BİRKAÇ gün önce oldu kanımızı donduran olay.
Dün bizim gazetede de haberdi.
“Baba-üvey anne dehşeti.”
5 yaşındaki küçük bir kızı Fatih’te haşladılar, ısırdılar, üzerinde sigara söndürdüler!!!
Olmadık işkenceler de yaptılar.
Kim mi yapan?
Uyuşturucu bağımlısı babası ve sevgilisi.
Ben gördüm de o fotoğrafları…
İnsan bakamıyor…
İnsanlık adına utanıyor…
İyi ki tamamı yayınlanmadı, yayınlananlar da mozaiklendi.
Haberin detaylarını öğrenmek için 5 yaşındaki Sahra S.’nin dayısı Ramazan G. ve bu vahşetin ortaya çıkmasına sebep Ömer G. ile konuştum.
Ömer G. gerçekten hayranlık uyandırıcı bir şey yaptı.
“Bana ne!” demedi.
“Üstüme vazife değil!” demedi.
Ses çıkarmayan öteki komşuların aksine, balkonda küçük bir kızın ölesiye dayak yediğini görünce, önce ikaz etti, “Bir daha olursa polise sizi şikâyet ederim!” dedi, ihtarlarının ciddiye alınmadığını görünce de çocuk için endişelendi, BİMER’e yazdı, karakola şikâyet etti ve onun ısrarlı çabaları sonucunda arka odada kilitli perişan halde her tarafı su toplamış, ısırıklar ve sigara yanıkları içinde bir çocuk bulundu.
Belki de böyle duyarlı komşular ve insanlar arttıkça, kadına, çocuğa yönelik şiddet, istismar olaylarında azalma olacak!
Belki değil öyle…
Ömer G.’nin herkese örnek olması dileğiyle…
KÜÇÜK KIZIN DAYISI RAMAZAN G.’YE REZİL VAHŞETİ SORDUM…
VÜCUDUNA ÜTÜ BASMIŞLAR HAŞLAMIŞLAR, DİŞİNİ KIRMIŞLAR
Hepimiz 5 yaşındaki yeğeniniz Sahra’nın başına gelenleri okuyunca dehşete düştük. Ne kadar vahim bir şey yaşanan...
– Vahim ötesi! Polisler aradı. Koştuk, gittik. Şoke olduk. 5 yaşında bir çocuğa nasıl kıyar insan? Ütü basmışlar vücuduna, ısırmışlar, boğazını sıkmışlar, yumruklamışlar, dişini kırmışlar… Onun o hali gözümün önünden hiç gitmeyecek. Gerçekten perişandı. Hiçbir insan evladı o işkenceleri bir çocuğa yapamaz. Bunlar insan değil. Hak ettikleri cezayı almalarını istiyoruz…
Kız kardeşinizle şu an tutuklu olan eşi ne kadar evli kaldı?
– 4 yıl. Ama baştan beri geçimsizlik vardı. Daha doğrusu alkol, uyuşturucu ve dayak.
Kardeşinizin kocası ne işi yapıyordu?
– Sorumsuzun teki. Bazen dönercilik, bazen barda güvenlik işi… Ne iş yaptığı belli değildi.
Sonra?
– Bir gece içmiş yine, kız kardeşimi feci dövmüş. Aradı bizi, “Gelin alın beni!” diye. Kalktık gittik, kız kardeşimi aldık geldik. Sahra S. uyuyordu, dedik ki, “Sabah gelir alırız çocuğu da…” Sabah gittik bir baktık ki, her şeyi almış götürmüş, çocuğu da! Resmen çocuğunu annesinden kaçırdı yani. Sonra da geri vermedi. Boşanma sürecinde, kız kardeşimi aramış, tehdit etmiş, “Sahra’yı benden alırsan, böyle bir şey talep edersen, kızını de öldürürüm, seni de, haberin olsun!” Normal biri olmadığı için de kız kardeşim korkmuş. Dedi ki bize, “Ben kızımın, babasında kalmasını istiyorum. Biz öyle anlaştık!”
Alkolik, şiddete meyilli, üstelik işsiz bir adam niye çocuğu almak ister ki? Ve bu adama niye çocuk verilir?…
– Anlayamadık ki. Kız kardeşim, “Verelim” deyince, ben de dedim ki, “Herhalde güveniyor eski kocasına çocuk konusunda!” Bir şey diyemedik. Dedi ki, “Hem nenesi var Ankara’da, o da çok seviyormuş Sahra’yı, o bakar…”
Sonra?
– Sonra bunlar ayrıldı. Adam kendisine bir sevgili yapmış. İstanbul’da bir ev tutmuşlar, biz Ankara’da yaşıyorlar sanıyorduk. Meğer Fatih’te oturuyormuş. Uyuşturucu kullanıcılarının yaşadığı bir semtte. Ondan sonra babama karakoldan bir telefon geliyor. “Burada bir çocuk var. Adı Sahra S. Alacaksanız alın, almayacaksanız devlet korumasına vereceğiz!” diye.
Gördüğünüzde ne haldeydi?
– Perişan. Her tarafı yanmış. Yakmışlar. Galiba boynunu da sıkmışlar. Çünkü boğazı da simsiyahtı. Gözü mosmor, ön dişi kırık, kulağı ısırılmış, kolu da ısırılmış. Bayağı dişler kola geçmiş. Bacakları su toplamış, balon balon olmuş. Ayak bileği yanmış, ayakkabısını giyemiyor. Ellerini de yakmışlar balon balon. Biz görünce şoke olduk.
