Bacayı uzun çiz, penisi temsil ediyor!
Uygun değildir raporu almaya çalışıyordum.
Sonunda başardım! Ama çok zorluk çektim. Her türlü aşağılanmaya, hakarete maruz kaldım. Eğer ilgilenirseniz, Türkiye’deki güncel uygulamayı ve yaşadıklarımı sizinle paylaşmak isterim. Askerlik yapmak istemeyen eşcinseller başlarına gelecekleri bilsin diye…” Hemen aradım. Buluştuk. Konuştuk…
Adın?
-C.
İstanbullu musun?
-Hayır, İzmirliyim. Üniversite için geldim ve kaldım. İstanbul, bence Türkiye’de bir eşcinselin yaşayabileceği tek şehir. Burada, biraz olsun huzura kavuştum. Taa ki üniversite bitip, askerlik konusu gündeme gelinceye kadar…
Ne zaman bitti okul?
-Geçen haziran. Ben askere gidemeyeceğimi biliyordum…
Neden?
-Eşcinsel olduğum alnımda yazmıyor ama hareketlerimde bir kırıklık var. Ortaokulda ve lisede bu yüzden pek çok kere psikolojik ve fiziksel tacize maruz kaldım. Sürekli ağlayarak eve geliyordum. Askere gitseydim, başıma daha fenası gelecekti…
Peki askerlikten muaf raporu alabilmek için nasıl bir yol izledin?
-İnternete girdim, araştırdım. Daha önceki pornografik fotoğraf uygulamasının bittiğini öğrendim. Derin bir nefes aldım. Ama nereye gidecektim? Nasıl giyinecektim? Kime ne söyleyecektim? Bilmiyordum…
Peki n’aptın?
-Bir eşcinsel derneğinin danışma hattını arayarak destek istedim. Sağ olsunlar, çok yardımcı oldular. “Şubene git, muayene kısmında durumunu söyle” dediler…
Nasıl giyinmen gerekiyormuş?
-“Normal hayatta feminen değilsen, makyaj yapmana gerek yok” dediler. “Sadece sakalını kes, tüy varsa al ya da jiletle!” Birtakım psikolojik testlerden geçirileceğimi söylediler. Adı ‘Minnesota Çok Yönlü Kişilik Testi’ymiş, bir de eklediler: “Resim çizdirecekler. Bacayı uzun çiz, penisi sembolize ediyor!” Saçma-maçma, dikkatlice dinledim. Bir de “Duruma göre aile görüşüne de başvurabilirler!” dediler. İşte orada yıkıldım!
TECAVÜZE Mİ UĞRAMAMI İSTİYORSUN?
Ailen, eşcinsel olduğunu bilmiyor mu?
-Babam yok zaten. Anneme eşcinsel olduğumu üç sene önce açıkladım ama kaldıramadı. Önce beni, sonra kendini suçladı. Benden utandı, insanlara nasıl açıklayacağını bilemedi. Bir sürü psikiyatriste götürdü. Bir tanesi beni güldürdü. “Sende bir sorun yok annen gelmeli bana!” dedi. Bir başka psikiyatrist şarlatan çıktı, terapiyle düzeltebileceğini söyledi. Çok tartışmalı, acılı bir süreç. Sonunda annem, kafasını kuma gömmeyi tercih etti. Bu konuyu benimle konuşmayı kesti. Sonra zaten İstanbul’a geldim…
Askerlik için anneni aradın mı?
-Evet. “Aile görüşü diye bir uygulama var, gelir misin? Sadece birkaç soru soracaklar” dedim. Kıyameti kopardı! “Ortaokul ve lisede her gün eve neden ağlayarak geldiğimi sanıyorsun. Bu ülke, homofobik bir ülke. Sürekli beni aşağılıyor, taciz ediyorlar. Düşün askerde başıma neler gelir!” dedim. Dinletemedim. En sonunda “Sen ne biçim annesin. Tecavüze mi uğramamı istiyorsun!” diye bağırdım.
