Köyden indim Londra’ya hikayesi


Bizim modern Çalıkuşu’muz… Dilek Öğretmenimiz… Onu, Samsun‘un Çarşamba ilçesine bağlı Kumköy’de başardıklarından tanıyorsunuz…

Dünya şahanesi bir öğretmen. Bir “fayda fabrikası” gibi. O küçücük köyde başardıkları inanılır gibi değil. Zaten yaptıklarıyla sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın ilgisini çekti. Uluslararası sempozyumlara davet edildi, Kumköy’de uyguladığı yöntemleri anlatması istendi. Defalarca Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Mesleğinde Fark Yaratan Öğretmen seçildi. Varkey Gems Vakfı Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin seçtiği “Dünyanın En İyi 50 Öğretmeni” arasında yer aldı. Aynı zamanda Avrupa Parlamentosu Uluslararası Lider Kadın Ödülü’nün de sahibi oldu.

Dilek Livaneli bir süredir ailesiyle birlikte Londra’da. Geçtiğimiz günlerde burada onu bir konferansını izledim. Müthişti. Bu olağanüstü kadını, avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlıyorum. Onunla Londra insanları kapsamında röportaj yaptım. Seni seviyoruz Dilek Öğretmen!

Londra’ya seni hangi rüzgar attı?
-Eğitim rüzgarları! Beni dünyanın ‘’En İyi 50 Öğretmeni’’ arasına seçen ve onursal başkanlığını eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın üstlendiği Varkey Gems Vakfı’nın merkezi Londra. Onlar sayesinde buradayım. Beş yıl öncesinden bir şekilde buraya geleceğimin sinyallerini alıyordum zaten. Küresel öğretmenliği doya doya yaşayabileceğim en doğru yer burası. Nerdeyse, doksan farklı milletten insanın birlikte yaşadığı ve eğitim aldığı bir şehir Londra…

Peki, seninki nasıl bir hikaye?
-(Gülüyor) Köyden indim Londra’ya hikayesi! Ne yalan söyleyeyim, köyden sonra Londra biraz ağır geldi. Ama Allah’tan üstesinden gelebiliyorum. Eğitim elçisi seçilmiştim. Birçok uluslararası konferansa davet ediliyordum ama hep bir tercüman eşliğinde oluyordu. İngilizce’ye daha hakim olmak için ve yerinde öğrenmek için Londra’da sağlam bir dil eğitimi almaya karar verdim. Tabii ki bursla. Eşim de Londra Westminster Üniversitesi’nden master’lı, ona da burada iş imkanları doğunca, parçalar yerine oturdu ve biz, çoluk çocuk kendimizi Londra’da bulduk.

BAŞARIMI KÜRESEL BOYUTLARA TAŞIMAK İÇİN LONDRA’DAYIM

Konferanslarda beni dinleyenler arasında iş insanları, CEO’lar ve vakıf başkanları oluyordu. “Başarını küresel boyutlara taşı!” diye destek olmak istediler. 35 yaşından sonra yüksek lisansımı bitirdim. Londra’da 6 aylık dil eğitimi bursuyla başlayan maceram, Uluslararası Montessori Derneği’ne bağlı okullarda hem uygulamalı eğitim fırsatlarıyla hem de Lifetime Learning Vakfı’ndan aldığım iki yıllık “Okul Performans Analizi” bursuyla devam etti. Tabii Milli Eğitim Bakanlığı’nın bana verdiği izin ve yetkiyle Londra’dayım.

YURTDIŞINDA TÜRKİYE’YE TEMSİL EDEN ÖĞRETMEN

*Üç yıl üst üste, Dubai’de düzenlenen dünyanın en büyük eğitim sempozyumu olan “Global Skills Forum”da Türkiye’yi temsil eden tek öğretmen oldum. Eğitim Elçiliği Programı’nı yürütmeye başladım. Öğretmen liderliği ve girişimcilik konularında eğitim alırken, Dünya Öğretmen Statüsü Endeksi çalışmalarında aktif olarak yer almaya başladım. Araştırmacı kimliğim ön plana çıktı.

*Avrupa’da 15 farklı okul üzerinde Dünya Vatandaşlığı Konulu araştırma ve gözlemlerime devam ediyorum. Uygulamalı uluslararası Montessori eğitimiyle oyun terapi becerilerimi geliştirdim. Türkiye eğitim sistemine uygulanabilirliği mümkün ölçme ve değerlendirme modelleri üzerinde çalışmalar sürdürüyorum.

TÜRK ÇOCUKLARINA TÜRKÇE ÖĞRETİYORUM

Aynı zamanda burada Türk çocuklarına anadillerini öğretiyorsun?
-Evet. International School of London’da Turkish Mother Tongue Teacher (Türkçe Anadil Öğretmeni) olarak görev yapıyorum. İngiltere’deki Türk çocuklarını destekleyen bir dil eğitim programı geliştirdim. UNESCO müfredatını uyguluyorum. Okuldaki tüm Türk öğrencilerin sorumluluğu bende. Hafta sonlarıysa bir tiyatro salonu kiralayıp, kendi adımı taşıyan bir drama atölyesi kurdum. Türk çocuklarına şarkılarla, dans ve dramayla Türkçe öğretiyorum.

