Kurtköy… İki katlı, bahçeli, modern bir ev. Kapıda isim yazmıyor. “Acaba burası mı” diye bakarken gözüm pencerelerden birine takılıyor. O da ne? Farklı boylarda birbirinden tatlı köpekler. Nasıl güzeller, nasıl şahaneler… Yedi golden ve bir o kadar da terrier bize bakıyor.
“Tamamdır, burası” diyorum. Kapıyı çaldığımızda 14 köpek, şamatalı biçimde hoş geldine geliyor. Biz Işkın Moğol Alçı’yla sohbet ederken de yanımızdan, tepemizden, kucağımızdan ayrılmıyorlar. İşte bu güzel insan, yaklaşık iki ay önce hayatını kaybeden Bodrumlu Şenol Kaptan’ın 12 golden çocuğuna sahip çıktı. Kızının izniyle barınaktan alındı ve Işkın Alçı’ya teslim edildi. Neler yazılmadı? Yok Golden’lar deney hayvanı olmak üzere Amerika’ya yollanmış falan. Hayır arkadaşlar, biz onları ziyaret ettik. Işkın Alçı’nın evine 15 dakika uzaklıkta çok güzel bir çiftlikteler. Tedavileri yapılıyor. Çimlerin üzerinde koşturuyorlar. Şenol Kaptan’ın vasiyet ettiği gibi hepsi bir arada. Pek mutlular, gözlerimle gördüm. Yani paniğe gerek yok, Golden Çetesi emin ellerde…
Golden Çetesi artık sizinle…
– Evet. Şenol Kaptan’ın ölümünden sonra Bodrum Belediye Hayvan Barınağı’nda bakılmaya başlanan 12 güzel çocuğu, kızı Yağmur’un izniyle evlat edindim. Kurtköy’e geldiler. Çok da mutlular. Şenol Kaptan’ın vasiyeti, onların ayrılmamasıymış, şimdi birlikteler…
Bizim de yüreğimize su serpildi bakımlarını üstlendiniz diye. Hadi hikâyeyi en başından dinleyelim…
-Herkes gibi ben de Bodrum Çetesi’ni sosyal medyadan takip ediyordum. Ne yazık ki biz hiç tanışmadık Şenol Özbakan’la ama bana “Sen Şenol Kaptan’ın İstanbul şubesisin!” diyen çok oldu. Benim de evimde 14 köpek var…
Şenol Kaptan’ın vefat ettiğini öğrenince ne hissettiniz?
– Allah rahmet eylesin, çok üzüldüm. “Ama o 14 Golden çocuğa nasıl olsa birileri sahip çıkar” diye düşündüm. Barınağa götürülme fotoğraflarını görünce de yıkıldım…
“Eyvah yetim kaldılar!” mı dediniz?
– Aynen! Hayvan besleyenlerde aynı korku vardır, “Bana bir şey olursa bunlara ne olacak?” korkusu. Hani bir-iki köpeğe eşin, dostun bakmaya devam edebilir ama sayı yükseldikçe işler zorlaşıyor. Mesela eşime hep söylerim, “Ben senden önce ölürsem, bu köpekler sana emanet. Aman ha kimseye verme. İnan, mezarımda öldükçe ölürüm! Hatta, hortlar gelirim tepene! Çocuklarıma iyi bak, onları birbirinden ayırma…” O yüzden de Şenol Kaptan’ın vefatında değerli bir insanı kaybetmemize üzüldüm ayrı ama köpeklerin barınağa gidecek olmasına da ayrıca üzüldüm ve kızıyla iletişime geçtim.
Oğluma duyduğum sevgiden farklı değil
Sizce, onlar ‘çocuk’ mu?
– Elbette! Büyümeyen çocuk. İki ayaklı oğlum da var. O bir yana, dünya bir yana ama dört ayaklı evlatlarıma duyduğum sevginin de, oğluma duyduğum sevgiden geri kalır tarafı yok!
Peki barınağa neden düştüler, sahiplenen çıkmadı mı? Bir tek Şenol Kaptan varmış koskoca Bodrum’da Golden Çetesi’ne sahip çıkacak…
– 12 büyük bir sayı. Ayrılmamalarını da vasiyet ettiği için iş zorlaşmış tabii…
Barınak neden kötü? Mutsuz mu olurdu bu çocuklar orada?
– Bu çocukların özel bir durumu var. Hepsi, birebir sevilmeyi çok iyi biliyor. Şenol Kaptan bence onları tek tek kucağına alıp seviyordu. Kızı Yağmur’la da konuştum, “Evet, babam her gün hepsini sırayla kucağına alıp severdi, onlarla konuşurdu!” dedi. Böylesine sevgi dolu bir ortamda büyüyen çocuklar için barınak yıkıcı bir yer olurdu…
Barınakta sevgi göremeyecekleri için mi?
