HAFTA sonu, yeğenim Ela’nın nişanı vardı Adana’daki evin bahçesinde. Topuklu başlayan gece, çimlerin üzerinde yalın ayak dans edilen eğlenceli bir partiye dönüştü. Bahçenin ortasında bir dans pisti, etrafında oturma köşeleri, salıncak, tepeden sarkan ampuller, şahane bir kır düğünü havasındaydı…
Ela Apa ve İlter Özekici, dört yıldır sevgililer, evlenip New York’a yerleşecekler.
Bu kız isteme geleneği pek açmazdı beni. “Kız istemezse zaten bir şey olmuyor, eee o zaman niye böyle bir prosedüre gerek var?” diye düşünürdüm.
Valla, fikrim değişti.
Ela’ınki o kadar şeker oldu ki, ben de bir kız annesi olarak, her ne kadar işlerin bizim onayımıza ihtiyacı olmadığını bilsem de istiyorum.
200’e yakın davetli vardı.
Tören evde olacaktı, aileler minik bir şeyler söyleyecek, İlter’in ailesi resmen isteyecek, bizimkiler de tamam diyecekti. İlter’in babası, “Herkes izlesin” dedi. Eve sığmadılar tabii.
Peki ne oldu?
Benim pratik ablam, bahçenin ortasına, dans pistinin üzerine koltukları taşıdı. Birden orası şık bir açık hava misafir odasına döndü.
İki ailenin fertleri minik konuşmalar yaptı. Esas olarak sevginin, saygının altı çizildi. Hiçbiri uzatmadı. Baygınlık verici konuşmalar değildi. Modern, tatlı temenniler.
Bütün kızlar toplandık toplandık… Ela’nın nişanını kutladık!
Biz de ayakta her şeye tanık olduk.
O kadar heyecanlı, eğlenceli ve güzeldi ki…
Sonra kahve geldi, diğer yeğenim Lara yüzükleri getirdi. Annem, anneanne olarak yüzükleri taktı, kurdeleyi keserken de…
Aksanlı Türkçesiyle, “Sen kızımızı mutlu etmezsen, benim ne keseceğimi biliyorsun dimi?” dedi.
Kahkaha koptu tabii.
Diyeceğim şu: O gergin, sıkıntılı kız isteme faaliyeti bile, istenirse, herkesin izleyip, tanıklık edilebileceği hoş bir şeye dönüşebiliyormuş. Nasıl kına bir eğlenceye dönüştü, bu da esprili, muzip bir şey olabiliyor…
Tavsiye ederim.
HER ÖNÜNE GELEN SENİ FORMATLAMAK İSTİYOR TÜRKİYE!
DURUM tam da bu.
Resmen toplumu formatlıyorlar.
Alın size yeni Milli Eğitim müfredatı!
Bilmeyen yoktur. Göz göre göre oluyor her şey. İtiraz da ediyoruz ama dinleyen kim. Atatürk’le ilgili konular tırpanlanıyor. Öyle yapmadıklarını iddia ediyorlar ama yapıyorlar. Aynı şekilde evrim teorisine güle güle deniyor. İmam hatip kitabında, “Laiklik, dinden uzaklaştırır” türünde yargılar bulunuyor. Hz. Muhammed’in hayatını anlatan ders kitabında, “İslam erkeğin üstlendiği mesuliyetlere karşılık, kadının da kocasına itaat etmesini istemiş ve bu itaati ibadet saymıştır!” deniyor.
Şurası çok açık ki, bir anlayışın ideolojisi genç beyinlere yerleştirilmek isteniyor.
Sosyal medyada yazdığına göre, 4’üncü sınıf ders kitabında, “Erkeğin okumuşu kadı, kadının okumuşu cadı!” olurmuş gibi bir ibare varmış.
İnsanın içinden “Yuh!” demek geçiyor.
Ama yeterli mi bilmiyorum.
Bence çok endişe verici ve bir nesil böyle yetişiyor.
SIKILDIM
– ÖNÜNE gelen herkesin, kadın-erkek meselesi üzerine ahkâm kesmesinden sıkıldım.
– Artık her şeyin din referanslı olmasından sıkıldım.
– İnsanı dinden soğutmalarından sıkıldım.
– Erkeklerin kirli sakalla ve sakalla dolaşmasından sıkıldım.
– Cuma günleri yalakalık olsun diye dini referanslı paylaşımların altının çizilmesinden sıkıldım.
– Biz Akdeniz ülkesiyiz. Her yerde sadece Ortadoğulu turist görmekten sıkıldım.
– Esas olarak da bir Ortadoğu ülkesi gibi algılanmaktan sıkıldım.