Ödüller, unvanlar geçici önemli olan geride ne bıraktığınız

“Dünyanın en iyi 50 öğretmeninden biri” seçilmek sana ne kattı?
-Tarifsiz bir gurur ve heyecan! Sürekli “Daha farklı, daha hizmet odaklı ne yapabilirim?” diye düşünüyorum. Motivasyonum arttı.

Aynı zamanda büyük bir sorumluluk…
-Aynen öyle! Öğretmenliğin milli davası gibi bir şey “Türk öğretmen profilini” dünya ölçeğine taşımak. Dünyanın hangi ülkesine gidersem gideyim, bir öğretmen arkadaşım var. Dile kolay, tam 173 ülke. Tam da bu noktada, “küresel öğretmenlik” boyutu başladı. “Dünyada eğitim platformlarında neler olup bitiyor?” “Biz nerede doğru, nerede yanlış yapıyoruz?”un da cevabını araştırmaya ve bulmaya başladım. Ödüller, unvanlar gelip geçici çünkü. Asıl kalıcı olan, sizin geride bıraktıklarınız, insanlara ne hissettirdiğiniz. Ben de elimden geldiğince araştırmaya ve üretmeye devam edip, kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

SADECE ÇOCUKLARA DEĞİL ANNELERE DE OKUMA ÖĞRETTİ HATTA İŞ SAHİBİ YAPTI!

Harikalar yarattığın o köy okulunda, Kumköy’de, şu anda neler oluyor?
-Okulun fiziksel ortamını tamamen yenilendi. Kütüphane, hobi sınıfı, trafik pisti, spor alanları ve teknoloji sınıfının olduğu bir köy okulundan söz ediyoruz artık. Öğrencilerin akademik başarılarının yanı sıra, sosyal yaşantılarının çeşitlendirilmesine yönelik geziler ve etkinlikler de devam ediyor. Duvarsız eğitim ve esnek sınıf modeli uygulanıyor. Anneler, okulun bir parçası halinde yaşıyorlar. Okulun temizliğinden tutun da çocukların öğle yemeklerine kadar her şeyde emekleri var. Köyümüzün kadınları, okuma yazma öğrenip, yarım kalan eğitimlerini tamamladılar. Aile eğitimi kurslarına ve köyde kurduğumuz atölyede meslek kurslarına katıldılar. Sezona ve siparişlere göre üretim yapıp para kazandılar. Bunlara devam. “Dünya vatandaşlığı projemiz” her yıl uygulamalı olarak devam etti ve dünyayla Kumköy arasında “kültür köprüsü” kurduk. Pek çok yabancı hoca geldi, köyümüzde ders verdi. O da yetmedi “Köyde Opera” bile yaptık! Bu yaz ikinci bir konserle tekrarı yapılabilir.

Gerçekten müthişsin! Sana destek veren herkes de… Kumköy’de gerçekleştirdikleriniz muazzam ama şu anda sen, fiilen yoksun. Kim idare ediyor?
-Sistemi sağlam kurarsanız, oraya kim gelirse gelsin, mevcut düzeni devam ettiriyor. Benim yerime Kumköy’de Meltem ve Nazire Öğretmen görev yapıyor şu anda. İlkokul ve okul öncesi bölümümüz var. Herkese bir telefon kadar yakınım.

O köyde sence yaptığın en önemli şey neydi?
-Galiba bütün köy halkına şu mesajı vermiş olmam: “Eyyy Kumköy! Burası sadece bir köy değil, dünyanın bir parçası, sizler de çok özelsiniz. Okumanın, öğrenmenin, gezmenin, görmenin, üretmenin yaşı yok, sonu yok. Kendinize güvenin, başaramayacağınız iş yok!” Gerçekten kendimize güvendik ve pek çok şey başardık!

Sen kimselerden para istemeden, kendi gelir modelini kendi yaratan bir öğretmensin. Bunu çok önemsiyorum. Devletten bile para istemeden yaptın bütün her şeyi… Peki, yaptığın bu iş birliklerini eleştiren olmadı mı?
-Olmaz olur mu? Okula park yaptırmak için uğraştığımda bile acayip eleştiri aldım. “Dersine gir çık, ne diye park yaptırmaya çalışıyorsun? Sen, belediye misin?” gibi sözler. Ya da “Bu kadar az öğrenciyle niye sponsorlara bu kadar para harcatıyorsun?” diye soruyorlardı. Valla kulağımı tıkadım, bir öğretmen olarak çocukların ihtiyaçlarını belirledim ve ilerdim. Ayrıca o parkta, çocukların oynaması her şeye değerdi. Sanat sergileri, müze gezileri, satranç turnuvaları, onlarca gezi düzenledim.. Evet, eleştiren oldu… Dünyanın dört bir yanından yabancı eğitmenler getirttim… Üstelik ücretsiz.. Yine eleştirenler oldu… Su sporları yaptırdım… Yine eleştiri.. Golf oynattım, buz patenine götürdüm, onlarca sinema ve tiyatro seyri, opera turlar derken bazılarının eleştirileri hiç bitmedi tabii… En sonunda, köye üç kez uçak kaldırdım. Bir lira bile harcamadan. İstanbul, Ankara ve İzmir’den! Eleştiriler bir nebze olsun kesildi. Çünkü “Pes!” dediler. (Gülüyor) Eğer bir işi, maddi karşılık beklemeden, sadece daha iyisini istediğiniz için, gönülden yapıyorsanız diyecek bir şeyleri olamıyor!

