Adı Volkan Uzun. Geçen yıl temmuz ayında, kendisine emanet edilen bir köpeğe, cinsel saldırıda bulunup, ölümüne neden olduğu iddiasıyla gözaltına alınmıştı.
İnsanın kanını donduran bu yavru köpek tecavüzü, toplumsal bir infiale yol açtı. Hatta Twitter’da TT oldu. Binlerce insan, bu konudaki görüşlerini yazdı. Herkes nefret kustu. Ankara Emniyet Müdürlüğü de, tepkiler büyüyünce, Uzun’un gözaltına alındığına dair kamuoyuna açıklama yaptı.
Adliyeye sevk edilen Volkan Uzun, nöbetçi sulh ceza hakimliği tarafından serbest bırakıldı. Şaşırdık mı? Hayır. İfadesinde suçlamaları reddetti. Şaşırdık mı? Hayır. Zaten ne diyecekti? “Evet, ben o köpeği eziyet ederek, tecavüz ederek öldürdüm!” mü?
Soruşturma kapsamında şüpheli Volkan Uzun hakkında, ‘sahipli mala zarar verme’ suçundan, 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle, dava açıldı. Ankara 40’ıncı Asliye Ceza Mahkemesi‘nde yargılanmasına başlandı. Ama duruşmaya katılmadı.
Sonunda mazeretsiz duruşmaya katılmadığı için, hakkında yakalama kararı çıkarıldı. İnşallah Allah’ından bulur! Çünkü günümüz Türkiye’sinde hukuktan bulmayacağı kesin!!! O yavru köpek, öldüğüyle kalacak. Bu pisliklere de, yasalar değişmediği müddetçe pek bir şey olmayacak! Buraya kadarı bildiğimiz kısım.
Şimdi size bilmediğiniz kısmını anlatıyorum. Bu insan kılığındaki mahluk, sosyal medyada, bu tecavüze dair tepkilerini belirten kişilere tazminat davası açıyor! Bundan bir gelir elde etmeye çalışıyor. İnanabiliyor musunuz?
Yani sen, 3 aylık bir köpeğe işkence yaparak öldüren birine, “Şerefsiz” demişsen, o tecavüzcü, sana hakaret davası açabiliyor. Hatırlayacaksınız, bunun benzerini Ezgi Mola olayında yaşamıştık.
Kim bilir daha kaç kişiye yaptı bunu. Herkesten üçer beşer toplasa, yolunu bulacak! Haksız gelir elde etme çabası bir yana, yüzlerce kamu görevlisi, polisi seferber ediliyor. Ve buna dur diyen yok. Allah’ım sen aklımızı koru!
Bu meseleyi HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Kemal Şenpolat’a sordum. Bakın neler anlattı….
Maalesef böyle bir şey var! Bu yolla gelir elde etmeye çalışıyorlar. Yani bir bebeğe tecavüz eden ya da zavallı bir hayvanı katleden kişiye, “tecavüzcü” ya da “katil” dediğinizde, üzerine bir de manevi tazminat ödeme gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorsunuz! Halbuki söz konusu şahıslara, durduk yere tepki gösterilmiyor. Tam tersine, suçu sabit olan bu insanlara, bir çeşit toplumsal tepki uygulanıyor. İnsanlar, duygularını, düşüncelerini dile getiriyor. Aslında söz konusu kişi, zararın oluşmasına kendisi neden oluyor. Dolayısıyla, yargıcın burada takdir yetkisini kullanıp, böyle bir tazminata hükmetmemesi gerekir.
Hırsıza, “hırsız” demek, katile “katil”, bebek tecavüzcüsüne “tecavüzcü” demek, tazminata neden olmamalı diye düşünüyorum.
Bir tür gelir elde etme modeline dönüştü bu iş! Bu tür şahıslar, kendilerine bu şekilde hakaret edenlere, seri olarak dava açtıklarında bir çeşit zenginleşme söz konusu oluyor.
Yasanın, Kabahatler Kanunu kapsamından çıkması iyi oldu. Fakat biz, tutuklama olasılığının da olmasını talep etmiştik. Yani ceza alt sınırı, 4 aydan değil de, 3 yıl hapis cezası olarak uygulanmalıydı ki, hayvanlara eziyet edenler, ellerini kollarını sallayarak, gülerek adliyeden ayrılmasınlar! Şu anda gülerek ayrılıyorlar. Hatta, kendilerine yorum yapanlar hakkında hakaret davası açıyorlar!
Bir de vahim olan bir şey var: Bu tür bir suçla ilgili, adliyeye gitme yetkiniz yok. İl Tarım Müdürlükleri’ne başvurabiliyorsunuz. “Onlar, sizin adınıza savcılığa başvurabilir” ön şartı getirildi. Yani işi gücü başından aşmış kadroların -ki ne yazık ki bir kısmı da, konuya duyarsız- keyfinin gelip, suç duyurusu dilekçesi hazırlamasını, adliyede evrakı takip etmesini ve duruşmalara girmesini bekleyeceğiz.
Hepimiz biliyoruz ki, bir sonuç almak neredeyse imkansız! Bu aslında, sivil toplum örgütlerine bir mesaj: “Dernek olarak, STK olarak, bu işe çok karışmayın. Bizim işimiz başımızdan aşkın, iş yükümüzü artırmayın!”