N’aptı?
-“Belli etmezsen, bir şey olmaz!” dedi. “Anne, delirdin mi, ben oyuncu muyum?” dedim. Dayım da asker, “Ben ona ne diyeceğim. Ya duyarsa?” dedi, durdu. Annem için hep başkaları önemli oldu. Birbirimizi çok kırdık. Ama sonunda, “Tamam geleceğim” dedi. Bunun üzerine ben de askerlik işlemlerini başlattım…
İlk kez şubeye gittiğinde kendini nasıl hissettin?
-O kadar gergindim ki, kapıdan içeri girer girmez gözümden yaşlar boşandı. Niçin geldiğimi sordular, “Askerlik muayenesi” dedim. “Peki muayene sonucunda ne olsun?” Ben de, “Tecil olsun” dedim. Kapalı bir zarf vererek, aile hekimine muayene olmamı söylediler…
Aile hekimine giderken bir hazırlık yaptın mı?
-Evet. Ağlaya ağlaya vücudumdaki tüyleri jiletle aldım. Daha önce jilet kullanmadığım için vücudumun her tarafı da yara oldu. Sonra dar pantolonlarımdan birini giyerek aile hekimine gittim. İçeriye girip zarfı uzattım. Doktorun kadın olması nedense beni rahatlatmıştı. “Beni psikiyatriye sevk edebilir misiniz lütfen?” dedim. “Neyin var ki?” dedi. “Eşcinselim” dedim. “Haa ben de seni vicdani retçi sandım” dedi, verdi sevki…
Sonra?
-Sonra o kâğıdı şubeye götürdüm. Şube hastane sevki çıkaracaktı. Memura hastaneyi sordum, “Sistem otomatik veriyor” dedi. Yine kapalı bir zarf verdiler, Kasımpaşa Asker Hastanesi Psikiyatri Bölümü yazıyordu üstünde…
Ertesi gün mü gittin?
-Evet. Yine dar bir pantolon ve feminen açık bir tişört giyerek. Askerler falan yüzüme gülerek bakıyorlardı. Ama boş yere gitmişim, randevu almam gerekiyormuş. 20 gün sonraya randevu verdiler. 20 gün sonra tekrar vücudumu jiletle temizlemem gerekti. Psikiyatri bölümü kalabalıktı, başımı önüme eğip beklemeye başladım. Sonunda içeriye aldılar.
Soruyorlar mı “Şikâyetin ne?” diye…
-Evet, içerideki doktor sordu. Zorluk çıkarmamak ve bir an önce kurtulmak için hastalık olmadığını bildiğim halde “Eşcinselim” diyerek cevap verdim. “Askerlik yapmam diyorsun yani” dedi doktor. “Yapmam demiyorum, yapamam diyorum” dedim. Dışarı çıkıp beklememi söyledi. 10 dakika sonra tekrar çağrıldım, sanırım daha rütbeli biri vardı. Bana bakan doktor, “Komutanım eşcinselmiş!” dedi. Adam bağırmaya başladı, “Eşcinsellik, hastalık değil ki!” dedi. “Biliyorum ama bürokrasi böyle bir şey, buraya gelmemi söylediler” dedim. Adam, “Sevkini veriyorum GATA’ya gideceksin, kurula çıkacaksın” dedi. Teşekkür ettim, çıktım.
Askerlik senin için CENNET OĞLUM!
Peki GATA macerası nasıldı?
-Fena. Yine gergindim.Yine feminen bir şekilde giyindim. Psikolojik olarak çöktüğüm için bu sefer yanıma bir arkadaşımı alıp, gittim. Test yapılması gerektiğini söylediler. 600 soruluk bir Minnesota testi koydular önüme. Evet- hayır gibi cevaplarla yanıtlanıyor.
Nasıl sorular var?
