Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) en saygı duyduğum oluşumlardan biri.
37 yıldır, özellikle yoksul kadınları donanımlandırmak ve güçlendirmek için inanılmaz faydalı işler yapıyorlar. Yüzlerce kadın kooperatifinin kuruluşunu desteklediler, desteklemeye devam ediyorlar. Kadınların ürünlerine tasarım desteği veriyor ve pazarlıyorlar. Yani KEDV, kadınların potansiyellerini fark etmeleri ve ekonomik özgürlüklerini ellerine almalarını hedef edinmiş bir sivil toplum örgütü. Bunu da layığıyla yapıyorlar.
Yine çok anlamlı bir projenin paydaşlarından biri oldular. QNET ile birlikte, ihtiyaç sahibi kadınlara finansal okuryazarlık eğitimleri veriyorlar. Finansal okuryazarlık; kadınların, ekonominin işleyişini anlayabilme, bütçelerini planlayabilme, finansal kaynakları en etkin şekilde kullanabilme becerilerini artıran bir eğitim programı.
Bugüne kadar on bilerce kadının hayatına dokunan KEDV, bu programla daha fazla kadına ulaşmaya hedefliyor. Bu sosyal projeyle yaptıkları çalışmaları ve afet bölgesine katkılarını bu bölümde konuğum KEDV’den Gözde Turalı anlatıyor.
Bir sonraki postta aldıkları finansal eğitimlerle hayatları değişen iki kadın, Filiz Aydın ve Yıldız Sürekli’nin hikayesini okuyacaksınız.
KEDV OLARAK, BUGÜNE KADAR ON BİNLERCE KADININ HAYATINA DOKUNDUK!
Tebrikler! KEDV olarak, 37 yıldır dar gelirli kadınların yerel kalkınmadaki liderliklerini güçlendirmek amacıyla çeşitli çalışmalar yapıyorsunuz. Ekonomik girişimler başlatabilmeleri için kadın gruplarını kooperatifleştiriyorsunuz. Mahalle yuvaları açıyorsunuz. Kadınların ürünlerine tasarım desteği veriyor ve pazarlıyorsunuz. Bugüne kadar yüzlerce kadın kooperatifinin kuruluşunu desteklediniz. On binlerce kadının hayatına dokundunuz. Yapıklarınız say say bitmez. Deprem bölgesinde de sahadaydınız. Afet bölgesinde neler yaptınız sizden dinleyelim…
-Depremden önce de zaten, bölgede birçok çalışma yürütüyorduk. Depremin ilk gününden itibaren, tüm kaynağımızı, gücümüzü buna yönelttik. Gelen yardım çağrılarını teyit ettik, arama kurtarma ekiplerine ve acil yardım dağıtan ekiplere ilettik. Yardım malzemelerini tedarik ettik, bölgeye gönderdik ve Afet Platformu’yla beraber dağıttık. Nahıl Misafirevleri’mizi depremzedelerin barınması için açtık. Mahalle mutfakları kurduk ve sıcak yemek sağladık. Bölgede, 800’den fazla mahalle ve köy muhtarı, 78 kadın kooperatifi ile temasa geçtik, bölgeye insani yardım ulaştırdık.
NAHIL DÜKKAN’IMIZ, DEPREM BÖLGESİNDEKİ KADIN KOOPERATİFLERİNİN ELLERİNDE KALAN STOKLU ÜRÜNLER VE YENİ ÜRETTİKLERİ ÜRÜNLERİN SATIŞI İÇİN ÇALIŞTI
En önemli sorunlardan biri olan tuvalet ve duş tasarımları yaptırıp, ürettirdiniz…
-Aynen öyle! Ve ihtiyaç duyulan yerlere konumlandırdık. Ayrıca temiz suya erişim için altyapının tamirini de sağladık. Bunlara halen devam ediyoruz. Hijyen kitleri, gıda kitleri dağıtıyoruz. Arsuz Kadın Kooperatifi ile beraber Hatay’da ihtiyaç duyulan çarşafların üretimini ve dağıtımını sağladık, devam da edeceğiz. Nahıl Dükkanı’mız da bölgedeki kadın kooperatiflerinin ellerinde kalan stoklu ürünler ve yeni ürettikleri ürünlerin satışı için çalıştı. Bir yandan mikro girişimleri olan dar gelirli kadınların da durumunu tespit etmek için TİSVA ile 7000 kadınla görüşme yaptık. Ve bu çalışmanın sonuçlarına göre de kadınların bu girişimlerini tekrar ayağa kaldırabilmek için ihtiyaç duydukları destekleri vereceğiz. Aynı şekilde kadın kooperatifleriyle de benzer bir çalışma yaptık ve girişimlerini tekrar hayata geçirebilmeleri için onlara destekler vermeye başladık.
