Müthiş bir şey başardı. Hepimizi mest etti. Dünya çapında gururlandırdı. 24 yaşında pırıl pırıl bir genç. Mütevazı, sevimli, yakışıklı… Geçen hafta Dünya Artistik Jimnastik Şampiyonası’nda halka dalında altın madalya alan İbrahim Çolak’tan söz ediyorum. Beş yaşından itibaren bir adanmışlık onunki. Ve deli bir gibi emek. Röportajda da okuyacaksınız, 19 yıldır bu ana hazırlanıyor.
Hiçbir başarı kolay elde edilmiyor yani. Tesadüf mesadüf yok. Üstelik tatil yapma hakkı da yok. Bir hafta sonra Olimpiyatlara hazırlanmaya başlayacak. Salı günü, onu beş yaşından bu yana çalıştıran antrenörlerle tanışacaksınız. Bu başarı onların da başarısı. Tebrik ediyorum.
İbrahim Çolak, Dünya Artistik Jimnastik Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak Türkiye adına bir ilki de gerçekleştirdi.
Müthiş bir başarı elde ettin! Dünya Şampiyonu oldun. Gururumuzsun, genç sporculara rol modelsin. Neler hissediyorsun?
– Çok mutluyum. Kelimelerle ifade edilemeyecek kadar. Biraz şaşkınım da. Rüyada gibiyim sanki. Sporculuk kariyerimdeki üç hedef madalyadan biriydi, gerçekleşti.
Öbür ikisi ne peki?
– Biri Avrupa Şampiyonası’nda madalyaydı, 2018’de kazandım. Geriye Olimpiyatlar kaldı. İnşallah orada da madalya alacağım.
FİZİK KURALLARINA AYKIRI HAREKETLER YAPIYORUZ
İnsan Dünya Şampiyonu olduğunda nasıl bir duygu seline kapılıyor? Dans etmek mi istedin? Koşup antrenörüne sarılmak mı? Kız arkadaşını aramak mı? Sosyal medyaya post atmak mı?
– (Gülüyor) Ben ağlarım diye düşünüyordum ama ağlamadım. Sadece İstiklal Marşı okunurken biraz gözlerim doldu. İçimden hep “Şükürler olsun, emeğimin karşılığını aldım!” diyordum. Gerçekten çok çalıştım. Zaten başka türlü bu başarı elde edilemiyor. Tam 19 yıl bu 90 saniye için çalıştım! Sonuç açıklandıktan sonra bir fotoğrafım var; kollarım yanda açık, bağırıyorum. İşte orada bir mutluluk patlaması yaşıyorum. Türkiye ekibinden ilk gördüğüm kişiye koşup sarıldım. Aslında antrenörümü arıyordum, meğer tam arkamdaymış, sonra ona sarıldım. Çünkü tek başına elde ettiğim bir başarı değil bu, birlikte yaptık ne yaptıysak. Bende inanılmaz emeği var.
Gerçekten o 90 saniye için 19 yıl mı çalıştın?
– Evet! Çok zor, çok yoğun bir antrenman programıyla buralara geldim. Başka türlü, bir şeyin dünyada en iyisi olamıyorsunuz!
Bunun için ne gerekiyor?
– Çok çalışmak, adanmışlık, biraz manyaklık, tutturuk olmak, kafayı takmak, disiplinli olmak, azim, pek çok şeyden vazgeçmek, hedefe kilitlenmek… Biz kendi aramızda, jimnastik sporuyla ilgili şöyle diyoruz: “Bu akıllı işi değil!” Gerçekten de bir sürü şeye meydan okuyoruz. O hareketleri akıllı biri yapmaz, kendi sınırlarını ve bedenini bu kadar çok zorlamaz! Çünkü fizik kurallarına, hatta yerçekimine aykırı hareketler yapıyoruz. O 90 saniyede yaptığım 10 hareketi, 19 yıl boyunca, binlerce defa yapmışımdır. Çünkü jimnastik, aynı zamanda tekrar ve devamlılık isteyen bir spor. İki gün antrenman yapmazsam, üçüncü gün vücudum bırakmaya başlıyor kendini. Devamlı kaslarımı hazır tutmak zorundayım. Jimnastikte “Sezon bitti, sezon başladı!” diye bir şey yok. En fazla, hedef yarışmalardan sonra bir haftalık tatilim oluyor. Sonra her şey hooop, tekrar başlıyor. Haftada altı gün, günde altı saat…
Sence yetenek, çalışmayı döver mi? Yoksa tam tersi mi?
