22 Mart, 1993’te Birleşmiş Milletler tarafından suyun hayatımızdaki artan önemini vurgulamak üzere “Su Günü” olarak ilan edilmiş.
Bence gayet faydalı.
Su kadar mucizevi bir şey yok.
“Su gibi aziz ol” gibi güzel bir tanımlama da yok.
Ben de bugün su üzerine yazmak istedim.
Ebru Erke bana bir sürü faydalı bilgi verdi, Ebru meslektaşım ama aynı zamanda ‘su someliyesi’. Ne olduğunu aşağıda okuyacaksınız, ben de yeni öğrendim.
Aklınızda kalmasını istediğim şeyler:
1-) Çok su için, ben az içiyorum mesela, bu satırları okuyorsanız, bir bardak da benim için için!
2-) Gereksiz yere su tüketmeyin. Doğal kaynaklarımız azalıyor. Gelecekte insan neslini kötü günler bekliyor. “Ben olamayacağım nasıl olsa” demeyin, mesela
dişinizi fırçalarken musluğu açık bırakmayın, beni hatırlayın.
3-) Son olarak bir de şu damacana meselesini düşünün, Ebru bana da düşündürttü. Biz de evde damacana kullanıyoruz. Ev tipi filtrezasyonu bir öğreneyim bakayım. Sizi Ebru’yla baş başa bırakıyorum…
O, DÜNYADAKİ 132 SU SOMELİYESİNDEN BİRİ
-Seni tanıyalım…
-Ben Ebru Erke. Food and Travel yayın yönetmeni, Milliyet Pazar’ın da gastronomi yazarıyım. Bu yıl, bir de Hindistan Assam’a gittim ve çay someliyesi oldum…
-Pardon ne oldun?
-Çay someliyesi! Ülkenin en önemli çay otoritelerinden biriyle çalıştım, akabinde online eğitim de alıp, Dünya Çay Someliyeleri Birliği’ne girdim. Yetmedi! Hindistan’dan sonra soluğu Münih’te aldım. Bu sefer de su someliyesi olmak için eğitim aldım. Oldukça zorlu pratik ve teorik sınavları geçerek, dünyadaki 132 su someliyesinden biri oldum!
-Hoppala! Su someliyesi nedir?
-Someliyelik, gastronomiyle iç içe olan bir kavram. Dünyada çok yeni bir dal. Su someliyesi, iyi suyun tanımını yapar. Farklı su çeşitlerini ve bunların faydalarını insanlara anlatır. Su mönüleri hazırlar ve su tadımı yapar…
-Vayyyy! Çoğumuz farkında değiliz ama suyun da bir tadı var, öyle değil mi?
-Olmaz mı? İçeriğindeki mineral oranı, sertlik derecesi gibi faktörler suyun lezzetini etkiler. Nitekim eğitimlerde teorik derslerin yanında, hepimizin üzerine kâbus gibi çöken su tadımları yapıyorduk. İlk başta hiçbir şeyi ayırt edemiyorduk. Son günlerde ise içtiğimiz suyun mineral oranlarını bile söyleyebilir hale gelmiştik. Ama tabii su tadımı yapmak, su menüsü hazırlamak, şık restoranlarda müşteriye sunmak, heyecan verici olsa da dünya geneline baktığımızda çağımızın hedonistik yeniliklerinden biri olmaktan öteye gitmiyor, gidemiyor…
-Çünkü içilebilir su kaynakları, her gün dünyada dramatik şekilde azalıyor…
-Aynen öyle! Yarın da ‘Dünya Su Günü’. Yaşadığımız gezegenin yüzde 70’i sularla kaplı, fakat ne yazık ki su kaynaklarının yaklaşık yüzde 0.3’ü kullanılabilir ve içilebilir özellikte…
-Fenaymış!
-Evet. Dünya nüfusunun yüzde 40’ını barındıran 80 ülke su sıkıntısı çekiyor. 1940-1980 yılları arasında su kullanımı iki katına çıkmış durumda. Nüfus hızla artıyor, buna karşılık su kaynakları sabit. O yüzünden su ihtiyacı her geçen gün artıyor. Yaklaşık 1.1 milyar insan temiz içme veya kullanım suyundan yoksun!
YETERSİZ SU ZİHİNSEL PERFORMANSI DA DÜŞÜRÜYOR
Suyun üç ana fonksiyonu var:
1- Besin maddelerini vücudumuzda gerekli organlara taşıyor.
2- Hücrelerin fonksiyonlarını devam ettirmelerine yardımcı oluyor.
3- Toksinlerin, yani zararlı maddelerin vücuttan atılımını sağlıyor. Yetersiz miktarda su alımı, bir takım fiziksel rahatsızlıklara yol açabileceği gibi, zihinsel performansı da düşürüyor!
2050’DE OKYANUSLARDA BALIKLARDAN DAHA FAZLA PLASTİK OLACAK
Geçtiğimiz yıl, Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomi Forumu’nda açıklanan bilgiye göre 2050 yılında, okyanuslarda balıklardan daha fazla plastik olacak! Yani yediğimiz balıklar bile, o plastiklerden salınan zararlı maddeleri bünyelerinde taşıyacak!
DAMACANA YERİNE ‘EV TİPİ İYİ BİR FİLTREZASYONLU’ ÇEŞME SUYU
-Sağlıklı ve iyi suyun tanımı ne?
-İnsan sağlığına zararlı olabilecek mikroorganizmaları ve kimyasalları içermeyen, aynı zamanda sağlık için gerekli mineralleri yeterli ve dengeli miktarda içeren renksiz, kokusuz ve berrak olan su!
-Peki Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre bizim içme sularımız sağlıklı ve güvenli mi?
-Evet, kesinlikle!
-Bu iyi habermiş. Peki musluktan su içme oranı ne bizde?
-Nüfusun yüzde 80’i musluk suyu içiyor. Mesela İstanbul’da İSKİ, kendi analizlerini, düzenli olarak web sitelerinden yayınlıyor. Ama buna karşılık, yine İstanbul, damacana tüketiminin en yüksek olduğu il…
-Sen ne öneriyorsun?
-Ev tipi iyi bir filtrezasyon düzeneğiyle, çeşme sularımızı kireç, klor ve organik maddelerden arındırıp keyifle içebilir hale getirebiliriz! Konuya hâkim mühendislerin hemen hemen tamamı çeşme suyu kullanıyor. Ama halk bununla ilgili teşvik edilmiyor. Yurt dışında bazı ülkelerde ’damacana lobisi’ diye bir şey var. Mesela Almanya’nın en bilinen filtre sistemleri İtalya’da satışa başladığında, uzmanların damacanayla ilgili dikkat edilmesi gerekenleri açıklaması neticesinde Alman firmayı tehdit ederek ülke pazarından uzaklaştırdılar!
-Sen de pek damacanacı değilsin galiba!
-Damacanaların sadece çevreye değil, vücudumuza da çok ciddi zararları var! Akut olmasa da, kronik olarak var. Bazılarının çok iyi temizlenmediğini ve maksimum ömründen daha çok kullanıldığını biliyoruz. Bu korozyon sebebiyle de damacanadan geçen kalıntıları direkt olarak bünyemize almış oluyoruz. Evet, pek damacanacı değilim!