Yaşasın kadınlar! Yaşasın kadın girişimciler!
.
Ne zaman bir kadın girişimciyle karşılaşıyorum, hikayesini dinliyorum içim açılıyor!!!! Kadın girişimcilerin varlığı, cesareti, başarıları bana geleceğe dair umut veriyor
.
.
Dün ve evvelsi gün gerçekleşen #togbazaar’da da pek çok başarılı kadın girişimci vardı. Yaptığımız kolye atölyelerinde de fark yaratan kadın girişimcilerke tanışıyorum. Geçtiğimiz günlerde İş Bankası’yla gerçekleştirdiğimiz kolye atölyesinde bu kadınlardan biriyle, Ece Güneren Tütüncü’yle tanıştım. Hayat dolu, neşeli biri Ece ve çok sıkı bi eğitimi var. Yarattığı markalarla pek çok ülkeye ihracat yapıyor.
.
Şimdi sizi, kadın gücüne inan ve çalışanlarının yüzde 70’i kadınlardan oluşan Ece Güneren Tütüncü’nün hikayesiyle baş başa bırakıyorum. Onun gibi cesur, yenilikçi girişimcilerin artması dileğiyle…
Ece, tebrik ediyorum. Yarattığın Myraang ve Mamulier markalarıyla Amerika, İsrail, Rusya, İngiltere başta olmak üzere dünyanın birçok yerine ihracat yapan çok başarılı bir kadın girişimcisin…
-Çok teşekkür ederim. Ama ben, tek başıma değilim, müthiş bir kadın ekibim var. İki markamız da bebeğimiz gibi. Birlikte üretmekten, günden gün büyümekten çok keyif alıyoruz. Önce Myraang doğdu. Hedef kitlemiz, genç kadınlardı. İki yıl önce de kendine güvenen, yaşı olmayan kadının markası Mamulier’i yarattık. Kadın gücüne ve yaratıcılığına inanıyoruz. Şu anda her iki markamızla birçok ülkeye ihracat yapıyoruz. Tahtalara vurun, çok da iyi gidiyoruz. Ama ne yalan söyleyeyim, başarımız beni de şaşırttı…
Neden?
-Çünkü benim girişimcilik gibi bir hedefim yoktu. Ben kimya mühendisiyim. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde kimya mühendisliği okudum. Sonra İTÜ’de yine kimya mühendisliği üzerine yüksek lisans yaptım. Bütün planlarım, mühendis olmak üzerindeydi. Ama mezun olduğumda, babamın bir iş için yurt dışına gitmesi gerekiyordu. Hayat, siz plan yaparken başınıza gelenlermiş ya… Babam işlerle, bir haftalığına ilgilenmemi istedi. Ben de “Tamam” dedim. Deyiş, o deyiş. O 1 hafta oldu, 13 yıl… Girişimciliği, tekstili, ihracatı ve kadınlarla bir arada üretmeyi çok sevdim. Mühendislik eğitimi almış olmamın da bulunduğumuz yere ulaşmamızda faydası olmuştur tabii. Ne mutlu bana ki tüm ailem de bana destek. Babamın kurulu düzenini, onun da desteğiyle, kendime göre değiştirdim. Yurt dışına açılmak, ihracat benim fikrimdi. Sağ olsun karışmadı hep destek oldu. Kadınlardan oluşun ekibimle canla başla çalışmaya devam ediyoruz.
Kendi markanı kurmaya nasıl karar verdin?
-E çünkü kendi alanımı açmak, “Ben de bunu başardım…” demek istedim. Sadece var olanı devam ettirmek çok bana göre değil. Üzerine koymak, kendimden de bir şeyler katmak istedim. Ben eğitime inanan biriyim. İTÜ’deki kimya yüksek lisansımın üzerine, gittim Bahçeşehir Üniversitesi’nde stratejik pazarlama ve marka yönetimi yüksek lisansı yaptım. Sonrasında da İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde uluslararası ticaret doktora eğitimi aldım.
Vayyy müthişsin!
– Teşekkür ederim. Markalaşmanın önemi ve gerekliliğine bütün kalbimle inanıyordum. Akademik eğitim de insana çok şey öğretiyor. Olayları farklı bir bakış açısıyla görmenizi sağlıyor. Babam, aile şirketimizi 1993’te kuruyor. Özellikle makine parkurumuz oldukça geniş. Ama markalaşmak, bize yepyeni bir dünyanın kapılarını açtı. İyi ki buna cesaret etmişim. Girişimcilikte en önemli şey, güvenli alanınızın dışına çıkabilmek. Bunun için de cesur olmanız gerekiyor.
“Oturmuş düzeni bozma!” “Macera arama!” “Yapma, etme!” diyen olmadı mı?
