25.Hafta: Doğa Gayrimenkul’un genç patronu Ari Duek’le

LEGO’DAN İNŞAATA

Bu sefer ki Yarım Kalan Hayatlar, Doğa Gayrimenkul’den geliyor. Van’daki depremzedelere. Ari Duek, Doğa Gayrimenkul yönetim kurulu başkanı. Hızlı düşünen, sorunları küt diye çözen, çok zeki ve çok pozitif biri.
Heyecan, onun hayattaki yönlendiricilerinden biri. Heyecan duymadığı hiçbir şeyi yapmıyor. İnşaat sektöründe emin adımlarla yürüyen bu genç adam, aynı zamanda ekstrem sporlarla da ilgili. Helishing, off pist ve extreme kayak hobileri. Motorsiklet ve helikopter ehliyeti var. Boston Üniversitesi’nde finans ve pazarlama okurken, bol bol helikoptere binmiş. Artık pek binmiyor. O söylemedi ama bence karısından veto yedi! İki tane dünya tatlısı kızı var. Kaptan  ehliyeti var. Tekneyle açılmak, su kayağı yapmak, balık tutmak, kısacası denizle ilgili her şey onu çok mutlu ediyor. Bir de işi. Sonsuza kadar şehvetle inşaat sektörü üzerine konuşabiliyor. Bir sürü de faydalı şey anlatıyor. Üstelik alçakgönüllü. İş, kendisinden bahsetmeye gelince, “Kendimden söz etmeye gerek yok, projeler ortada!” diyor. Doğa Gayrimenkul’un Emirgan, Göktürk ve Bodrum da projeleri var. Şimdi de Dragos devreye giriyor. Merak ettiğim her şeyi Ari Duek’e sordum…

İş hayatına gözünüzü oyuncak sektöründe açtınız. Ne alaka?

– Kendimi bildim bileli oyuncaklarla iç içeydim. Çünkü benim baba mesleğim. “Intertoy” aile şirketimizdi. Kısa zamanda çok başarılı işler çıkardık, Amerikalı bir firmanın dikkatini çektik. “Hasbro” önce bize ortak oldu, sonra da şirketi satın aldı. Şirketin adını, “Hasbro Intertoy” olarak değiştirdiler.

Peki oyuncak işindeyken ne münasebetle inşaat sektörüne geçtiniz?

– 99’da şirketi satınca, kendime farklı bir sektörde iş baktım. Aldığım eğitim pazarlama üzerineydi. Zaten aile şirketimizde de pazarlamayı çok iyi öğrenip, deneyimlemiştim. “Hangi sektöre girsem?” derken, fark ettim ki inşaat alanında çok fazla marka yok. Ben yenilikleri, “challenge”ları severim, bu alanda kendi markamı yaratmayı kafama koydum ve inşaat sektörüne girdim.

25HAFTA-3

Nesi heyecan verdi?

– Nesi vermedi ki? Benim için insanların hayallerini, gerçeğe dönüştürmek önemli. Bu tatmin edici. Yıllarca, ithal ettiğimiz oyuncakları, çocukların ellerine aldıkları andaki heyecanı yüzlerinde görmek beni mutlu etti. Şimdi de inşaat sektöründe, kendi ürettiğimiz malı yetişkinlere satıyoruz. Çok daha büyük işlere imza atarak, onların mutluluğuna ortak oluyoruz. Bizden daha önce ev alanların birçoğu mutlaka diğer projelerimizde de bizi tercih ediyor. Bu da bize duyulan güveni gösteriyor. Demek ki, doğru işler yapıyoruz.

Hangisi daha çok sizin kişiliğinizi yansıtıyor?

– Aslında, iki sektör de birbirine çok benziyor. Oyuncak sektörü de, inşaat sektörü de bir şeyi hayal etmek ve hayalleri kurgulamak üzerine. Çok farklı değil yani. İnşaat sektöründe bir arsaya gidip baktığım zaman, orda da bir hayal kuruyorum. O hayali gerçeğe dönüştürmek, aşağı yukarı 2-3 sene alıyor.

