Masumlar Apartmanı kariyerimde hep “iyi ki…” diye anacağım bir yeri şimdiden işgal etti bile

Masumlar Apartmanı, sence kariyerinde nasıl bir yer işgal edecek?
-Bütün samimiyetimle söylüyorum, bu ekiple beraber olduğum için aşırı mutluyum. Oyuncular zaten harika, kamera arkası da bir o kadar şahane. Bunlar, belki alışık olduğumuz cümleler gibi durabilir ama inanın çok kalpten söylüyorum. Böyle uzun soluklu projelerde, bu arkadaşlık, her şeyden daha değerli. Herkesin tek tek adını vermeye kalksam çok uzun olur. Çünkü herkesi cümlelerce övebilirim… Yapım şirketimiz OGM, TRT 1, yönetmenlerimiz Çağrı Vila Lostuvalı ve Çiğdem Bozali, senaristlerimiz Deniz Madanoğlu, Rana Mamatlıoğlu, aynı sahneleri paylaşmaktan çok zevk aldığım, aynı zamanda hayran olduğum oyuncular, yani bütün ekip bu işe tam anlamıyla gönül veriyor. Kariyerimde de çok önemli, “Hep iyi ki…” diye anacağım bir yeri şimdiden işgal etti bile.

SENARYO MUHTEŞEM, YÖNETMENLERİMİZ DE BÜYÜLÜ BİR ŞEY YAPIYOR

Peki sence dizinin sırrı ne? Evet, hepiniz işinizi tutkuyla yapıyorsunuz ama onun ötesinde ne…
Bence muhteşem bir senaryonun, çok iyi bir şekilde ekrana yansıtılıyor olması. Yönetmenlerimiz Çağrı Vila Lostuvalı ve Çiğdem Bozali, benim de tam olarak ifade etmekte zorlandığım büyülü bir şey yapıyorlar. Masumlar Apartmanı sakinlerini -çevremizde gördüğümüz, ara sıra denk geldiğimiz insanlar olsalar da- hiç bu kadar yakından görmemiştik. Psikolojik olarak zor bir hikâye çektiğimizin farkındayız. Setteki herkes birbirine belki de bu yüzden aşırı hassas ve yumuşak davranıyor.

BEN KALBİMİN SESİNİ İNCİ’DEN DAHA ÇOK DİNLİYOR OLABİLİRİM. BİR ÇOCUK GİBİ SAF, APAÇIK VE ŞEFFAF YAŞAMAYA GAYRET EDİYORUM…

İnci, kalbinin sesini dinleyen bir kadın. Sen de öyle misin?
-Ben İnci’den daha çok dinliyor olabilirim kalbimin sesini.

Kalbinin sesi, abuk sabuk şeyler de yaptırırsa sana yapar mısın?
-Yaparım, yaptım da. Çünkü kalbimden geleni yapmadığımda fiziksel olarak da sorun yaşıyorum. İçimde ne varsa bunu dışarı yansıtmam gerekiyor. Benim için sağlıklı olan da bu. Bir çocuk gibi saf, apaçık ve şeffaf yaşamaya gayret ediyorum.

BEN HAN GİBİ BİRİYLE EVLENMEZDİM!

Dedektif gibi takip etti ve yüzleşti sonunda Han’la… Sen peki Farah olarak, bu yüzleşmeyi önceden mi yapardın?
-Ben Farah olarak bu hikâyenin içinde olsaydım, tamamen bambaşka bir şey olurdu. Bu soruya kadar gelemezdik muhtemelen. Çünkü ben Han gibi biriyle evlenmezdim. Ama yine de çok da büyük konuşmamak lazım.

Sen, İnci ve Han kadar büyük bir aşk yaşadın mı?
-Bence yaşadım ama bunu karşı tarafa da sormak lazım. Şaka bir yana Han ile İnci’nin aşkı neyle kıyaslanır bilmiyorum. Çünkü her aşkın kimyası farklı. Onların aşkının dinamikleri bambaşka. Ben de kendime göre büyük aşklar yaşadım.

Ben nasıl kendimi tanımlayayım? En yakın arkadaşıma, ‘’beni tanımlayan sıfatları saysana’’ dedim. Şöyle dedi:
HEYECANLI, DÜRÜST, FEVRİ, MERAKLI, DELİ DOLU, YARDIMSEVER VE DUYGUSAL

Kendi kişiliğini hangi sıfatlarla tanımlarsın?
-Kendini tanımlamak çok zor değil mi ya. Davranışların seni tanımlar çünkü. Dolayısıyla ben ne dersem diyeyim davrandığım kişiyimdir. Ben bu soruyu en yakın arkadaşıma sorayım, o diyor ki: Heyecanlı, dürüst, fevri, meraklı, deli dolu, yardımsever ve duygusal.

