Antalya’da yaşanan ‘toplu cinsel istismar’ davasının yankıları sürüyor.Ortada şikâyetçi 17 aile vardı, şimdi 25 oldu!Üstelik söz konusu öğretmenle ilgili daha önce de gerçekleşmiş bir vaka, bir şikâyet var. Ama ortada beraat talebiyle tahliye kararı var.Aileler çılgına dönmüş durumda.Nedense adalet, sadece öğretmene ve müdüre inanıyor ve 25 çocuğun yalan söylediğini, iftira attığını iddia ediyor. Ailelerin hepsi konuşmak istiyor, sadece ikisine yer verebileceğim, diğerini yarın okuyabilirsiniz. Adaletin yerini bulması dileğiyle…
Sizi tanıyalım…
Antalya’da öğretmeninin istismarına uğrayan 17 çocuktan birinin annesiyim. Gerçekten isyanlardayız. İçimiz yanıyor. Adalet istiyoruz.
Kızınızın başına gelenleri nasıl öğrendiniz?
Velilerden biri, “Müsaitseniz arayabilir miyim?” diye mesaj attı. Gecenin bir vaktiydi. Belli ki önemli bir şey söyleyecekti. “Tabii” dedim. Aradı.
Ne dedi?
“Sakin olun ama size bir şey söylemem gerekiyor!” dedi. Ve bu şerefsiz öğretmenin, birinci sınıftan itibaren bizim çocuklara istismarda bulunduğunu anlattı. Kendi kızı ona anlatmış, o da başka anneleri aramaya başlamış. “Siz de kızınıza sorun” dedi.
Kızınız o sırada kaç yaşındaydı?
Ben tabii mahvoldum. Duyduklarıma inanamadım. Biz okula gönderiyoruz, eğitim alsınlar diye gönderiyoruz, güvenli diye gönderiyoruz. Gözümüzden sakınıyoruz çocuklarımızı, okul ya orası, ötesi var mı? Ama orada sapıklarla karşılaşıyorlar! Alçak neler neler yapmış. Küçücük 6 yaşındaki çocukların şeylerine dokunuyormuş, kendi şeyini de dokunduruyormuş. Beynimden vurulmuşa döndüm.
Sonra ne yaptınız?
Kızımı uyandırdım. Açıkça söyledim. “Arkadaşın E.’nin annesi aradı. Böyle böyle şeyler anlattı öğretmeniniz hakkında” dedim. Önce, “Hayır anne, böyle bir şey yok!” dedi. Ama anneyim ben, korktuğunu ve bir şeyleri gizlemeye çalıştığını hissettim. Şöyle dedim: “Yarın sabah doktora gideceğiz. Büyük bir büyüteci var doktorun. Mesela ben senin yüzüne dokunduysam, benim parmak izim, öğretmenin dokunduysa, öğretmenin parmak izi çıkar. O büyüteçle bakacaklar sana…” Bunu dedim ya, birden ağlamaya başladı ve “Evet anne, oldu, hem de defalarca!” dedi. “Ama korkuyorum öğretmenimden. Bunları birine anlatırsak çok daha korkunç şeyler yapacağını söyledi!” dedi. Biz o sırada, bu olayın bu kadar vahim olduğunu bilmiyorduk. Bu adamın dokunmayla yetindiğini sanıyorduk. (Ağlamaya başlıyor) Ama yetinmemiş! O “Zümrüt Apartmanı”nda yazılanlar var ya, onun 100 katı var bizde! Korkunç! İğrenç! Kıyamadığım kızıma Allah’ın belası bir adam, üstelik bir öğretmen nasıl yapar bunları! Ve öğretmenliğe başladığı günden itibaren. Kim bilir kaç çocuğu yaktı!
Peki sizin kızınız nasıl bir travma yaşadı?
Düzelmedi ki. Hâlâ yaşıyor. Biz şu an 3 psikologdayız. Cihaza bağlıyorlar çocuğumu. O pislik yüzünden. Ben de psikolojik tedavi görüyorum. Çünkü çaresizsiniz, hukuk sizden yana değil. Ben kafayı yememek için kendimi zor tuttum. Biz adalete güvendik açık ve net. Ama adalet, bizi yerle bir etti ve o şerefsiz çıkarken hâkime teşekkür etti. Bu benim aklımdan çıkmıyor. Okulun müdürü ve müdür yardımcıları da ona destek çıktı. Akıl alır gibi değil. Bir de biliyorsunuz, ayrı ayrı açıldı bizim davalarımız.
Evet, 17 ayrı dava…
Birleştirilmesi yönünde talebimiz oldu ama nafile.
Sizce neden birleştirmediler?
