Hürriyet gazetesinin ‘Kadın Cinayetlerini Haberleştirme’ karnesi iyi!

EĞRİ oturup, doğru konuşalım.

Hürriyet’in son dönemde kadın cinayetlerini haberleştirme karnesi gayet iyi!

Bir kadın olarak görüyorum, tanık oluyorum.
Ve gazetemle gurur duyuyorum.

1- Kadın cinayetleri daha fazla yer alıyor.
2- Artık bu haberleri yazarken bir algı oluştu, hepimiz dikkat ediyoruz. Muhabirler de, editörler de. Ben kendi editörlerime Tuğçe Oktay’a, Cenk Öz’e, Mehmet İren’e, İpek Özbey’e şapka çıkarıyorum. Hepsi, bilinçli ya da içgüdüsel feminist. Uzun zamandır böyle bir hassasiyet ve gelişme var tüm gazetede, fark etmemeye olanak yok. 
3- Gazete daha dikkatli, ama internet sitemiz o kadar değil. Kızmasın kimse, gerçeği söylüyorum. 
4- Birinci sayfaya da artık kadın cinayetleri haberi giriyor. Yaşasın! Sadece üçüncü sayfa ile sınırlı kalmıyor.
5- Öldürülenin özel hayatı artık hikâyeleştirilmiyor, herkes bu meselenin ciddiyetinin farkında. Bu işler artık arabesk olarak yapılmıyor.
6- Katil için “bahane” üretilmiyor. “Öldürdü ama…” dememeye çalışılıyor. Cinayet, cinayettir kardeşim. Öldürdü işte kadını. Bahanesi yok. Ve “cinnet minnet” de palavra. Raporlarda da görüyoruz ki, kadın cinayetleri bilinçli işleniyor. 
7- Gazeteci olarak yapacağımız haberler kadınlara güç vermeli. Ben bir kadın olarak Hürriyet’in karnesini iyi buluyorum. Diğer gazetelerin de aynı özeni göstermesini diliyorum.
UNUTMAYALIM
KADIN cinayetlerini önleme konusunda hepimize, özellikle de medyaya büyük sorumluluk düşüyor. Bir kadın gazeteci olarak ben de Filmmor’un Kadın Cinayetlerini Haberleştirme Kılavuzu’nu destekliyorum.

1- Adı konulmalı, adı ‘Kadın Cinayeti’ olmalı. 
2- Sadece “3. Sayfa” haberi olmamalı. 
3- Klişelerden ve basmakalıp yargılardan uzak durmalı. 
4- Melodramdan, sansasyon ve pornografiden kaçınmalı.
5- Haber, failin ifadelerine dayandırılmamalı.
6- Kadın cinayeti haberlerinde, “Neden” sorusunun cevabı failin ifadesinde ya da kadının hayatında aranmamalı.
7- Kadınları değil, zihniyeti teşhir etmeli.
8- Faili anlamaya, aklamaya çalışmamalı.
9- Bu cinayetlerin sebebi, cinnet, öfke, kıskançlık, iflas, aşk, işsizlik değil basbayağı erkek şiddeti!
10- Yargı süreçleri izlenmeli ve sorgulanmalı.
11- Olumlu, emsal kararlar da haber olmalı.
12- Cinsiyetçi dil kullanılmamalı.

16122015hındıstanHindistan’da neler oldu rapor veriyorum

ÖMER’in kaldığı oteli eve çevirme faaliyetim başarılı oldu. Yastıklar da şahane oldu, fotoğraflar da…
Ama raf konusunda arıza yarattı, gittim otelle konuştum, “İki minik delik” dedim, “Giderken eski haline getiririm!”
İzin kopardım.
Ömer sinir oldu bana, “Ben memnunum, niye müdahale ediyorsun hayatıma?” dedi.
Ben de bozuldum.
Ama sonra Allah’tan minik müdahaleleri benimsedi.
Pek seviyor otelden bozma evini.
Biraz şaşırdım.
Acaba biz kadınlar, Ferzan Özpetek’in de dediği gibi, “Çok mu nüfuz ediyoruz erkeklerin hayatına? Çok mu değiştirmeye çalışıyoruz? Damgamızı basıp, bayrağımızı dikmek mi istiyoruz?”
Ben elin Mumbai’sinde onu mutsuz, çaresiz, ne yapacağını bilemez halde bulacağımı zannediyordum.
Hiç de öyle olmadı.
Hafta arası deli gibi çalışıyor.
Hafta sonu sıkı spor yapıyor, yüzüyor, güneşleniyor, şehri keşfediyor, kitap okuyor, nasıl yapıyorsa Fener maçlarını izliyor, bayağı güzel bir hayatı var.

Bensiz bensiz bir hayat kurabilmiş olması moralimi bozdu.

Oysa ben oraya Jeanne D’arc gibi onu kurtarmaya gidiyordum!
Elim böğrümde kaldı!
Ve çok saçma onun alanına gidince, sanki misafirmişim gibi hissettim. Sanki 15 yıldır birlikte değiliz ve 10 yıldır evli değiliz, hâlâ sevgiliyiz ve ben onu ziyarete gitmişim.
Bavulumu filan ortalığa saçmadım, çoraplarımı atamadım.
Benim bu özenim ve misafirliğim onu da güldürdü, beni de.

Romantik bir 5 gün geçirdik anlayacağınız.

Arada Goa’nın altına Kerala’ya gittik, doğum günümü kutladık.
Ben Mumbai’ye sevdim, güneyi şahane, koloniyel mimari hâkim, o daracık sokaklar, dükkânlar, sanat galerileri, her şey pek masalsı…
Ben pislik ve sokak hayatını da sevdiğim için o karmaşa, o renkler beni bozmadı.
Hemen Hint kıyafetleri aldım, öyle dolandım ortalıkta.
Bu sene ara ara Mumbai’ye kaçacağım.
Mumbai’nin sokaklarında kaybolmak hoşuma gitti.
Gerçi mesele, sevdiğim adamın yanında olmak, benim evim onun yanı.
Oranın da neresi olduğunun hiç önemi yok.

 

Yorum Bırak