2019’dan itibaren Oxfam Konfederasyonu’nun dünyadaki 21 üyesinden birisiniz. Bu ne kadar önemli?
-Çok öneli. Biz, 3 yıl önce Oxfam’e üye olduğumuzda şunu düşündük: “Dünyada eşitsizlikler giderek artıyor, sorunlar çok katmanlı hale geliyor ve bunlarla mücadele edeceksek, artık bu tek başımıza mümkün değil! Bunu ancak birçok STK ile bir araya gelerek, bilgimizi, deneyimimizi, kaynaklarımızı paylaşarak ve güçlerimizi birleştirerek yapabiliriz!” Öyle de yapmaya çalışıyoruz. Oxfam’in eşitsizlikleri görünür kılma, bununla mücadele etmek için küresel düzeyde kampanyalar yürütme, yerel ölçekte kalkınma programları tasarlama ve uygulama konusunda çok deneyimi var. Biz, konfederasyona üye olarak, aslında hem bu bilgiyi ve kaynakları Türkiye’ye getirmiş olduk hem de KEDV’in bilgi ve deneyimini başka ülkelerdeki STK’larla paylaşabildik. Türkiye’deki dar gelirli kadınların sesini küresel düzeye taşımış olduk.
Oxfam Konfederasyonu’nun katkısıyla da deprem bölgesinde çalışmalar yaptınız di mi?
-Evet. Oxfam, insani yardım alanında çok deneyimli. Bu nedenle, biz de depremin ve yıkıcı etkisinin boyutunu anlar anlamaz, ilk 24 saati içinde Oxfam Konfederasyonu’yla bağlantıya geçtik. Hem maddi kaynak bulmamız için tüm üyeleri seferber oldu, hem de bir ekiplerini hemen buraya yönlendirdiler. Onlarla beraber depremin yarattığı hasarın boyutunu anlamak, insani yardım ihtiyacını tespit etmek, orta ve uzun vadeli kalkınma odaklı çalışmalarımızı planlayabilmek için bölgedeydik. Tespit çalışmalarından sonra programımızın tasarımını yaptık ve uygulamaya başladık. Programın içerisinde, tuvalet, duş, hijyen, sanitasyon, halk sağlığı çalışmaları da var. Haklarla ilgili bilgilendirme, yardımlara ve sosyal hizmetlere yönlendirme, gıdaya erişim, geçim kaynaklarının yeniden yaratılması da.
Sahadaki son durum ne?
-Maalesef hala barınma, hijyen, gıdaya erişim alanlarında ihtiyaçlar devam ediyor. Afetlerden sonra, kadına yönelik şiddet riskinin artabileceğini biliyoruz. Hala buna yönelik tam bir önlem alınabilmiş değil. Bölgede çok fazla evin yıkılması ve ekonominin durmasıyla birlikte başka illere de çok göç oldu. Mesela Mersin, bu kadar fazla göçü kaldıramayacak noktaya geldi. Şimdi bir yandan hala ihtiyaç duyulan acil yardımlar temin edilirken, bir yandan da hayatın “normale” dönmesi için çalışmaların başlaması gerekiyor. Kadınların üzerindeki bakım yükü de inanılmaz ölçüde arttı. Çünkü çocuklar, hastalar ve yaşlılar hep kadınların bakımı altında. Eskiden yemek, çamaşır, bulaşık belirli bir oranda zaman alırken, şimdi çok daha zor koşullarda, çok daha uzun sürelerde yapılabiliyor. Bu da kadınların üzerindeki baskı ve yükü katlıyor tabii.
KADINLARIN KALKINMANIN MERKEZİNDE YER ALMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ
Bölgedeki kadınların kalkınması için neler yapmayı planlıyorsunuz?
