Bugün, yine o gün…
Kadın girişimcileri, saksıyı farklı çalıştıran, yürünmeyen yollarda yürüyen kadınları yazma günüm.
Yine farklı bir kadınla huzurlarınızdayım: Aslıhan Aydemir…
O, kendi alanında bir ilk…
Dünya standartlarında hizmet veren uçak satış sisteminin Türkiye’deki ilk kadın girişimcisi.
Uluslararası markette bilinen, yabancı ortaklı, global standartlara uyumlanmış bir uçak parçası satış şirketinin ortağı ve yöneticisi.
Türkçesi, uçaklara yedek parça satıyor!
İşini müthiş bir tutkuyla yapıyor ve anlatıyor.
12 yıl havacılık sektörünün pek çok faklı biriminde çalışmış, sonra kendi şirketini kurmuş. Çalıştığı her birim de ona paha biçilmez deneyimler sağlamış. Sonunda
fark etmiş ki, uçuşları en çok aksatan neden, eksik uçak yedek parçaları. “Madem öyle, ben de bunun şirketini kurayım!” demiş. Farkındalık, onun için en önemli şeylerden biri. Zaten Aslıhan Aydemir’e göre “girişimci”, bütünün içindeki eksiği gören ve bunu fırsata dönüştüren kişi…
O, fütürist Ufuk Tarhan’ın tanımıyla, bir “Delice Doğan Kuş”.
‘Delice Doğan Kuş’ların bu ülkede artması ve cesur kadın girişimcilerin çoğalması dileğiyle…
ÇALIŞ, DUA ET, ŞÜKRET SENİN DE OLUR!”
Oleeeey! Siz benim için bir ilksiniz. Hayatımda ilk defa uçaklara yedek parça satan bir kadınla tanışıyorum…
(Gülüyor) Her şeyin bir ilki vardır!
Siz kimsiniz, nesiniz?
– 1975 İstanbul doğumluyum. Dört çocuklu bir ailenin en büyük ve haylaz kızıyım. Evliyim ve iki oğlum var. Üniversite öğrencisiyken havacılık sektörüne girdim ve 24 yıldır aşkla bu sektörde çalışıyorum. Dünya standartlarında hizmet veren uçak parça satış sisteminin Türkiye’deki ilk kadın girişimcisiyim.
Hikâye nasıl başlıyor? Sizinki nasıl bir aile…
– Türkiye sentezi bir aile. Annem, tuttuğunu koparan, “general” kıvamında bir Karadeniz kadını. Babam, “Çalışan başarır”a inanan bir Malatyalı. Babam, 14 yaşında, “Ben çoban olmayacağım!” diye Malatya’dan İstanbul’a kaçıyor ve girişimci oluyor. Tekstil sektöründe uzun yıllar önemli rol oynamış bir üretici…
Onlardan öğrendiğiniz en önemli şey?
– Annemden öğrendiğim “Allah’tan başka kimseden korkma! Yapan nasıl yapıyor? Başaranın ne kulağı, ne gözü senden fazla! Çalış, dua et, şükret senin de olur”. Babamdan öğrendiğim en önemli şey ise “İmkânsız diye bir şey yoktur!” Böyle bir anne-baba sizi yetiştirince zaten özgüveniniz oluyor. Bundan 12 yıl önce, “Ben iş kuruyorum, uçak yedek parçası satacağım” dediğimde, “Ha tamam!” dediler, sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi. Oysa, Türkiye için bir ilkti. Babamın bana iş kurma hediyesi altın bir öğüttü: “Bir işte en zorlandığın an, başarmaya en yakın olduğun andır!”
Güzelmiş…
– Evet. Benim hayat felsefem oldu. “Hayatta her şey gelebilir başına. Çok iyi şeyler de, çok kötü şeyler de… Ama şımarmak yok, karamsarlık yok, önüne bak ve devam et! Başkalarının yaptıkları değil, senin ne yaptığın önemli!” Bu tür öğütler veren ve bunları yaşamın içinde uygulayarak öğreten insanlar. Biz iki kız, iki erkek kardeşiz. Bize hep iş konusunda, aklını kullanmanın kadını-erkeği olmadığını söylendi. Ama zaman içinde anladım ki, mesela anne olmanın, bir kadına, iş dünyasında sağladığı avantajlar var…
Nedir onlar?