Hayatınızdan memnunsunuz yani…

– Elbette. Aksini söyleyene nankör derler. İki şahane kızım, güzel ve akıllı bir eşim ve sevdiğim bir işim var. Yaptığım işten heyecan duyuyorum, sağlığım da yerinde. Daha ne olsun?

Kızlarınız, oyuncakçı bir babanın kızıyken, inşaatçı bir babanın kızı oldular. Daha mı az oyuncak girmeye başladı eve?

– Valla karım sağ olsun! Onlara devamlı oyuncak alıyor. Hala İtalyanlarla ortak bir oyuncak şirketimiz de var. Dolayısıyla, yine şanslılar.

Doğa Gayrimenkul olarak şirket sloganınız ne?

– Demin sözünü ettiğim şey: “Hayalden gerçeğe.” Bu, benim hayat felsefemi de anlatıyor aslında. Müşterilerimizin hayallerini gerçeğe dönüştürüyoruz. Onlar hayal ediyor, biz onların hayallerindeki evi dinleyerek projelendiriyoruz.

25HAFTA-2

Çocuklara oyuncak satmak mı, büyüklere ev satmak mı daha zor?

– Tabii ki çocuklara oyuncak satmak daha zor. Yetişkinler oyuncağı hayal edip, kurgulayıp, 2-3 sene sonra rafa koyuyorlar. Ama çocuklar o rafa yaklaştıklarında, birden bire gözleri başka bir oyuncağa kayabiliyor. Tercihleri, tamamen o anki keyiflerine göre değişebiliyor. Ama inşaat sektöründe yetişkinlerin ihtiyaçları belli. Üç kelime: Ev almak istiyorlar. Dolayısıyla, ne isteyebileceklerini ve ihtiyaçlarını hayal ederek, onların yaşam tarzlarına uygun evleri yarattığınızda, gözlerinin farklı bir projeye kayması daha zor. Büyükler daha bilinçle satın alıyor, mesele bu.

On yılda, on proje, her yıla bir proje. Valla şahane! Nasıl başardınız?

– Biz ekip olarak bu işi, gerçekten de severek yapıyoruz. Ben ekip çalışmasına da inanan bir adamım. Başka türlüsü de mümkün değil zaten. Özellikle inşaat sektöründe gece, gündüz, yaz, kış demeden çok yoğun çalıştığımız dönemler oluyor. Eğer ekip iyiyse, birbirine güveniyorsa ve düzenli bir çalışma varsa, başarılı olmamak mümkün değil. Kuş kondurmanıza gerek yok yani, dürüst olun, disiplinli çalışın yeter.

İyi ev alabilmek, iyi bir yatırım yapabilmek için nelere dikkat etmek lazım? Yepyeni bir firma, ultra modern bir proje çıkartmış mesela. Hemen atlayalım mı?

– Bence bir projede en önemli etken “lokasyon.” Buna dikkat etmek gerekiyor. Yoksa yeni bir firma olması, negatif bir etken değil. Ama tabii bilinen bir firma olmasının artıları var. En azından deneyimleri var, daha önce ortaya çıkarmış oldukları ürünler var. Ama yeni bir firma da kendini kanıtlamak, adını duyurmak ve bu sektörde var olabilmek için ekstra dikkatli olacaktır.

İşin uzmanını bulmuşken, tiyoları alalım…

– Dediğim gibi, lokasyon önemli. Bunun yanında tabii projenin, yasal izinlerinin alınmış olması ve kişinin kendini garanti de hissetmesi önemli. Bir de şunu hiç unutmamak gerekiyor: Günümüzde insanlar, ev almıyor, hayat tarzı alıyor. Bu nedenle, hangi projeden ev sahibi olmak istediğinize dikkat edin.

25HAFTA-6

Ama işler öyle bir hale geldi ki, artık hangi gazeteyi açsak, hangi kanalı çevirsek, karşımızda emlak ilanları…

– Doğru. Sebebi, Türkiye’nin yeniden inşa ediliyor olması. Bu, mutluluk verici bir şey.

İnşaatçılar çok mu para kazanıyor da sürekli yatırım yapıyor. Ya da yapılan her şey satılıyor mu? Siz mesela, yaptığınız 10 projenin hepsini satabildiniz mi?

