GÜNLERDEN manyak bir gündü…
Oradan oraya koşturuyordum, bir sürü iş halledip, Mumbai uçağına binecektim ki…
Merve girdi hayatıma…
Uzman psikolog Merve Otçeken.
“Küçük Prensi Okuma Rehberi” diye bir kitap yazdığını ve benimle tanışmak istediğini söyledi.
Bir psikoloğun, ‘Küçük Prensi Okuma Rehberi’ diye bir şey yazması ilgimi çekti.
Küçük Prens’i de oldum olası severim.
Anlatım sadeliği beni hep etkiler.
Dahası her yaşımda farklı bir yanını keşfederim.
Ve o incecik kitap, bana hep coşku verir, enerji verir, içimdeki özgür çocuğu harekete geçirir.
Tıpkı Merve gibi.
Buluştuk, gözlerinin içi parlayan, 31 yaşında pırıl pırıl bir kadın. Bana yazdığı kitabı verdi, ben de “Küçük Prensi Okuma Rehberi”ni uçakta hatmettim, tekrar İstanbul’a döndüğümde bu sefer Merve’nin karşısına ben dikildim…
Pek çok kereler Küçük Prens’i okumuştum ama uzman bir psikolog eşliğinde ilk defa! Seni tanıyalım Merve…
Kendini, yaşamı, diğer canları ve Yaradan’ı anlama yolunu seçen biriyim. Bana seslenirken “Mervecanım” diyorlar. Sanıyorum yürüdüğüm yolla ilgili. Aşkla seçtiğim yolda güvenle yürüyen biri olmaya çalışıyorum.
Yolun tasavvufla nasıl kesişti?
Bitmez tükenmez sorularım vardı benim. O sorulara cevap bulabilme ve bazı insanların yüzlerinde gözlemlediğim huzur, güven ve şefkatin nasıl oluştuğunu anlama gayretim sonucunda…
İlk öğretmenin?
Annem tabii. Aynı zamanda ilham perim. Küçükken bana bolca kitap verdi. İlki de Küçük Prens’ti. Hikâye, öykü, roman derken, kadim öğretiler ve psikoloji kitaplarına merak saldım… Merakım, yaşam amacım ve mesleğim oldu: Nasıl kendimizi buluruz? Her kim olarak tasarlanmışsak, buna uygun nasıl yaşarız? İşte bu sorulara yanıt arayan bir psikolog oldum. Yolum beni psikoloji, yoga ve ardından tasavvufla buluşturdu…
TEK BİR YAŞAM ENERJİN VAR: ONU NEREYE YATIRIYORSAN, ORADAN GELECEK ÖDÜLÜN!
Sen Küçük Prens’i ne zaman okudun?
11 yaşımda. Önce tasarımı, duruluğu ve sadeliği ilgimi çekti. Ama sonra tuhaf bir şey oldu. Rehberim haline geldi. El kitabım. Kutsal kitabım. Her canım sıkıldığında ya da bir soruma yanıt aradığımda, okuduğum Küçük Prens satırları içime ferahlık verdi. Ve inanılır gibi değil ama sorularıma yanıt buluyordum o satırlarda… Küçük Prens özel bir kitap. Kahramanların çarpıcılığı, tespitlerin zaman ve mekândan bağımsız oluşu bana hep iyi geldi. Hayata geçirilecek kolay ve özgürleştirici farkındalıklar sunması, ona “kalpten” bağlanmama vesile oldu…
Peki “Küçük Prens’i Okuma Rehberi” nereden çıktı?
Geçen aralık ayında, Işık Üniversitesi’nde “Küçük Prens Sempozyumu” yapıldı ve konuşmacı olarak davet edildim. “Büyürken Geride Bıraktıklarımız’’ başlığıyla, nasıl özgür ruhlu yetişkinler olabileceğimizi anlatan bir konuşma hazırladım. Aynı zamanda psikolog olduğum için, seans odasında, geride bıraktıkları hallerini özlemle anan, kendi özüne yabancılaşmış o kadar insan dinledim ki… Rehberim Küçük Prens de gezegenleri gezerken gördükleriyle bana ilham verdi. Konuşma pek ilgi gördü. Sonra da o konuşmayı geliştirdim, kitap yaptım. Her satırını aşkla yazdım. Ve bütün özgür ruhlu insanlara adadım…
Bir şeyler elde edebilmek için vazgeçtiğimiz şeylerin bize ödettiği bedel ne kadar büyük?
Çok büyük. Her seçim, bir kaybediştir. Neyi seçerek, ne’den vazgeçiyorsun? Ve hangi bedeli ödemeye razısın?
Peki bu neden önemli?
Çünkü tek bir yaşam enerjimiz var. Onu nereye yatırıyorsan, oradan gelecek ödülün. Tespitim şu ki, emek vermeden, bedel ödemeden kısa süreli hazlar peşindeyiz. Ruhumuzun arzusu ise, yaradılışına uygun yaşamak… Ve ne pahasına olursa olsun en temel ve kıymetli şey, “Kendine duyduğun sadakat”… Kendine duyduğun sadakati bırakmak en büyük bedel aslında. Ve hiçbir can, hiçbir unvan, hiçbir madde, hiçbir zenginlik buna değmez!
Güzelmiş! Hâlâ dünyanın en çok okunan kitaplarından biri olan Küçük Prens’te hangi yaşam biçimleri eleştiriliyor?
Hızlı olmayı, emek vermemeyi, aşırı kontrolcülüğü, kendinden kopuk olmayı, aynılaşmayı, hayallerden vazgeçişi, onaylanma ve takdir görme ihtiyacının fazlalığını, kibirli olmayı, zorunlulukları, mecburiyetleri, sorumluluk almamayı, sahibi sanmayı, yalnız kalamamayı, gücün kontrolsüz kullanımını eleştiriyor.
Ama bunların bir kısmı çoğumuzda var. Yandık yani! Kitabın içinde egzersizler de var. Hadi ben sana sorayım: Senin kendine en yakın bulduğun kahraman hangisi?
Tilki. Doğası gereği biraz vahşi olsa da naif ve samimi. Bağ kurmak istiyor, aidiyeti önemsiyor. Düzenlilik ve istikrarın bağ kurmayı kolaylaştırdığına inanıyor. Ve emeğin öneminin altını çiziyor. Ayrıca Küçük Prens’in içindeki en önemli cümlelerden biri olan, “Gözler kördür, yalnızca yüreğiyle bakan gerçeği görebilir” tilkiye ait. Ben de kalbiyle yaşayamaya niyet eden bir canım…
FOTOĞRAF: EMRE YUNUSOĞLU