– Anne beyni! Bir kere farklı çalışıyor. Kadına verilen doğal bir sorumluluk var, bizim hepimizin içinde, “Yaşa, yaşat” mekanizması var. Tüm bunlar iş dünyasında büyük bir avantaj. Bu mekanizma, tehlike anında, yumruğunu değil, aklını kullanır. O yüzden de kadın, çözüm bulucudur. Çünkü bir sürü şeyi aynı anda düşünebilen bir kafası vardır. Sofistike varlıklarız biz. Komplike düşünebiliyoruz. Aynı anda pek çok şeyi yapabiliyoruz. O yüzden bakış açımızı değiştirmeli ve bir kadın çalışan tercihi yaparken, onun annelik özelliğini, bir zaaf olarak değil bir avantaj olarak değerlendirmeliyiz!
GİRİŞİMCİ DEMEK, “BÜTÜN”ÜN İÇİNDEKİ EKSİĞİ GÖREN VE FIRSATA DÖNÜŞTÜREN KİŞİ
Bu işe girmenizin hikâyesi nasıl?
– Ben bu sektöre “uçuş maliyetçisi” olarak girdim. Ve sektörden büyülendim. İşimi değil, tutku bulmuştum…
Neden bir tutku sizin için havacılık sektörü…
– Çünkü insanın içinde taşıdığı birçok duygunun operasyon bulmuş hali gibi! Kocaman bir döngü ve siz, o döngünün içinde zerre kadar görev yapıyor olsanız bile önemlisiniz. İster masa başında cost controller, kontuarda check-in memuru, bilet satışta satış memuru ya da uçak bakım hangarında bakım satış şefi ya da şu an yaptığım gibi uçak parçası satan bir girişimci… Herkes önemli ve değerli. Ben havacılık sektörüne girdiğim andan itibaren, kendimi bu üretken sistemin domino taşlarından biri olarak hissettim. Performansımı ortaya koydukça da sivrildim. Cost control, check-in memuru, Bilet satış memuru, Uçak bakım satış şefliği gibi görevlerde çalıştıktan sonra, 12 yıl önce kendi şirketimi kurdum. Şimdi yabancı ortaklı, uluslararası markette bilinen ve global standartlara uyumlanmış bir uçak parçası satış şirketinin ortağı ve yöneticisiyim.
Peki uçak yedek parçası satan bir şirket kurmak aklınıza nereden geldi?
– Uçuşları en çok aksatan ne biliyor musunuz? Uçak yedek parçası eksikliği! Farkındalık en önemli nokta. Bence zaten, “girişimci” demek, “bütün”ün içindeki eksiği gören ve bunu fırsata dönüştüren kişi…
İşi kurmak kolay mı oldu, zor mu?
– Kolay ne var ki hayatta? Simit almakla, vapur bileti almak arasında tercih yaptığım zamanlar da oldu ama ben mağduru hiç oynamadım. Bu işi kurduğumda kimse bana, “Al sana sermaye!” demedi. Şirketin resmi kuruluşunu ilk bir yıl param olmadığı için yapamadım. Ama o bir yılı hedefime ulaştıracak çalışmalarla geçirdim. Part time işlere girdim, temsilcilik yaptım ve sonunda başardım. Benim amacım daha iyi giyinmek, daha iyi arabalar kullanmak ve daha iyi evlerde yaşamak olmadı. Amacım hep başarmaktı, hedefe ulaşmaktı. Bence başarmanın hazzını verebilecek başka hiçbir şey yok. Hikâyem işte böyle başladı ve yeni hedeflerle ve daha da büyük bir tutkuyla devam ediyor…
EN BÜYÜK ZORLUK YÜKSELİRKEN PAÇANIZA YAPIŞANLAR
Peki kadın girişimci olmanın zorlukları?
– Bence en büyük zorluk, ortaya konan performansın değerinin anlaşılamaması. Hani biraz yukarıya çıkınca, hemen şu paçalardan aşağı çekilme operasyonu. Bu, toplumsal bir sıkıntı ve sanırım artık farkında olmadan refleks olarak yapılıyor. Çünkü genelde paçanıza yapışanlar, size en yakın olanlar, “iyi niyet” adı altında böyle yapıyorlar. Bana olan etkisi genelde kalp kırıklığı! Bir de başlarda ciddiye alınamama durumu söz konusu olabiliyor. Ama bunu avantaja çevirmek mümkün. Sizi, ligin alt sırasında bir takım gibi görüp ciddiye almıyorlar; siz, bu arada çok çalışıp “Goooooollll!” diye bağırıyorsunuz. Onlar da öyle şaşkın kalakalıyorlar. Fikrin cinsiyeti yoktur, muhteviyatı vardır.