– Evet sattık! Maalesef sattık! Türkiye gelişiyor, geliştikçe toprak daha da değerli olacak. Alan her zaman kazanacak.

Patron olarak en güzel daireleri kendinize mi saklarsınız?

– Hep şöyle oluyor: Yeni bir projede, kendime bir iki daire ayırıyorum. Daha doğrusu gözüme kestiriyorum. Ama yakın eş dost geldiğinde, hepsi uyanık ya, ilk olarak benim kendime ayırdığım daireleri soruyorlar. Mecburen, “Şunlar şunlar” diyorum, boynuma çöküyorlar, özellikle onları satın alıyorlar. Yani ayırdığım oluyor ama kendi dairelerime “Elveda” dediğim de…

Siz hep kendi arkadaşlarınıza ve çevrenize mi daire satarsınız? Böyle bir şey var mı: “Sevdiklerim alsın…”

– Kendi çevremden, arkadaşlarımdan alanlar çok oluyor. Daha doğrusu, bizden daha önce ev alanlar, mutlaka yeni projelerimizi takip ediyor ve yeniden alıyorlar. Onlara “Doğaseverler “ adını taktık. Böyle bir insan topluluğu var, günden güne de artıyor, ben de çok mutlu oluyorum. Çünkü ev aldığın zaman komşu da alıyorsun ve benzer hayat tarzlarını benimseyen insanların bir arada olması önemli. O yüzden de ben her gelene ev satmam, beraber yaşarken mutlu olabilecek insanlar olmalarına çok özen gösteririm.

Sadece inşaatın sağlamlılığı yeter mi?

– Olur mu canım, Van’da yaşananları görüyorsunuz, depreme dayanıklılık için zemin etüdü de şart.

25HAFTA-4

Siz mesela zemini şüpheli bir yere inşaat yapar mısınız?

– Asla. Bir arsayla ilgilendiğimiz anda, hemen zemin etüdü çalışmalarına başlarız. Bu çalışmayı yapan arkadaşların raporunu dikkate alarak arsayı alırız ya da almayız.

“Müteahit malzemeden çaldı” deniyor. Adam neyi çalmış oluyor…

– Mesela inşaatta kullanması gereken demiri, projede belirtilenden az kullanıyorlar. Ya da tekniğine uygun kullanmıyorlar. Aynı şeyi betonda da yapıyorlar: Her betonun belli bir taşıma gücü var. Bu taşıma gücünü dikkate almadan, daha az taşıma gücü olan betonlar kullanabiliyorlar. Bu da resmen cinayete girer.

Bu sektörden gelmiş biri olarak, ekranda depremden sonra iki bina yan yana, biri sağlam biri çökmüş görünce ne hissediyorsunuz?

– Çok kötü hissediyorum. Kendi sektörüme lanet ediyorum. Ama sadece inşaatçıları suçlamamak gerekiyor. O gördüğümüz manzara, kültür seviyemizin düşüklüğünü de gösteriyor. Ne yazık ki ders almıyoruz. Devlet, gerekli alt yapıyı hazırladı ve yeni binalar depreme dayanıklı. Ama insanlar hala riskli binalarda oturmaya devam ediyor.

Genelde Doğa projelerini, Göktürk- Emirgan gibi yerlere yaptınız, neden?

– Gelişen bölgeleri tercih ediyoruz. Biz aynı zamanda sosyolog gibi çalışıyoruz. Önümüzdeki 10 yılda, insanların yaşam tarzları nasıl olacak ona bakıp, ona göre bölgeler seçip, proje geliştiriyoruz.

Boğaz mesela, her zaman çok mu değerli olacak…

– Tabii ki. Dünyada bir İstanbul var ve bir İstanbul Boğazı. Eşi benzeri olmayan bir güzellik. E bir de Boğaz’daki evlerin çok sınırlı olduğunu düşünürsek, her zaman değerli olacak…

Bebek’e bir doygunluk mu oldu? Artık çok trafik var orada…

– Bebek’i bir pırlanta gibi düşünün. Alternatifi yok. Bebek’te oturmak, Bebek’te yaşamak bir şey ifade ediyor, dikkat ediyorsanız ev almıyorsunuz sadece, aynı zamanda bir statü ve hayat tarzı alıyorsunuz.