-Olmaz mı? “Madem bir şeyler yapmak istiyorsun, babanın işini devam ettir, ihracatı boş ver!” diyen de oldu, “Bu kadar iyi eğitimin var, bir yerlere CV’ni gönder, kimya mühendisi olarak, çok iyi bir yere girersin! Girişimcilik senin neyine” diyen de…
Peki bunu bertaraf etmenin yolu ne?
-Seni heyecanlandıran şeyi bulmak! Onu bulduğun zaman, gerisi bir şekilde çözümleniyor sanki. Ben de ne istediğimi, neyin beni heyecanlandırdığını bir günde keşfetmedim! Zamanımı aldı. Ama yaptığım şeye inanıyordum. İşte o zaman keyif alıyorsunuz. Sorunlarla mücadele etmek de hoşunuza gidiyor. Tabii pek çok ön yargıyı yıkmak da gerekti.
Nasıl yani?
-Bizim iş yerimizde, kadın çalışan oranı yüksek ama çalıştığımız diğer firmalar öyle değil. Çalışanların çoğu erkek ve karşılarında erkek görmek istiyorlar. Bunu yıkmam epey zamanımı aldı mesela. Ama başardım.
Girişimcilik maceranda en büyük destek kimden geldi?
-Sanırım tüm ailem her zaman yanımda oldu. Babamın bilgi birikimi ve tecrübesi, eşimin sonsuz özverili desteği ve vizyonu, ailemdeki kadınların hayata karşı duruşu en büyük destek kaynaklarım diyebilirim.
Corona döneminde pek çok sektör sıkıntı yaşadı. Bunların başında da tekstil geliyor. Bu süreci nasıl yönettiniz?
-Pandemide biz çalışmaya devam ettik. Yurt dışından gelmeye çekinen müşterilerin ziyaretine, biz gittik. Ve bu bizim için aslında bir kırılma noktası oldu. Müşterilerle ilişkilerimizi güçlendirdi. Ama tabii ki bu süreçte çalışmak oldukça zordu. Tedarikçi firmalar, ürün getirmiyor, getirdiklerini ise nakit olarak satıyor. Hangi adımı atsam daha doğru olur bilemiyorsun. Bir sürü karmaşa bir arada. Bu dönemde, İş Bankası yanımızda olduğunu hissettirdi.
Çalışanlarınızın yüzde 70’i kadın. Kadın ağırlıklı çalışmanın avantajları neler?
-Kadın demek, yaratıcılık demek. Özveri demek. Mantığın yanına, duyguları da katmak demek. Pek çok şeyi aynı anda düşünebilmek demek. Ayrıntı demek. İncelik demek. Çok çalışmak ve hızlı çalışmak demek. Özellikle tekstil sektörünün, kadınlar sayesinde farklılaştığına inanıyorum. Geleceğimiz kadınlarla beraber şekillenecek. Güçlü kadınlar güçlü gelecek demek.
Bir kadın girişimci olarak sırrın ne?
-Cesurum. Risk almaktan çekinmem. Yeni fikirlere açığım. Ekip çalışmasına inanırım. Ortada bir başarı varsa bu bir ekip çalışmasıdır. Verdiğimiz emek, hepimizin emeğidir. Bunu çalışanlarıma hep hissettirmeye çalışırım. Onlar yoksa, ben de yokum. Bir de yüz yüze iletişime önem veririm. Şirket içerisinde telefonla konuşmam mesela. Sabahları, ilk iş, tüm firmayı dolaşıp, herkesle iletişim kurarım. Gün içerisinde de kiminle işim varsa yanına gidip sorarım. Bunun, işlerin işleyişini kolaylaştırdığına ve karşılıklı güveni artırdığına inanırım.
Geleceğe yönelik hedefleriniz neler?
-Yurt dışında Türkiye’yi temsil eden bir marka konumuna gelmek. Bu bugün için hayal olarak gözükse de her adımda bu hayalime daha da yaklaştığımı hissediyorum. Aslında inanmak her şeyin başında gelmiyor mu? Amerika’ya açılma yolculuğumuzda, yine İş Bankası ekosisteminden destek alarak ilerleyeceğim.
Girişimci olmak isteyen kadınlara senin tavsiyelerin neler olur?
-Kendilerine inansınlar! Vazgeçmesinler! Evet, tozpembe bir dünya çizmemin ve “Her şey kolay olacak!” dememin anlamı yok. Ama gerçekten isterlerse ve disiplinli çalışırlarsa, hedeflerine ulaşabilirler. Ben de çalışmaya, istemeye ve inanmaya devam ediyorum. Daha önümde çok uzun bir yol var. Ama kendime ve ekibime güvenim tam!