HAYAT böyle bir şey işte. Bir kere ve bitiyor. Bitmez gibi geliyor ama bitiyor. Küt diye. Beklemediğimiz anda. Yarım kalıyor her şey, “giden”in hayatı yarım kalıyor, nereye gidiyor kim bilir, “kalanlar”ınki de öyle…
“Kalanlar” evet, hayata devam ediyor ama içlerinde bir delik açılıyor. O delikle devam ediyorlar hayata ve hep sızlıyor. Asla o eski insan olamıyorlar bir daha. Yine sabahları o giden sevdikleriyle uyanıyorlar, yine her gün kalplerinde. Ama nefes alıp verdikleri sürece onları görmeyeceklerini bilmek, onlara dokunamayacağını bilmek çok korkunç bir şey!
Allah kimseyi sevdiklerinden ayırmasın! Demet Akbağ ve oğlu Ali’ye sabır diliyorum.
Hiçbir işe yaramadığını da biliyorum. Bütün o taziyelerin, baş sağlıklarının… Ateş ne yazık ki düştüğü yeri yakıyor, bizler de evet, çok üzülüyoruz ama üç-beş gün sonra normale dönüyoruz, ta ki bizim sevdiğimiz birinin de başına gelene kadar…
Ölüm böyle bir şey. Kısa çubuğu çekmek gibi, öyle ya da böyle geliyor başa. Belki de yaşamın tek adaletli yanı bu, bir gün herkesin ölecek olması. Öleceğini bilerek hayata asılabilmek de tuhaf bir şey. Hepimiz öyleyiz. Diyecek bir şey yok. Umarım bir gün kavuşurlar.
Güle güle Zafer Çika.
HAMİŞ: Bana verdiği röportajda Demet Akbağ, sevgili eşini bakın nasıl anlatmıştı: “Zafer benim abim, kocam, sevgilim, aşkım ama en önemlisi en yakın arkadaşım! Benim için gerçekten vazgeçilmez. Biz kaşımızla gözümüzle anlaşırız. İnsanlar sıradışı insanlara ilgi duyuyor ama sonra başlarda çok tatlı gelen şeyler, onlara batmaya başlıyor. Oysa biz Zafer’le biraz da aynı familyadanız. Ailelerimiz de denk. Eğlenceli, komik ve zeki bir adam. 35’imde tanıştım ve 39’umda evlendim. Onsuz bir hayat düşünemiyorum!”
YUH OLSUN SANA ‘BIYIKLI ADALET’!
‘KADIN ÇİRKİN, TECAVÜZE UĞRAMIŞ OLAMAZ!’
OLAY, İtalya’da geçiyor, Adriyatik kıyısındaki Ancona kentinde. 22 yaşında Peru asıllı bir kadının başından geçiyor. Parkta dolaşırken iki erkek bozuntusu tarafından tecavüze uğruyor. Daha doğrusu, biri etrafı kolaçan edip nöbet tutarken diğeri tecavüz ediyor. Kadıncağız haliyle davacı oluyor. Yerel mahkeme gözetleyene üç yıl, tecavüzcüye de beş yıl ceza veriyor. Suçlular karara itiraz ediyor ve dava istinaf mahkemesine gidiyor.
Şimdi sıkı durun!
İstinaf mahkemesi kararı bozuyor ve sanıkları serbest bırakıyor! Sinirlendiniz, değil mi? “Gerekçe neymiş?” diye soruyorsunuz değil mi? Gerekçe, tüm kadınlara okkalı bir hakaretten ibaret. Gerekçe şu: “Kadın çirkin ve erkeksi! O yüzden tecavüze uğramış olamaz!”
Oha yani! Adaletin temsilcisi bir mahkeme, böyle bir yargıda bulunabilir mi? Erkek egemen adaletin geldiği noktaya bakar mısınız? Kadınları “tecavüze uğrayabilecek kadınlar” ve “tecavüze uğrayamayacak kadınlar” diye sınıflandırıyor! Kararı mararı boş verip, doğrudan kadınlara küfretseydiniz bari! Yuh olsun size!
Allah’tan dava burada sona ermiyor. İstinaf mahkemesinin bu “adalete tecavüz” olarak nitelendirilen kararı, itirazlar üzerine bozuluyor. Çünkü İtalya’da kıyamet kopuyor, kadınlar yürüyüş düzenliyor, bu kararını lanetliyorlar. Evet, protestolar, ses çıkarmalar işe yarıyor ama gördüğünüz gibi sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde kadın olmak zor. Ve dünyanın birçok yerinde adalet bıyıklı!
