Yolun başındaki olan genç sanatçılara ev sahipliği yapmak dART Platformu’nun en beğendiğim özelliği. Ve bu ev sahipliği için her biri kendi alanında uzmanları bir araya getirmişler. Esra Özkan’da bu uzmanlardan bir diğeri. Sıkı durun kendisi ‘Dijital sanat küratörü..’ dART’ın kuruluşunun şerefine hazırlanan ilk serginin kürasyonu da ona ait.
11 farklı şehirde toplam 26 mağazanın sanat galerisi haline gelmesinde de emeği büyük.
Esra Özkan’a hem dijital sanat küratörlüğünün inceliklerini hem de gençler bu platformun taşıdığı önemi anlatmasını istedim. Son bölümde hepimizin duyduğu ama çoğumuzun anlamakta zorlandığı kavramları Devrim Danyal’la sohbetimizde yorumlamaya çalışacağız. Kripto dünyası ve sanat ilişkisini anlamaya gayret edeceğiz.
dART Platformu’nun ilk sergisinin kürasyonunu hazırladınız. Nasıl bir deneyimdi?
-Çok keyifli bir süreçti. Sanatçılar, Samsung ailesi, Devrim Danyal ve Hakan Yılmaz ile beş-altı aydır sergi özelinde çalışıyoruz. Kürasyon, profesyonel sanatçılarla birlikte, yolun başında olan genç sanatçılara da ev sahipliği yapıyor. Barış Kabalak, Berk Kaan Kaya, Berk Kır, Fuat Değirmenci, Hakan Yılmaz, Hilal Özdemir, Uğur Acil, Yonca Karakaş’ın eserleri yer alıyor. Sanatçıların kendi içerisinde de kolaborasyon yaptığı bir sergi oldu. Aynı zamanda izleyiciyi düşünerek, onların mağaza içi deneyimini de tasarladık.
Teknoloji yardımıyla 11 şehirde aynı anda sergi açıyorsunuz, bana çok heyecan verici geldi…
-Evet. Dijital sanatların en önemli konularından biri: Adil erişim. 11 şehirde olmak daha çok genç sanatçıya ulaşmak için çok güzel bir fırsat. Hem bir bilinç yaratmak ‘Dijital sanat nedir?’ sorusunun yanıtını anlatmak hem de bu soru sayesinde izleyicilere, sanatçı adaylarına ilham alabilecekleri sanatçıların eserleriyle buluşturmak bizim için önemliydi. Ulaşılabilir, erişilebilir olmak ve İstanbul dışına çıkmak için çok değerli bir adım oldu.
Dijital eserleri seçmek, fiziksel elle tutulur eserleri belirlemekten daha mı zor?
-Dijtal esenleri seçerken, dijital sanatların alt başlıklarına, teknik anlamda bilgiye hakim olmak önemli. Kinetik sanat, biyo-sanat, veri sanatı, algoritmalar, yapay zeka, animasyon, piksel sanatı, üretimsel sanat gibi başlıklara hakimseniz çok geniş bir alanda keşif yapıyorsunuz demektir. Bu alanlarda her gün gelişen bilgiye ulaşmak ve taze kalmak gerekiyor. Sadece ekran özelinde sergilemenin dışında, immersive (sarmalayan) teknolojileri kullanmak, XR özelinde çalışmak, enstalasyonlar kurmak, sizi fiziksel eser kurulumuna götürmekle birlikte, izleyicinin deneyimini de tasarlamanızı sağlıyor. Fiziki alanda zor olan doğru deneyimi, doğru yürüyüş rotasını ve esere doğru yaklaşmayı kurgulamak, her sergide üzerine çokça düşünülmesi gereken bir konu diyebilirim.
Sergide yer alan sanatçıların kimler olacağını nasıl ve hangi kriterlere göre belirlediniz?
-Temel hedefimiz, genç sanatçılarla profesyonel sanatçıları bir araya getirmekti. Bunu yaparken de dijital sanatların fotoğraf, foto manipülasyon, algoritma, yeni medya, illüstrasyon, AR eser üzerine ilerlemek istedik. Hiç bilmeyen bir izleyicinin de kolayca anlamasını sağlamak, bu alana girmek isteyen bir sanatçı adayına kendisinin de yapabileceğini göstermek kriterlerimiz arasındaydı.
