YUH!
Yuh olsun size…
Yemin ederim sözün bittiği, tükendiği yer.
Öfkemi, üzüntümü nasıl dile getireceğimi bilmiyorum.
Bu olayları duyunca delirecek gibi oluyorum.
Allah belanızı versin!
Bir köpeğe tecavüz edip, onu kanlar içinde bırakan aşağılık ruhlardan söz ediyorum.
Hayatımda kimse için böyle bir söz sarf etmedim ama… Defolun… Yok olun!!!
İnsan değilsiniz siz!
Bu gezegende ne işiniz var, onu da bilmiyorum.
Pisliksiniz, belasınız, kötülüksünüz.
Bekleyen “hayvan yasası” neden bir an evvel çıkmıyor, onu da anlayabilmiş değilim.
Böyle sapıklar, “mal” yerine konulan dört ayaklı dostlarımıza daha da acı çektirebilsin, eziyet edebilsin diye mi?
Artık sesimizin duyulması gerekmiyor mu?
Bir adım atılması gerekmiyor mu?
Neyi bekliyorsunuz ey yasa koyucular!
Onlar “can” değil mi, “canlı” değil mi?
O köpeğe tecavüz eden pislik, sana söylüyorum…
Olay, Erhan ve Başak’ın başından geçiyor.
Zekeriyaköy taraflarında kendi hallerinde yaşıyorlar, doğanın ortasında.
4 dönüm içinde minik bir evleri var, kimseyle alıp veremedikleri yok.
12 köpek, 7 kedileriyle yaşıyorlar.
Pardon, bir anne at, bir yavrusu ve bir sürü de tavukları var.
Karı-koca sanatçı, aynı zamanda hayvan delisi.
Bir şekilde, dört ayaklı dostlarımız da hep onları buluyor.
Yardıma muhtaç kedi-köpeklere hep yuva oldular, aile oldular.
Yani bu saydığım köpekler-kediler pet shop’tan, oradan buradan alınma, ısmarlama değil, otobanda çarpılıp ölüm terk edilen, çöp konteynerinde bulunan, yazlıkçıların terk ettiği, çok zor durumdaki hayvanlar. Bu ikili onları iyileştirdiler, evlerine aldılar, birlikte kocaman bir aile oldular.
O köpeğe tecavüz eden pislik, sana söylüyorum…
Geçen yaz bir haber geliyor.
“Sizin husky kanlar içinde yerde yatıyor, ölmek üzere!”
Karı-koca bir gidiyor, hayvancağızın poposu kanlar içinde, parçalanmış. Anlamıyorlar önce ne olduğunu, hemen veterinere götürüyorlar. Veteriner, “Tecavüze uğramış! Çok kan kaybetmiş” diyor. Tedavi başlıyor, Allah’tan zor bela hayata döndürülebiliyor, neredeyse iç organları parçalanmış vaziyette…
Böyle bir iğrençlik, böyle bir manyaklık, böyle bir rezillik olabilir mi?
Sapıklığınızda boğulun!
Bunu yapan kişi, ortalıkta “insan” diye dolaşabilir mi?
Nitekim adamı buluyorlar.
Erhan da gidip yüzleşiyor, biraz üzerine gidince, yapanın bu pislik olduğu anlaşılıyor. Zaten itiraf ediyor. “Ne var ki bunda?” gibisinden. Çünkü o köyde, başka böyle vukuatlar da olmuş. Erhan ve eşi Başak şikâyetçi oluyorlar. Suçlunun öz çocuklarını da istismar ettiği iddia ediliyor. Kızlarından biri intihara kalkışmış. Allah’ından bulsun! “Deli” numarasıyla yırtmaya çalışan pisliğin teki. Polisler Erhan ve Başak’a, “Biraz sıkıştırınca vallahi deliliği filan kalmadı, tek tek neler yaptığını anlattı, deli numarası yapıyor, çünkü bugüne kadar hep böyle yırtmış!” diyorlar.
Dava açılıyor.
Herkes suçu işleyenin bu adam olduğunu biliyor.
O da zaten gizlemiyor.
Çünkü ceza almayacağını biliyor.
Çünkü ortada hapis gerektiren bir suç yok mevcut kanunda.
Bu aşağılık herifler, yani hayvan istismarcıları hep paçayı kurtarmış… Neden mi? Çünkü bizim yasalarımızda, hayvanlar “mal” olarak görülüyor. Öldür, tecavüz et, nasıl bir eziyet yaparsan yap, karşıdakinin “mal”ına zarar verdiğin için para cezasıyla yırtabiliyorsun!
Felaket değil mi?
Bir avukat, Erhan ve Başak’ı arıyor, diyor ki “Cezası yok bu işin. Tamamen yırtmasın. Bari 2500 lira ceza ödesin. O da eder 25 paket mama, sokak hayvanlarına dağıtılır…”
O köpeğe tecavüz eden pislik, sana söylüyorum…
Bunlar da “Kanun yok, ya katil olacağız, ya Allah’a havale edeceğiz ama bir taraftan da ödesin bari parayı! Mama alınsın sokak hayvanlarına…” diyorlar.
Bunun adı “savcılıkla uzlaşmak” değil.
Mama karşısında tecavüze rıza göstermek değil.
Bir türlü çıkartılmayan o kanun yüzünden çaresiz kalmak.
İmkânsızlıklar içinde bir şeyler yapmaya çalışmak.
Ama aradan 6 ay geçiyor, geçen hafta pek çok yayın organında “Tecavüze uğrayan köpeğin sahibi, 25 kutu mama karşılığında savcılıkla anlaştı. Tecavüze rıza gösterdi!” diye haberler çıkıyor.
Beni aradılar olayı anlattılar, resmen ağlayarak anlattılar, o kadar dokunmuş.
Böylesine hayvan dostu olan, hatta hayatını onlara adayan insanlara haksızlık.
Ama bu ülkede o kadar büyük haksızlıklar oluyor ki…
*
Burada mesele bir türlü çıkamayan hayvan yasası…
Israrla vurgulamamız gereken bu…
“Mal” değil, “can” bu varlıklar…
Bu yasanın acilen çıkması gerekiyor!
Ve artık şu istismarcıların isimlerini açık açık yazsak diyorum. Artık öyle bir dönem başlasa. Dünyanın başka ülkelerinde var bu uygulama. Mesela kapılarına çarpı konsa bu suçluların, yani onların tecavüzcü, istismarcı olduğunu, ya da bu suçu işlediğini dünya âlem bilse…
Belki bu da caydırıcı olur.
Afişe edilseler…
Niye gizliyoruz ki onların isimlerini? Niye koruyoruz ki? Onlar o rezillikleri yaparken, eziyet ettikleri hayvanları, çocukları düşündüler mi ki? ‘Aman zarar görmesin’ diye korudular mı? Biz niye koruyalım? Artık bu haberleri yazarken, o aşağılık adamları kim olduğunu açık açık yazmak istiyorum.