Cumhuriyetin Yüzü sergisi, mutlaka ama mutlaka herkesin görmesi gereken bir sergi. Biz ekip olarak gidip, gezdik. Sonrasında gördüğüm herkese, bu sergiyi anlattım. Acayip kapsamlı, geçmişten ilham alarak geleceğe ışık tutan bir sergi…
Bir vakfın, cumhuriyetimiz 100. yılını daha iyi anlamamızı sağlayan böyle kapsamlı bir çalışma yapması çok kıymetli. Üstelik hiçbir ticari kaygı gütmeden. Hem Borusan Kocabıyık Vakfı’nı hem de sergi de emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
.
Ara tatil planlarınıza da mutlaka ekleyin, çocuklarınızla gidip görün. Aslında pek çok okul ziyaret etmiş sergiyi, etmeye de devam ediyor. Hem sergi hem rehberlik hizmeti ücretsiz. Çocukların okulda öğrendikleri bilgileri pekiştirmelerini sağlayan, hatta derslerde görmedikleri bilgileri veren bir sergi. Bizi, serginin küratörü İzzeddin Çalışlar gezdirdi. Sergi alanı acayip etkileyici, eserler de öyle ama İzzeddin Çalışlar’ın anlatımıyla bir başka anlam kazanıyor. Aslında pek çok şeyi bildiğimizi sanıyoruz ama bilmiyoruz. Bugünü anlamak için geçmişi iyi anlamak gerekiyor. İşte bu sergi de bize bunu sunuyor. Gezerken “Vay bee” oluyorsunuz. “O dönemde, bunları nasıl yapmışlar” diyorsunuz. Ufuk açıyor.
.
Sergi, Erken Cumhuriyet dönemi olarak adlandırılan, Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki ilk 20 yılı odağına alıyor. Edebiyat, plastik sanatlar, müzik, grafik tasarım, mimari tasarım, sahne sanatları, müzecilik, arkeoloji, sinema gibi kültürel disiplinlere bakışını kapsamlı bir içerikle günümüze taşıyor.
.
Kurtuluş Savaşı dönemindeki yokluk ve yorgunluğa rağmen sanata ve kültür kurumlarına yatırım yapmaktan vazgeçmeyen bir vizyonun eseri hepsi. Hepsi Ata’mız şahsi vizyonu. Gençliğinde gezmiş, okumuş ve şu karara varmış: Sanat ve sanatçıdan mahrum bir toplum, sakat sayılır! Ve o alanları ihmal etmeden, adımlar atmış. Bugün hala bize katkı sağlayan pek çok şey, o dönemin eseri. 100 yılı devirdiler ve bizi bir sonraki 100 yılda da yalnız bırakmıyorlar.
.
Serginin küratörü İzzeddin Çalışlar‘a da Borusan Kocabıyık Vakfı Genel Sekreteri Canan Ercan Çelik’e de çok çok teşekkür ederim. Sözü ilk olarak Canan Ercan Çelik’e bırakıyorum… @borusankocabiyikvakfi #hayırlı #işbirliği
Tebrikler! Cumhuriyetin 100. yılını, kapsamlı bir şekilde kutlamak amacıyla Borusan Kocabıyık Vakfı olarak, bir asırlık tarihimizi anlatan harika bir sergi hayata geçirdiniz! İlk 20 yıldaki değişimleri çok çok iyi anlatan; kültürel kodları, dönemsel karşılıklarıyla birlikte, zengin bir içerik ve deneyimle keşfetmeye yönelik bir sergi… Üstelik ücretsiz… Gezdim, gördüm ve çok etkilendim. Herkesin de gezmesi gerektiğini düşünüyorum…
-Çok teşekkürler. Biz de gururlu ve mutluyuz. Çok da iyi geri dönüşler alıyoruz. 100. yıl, ülkemiz için çok önemli bir eşik. Yeni bir yüzyıla kanat açarken; köklerimizdeki gücü, kuruluşumuzdaki eşi benzeri olmayan toplumsal dönüşümün hikayesini, saygıyla anmak, anımsatmak, daha çağdaş ve aydınlık bir gelecek için sorumluluk hissi uyandırmak istedik.
Kesinlikle başarmışsınız! Günlerdir herkese bu sergiyi anlatıyorum…
-Vakfımızın tüm faaliyetlerinin özünde, kurucumuz ve Onursal Başkanımız merhum Asım Kocabıyık’ın, ‘Bu memlekete gönül borcum var. Hayatım boyunca bunu ödemek için çalıştım’ anlayışı yatıyor. Bu öz, Asım Bey’in Atatürk’ü anma, laik, demokratik ve çağdaş Türkiye’nin temelini teşkil eden Cumhuriyet devrimlerini anlama, anlatma gayesiyle birleşince; bize kalan, ‘Aydınlık saçan bir dönemi aydınlatmak’ için en uygun formları ve paydaşları bulmak oldu. Yönetim Kurulu Başkanımız Zeynep Hamedi de proje yaklaşımı ve desteğiyle önümüzü açınca, hem bu çapta bir tematik sergiyi hem de bu içeriği kalıcı hale getirip, derinleştirecek belgesel ve kitap projelerini de kapsama alabildik. Bu yılın ilk çeyreğinde, kademeli olarak tüm bileşkeler hayata geçmiş olacak.