ANNEMLE BABAM DA İNCİ VE HAN’IN TANIŞMA HİKAYESİNE BENZER BİR HİKAYEYLE TANIŞMIŞLAR

Annen ve baban da İnci ve Han’ın tanışma hikayesine benzer bir olayla tanışmışlar…
-Ya evet, bu hikâye herkesin çok ilgisini çekiyor. Onlar da bir araba kazası sonucu tanışmışlar. Annem, 17 yaşında dedemin arabasını kaçırıyor, bir arabaya vuruyor, o arabanın sahibi de anneme iş teklif ediyor ve o şirkette babamla tanışıyorlar.

Hala aşıklar mı sence sizinkiler…
-Bencesi yok, basbayağı aşıklar hâlâ birbirlerine, maşallah!

İSTANBUL’DA ANNEANNEMLE YAŞIYORUM…. ANNEM, BABAM LONDRA’DA

Onlar Londra’da sen burada, anneannenlesin. Di mi? Nereye ait hissediyorsun kendini? Evin neresi senin? Anneannenin yanı mı? Londra mı, burası mı? Set mi?
-Evet, onlar Londra’nın dışında Maidenhead’de yaşıyor. Ben 10 yıldır, İngiltere’de yaşadığım zamanlar haricinde, burada anneannemle yaşıyorum. İlk kez pandemide evleri ayırmak zorunda kaldık. Kendimi açıkçası hiçbir yere ait hissetmiyorum. Nerede olursam olayım, orayı ev yaparım.

OYUNCULUK BENİM ÇOCUKLUK HAYALİM DEĞİLDİ

Neden oyunculuk yapıyorsun? Yapmasan ölür müsün mesela… Senin için ne kadar büyük bir tutku onu anlamaya çalışıyorum…
-Oyunculuk, benim çocukluk hayalim değildi. Öyle Bir Geçer Zaman Ki’yle başlayan bir yolculuk. Sonradan oyunculuk yapmaya net bir şekilde karar verdim. İngiltere’de lisede tiyatro dersleri aldım. Oyunculuk altyapım orada oluştu. Theresa May’den ödül almışlığım bile var. Sonrasında University of Kent’te Drama & Theatre Studies & French (Drama & Tiyatro Çalışmaları & Fransızca) bölümlerinde çift anadal okudum ama oyunculuk eğitimini almadım. Çünkü üniversiteden sonra oyunculuk yapmayı planlamıyordum. Seçtiğim dersler tamamen akademik çalışmalardı. Bunun üzerine okumak ve çalışmak istedim. Öyle de yaptım.

Peki neden hayatını oyuncu olarak devam ettirmeye karar verdin?
-İçinde yer aldığım projelerin izleyici üzerindeki etkisini gördüm. Ve bu mesleğe aşık oldum. Birilerinin hayatına bu yolla dokunabilmek, yoldaş olabilmek, kendilerini görmelerine sebep olabilmek kalbimin hızlı atmasına neden oluyor. Ama oyunculuk yapmasam ölmem. Çünkü benim tutkulu olduğum şey, insanların hayatına dokunabiliyor olmak. Bunu, şu an oyunculuk yaparak yapabiliyorum. Bu yüzden de proje seçerken en çok şuna dikkat ederim: “Bu hikâye insanların hayatına ne katacak?”

ÜNÜMLE YAŞAMIYORUM… ÜNÜ, İŞE YARAR BİR HÂLE GETİRİP İYİ AMAÇLAR İÇİN KULLANMAYA ÇABALIYORUM

Kendini hayallerini gerçekleştirmiş biri gibi hissediyor musun?
-Hayır ya, daha dur! Yolun başındayız. Muhtemelen yaşlanana kadar da bunun nasıl bir his olduğunu bilemeyeceğim.

Ünlü olmak ne kadar önemli senin için? Çok ipliyor gibi durmuyorsun?
-Bu, ünü, hayatınızda ve kişiliğinizde nerede konumlandırdığınıza bağlı biraz. Ben kişisel olarak ünümle yaşamıyorum ama ünümü işe yarar bir hâle getirip iyi amaçlar için kullanmaya çabalıyorum.

Yorum Bırak