CEYDA Düvenci röportajından sonra o kadar çok mail aldım ki…
Bu ülkede tahminin çok ötesinde “özel ilgiye muhtaç çocuk” olduğunu fark ettim.
Bizler normal hayatımızı sürdürüyoruz ve zannediyoruz ki, hayat hep bir yaz öğleden sonrası. Öyle değil işte, bazılurımız bambaşka sorunlarla savaşmak zorunda. Genellikle de anneler.
Bütün özel ilgiye muhtaç çocuk annelerine buradan selam çakıyorum ve hayranlığımı dile getiriyorum. Cennet annelerin ayakları altındaysa, en çok o annelerin ayaklarının altında!
Bugün de sizi Beril Tokcan’la tanıştırmak istiyorum. Avustralya’da müthiş bir eğitim aldı, grafik tasarımı okudu, şirket kurdu, harika işler yaptı, sonra âşık oldu, evlendi, ikizleri oldu, fakat birine serebral palsi teşhisi kondu.Oğlu için, “Konuşamaz, yürüyemez!” dediler, ama o pes etmedi, gitti araştırdı ve Anat Baniel Metodu’nu buldu. Hatta, metodun yaratıcısının, “Kids Beyond Limits” kitabının Türkçeye çevrilmesine önayak oldu. Birkaç gün önce Doğan Kitap’tan çıktı. Beyinle ilgli 9 temel esastan söz ediyor. Bence sadece özel ilgiye muhtaç çocuk anneleri değil, herkes okumalı.
Emre’ye 3.5 yıldır bu metot uygulanıyor. “Unutun! Hayatta yürüyemez, konuşamaz!” dedikleri çok, yürüyebiliyor hem Türkçe hem İngilizce konuşuyor. Beril, ABM eğitimini aldı, şimdi Türkiye’de yaygınlaştırmaya ve ailelere faydalı olmayı amaçlıyor. Yaşa Beril! Avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlıyorum seni…
En büyük öğretmenim Emre
UZUN bir dönem niye bunları yaşadığımı çok sorguladım. Sonunda sebebini buldum: Tüm birikimim ve yaşadıklarım beni bugüne hazırlamıştı. Emre bu yolda en büyük öğretmenim oldu. Onun geçirdiği değişimi ve dönüşümü başka çocuklar da yaşasın istediğim için grafik tasarımı bırakıp, ABM eğitmeni olmaya karar verdim. ABM temel eğitimimi tamamladım, şu an yetişkinlerle çalışıyorum. 2016 sonunda da uzmanlığımı tamamlayıp çocuklarla çalışmaya başlayacağım…
Farklı gelişimli çocukların bir misyonu var
Emre’ye serebral palsi teşhisi ne zaman kondu?
-Emre’nin gelişimiyle ilgili içimde hep bir kuşku vardı, ikizi Deniz’le kıyasladığımda gelişimi çok daha geriden geliyordu. Başını tutamıyordu, desteksiz oturamıyordu. Tanısı, Emre 13 aylıkken MR çekildiğinde koyuldu…
Öğrendiğinde ne hissettin?
-Yıkıldım! Deniz ve Emre zaten 29 haftalık doğdu. Uzun süre yoğun bakımda kaldılar. Çok zor günlerdi. Korkularımı ve gözyaşlarımı geride bıraktım sanıyordum. Yeni bir mücadeleyi kabullenmek istemedim. MR raporunu aldığımda çok ağladım! Ama sonra her zamankinden daha güçlü durmam gerektiğini fark ettim, çünkü Emre enerjisini benden alıyordu. Savaşacaktım ve bunun için de bütüm imkânları seferber edecektim!
Böyle bir durumda n’apılması gerektiğini kime sordun?
-Google’a! Çünkü etrafımda benzer süreç yaşamış, soru sorabileceğim, tecrübelerinden faydalanabileceğim hiç kimse yoktu. Nörologlar da, Emre’nin hep hayatta yapamayacağı şeylerden bahsedip, en karanlık tabloları çiziyorlardı. İnanılmaz çaresizdim! Tanı koyulduktan sonraki 3 gün bilgisayar başından kalkmadım. Yurtdışında ailelerin birbiriyle deneyimlerini paylaştıkları bir sürü forum var, onlara üye oldum. Yüzlerini bile görmediğim farklı ülkelerden pek çok anneyle arkadaş oldum. 3. günün sonunda ABM’yi keşfetmiş, başarı hikâyeleri okumuş ve bir umut yakalamıştım. “Gidiyoruz” dedim.
Nedir ABM?
-Anat Baniel Metodu. Anat’ın kitabı, “Kids Beyond Limits” Amerika’da yeni çıkmıştı. Hemen ısmarladım ve başucu kitabım oldu. ABM’yi denemek için yurtdışına gittik. Üç haftalık maceramız, üç aya çıktı. Müthişti! Çünkü Emre’de her gün bir değişim vardı. 3.5 senedir biz sadece bu metodu uyguluyoruz…
Şükretmeyi öğrendim
Anat Baniel Metodu’nun esası neye dayanıyor?
-Temellerini, Feldenkrais metodundan alıyor. Beynin kendini yenileme ve değiştirme gücünden (nöroplastisite) faydalanarak bireyin fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişimini artırma amacıyla yapılan bir farkındalık çalışması. Bunun için de 9 temel esası ve hareketi araç olarak kullanıyor, çünkü beynimizin dili hareket ve gelişimi için harekete ihtiyacı var.
Emre neleri yapamıyordu, şimdi neleri yapıyor?
-Emre 4.5 yaşında. O benim süper kahramanım! Doktorlar tanısını koyduklarında, “Konuşamaz, yürüyemez!” demişlerdi. Şu an Türkçe ve İngilizce konuşuyor. Müthiş bir espri anlayışına sahip. Mutlu ve farkındalığı çok yüksek bir çocuk. Bu yaz bir koltuğa yaslanmış ayakta dururken bana, “Anne, sen hep bana hazır olduğumda kendi başıma ayakta durabileceğimi söylüyordun ya, bak işte hazırım!” dedi ve ağırlığını öne getirerek kendi başına ayakta durdu ilk defa. Yeni yeni bağımsız adımlar da atmaya başladı. Hedefinde, kaykayla takla atmak ve dalga sörfü yapmak var. Eminim onları da başaracaktır…
Ve şimdi Anat Baniel’in kitabı Türkiye’de çıktı…
-Evet. Kitabın İngilizcesini okuduğumda, “Keşke Türkçesi de olsa, tüm anneler faydalansa!” diye düşünmüştüm. 1.5 senelik bir çalışma sonucu, Yonca Dalar’ın harika çevirisiyle, “Sınırlarını Aşan Çocuklar” adıyla Türkçe olarak basıldı. Bence muhteşem bir kaynak. Özel ilgiye muhtaç olmayan çocukların anneleri de okumalı…
Tüm bu süreç sana en çok neyi öğretti?
-Sabırlı olmayı, inanmayı ve şükretmeyi… Her çocuk özeldir. Ama ben, farklı gelişim gösteren çocukların bir misyonla bu dünyaya geldiklerini düşünüyorum. Onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Özel ilgiye muhtaç bir bebeğiniz varsa, sadece anne olmuyorsunuz. Terapist, eğitmen, beslenme uzmanı, doktor, hemşire, araştırmacı hatta avukat… Bütün bu kimlikleri edinmek zorundasınız. Ne kadar donanımlı olursanız, gelecek tsunami dalgalarına karşı da o kadar hazırlıklı olursunuz…