BİR DİLEK YETMEZ!

Kumköy’de başardıklarını, “Bir Dilek Yetmez” başlığıyla anlatıyorsun Türkiye’nin her yerinde, üniversitelerde ve şirketlerde… Amaç ne? Hem ‘’Dilek Öğretmenler’’in bu ülkede çoğalması hem de çocukların eğitim alma hayallerine gelir sağlamak mı?
-Aynen öyle! Bir Dilek Yetmez hareketinin asıl amacı; başta öğretmenler olmak üzere, eğitimin içinde olan herkesin motivasyonunu yüksek tutmasını sağlamak. Çocuklardaki öz güvenini ve araştırma duygusunu arttıracak çalışmalar yapmaları için eğitmenleri bilinçlendirmek. “Eğitim-öğretim-üretim” modelinin, Türkiye’deki kırsal bölge okullarında, hakkıyla uygulanabilmesi için, öğretmenlerin “liderlik becerilerini” ön plana çıkaracak platformlar oluşturmak. Hedefim 81 ilde konferans vermekti, 14 il bitti. Özel sektörlerle yaptığım iş birlikleri ve konuşmalar sayesinde “Bir Dilek Yetmez” projesinin hedeflerine ulaşması için kaynaklar yaratıyorum. İhtiyaç sahibi öğrencilere daha sistemli burs bağış imkanı sağlanmasıysa, bu hareketin bir başka güzelliği…

ANNE DE TÜRK BABA DA TÜRK AMA ÇOCUK TÜRKÇE KONUŞAMIYOR

Londra’da senin eğitim verdiğin Türk çocuklarının Türkçeleri nasıl?
-Burada hatırı sayılır bir Türk toplumu var. Özelikle çocukların, Türk dilinden, kültüründen eksik kalmamaları ve Atatürk’ü anlamaları çok önemli. Çok severek Türkçe öğretiyorum. Çocukların dil becerileri ve seviyeleri birbirinden çok farklı. Annesi- babası Türk olduğu halde çok zor Türkçe konuşan çocuklar da var. Ebeveynlerinden biri yabancı olduğu halde, iki dile de hakim çocuklar da var. En güzel değerlendirmeyi ailelerin ana dile verdiği öneme bağlı olarak yapabiliyorsunuz. Aile, ana dil konusunda ne kadar kararlı destek sağlarsa, sonuç o kadar güzel oluyor.

TÜRKÇE’Yİ EVDE AKTİF KULLANMIYORLAR

Buradaki Türk çocukları hangi sorunlarla boğuşuyor?
-Çocuklar adaptasyon konusunda çok başarılı. İngilizceyi de çabuk öğreniyorlar, önemli olan Türkçeyi de beraberinde götürmeleri. En büyük sorun; çocukların ana dilleri olan Türkçeyi evde aktif kullanamamaları. UNESCO’nun dünya çapında yaptığı çok kapsamlı araştırmalar var. Çocuğun her yaş gelişiminde anadilini yetkin ve etkin kullanmasının çok büyük faydaları var.
TÜRKİYE VE İNGİLTERE EĞİTİM SİSTEMİ ARASINDAKİ FARKLAR

Eğitim sistemi açısından da kıyaslama fırsatı buluyorsundur. Bize göre artıları neler, eksileri neler?
-Eğitimin temel taşı çocuk. Ben İngiltere’de Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne harfi harfine uyulduğunu gördüm. En çok bu dikkatimi çekti. Burada çocukların dokunulmazlığı var. Çocuklar her şeyin üstünde. Olması gerektiği gibi yani. Okullarda demokrasi kültürü ve düşünce özgürlüğü tutumu son derece güçlü. Anaokulu’ndan başlayarak ilköğretim çağındaki çocukların nasıl bir eğitim modelinden geçtiğine dair izlenimlerde bulunuyorum. İngiltere’deki eğitim sistemi, benim eğitim-öğretim modelime de benziyor. Duvarsız eğitim, esnek sınıf modeli, doğada öğrenme baskın. Okullar arası imkan uçurumları yok. Çoğu devlet okulunu, özel okuldan ayırt edemezsiniz. Test-matik çocuklar yetişmiyor. Açık uçlu yorum gerektiren sorular ön planda, ödevlerde de bu söz konusu.

Yorum Bırak