Biraz da serginin oluşum sürecinden bahsedelim. Sizi zorlayan şeyler oldu mu?
-Oldu. İstanbul gibi bir dünya kentinde, uygun bir sergi mekanı bulamadık! Neredeyse vazgeçme, dijital çözüme gitme noktasına geldik. Neyse ki sonunda bulduk. Ama bu sefer de bulduğumuz mekanı, bu sergiye uygun baza getirebilmek için çok kaynak ayırmak zorunda kaldık. Bunun dışında her şey, paydaşlarımızın katkısı, bütündeki uyum ve sinerji, beklentimizin ötesindeydi, çok da olumluydu. Onca kurumun, kişinin desteğini almak ve bu desteğin yükümlülüklerini karşılamak da başlı başına bir olaydı. Ne mutlu bize ki ortaya çıkan serginin, çok farklı kuşaklara ve kesimlere hitap ettiğini, etkisinin büyük olduğunu gözlemliyoruz. Yabancı ziyaretçiler de aynı şekilde etkileniyor. Amacına ulaştığını görmek bize mutluluk veriyor tabii. Şimdi ki odağımız, geniş kitlelere ulaşıp, paylaşmak.
Serginin odaklandığı dönem olan 1922-1942 yılları, Erken Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırılıyor. Bu dönemin kültürel ve toplumsal önemi sizce ne?
-Bu sergide, bugünden geçmişe bir okuma yapıyoruz. Çok katmanlı, muazzam bir toplumsal dönüşüm hikayesini ve çağdaş bir ulus kültürü oluşumunu ortaya koymaya çalışıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu, zamanlama tercihleri, eş zamanlı olarak bizim başlıklarını saymakta dahi zorlanacağımız kadar çok alanda… Dönemin yokluk ve yoksunluklara karşın, tüm alanlar için devlet bütçesinden kaynak ayırtması, yabancı uzmanlardan görüş alıp, ülke dokusuna en uygun çağdaşlaşma perspektifini getirmesi, evrensel niteliklere sahip değişim elçilerini yaratması, kalıcı kılmak adına ilgili kurumları tesis etmesi, yapılanları görünür kılması, kazanımları düzenli şekilde halka aktarması, halktaki gururu, özgürleşmeyi, neşeyi, umudu dönüşüme tahvil etmesi, O’nu çağın lideri yapıyor. Ve tüm bu çabaları da bize 100 yıllık yıkılmaz bir temel yaratmış.
Serginin küratörlüğünü üstlenen İzzeddin Çalışlar’la yollarınız nasıl kesişti?
-Aslında her şey, Borusan Contemporary yöneticimiz Kumru Eren’le birlikte, 100. yıla yaraşan bir proje geliştirmek üzere Prof. Dr. Haluk Oral ile buluşmamızla başladı. O noktadaki hayal ortaklığı, bizi daha önce birlikte çalıştıkları ve çok başarılı işlere imza attıkları, İzzeddin Çalışlar’la buluşturdu. Halkalar, sergi uygulama ve tasarımda fark yaratan Pattu Mimarlık’la birleşti. Borusan Contemporary’nin katkısı ve vakıf ekibinin desteği ile yol arkadaşları tamamlandı.
Çalışlar’ın katkıları sergiyi nasıl etkiledi?
-İzzeddin Çalışlar çok özel biri. Küratör olarak imza attığı işleri hayranlıkla izlemiştik, ‘Cumhuriyetin Yüzü’ ile de tarihe bir çentik attı. Üstelik, birlikte çalışma fırsatı bulduğunuzda birikimi, derinliği, koleksiyoner kimliği, ilişkileri ile işi büyütürken, esprili, esnek ve dinamik yaklaşımıyla akışı rahatlatıyor.
Proje danışmanı Prof. Dr. Haluk Oral’ın ne tür katkıları oldu?
-Haluk Hoca da müthiş bir kişi. Cumhuriyetin kuruluşunu, gül goncasına benzetir. Yaprak yaprak, katman katman ve farklı yönlere açılan bir gonca. Kendisi de öyle, multidisipliner ve çok farklı uzmanlıkları olan, egosuz ve idealist. Çalışmak bir ayrıcalık.
VAY BE DEDİRTEN BİLDİĞİMİZİ SANDIĞIMIZ AMA BİLMEDİĞİMİZ NE ÇOK ŞEY OLDUĞUNU FARK ETMEMİZİ SAĞLAYAN, GÖRÜLMEMİŞLERİ, BİLİNMEYENLERİ ORTAYA KOYAN SERGİ
Sergi, cumhuriyetin kuruluş ve kurtuluş temalarına özel bir vurgu yapıyor. Bu temaların sergideki önemi ne?