İş büyümesin diye herhalde. Antalya’da böyle bir rezaletin yaşandığı duyulmasın diye. Sanki önemsiz bir olaymış havası vermek istediler. Bakın, müdür, müdür yardımcıları ve rehberlik öğretmeni de bu rezaletin içinde. Onları da affedemiyorum. 2016’da bu öğretmen yine yapmış bu tür rezillikler. Şikâyetçi de olmuş bir veli. Resmi başvurusu var BİMER’e. Ama yok saymışlar. Olayı o zaman da kapatmışlar. Eğer kapatmamış olsalardı, bu adamı görevden almış olsalardı, bizim çocuklarımız bu rezilliği yaşamayacaklardı! Bir de mahkemeye çıkıp utanmadan, “Şok olduk. Bu öğretmen çok iyidir. İlk defa duyuyoruz böyle bir şeyi!” dediler. Oysa daha önceki rezaletten haberleri varmış. Hâkimlere ısrarla bizim çocuklarımızın gittiği psikologlardan rapor sunmak istedik, “Hayır!” dediler.
Niye sizin psikologlardan yazı almıyorlar?
Bilmiyorum. Ama istemediler işte.
KIZIMIN 8 KERE İFADESİ ALINDI
Peki siz diğer vakalardan nasıl haberdar oldunuz?
E çünkü sonra bütün anneler birbirlerini aradılar. Olay ortaya çıktıkça, çocuklarımız çözüldü, tek tek anlatmaya başladılar. Biz o gece emniyete 8 aile gittik. Emniyetteki müdür, “Sabah saat 8.30’da bütün çocuklar buraya gelsin!” dedi. Gittik. Ama daha en başından olay kapatılmaya çalışıldı. Müdür, “Çocukların ifadesini okulda almak istiyoruz!” dedi. Çocuklar içeriye girerken, “Öğretmeninizi çok sevdiğinizi söyleyeceksiniz!” diye tembih ettiler.
Kızınızın ifadesi kaç kere alınmıştır?
8, 9, 10. Hatta bugün yine gideceğiz! Çocuk bıktı, yıldı. Gitmek istemeyen, ağlayan çocuklar var. “Niye sürekli sürekli anlattırıyor, yaptı işte!” diye bağırıyor çocuklar. Ama çocuklara inanmamayı tercih ediyorlar. Mesela ayağını yere vurarak, “Yaptı işte! Niye tekrar tekrar anlattırıyorsunuz!” diyen çocuk oldu.
YAKINDA BİZİ DE HAPSE ATARLARSA ŞAŞIRMAM!
Peki siz hocayı aradınız mı?
O şerefsizi mi? Aramaz olur muyuz? Anne baba olarak müthiş bir öfke duyuyorsunuz. Elini ayağını kırmak istiyorsunuz, içinizden geçen bu. Çok aradık… Ama çıkmadı telefonlarımıza. Polis, ertesi günü onu valizini hazırlamış bir şekilde yakalamış. Kaçıp gidecekti herhalde.
İnsan nasıl bir çaresizliğe kapılıyor?
Öyle bir çaresizlik ki, anlatılır gibi değil! Hukuk da bu pisliği koruyunca, iyice bitiyorsun! Gözünden sakındığın çocuğuna öğretmeni, iktidarını kullanıyor, iğrenç fantezilerine alet ediyor. Hayatta en korktuğum şeydi bu benim. Başımıza geldi! Akla hayale sığmayacak şeyler yapmış. Bu çocuklar 6 yaşındaydı ya, 6 yaşında…
Çok haklısınız, korkunç…
Ve size bir şey söyleyeyim mi? Sadece 25 çocuk değil. Yüzlerce çocuk var. Ankara’daki bir önceki görevinden bir gecede kaçmış bu şerefsiz, “Antalya’ya tayinimi istiyorum!” diye. Kim bilir orada neler yaptı. Milli Eğitim Müdürü, bütün aileleri topladı, “Özlük dosyasında bu tür şikâyetleri var!” dedi. Biz çıldırdık, “Nasıl yani?” dedik, “Bile bile böyle bir adamı okulda nasıl çalıştırırlar?”
Ben şunu anlamıyorum: Aileler şikâyetçi, çocuklar bütün bunları anlatıyor, defalarca anlatıyorlar. Ama yine de tahliye kararı çıkıyor…
Savcı beraatına mütalaa verdi ama beraat kararını ertelendi. Fakat tahliyesi oldu. Akıl alır gibi değil! Söylüyorum, olayın üzeri kapansın istiyorlar. Bize de nasıl tavır alıyorlar anlatamam. Yakında bizi de hapse atarlarsa hiç şaşmayacağız!
Tahliye kararını duyunca ne kadar isyan kapladı içinizi?
Ben hastanelik oldum! O adliyeyi yıktım. Çocukların ifadelerinde çocuk, “Şampuan gibi bir şey geldi” diyor. Sonra o olaya başlarken çok çok affedersiniz, pipisinin yere baktığını, sonradan havaya baktığını söylüyorlar. Küçük çocuk bunları nasıl söyleyebilirler? Bir çocuğa, bir anne bunu nasıl söyletebilir? Lanet olsun ya! Hâlâ iftira diyorlar. Gerçekten lanet olsun!