O sizi görünce ne yaptı?
– Önce annesini tanımadı.
Annesini ne kadar zamandır görmüyordu?
– 2 yıldır. Ama biraz yanında durunca tanıdı.
Annesi de biraz sorumsuz davranmamış mı? Bu hayvana mı bırakılır bir çocuk?
– Ama anne de eski kocası olacak o insan müsveddesinden korkmuş. “Çocuğu öldürürüm!” filan deyince, ses etmemiş, bize de söylememiş…
Sordunuz mu küçük kıza, “Bunları sana kim yaptı?” diye…
– Biz geldikten sonra anlatmaya başladı. “Hatice, bana vuruyordu. Kafamı koltuğa vurdu! Dişlerim kırıldı. Babama söyleyince, babam beni kemerle dövdü!” Öyle şeyler anlattı ki, mümkün değil yalan söyleyemez o yaşta bir çocuk. Zaten bütün yanıklarıyla, yaralarıyla, ısırıklarıyla önümüzde duruyordu! Ankara’daki nene de dövüyormuş, babası alıp buraya, İstanbul’a Hatice’nin yanına getirmiş, o daha da fena dövmeye başlamış. O çocuk bunca şeye nasıl katlandı, inanılır gibi değil. Sonra şikâyetçi olduk. Raporlar maporlar alındı. Hemen babasını ve Hatice denen kadını içeri aldılar!
BEN İNSANLIK VAZİFEMİ YAPTIM
Olayı ortaya çıkaran ve Aile Bakanlığı’na ve polise haber veren Ömer G.’ye sordum…Sizi çok tebrik ediyorum, küçük bir çocuğun hayatını kurtardınız…
– Teşekkür ederim ama ben insanlık vazifemi yaptım. Özel bir durum değil. Kim olsa benim yaptığımı yapardı.
Öyle değil işte! Yapmıyor insanlar, “Bana ne!” diyor, “Üzerime vazife değil” diyor.
– Bense duramıyorum, bir haksızlık, bir şiddet gördüğümde müdahale etmeden duramıyorum. Daha önce de yolda tacize uğrayan bir kızın olayına dahil olmuştum. Dava hâlâ devam ediyor.
Neler olduğunu en başından anlatır mısınız?
– Fatih’te, göçmenlerin, Suriyelilerin olduğu bir mahallede yaşıyorum. Kavga gürültü filan çok oluyor. Evin arka tarafında da kafa dinleyebildiğim minicik bir balkonumuz var. Oradayken, 10 metre ileride bir dairenin balkonundaki kadının, bir çocuğu dövdüğünü gördüm. Ama öyle böyle değil. Dövmek de değil, resmen girişmek. Baktım yumruk atıyor, gözüne gözüne. Küfür ediyor filan. Dayanamadım. “N’apıyorsunuz ya!” diye bağırdım. Çocuğu bırakması gerektiğini söyledim. “Basbayağı şiddet uyguluyorsunuz, o küçücük bir çocuk!” dedim, “Bir daha olursa sizi polise şikâyet ederim!” diye de ekledim. Sonra komşulara sordum, sürekli oluyormuş bu. Ama kimse karışmamış, herkes kendi işine bakmış. Birkaç gün izlemeye çalıştım, baktım, perdeleri dibine kadar kapatmışlar! Vicdanım beni rahat bırakmadı, o çocuğa ne olduğunu öğrenemeden hayatıma devam edemedim. Aile Bakanlığı’na mail attım…
Ne kadar duyarlısınız, normalde kimse uğraşmaz…
– Benim elimde değil, müdahil oluyorum. Bana ne ya diyemiyorum. BİMER’e yazdım ama dönmeleri üç haftayı aldı. Bu arada hep kontrol ediyordum, perdeleri hâlâ sıkı sıkı çekiliydi. Sonra çocuğa bir şey olduğundan şüphelendim. O sırada çocuk şube beni aradı. Çok ilgilendiler. Geldiler. Binayı, daireyi gösterdim.
Sonra?
– Polis yukarı çıktı. Kadın yalanlamış her şeyi. “Ben evli bile değilim, ne çocuğu!” demiş. Polis bana geri döndü, “Siz gerçekten emin misiniz?” diye sordu. Ben de “Vicdanınız varsa o evin arka odalarına bakarsınız!” dedim. Nitekim arama izni çıkarıp eve giriyorlar ve çocuğu, arka odada kilitli, işkence edilmiş vaziyette buluyorlar. İki-üç kıyafet üst üste giydirilmiş. Bir çıkarıyorlar, her yerde işkencenin izleri…
HUKUKTAN KORKMUYORLARSA TOPLUMDAN KORKSUNLAR
Kadınlara, çocuklara tacizde bulunan, şiddet uygulayan insanlara tavır alınsın ki, kimse bir daha bu suçları işleme cesaretini bulamasın! Hukuk sistemimizin çok fazla yaptırımı olmadığı için, bu insanlar, bu suçları rahat işleyebiliyor. İşte o yüzden, bari kamuoyu baskısı oluşturalım ki, hukuktan korkmuyorlarsa, toplumdan korksunlar…