Ey kadınlar! Şiddeti, tecavüzü ve hatta cinayeti yok saymaya çalışan “eril adalet anlayışı” yerine gerçek ve eşitlikçi adalet anlayışını yerleştirmek ahdimiz ve andımız olsun!
KARISINI ÖLDÜRMÜŞ AMA KALBİ VARMIŞ, TAHLİYE EDİLMELİYMİŞ!
HÜRRİYET’in haberiydi.
Olay, Bursa’da geçiyor. Erkek 45 yaşında. İşine gitmek üzere evden çıkan -dikkatinizi çekerim- eşini değil, “eski eşi”ni bir süre takip ediyor. Sonra yolunu kesiyor. Kasten yanında getirdiği ve belinde sakladığı bıçağı çıkarıyor. Veee 23 -yanlış okumadınız- tam 23 kez bıçağı eski eşine saplıyor. Kadıncağız ölüyor. Çantasını alıp kaçıyor. Kısa bir süre sonra yakalanıyor. Kasten öldürmek ve başka suçlardan yargılaması sürüyor.
Şimdi sıkı durun…
Duruşma sırasında avukatı, 45 yaşındaki katil için şöyle bir talepte bulunuyor:
“Müvekkilim kalp ameliyatı olmuştur. Doktorlar, iki yıl ömrünün kaldığını belirtmişlerdir. Kalbi yüzde 20 çalışmaktadır. Rahatsızlığından dolayı psikolojik tedavi de görmektedir. Cezaevi şartları ona kesinlikle uygun değildir. Sağlık raporu alınmasını ve tahliyesini istiyoruz!” Bu talebe de bir “Yuh artık!” denmez mi?
Ve sormazlar mı insana, eski eşini acımasızca ve kasten 23 yerinden bıçaklayarak öldürürken kalbi sapasağlamdı da ufukta cezaevi görününce mi o kalp birdenbire ölümcül oldu!!!
Böyle bir gerekçe olabilir mi? Böyle bir rezillik olur mu! Kadıncağız öldü ya, katil de yırtmaya çalışıyor. Bakalım bu dava nasıl sonuçlanacak? İnşallah yırtamaz… İnşallah adalet ensesinde olur!
AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE… CİNSEL İSTİSMARLARDAN İSTİSMAR BEĞEN!
BU da Aydın’da yaşanıyor. 26 yaşında bir erkek, İncirliova’da bir çiftliğe gidiyor ve orada çiftlik sahibinin ve bir başka erkeğin tecavüzüne uğruyor. “Tecavüzcü”, olayı kameraya kaydediyor ve şantaj yaparak, tecavüzlerine devam ediyor. Cinsel saldırıya uğrayan 26 yaşındaki erkek, uğradığı felaketi sonlandırmak için jandarmaya başvuruyor. Sanıklar hakkında 30’ar yıl istemiyle dava açılıyor. Ama mahkeme, iki sanığın da beraatına karar veriyor. Karar temyize gidiyor ve bozuluyor, yeniden yargılamada sanıklara 28 yıl 9’ar ay hapis cezası veriliyor.
Bu arada tecavüzcünün eşi, jandarmaya giderek davacının erkek kardeşinin ve babasının 10 yaşındaki kızlarına cinsel istismarda bulunduğunu söylüyor. Baba-oğul tutuklanıyor ama iftira atıldığı kesin delillerle kanıtlanıyor ve serbest kalıyorlar.
Bitmiyor…
Bu sefer de tecavüzcünün kızı, jandarmaya giderek itiraflarda bulunuyor ve babasının tecavüzcü olduğunu, annesinin de onu cinsel istismara maruz bıraktığını anlatıyor. Neticede anne ve ona yardım eden yengeyle bir uzman çavuş gözaltına alınıyor… Allah aşkına, şu ilişkiler sarmalına bakar mısınız?! Biz ne zaman bu hale geldik? Bu nasıl bir “rezalet zirvesi”! Tecavüz, yalan dolan, kamera kayıtları, tecavüze yardım eden eş, kızının cinsel istismarına göz yuman anne, tecavüzcülere yardım eden bir uzman çavuş! “Şirazesinden çıkmış ilişkiler” diye buna denir…
Allah akıl fikir versin yolunu şaşıranlara!