– Genellemek istemem ama barınakta böyle bir şey zaten olamaz. Mama verilir, su verilir o kadar. Mutsuz olacakları kesin. Bu ülkede hayvan dostlarımızaKimse bu kadar menfaatsiz sevemez
sahip çıkmak gibi bir zihniyet yok…
Hâlâ öyle mi?
– Barınak sorunu hep var, hep de var olacak. Bir kere, biz onları duyguları olan canlılar olarak görmüyoruz. Genel olarak mantık şu: Köpek alınıyor. Sonra “Aaaa tüy döktü!” diye sokağa atılıyor. Ya da “Golden bebekken çok güzeldi, aldım. Ama sonra büyüdü! Artık bakamam”. Alırken bilmiyor muydun büyüyeceğini? Sonra bu hayvan barınağa gidiyor. Yazık değil mi? Ya da bakmaktan sıkılınca, ormana bırakıp evlerine dönüyorlar. İnsan, nasıl yapar bunu? Ha çocuğunu ormanda bırakmışsın ha Golden’ı…
Evet, çok korkunç… Ya da Bodrum’a gidiyorlar, sonra dönerken bırakıyorlar…
– Evet. Bodrum Çetesi öyle oluşmuş! Alıp alıp bırakarak. O, ‘sözde mutlu aile resmi’ tamamlansın diye alınmış. Hani bahçeli evleri var ya, bir köpek yakışır diye! Sonra yaz bitiyor, zaten köpek de büyüyor, “Kim uğraşacak, sal gitsin” deniliyor. İnanılır gibi değil! Bir şeyin sorumluluğunu alınca bu bir sözdür. Bu canlı 15 yıl yaşayacaksa, 15 yıl bakacaksın ona.
Bir canlı satın alınamaz, bu kölelik gibi bir şey
Barınaklardan canlı sahiplenme oranı yıllar içinde hiç artmadı. Hâlâ insanlar para verip mi satın alıyorlar?
– Bir kere okullarda bile öğretilmesi lazım, bir canlı satın alınamaz! Bu kölelik gibi bir şey. Ama bir 10 yıl öncesine göre sahiplenme arttı. Eskiden barınaktan sahiplenince, sanki ‘ikinci el’ alınmış gibi hissediliyordu. Şimdi aslında bu hayvanların hayatlarını kurtardıklarını, onlara bambaşka bir hayat sunduklarını yeni yeni fark ediyor insanlar. Gonca Vuslateri’nin köpeğini ben sahiplendirdim, Nilgün Bodur’un köpeğini de…
Sizin evdekiler?
– Barınaktan, sokaktan ya da ormandan topladığım köpekler…
Hepsi golden mı?
– Sekizi golden.
Hikâyeleri ne?
– Aşk, trafik kazası geçirmişti onu bulduğumda, felçti. Dombili’yi çöplerin içinden aldım. Çöp konteynırının içinde iç kanama geçiriyordu. Tüzyüz müysüz çok kötü bir haldeydi. Dede’nin bir patisi yok, onu da ormandan aldım. Bir deri bir kemikti, üstünde bir tane tüy yoktu hayvanın. Joy’un da ön bacağında sorun var. İzmir’de bir çiftlikte üretilmiş. Kardeşleri satılıyor, “Bu satılmaz!” denip barınağa bırakılıyor. Badem, küçücük bir kafeste yaşamış ve çok dayak yemişti. Lucy, 8 yıl sokakta yaşamış. Kızım’ı da ormandan aldım. Bir gözü tümörlüydü, alındı o yüzden. Hâlâ kanser. “6 aydan fazla yaşamaz” demişlerdi. Bir buçuk yıl oldu, canavar gibi de yaşıyor benim kızım. Bu arada iki köpeğimizin ayağı yok, birinin gözü yok.
Tüm bunlar varken, 12 yeni köpeğin daha sorumluluğunu almak korkutmadı mı?
– Hayır! Benim evimde 14 var ama benim zaten dışarıda sorumluluğunu aldığım çok daha fazlası var. Klinikte tedavilerini yaptırdığım 30’dan fazla var. Pansiyonda yuva aradıklarım 100’den fazla. Neredeyse bine yakın ormanda bakıyoruz. Günübirlik gidip, besliyoruz. 12, beni korkutan bir sayı değil yani…
GOLDEN ÇETESİ’NİN SERÜVENİ
İzmirli bir denizci olan Şenol Kaptan, 12 golden ile birlikte Bodrum’da 82 model bir minibüsün içinde yaşıyordu. Kolyeler yapıp satıyor, onların karnını doyuruyor, ilaçlarını alıyordu. Ve yaklaşık iki ay önce hayatını kaybetti. Köpeklere önce Dr. Aylin Yıldız Shwarz sahip çıktı, fakat Şenol Kaptan’ın kızıyla aralarında bir sorun yaşandı. Köpekler, barınakta misafir edildi. Şenol Kaptan’ın kızı ayrılmalarını istemiyordu, babasının vasiyeti buydu. Sonunda onlara iyi bakacak bir aile bulundu. Golden’lar artık Işkın Moğol Alçı’nın evinde…