-Evlere şenlik! “Peygamberimizin mucizelerine inanırım” “Düzenli namaz kılarım”, “Çocukken çiçekçi olmak isterdim” gibi sorular. Sonra elime boş bir kâğıtla boya kalemleri tutuşturdular. Ev, ağaç ve insan çizmem gerektiğini söylediler. Ben de mor çatılı bir ev çizdim. Baca, penisi temsil ediyormuş ya, bacayı uzun ve gösterişli tuttum. Saçma ama böyle! Sonra mor tişörtlü bir insan ve elma ağacı çizdim. Sonra bu resimle ilgili sorular sordular. “Bu insan kim? Resimde rüzgâr nerden esiyor? Bu ev kimin evi? Ağaç kimi, neyi temsil?” ediyor gibi…
Sonra?
-“Testlerin sonucu bugüne yetişmez” dediler ve eklediler: “Bir de aile görüşü gerekiyor.” Ben de “Annem şehir dışında. Konuştum ama gelecek. Sadece işinden izin alması gerekiyor, iki gün sonra burada olabilir” dedim. Klinikte görevli kişi “Gerek yok, yanındaki arkadaşın da girebilir!” dedi. Yani annemle ettiğim onca kavga boşunaymış! Arkadaşım görüşmeye girdi, ben dışarıda bekledim. Annemi, yaşantımı, nerelere gittiğimi her şeyi sormuşlar. Evimde leoparlı iç çamaşır olup olmadığına kadar. “Yarın arkadaşınla gel” dediler. Yine gittik. Doktor odasına aldılar, üç doktor vardı. Şikâyetimi sordular, “Eşcinselim” dedim. “Ama biz bunu bir hastalık olarak görmüyoruz!” dediler. Ben de “O halde neden buradayım? Ben buraya gelmek zorunda bırakıldım bu işi halletmek için” dedim. Sonra “Bize İstanbul’daki gay hayatını anlat” dediler. Ben de gittiğim barlardan, kafelerden bahsettim. Gay yürüşüne katılıp katılmadığımı sordular. “Katıldım” dedim. “Ne giydin?” dediler. “Normal giyindim” dedim. Hiç intihar teşebbüsümün olup olmadığını sordular. “Hayır” dedim. Sonra “Dışarı çık!” dediler. Denileni yaptım. “İki ay sonra konseye çıkacaksın!” dediler. Dedikleri gün gittim. Tabii konseye çıkacağım için vücudumu tekrar jiletle aldım. Bu üçüncü olmuştu. Dar pantolonum ve parlak çantamla gittim bu sefer. Doktorlarla birebir görüşmeler oldu. Başladılar sormaya: “İlk ilişkini ne zaman yaşadın? “Annen biliyor mu?” “Ne tepki veriyor?” “Sevgilin var mı?” “Aktif oluyor musun?” Konsey odasının önünde beklemem söylendi. Sonra teker, teker almaya başladılar. İçeriye girdiğimde yine aynı sorulara maruz kaldım. “Niye aktif değilsin?” “Kadınlara karşı bir şey hissediyor musun?” “Ereksiyon oluyor musun?” “Hiçbir kadınla yatmayı denedin mi?” “Aklından geçirdin mi?” Bu soruları sorarken yüzüme bakıp gülüyorlardı. Orada benim gibi rapor almaya çalışan başka bir eşcinselle tanıştım, ona da “Askerlik senin için cennet oğlum!” demişler, şoke oldum bunu duyunca. Sonra hastanenin sağlık kuruluna çıkacağım söylendi. Birkaç gün sonra yine gittim. Teker teker isimler okundu içeriye alındım ve sonunda “Askere gitmeyeceksin!” dendi.… O an hissettiklerimi anlatamam. Uzuuuun bir işkence sona ermişti. Fakat inanır mısınız sevinemedim. Çünkü üzerimden TIR geçmiş gibi hissediyordum. Alaylar, gülüşmeler, aşağılamalar, o kadar yıpratılmıştım ki… Evet, o filmlerde gördüğümüz korkunç muayeneler, “İlişki anı fotoğrafı getir” demeler artık yok ama aynı ilkellik tam gaz devam…