– Yetenekli olmak tabii ki avantaj ama bir yere kadar. Olmazsa olmaz olan, çalışmak. Yeteneğinle o hareketlerdeki tekniği düzgün uygulayabilirsin ama devamını getirebilmek için kuvvetli olman gerek. Bunun için de çalışman gerekiyor. O yüzden bir jimnastikçi az yetenekli bile olsa, çok çalışarak bu açığı kapatabilir.
OLİMPİYAT MADALYASI BİLE BENİ DEĞİŞTİRMEZ
Her şeyi sakin ve tatlı tatlı anlatıyorsun. Bir de inanılmaz alçakgönüllüsün! Oysa Türk jimnastik tarihinin en iyi derecesini elde ettin.
– (Gülüyor) Ailemden böyle gördüm. Onlar da alçakgönüllü insanlar. Olimpiyatlarda madalya alsam ben değişmem. Beş yıl önce de aynıydım. İçimde yükselme ya da kendimi birilerinden üstün görme duygusu yok.
5 YAŞINDA 40 ŞINAV ÇEKEN ÇOCUK
Nasıl bir aileye doğdun?
– Babam işçi emeklisi, annem ev hanımı. İçlerinde hiç kötü düşünce olmayan insanlar. Tanısanız, çok seversiniz. Yardımsever, çalışkan ve iyi kalpliler.
Kaç yaşındalar şu anda?
– Babam 54, annem 48 yaşında. Bir de ablam var, benden beş yaş büyük. Ve dünya tatlısı iki yeğenim. Beni örnek alıyorlar, hatta büyüğü jimnastiğe gidiyor. “Senin gibi olmak istiyorum dayı!” diyor. Mutluluktan eriyorum. İkisini de çok seviyorum.
Senin rol modelin kimdi?
– Amcam Erkan Çolak. Zaten onun sayesinde bu spora başladım. O da eski jimnastikçi. Ben hatırlamıyorum ama ilk gittiğimizde deneme dersleri oluyormuş. Beş yaşındayken acayip sayıda şınav çekmişim. Güçlü olduğumu o zaman anlamışlar.
Evet, antrenörün söyledi, beş yaşında üst üste 40 tane filan mı ne çekmişsin.
– Antrenörüm bebekliğimi bilir. Düşünün, beş yaşından beri birlikteyiz. Beni bugünlere taşıyan odur. Bu spor bana müthiş avantajlar sağladı, hem de hayatın her alanında.
Neler onlar?
– Mesela okulda popüler oldum. Derece aldığım zaman okul müdürü törenlerde benden bahsediyordu. Onaylanma hissi muazzam bir şey, özgüven kazandırıyor. Daha da çok çalışıyorsunuz. Küçükken babama sormuşum, “Baba sence bir uçağın kanadı bizim sokak kadar var mıdır?” diye. “Bilmiyorum ki oğlum, hiç binmedim uçağa” demiş. O konuşmadan bir yıl sonra Almanya’da kampa katılmak için uçağa bindim. Dönünce babam sormaya başladı, “Kanadı ne kadar büyük” diye. Yani ben jimnastik yapmasaydım, mahallemden dışarı çıkamazdım! Saydım, 40-45 ülkeye gitmişim. Kısacası her açıdan geliştirdi bu spor beni.
HEDEFLERİME ULAŞTIM BİR OLİMPİYAT KALDI
Beş yaşında değil de dokuz yaşında başlasaydın geç mi kalmış olurdun?
– Dokuz benim için geç olabilirdi. Ama mesela takım arkadaşlarımdan Ahmet Önder, sekiz yaşında başlamış. İnanılmaz yetenekli bir sporcu. Şu anda çoğu alette benden çok daha iyi ve benden bir yaş küçük. Ferhat Arıcan 10 yaşında başlamış. Normalde jimnastikçi olmak için bu yaşlar çok geç. Ama ikisi de çok yetenekli, arayı kapatmışlar.
