyor, beni aşıyor, ben artık kendi dünyama, kendi hayallerime dönmek istiyorum. Onları gerçekleştirmeye çalışmak istiyorum.
Kocaman değişiklikler yapamam.
Ama suya taşlar atıp, küçük değişiklikler yapabilirim.
İşte böyle…
Siz de öyle yapın, ertelenmiş bütün hayallerinizin peşine düşün.
Birazdan köyün kadınlarıyla fotoğraf çekimimiz var, önümüzdeki ay Maison Frances ve Hello dergisinde yayınlanacak. Yaşasın ustalarımız da geliyor…
Diyorum ya, kolye bahane…
Hatta atölye de bahane…
İyilik ve ortak üretim şahane!!!