-Bu dönüşümü anlayabilmek ve hakkını verebilmek için gerçekleştiği zemini tanımak, zamanın ruhunu da bilmek gerekli. Dolayısıyla Kurtuluş Savaşı sonrasında, uzun yıllar süren savaşlardan çıkmış, harap olmuş, iktisadi açıdan çökmüş ve salgın hastalıkların egemen olduğu bir ülke var zeminde. Bağımsızlık ve kalıcı barış yaratma sürecinde, tüm yokluk-yoksunluklara karşın; öz güveni yüksek, gururlu, umutlu ve görünür bir neşeyle geleceğe yolculuk eden bir toplum… ‘Asıl savaşımız şimdi başlıyor’ diyerek kurtuluş sonrası, kuruluşu şekillendiren Ata’mızın vizyonu, hedefleri ve uygulama stratejileri, temeli öylesine güçlü kılmış ki hala geleceğe o köklerden güç alıp, yönleniyoruz.
500’ü aşkın orijinal eser, belge ve efemera, izleyicilere ne sunmayı amaçlıyor?
-Küratörümüz İzzeddin Çalışlar, gelenlere, ‘Vay be!’ dedirtmek, merak uyandırmak, bildiğimizi sandığımız ama bilmediğimiz ne çok şey olduğunu, görülmemişleri, bilinmeyenleri ortaya koymayı amaçladığını belirtiyor. Haluk Hoca ise ziyaretçileri zamanda bir yolculuğa çıkarmak üzere çalıştıklarını söylüyor. Benim için orijinal eserler, sergiyi cazip kılan unsurlar. Onları bütünleyen anlatı ve sergileme tekniği, ortak bir ruhu besliyor. Bunu mümkün kılan tüm destekçilerimize minnettarız.
Sergide yer alan sanat eserleri arasında sizi kişisel olarak en çok etkileyen hangileri oldu?
-Bir ayırım yapmam zor. Kaç kez gezdiğimi hatırlamıyorum. Her seferinde farklı bir eserin peşine takılabiliyorum. O güne kadar bağ kuramadığım bir esere coşkuyla yaklaşan ziyaretçiler görünce anlama, araştırma eğilimi duyuyorum. Sanırım yurt sathında görev alan Türk ressamlarının, yurt gezilerini sergilenme şekli en çarpıcı bulduklarımdan. Bazen bir dönem dergisindeki eleştirel dile ve özgürlüğe öykünüyorum. Bazen parklarıyla heykelleriyle planlanan kentlerin çağdaş dokusu ve mimarideki değişim odağıma giriyor. Sonra sanatın her kolundaki gelişim ve devrimlerin sosyal hayattaki izdüşümleriyle adeta ülkeye çağdaş bir ruh üflendiğini görüp, onun izlerini toplamaya başlıyorum. Her ne alanda olursa olsun, kadın ve erkeklerin birlikte, eşitlikle, bu ülkeyi var ettiklerini, dönemin ne kadar ilerisinde olduklarını görüp şapka çıkarıyorum.
Okullar da gelip geziyor. Okullara nasıl bir çağrınız olur?
-En büyük dileğimiz, bu serginin çok sayıda ziyaretçiyle buluşması. Ama en çok gençlerin ve çocukların, yani cumhuriyeti yükseltecek yeni neslin gelmesini arzu ediyoruz. Okullar için derste anlatılanların, ete kemiğe büründüğü, anlatılanın ötesinin paylaşıldığı bu sergi bir fırsat. Elimizden geldiğince ziyaretlerini destekliyoruz. Çocuklar için bu konuda uzmanlığı olan özel rehberlerle gezi ve sonrasında kısa bir atölye imkanı sunuyoruz. Onları bir zaman yolculuğuna çıkarıyoruz.
Aynı zamanda rehberlik hizmetleri de sağlıyorsunuz… Sergiyi bir rehberle gezmek daha mı iyi?
-Cumhuriyetin Yüzü Sergisi, pazartesileri hariç, her gün Galataport’ta, 11:00-20:00 arasında ziyarete açık. Hem giriş hem de rehberlik hizmetlerimiz ücretsiz. Kesinlikle rehber eşliğinde gezilmesini öneriyoruz. Her an, size sergiyi en güzel şekilde aktaracak bir rehber grubu hazır bekliyor.
Atatürk’ün en çok hangi özellikleri sizi büyülüyor?
-‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır’ ve ‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır’ sözleri, benim hayatla olan ilişkimi şekillendiren sözler. Cumhuriyet değerleriyle büyüdüm ve bu değerlere sahip çıkan bir kurumun parçası olarak çalışıyorum. Sorsanız kendimi ‘Cumhuriyet Kadını’ diye tanımlarım.
Ancak bu sergi bana, Atatürk’ün başardıklarını, yüz yıl önce, o dönemki kısıtlı iletişim, ulaşım ve gözlem imkanlarına karşın, ortaya koyduğu evrensel vizyonu, sabrı, zamanı ve zemini kullanımını, çağının çok ötesindeki ideallerini ne denli bilmediğimi ya da bildiğimi sandığımı gösterdi. Büyülü olan Ata’mızın zamanın ötesindeki ‘var’lığı ve onun izinden gitme ayrıcalığı. #hayırlı #işbirliği