Başka değeri yükselen yerler…

– Göktürk ve Kartal…

Hala yatırım yapılacak mı sizce? Bir sürü site var Göktürk’te. Buradan daire almak akıllıca mı?

– Göktürk, yaşam kalitesinin çok yüksek olduğu ve iyi projelerden oluşan bir bölge. 25-45 yaş arası evli ve çocuklu ailelerin gözdesi. Çünkü hem şehrin içinde hem de dışında.

Ömerli de bir sürü şeyler yaptılar…

– Ömerli, sayfiye yeri ve su havzası olduğu için imar durumu çok iyi incelenmeli.

Bu kadar çok projeyle uğraşmak, maddi -manevi insanı yoran bir iş. Yorulmadınız mı? Geceleri uykunuzun kaçtığı olmuyor mu?

– Ben işimi severek yapıyorum. Benim için iş, zaten hayatın bir parçası. Evde geçirdiğim zamandan çok daha fazlasını işte geçiriyorum. Ve gerçekten keyif alıyorum, heyecan duyuyorum. Bu da yaptığım işlere, çıkardığım projelere yansıyor. Valla ful motiveyim, yorulmak ne kelime, daha hayata geçirecek çok projemiz, gerçekleştirecek çok hayalimiz var.

İş hayatı dışında…

– Deniz hastasıyım. Kaptan ehliyetim var. Tekneyle açılmak, su kayağı, yüzmek, balık tutmak ve denizle ilgili her şey beni çok mutlu ediyor. Kar kayağı konusunda da iddialıyım. Ayrıca motosiklet ve helikopter ehliyetim var. Helishing, off pist, extreme kayak da hobimdir.

Sosyal bir tip misiniz?

– Yeni insanlar tanımak, sohbet etmek hoşuma gider. 6-8 kişilik ortamlarda çok konuşkanımdır. Ama daha büyük topluluklarda biraz çekingenim. Düğünler, dernekler bana göre değil.

İstanbul’da en çok nerelerde keyif yaşamayı seversiniz?

– Beyoğlu’nda yeni mekanlar keşfetmeye bayılırım. Kandilli’deki Balıkçı Suna ve Papermoon da çok sık gittiğim yerler.

Kızlarınıza en çok neyi öğretmek istersiniz şu hayatta?

– Elindekiyle mutlu olmayı! Bu çok önemli. Bir de aile büyükleriyle vakit geçirip, aile geçmişlerini dinlemelerini isterim.

Karınız neden özel sizin için…

– Benim gibi bir adama 20 yıldır dayanabildiği için!

“Hayat mottom” diyebileceğiniz bir şey söyleyin…

– Huzur!

Bu arada, butik konut projelerinden residans projelerine geçiyorsunuz. Neden? Doğa, kabuk mu değiştiriyor…

– Evet, evet, kabuk değiştiriyoruz. Logomuzdan çalışma sistemimize, internet iletişiminden, ekibimize kadar birçok konuda yenileniyoruz. Butik projelerden tamamen kopmuyoruz ama gelişen bölgelerde site veya rezidans projelerine yoğunlaşmayı tercih ediyoruz.

Yeni proje var mı?

– Var. Dragos’da bir arsa aldık. Şuan mimari çizimleri yapılıyor. Çok yakında onu satışa çıkarmayı planlıyoruz.

Dragos’u seçmenizin özel bir sebebi var mı?

– Anadolu yakasını 10 senedir inceliyorduk. Çekmeköy’den  Kurtköy’e kadar. Dragos daha şehrin dinamizmin içinde yer alıyor ve denize yakın bir bölge, o yüzden ilgimizi çekti.

Bütün bu başarılarınızı sanki çooook normalmiş gibi anlatıyorsunuz. Ağzınızdan lafları kerpetenle alıyorum, ev satmayı seviyorsunuz ama kendinizi satmaya hayır…

– Kendimi satmama gerek yok ki, zaten projeler ortada. Onlar ben olmadan da satılıyor. Bir de bugüne kadar yaptıklarım bana yetmiyor. Daha katedecek çok yolum var…

 

Yorum Bırak