-Bir defa kadınların, bu kalkınma planlaması ve uygulamasının merkezinde yer alması için çalışacağız. Kadın komiteleri oluşturarak, konteyner kentlerin yönetiminde, şehirlerin yeniden yapılanma planlamasında yer almalarını sağlayacağız. 1999 Marmara Depremi’nden elde ettiğimiz deneyimle biliyoruz ki afetler, aslında eşitliksizlerin değişmesi için de bir fırsat sağlıyor. Kadınları ve yaşamı merkez alacak şekilde, bu şehirler yeniden kurulmalı. Bunun için de kadınların liderlik üstlenmesini destekleyeceğiz. Kadın kooperatiflerinin ve mikro ölçekli kadın girişimcilerin desteklenmesi, yeniden üretime başlamaları, ekonomiye katılımları için çalışmalar yürüteceğiz. Turizm ve gastronomi alanında, kadın liderliğinde örnek işletmelerin kurulması, geçici istihdam olanaklarının yaratılması da çalışma alanlarımız olacak. Kadın çiftçilerin ve hayvancılık yapan kadınların desteklenmesi, tohum, yem, sulama sistemlerinin tamiri ya da yeniden yapılması, ekim ve hasat için gerekli malzemelerin temini gibi çalışmalar yürüteceğiz.
KADINLAR VERDİKLERİ “BAKIM EMEĞİ” İLE EKONOMİNİN VE TOPLUMUN ÇARKINI DÖNDÜRÜYORLAR
Kadının görünmeyen emeği nedir?
-Kadınlar, verdikleri bakım emeğiyle ekonominin ve toplumun çarkını döndürüyor. Bu emeğin toplam değeriyse yılda 10.8 milyon doları geçiyor! Küresel gelir eşitsizliğinin tavan yaptığı günümüzde, kadınların dünyanın en büyük ekonomisini yönettiği kanıtlandı. Kadınlar, üstlendikleri ev işleri, çocuk, hasta ve yaşlı bakımı gibi işler için her gün 12.5 milyar saat çalışıyor. Bugüne kadar ücretlendirilmeyen bu emeğin, ekonomik karşılığıysa yılda asgari 10.8 milyon dolar ediyor. Üstelik bu rakam, teknoloji endüstrisinin yarattığı değerin 3 katı, ilaç endüstrisinin ise 9 katına denk geliyor. Hasta ve yaşlıların bakımını üstlenmek, mutfağı çekip çevirmek, pazar, market alışverişini yapmak, bulaşık, temizlik, çocukların ödevine yardım etmek, okula getirip götürmek, aile büyüklerini doktora götürmek, moral desteği vermek… Kadınların üstlendiği ama görünmeyen öyle büyük bir emek var ki… Bu emek, bir anda ortadan kalksaydı ya da dursaydı, toplumsal ve ekonomik yaşam çökerdi inanın.
Kadınların ekonomik hayatta var olabilmeleri için büyük çabalar harcıyorsunuz. Kadınların para kazanmasının esas önemi nedir sizce?
-Kadınlar için bir alandaki eşitsizlik, başka bir alandaki eşitsizliği de körüklüyor, perçinliyor. Yoksul kadınların birçok başka alanda da ayrımcılığa, eşitsizliklere maruz kaldıklarını biliyoruz. Biz, yoksulluğu, salt gelir kaynaklarına erişememe olarak tanımlamıyoruz. Yoksulluk, beraberinde toplumsal yaşamın diğer tüm alanlarında da dışlanmayı getiriyor. Kadınlar, ekonomik hayata aktif olarak katıldıklarında, onurlu bir hayat sürebilmelerini sağlayacak bir gelire eriştiklerinde, kendilerini ve yaşam amaçlarını gerçekleştirmeye başlayabiliyorlar. Karşılaştıkları dışlanma ve eşitsizliklerle mücadele edebilme gücünü kendilerinde görüyorlar. Mesela mikro girişimci kadınlarla yaptığımız araştırmada; Kadınlar, gelir elde etmeye başladıktan sonra, aile içerisindeki kararların daha demokratik bir şekilde verilmeye başladığını söylüyor.
Son olarak da kadınları donanımlandırmak için QNET’le finansal okuryazarlık projesini yürütüyorsunuz. Nasıl bir iş birliği yapıyorsunuz?
-Evet. QNET ile, KEDV’in geliştirdiği Finansal okuryazarlık eğitimleri; İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’de uygulamak üzere bir iş birliği. Katılımcılar, büyük oranda 25-50 yaş arasında, evli ve ortaokul-lise mezunuydu. Burada ekonominin işleyişi, temel kavramlar, kadının ekonomideki rolü, finansal planlama, bütçe gibi konular tartışıldı ve kadınların bu alandaki bilgi ve becerileri artırıldı.
Nedir finansal okuryazarlık?