Koleksiyonerlik kavramı da değişecek mi yeni dünyada? Özellikle NFT’de yeni dönemde nelere dikkat edilecek?
-Koleksiyoner, normalde bir eser aldığında, onu eliyle tutup, evine götürebiliyor veya evine geldiğinde, duvara asabiliyor, bahçesinde bir yere yerleştirebiliyordu. Dijital sanata yaklaşımı biraz tedirgin. Çünkü aldığı eseri WeTransfer, DropBox, Drive olarak veya USB’de teslim ediyoruz! Dolasıyla sadece bir linke yatırım yaptığını düşündüğü için bir yandan da nasıl sergileyeceğini düşünüyor! NFT üzerinden dijital sanat eseri aldığında ise eser bir cüzdanda durduğu için biz nasıl sergileyebileceği konusunda destek olmaya devam ediyoruz. Aldığı eserin nasıl korunacağını soranlara, soğuk cüzdan almasını tavsiye ediyoruz.
İnsanların bu sergiyi daha iyi deneyimlemesi için neler yapması gerekiyor?
-Mağazaya girdiklerinde, yönlendirmeleri takip ederek sergiyi gezmeliler. Ekranlarda yer alan Yonca Karakaş ve Fuat Değirmenci’nin eserlerindeki AR’ı görmeleri için tablet veya telefonlarına Artivive uygulamasını indirerek bakmalarını tavsiye ederim. Aynı şekilde mağaza içindeki telefon ve tabletlerin bulunduğu masaların üzerinde yer alan Uğur Acil’in AR’ını da incelemelerini önerebilirim. Eserleri incelerken mutlaka dART’ın sayfasından sanatçıların eser ve bilgilerine ulaşmalılar.
Dijital sanatta dünyada öne çıkan ilk 5 ismin Türk olduğu söyleniyor. Bu çok gurur verici de sizce neden dijital sanatta Türkler öne çıkıyor?
-Konuyu, biraz 1990 kuşağının oyuna olan merakı ve bilgisayarı kurcalamasına bağlıyorum. Biz kendi kuşağımızda internet hack’liyorduk. Bu ne demek? Photoshop satın almak zordu, bizim zamanımızda çünkü çok pahalıydı. Öğrenciydik ve satın aldığımızda da tam olarak ne yapacağımızı bilmiyorduk. Dolasıyla Photoshop’u crack’leyip kullanıyorduk. Oyun indirmek de çok pahalıydı. Oyunları da yıllarca hack’ledik. Bu kaslarımız, aslında bize, interneti çok çabuk kavramayı öğretti ve çok hızlı adapte olduk. Sonrasında internet içinde büyümeye devam ettik.
Sizi etkileyen dijital sanatçılar kimler?
-Ben spesifik olarak biyo-sanat, biyo-tasarımla ve yapay zekayla ilgileniyorum. Bu bağlamda, Guy Ben-Ary, Posthuman çalışan Patricia Piccini, mimari tarafta Neri Oxman, biyo-art tarafında Amy Karle, Spela Petric, yapay zeka ve robotik alanında Sougwen Chung, yapay zeka alanında Golan Levin, Mario Klingemann, yapay zeka tasarım tarafında Philipp Schmitt gibi sanatçıları sayabilirim.
Özellikle gençler dijital sanata çok ilgi duyuyor. Dijital sanatta marka olmanın yolları neler?
-Bence, çıktığınız yolda pes etmemek! Sanat anlamında çıkılan yol, uzun bir yolculuk. Ben bu yolculuğu Jorge Luis Borges’in, “Yolları Çatallanan Bahçe” isimli pasajında bahsettiği bir yola benzetiyorum. Bu yolculuk, sadece düz bir patikadan ibaret değil. Bu yol ve yolculuk karşısına sürekli çatallanan yolları çıkarıyor. Dolasıyla, marka olma yolunda pes etmeden sakince yürümek ve emek vermek lazım diye düşünüyorum.