Sen tek bir alette mi çok iyisin?
– Bizde altı alet var. Hepsinde çok iyi olan nadir sporcu bulunur. Benim en iyi olduğum alet halka. İkinci olarak paralel, üçüncü yer aleti. Ama mesela Ahmet ve Ferhat, altı alette de ortalama bir puan olarak çok güzel not çıkartabiliyorlar.
Bireysel görünebilir ama aynı zamanda bir takımız
Aranızda kıskançlık oluyor mu?
– Asla! Ben madalya alamasaydım, takım arkadaşlarım alsaydı, onlardan daha çok sevinirdim. Bireysel spor yapıyoruz gibi görünebilir ama aynı zamanda bir takımız. Aynı ülkenin sporcularız. Onların aldığı her madalya, beni de çok mutlu ediyor.
Bazı adanmış çocuklar sonunda pişman oluyorlar. Ya sen de bir gün “Hayatımı bu halkalara ve jimnastiğe gömdüm” dersen…
– Eğer hedeflerimi gerçekleştirememiş olsaydım, böyle hissedebilirdim belki. Düşünün, 10 yıldır jimnastik yapıyorsunuz ama hâlâ bir şey yok, yurtdışına gidip madalya alamamışsınız… Benim durumum farklı, hedeflerime ulaştım. Bir Olimpiyat kaldı.
AAAA SEVGİLİN VARMIŞ, AFFEDERSİN!
Kız arkadaşın var mı?
– Üç yıldır güzel bir ilişkim var. Allah kısmet ederse birlikte bir gelecek de hayal ediyoruz. Evlenmek istiyoruz.
O da sporcu mu?
– Evet. Eskiden triatlon yapıyordu, iki yaş küçük benden. Şu anda kendini formda tutmak için spor yapıyor. Sporcu kökenli olduğu için çok şanslıyım. Bir-iki ay görüşmediğimiz zamanlar oluyor, hiç sesini çıkarmıyor sağ olsun.
Başka kızlar asılıyor mu sana?
– Bazen. Ama sonra, “Aa sevgilinle fotoğrafını gördüm, affedersin!” filan diyorlar. Sevgilim de arada kıskanıyor, “Kim o sana yazan?” diye. Biri bana, “Çok başarılıydın, tebrikler. Seninle görüşmek isterim!” diye yazmış mesela, benim ne suçum var? Ama ona yazanları da ben bazen kıskanıyorum. Onu gerçekten çok seviyorum ve değer veriyorum.
SADECE HALKALAR VE BEN
İnsan o halkalara tutunup dönüşleri yaparken neler hissediyor? Etraftaki sesleri duyuyor musun mesela?
– Nefes alıp verişlerimi duyuyorum sadece. Ve halkalardan çıkan “tak tak” sesleri. Etrafımdaki her yer karanlıkmış gibi oluyor. Sadece halkalar ve ben varmışım gibi.
Bir uğurun var mı?
– Yok, öyle şeylere bağlı olmak istemiyorum. Ama yaptığım rutinler var. Mental antrenman yaparım mesela. Kafamda, birazdan yapacağım bütün hareketleri sanki aletin üzerinde yapıyormuşum gibi, tek tek kollarımla hareket ederek gerçekleştiririm. Kendimi halka üzerinde canlandırırım. Yarışma ya da antrenmana gitmeden önce ılık ve sonuna doğru soğuk bir duş alırım. Kan akışım hızlanıyor. Bir de yarım saat, bir saat önce, yarım bardak kadar kahve içerim.
İzmir Aliağa’da beden eğitimi öğretmeniyim
Beslenmene ne kadar dikkat ediyorsun?
– Çok. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği mezunuyum, orada beslenme dersi aldık. Bu arada öğretmenlik atamam da oldu. İzmir Aliağa Helvacı Ortaokulu’nda beden eğitimi öğretmeniyim.
Öğrencilerin ne yaptı bu müthiş başarıyı duyunca?
– Çok sevindiler tabii. Havaalanında coşkulu bir kalabalık karşıladı. Herkes gelmişti. Okul müdürümüz de okuldan 200 öğrenciyle geldi. Çok mutlu oldum.