-Kadınların, ekonominin işleyişini anlayabilme, hayatlarını, özellikle de bütçelerini planlayabilme, finansal riskleri öngörebilme ve bunlara karşı hazırlıklı olabilme, finansal kaynakları en etkin şekilde kullanabilme bilgi ve becerilerini artıran bir eğitim programı. Bu eğitim, dar gelirliler ve hem aile hem de toplum içindeki rolleri nedeniyle özellikle kadınlar açısından artık temel bir ihtiyaç. Ayrıca önemli bir güçlendirme potansiyeli taşıyor. Yemek, barınma, sağlık, eğitim ve emeklilik gibi temel ihtiyaçlar için finansal planlama yeteneği, hem kadınlar hem de aileleri için daha güvenli bir sosyo-ekonomik çevre yaratmalarına olanak sağlıyor.
EKONOMİ HAYATIMIZIN BİR PARÇASI AMA NEDENSE HEP BİR “UZMANLIK” KONUSU GİBİ SUNULUYOR… HALBUKİ EVLERİN, MUTFAKLARIN BÜTÇESİNİ ÇOĞU ZAMAN KADINLAR YÖNETİYOR!
Katılımcılar tam olarak neler öğreniyor?
-Bütün eğitimlerde genel olarak, kadının ekonomide görünmeyen emeğinin aslında ne kadar büyük bir yeri olduğunu görüyorlar. Her zaman duydukları ekonomik kavramların, ifadelerin daha anlaşılır şekilde anlatılıyor. Aslında ekonominin anlayacakları bir konu olduğunu fark ediyorlar. Çünkü ekonomi hayatımızın bir parçası ama nedense hep bir “uzmanlık” konusu gibi sunuluyor ve özellikle yoksul kadınlar bu alandan dışlanıyor. Halbuki evlerin, mutfakların bütçesini çoğu zaman kadınlar yönetiyor. Bu eğitimle kadınlar, ekonominin sadece belli kesimlerin işi olmadığını fark ediyor. Bütçe yapma, tasarruf etme, finansal planlama becerileri artıyor. Ayrıca eğitimlerin sonunda, finansal sorunlarına ortak çözümler üretmek üzere tartışıyor ve ortak eylem planları oluşturuyorlar.
Ben mesela bütçe yapmakta oldukça beceriksizim! Hesaplara dalınca işin içinden çıkamıyorum. Uzayıp gitmek istiyorum. Ekonomik terimler de kafamı karıştırıyor… Ne oluyor bu terimleri öğrenince?
-Aslında bildiğimiz şeyi yönetebilir, öngörebildiğimiz şeyleri planlayabiliriz… Bu terimleri öğrenmek, ekonominin işleyişini anlamamızı, ekonomik ve politik hayat arasındaki bağlantıyı görmemizi sağlıyor. Bu da hayatımızı ve bütçemizi planlamamızı kolaylaştırıyor. Biliyoruz ki, dünya şu an daha iyi bir yere gitmiyor. Ekonomik krizler, pandemiler, iklim krizi, kuraklık, gıda kıtlığı, hepsi hayatımızın bir parçası olacak. Eğer kendimizi, bunlara hazırlayabilirsek, bu krizler geldiğinde daha dirençli bir şekilde ayakta kalabiliriz. Bu nedenle içinde yaşadığımız ekonomik sistemi anlamalı, riskleri öngörmeyi öğrenmeli ve kendimizi buna hazırlamalıyız. Hele ki yoksulluk içerisindeyseniz, kısıtlı kaynaklarınızı yönetebilme beceriniz daha da önem kazanıyor. Kimsenin içinde yaşadığınız bir konuyu, size “uzmanlık” olarak sunmasını kabul etmeyin lütfen. İçerisinde yaşıyorsanız onu anlayabilirsiniz de! QNET gibi kadınlara finansal okuryazarlık eğitim imkanı sunan kurumların artması dileğiyle…
KEDV’in yeni dönem planları nedir?
-Ekonomik kriz, enflasyon bir müddet daha devam edecek gibi görünüyor. Biz, kadınları bu ortamda dirençli hale gelebilmeleri için finansal okuryazarlık eğitimleriyle desteklemeye devam edeceğiz. Kadınların gelir elde edebilmeleri için girişimcilik, ürün geliştirme, Nahıl Dükkanlarımız aracılığıyla bu ürünlerin satışı gibi konular odağımızda kalmaya devam edecek. İklim krizi ve afetlere karşı yaşam alanlarımızın, mahallelerimizin dirençlilik halini artırmak için geliştirdiğimiz programımızı yaygınlaştıracağız. Kaynakların bilinçli bir şekilde kullanımı ve atıkların azaltılmasına yönelik olarak geliştirdiğimiz, “ileri dönüşüm merkezleri”ni de yaygınlaştırmak istiyoruz.