Ekrandaki açık ara en iyi dizilerden biri: ‘Masumlar Apartmanı.’ Hastasıyız!!!!!
Gerçekten 10 numara iş. Kendilerini aşmışlar!!! Her hafta, bizi şaşırtmaya ve duygudan duyguya sürüklemeye devam ediyorlar. Sevgisizliğin nelere yol açabildiğini, insan hayatını nasıl mahvedebildiğini anlatıyorlar. Ama dibine kadar yaşayarak!!! Belli ki oyuncular da projeye çok inanıyor. İzlediğimiz her bölümde, onlar sayesinde, biz de kendi hayatımızlarımıza, dönüp geçmişi, çocukluğumuzu sorguluyoruz. Bu açıdan da önemli bi şey yaptıklarını düşünüyorum.
Oyuncuları da yönetmeni de senaristleri de kanalı da kısacası emeği geçen herkesi tebrik ederim. Yıllarca adından söz ettirecek bir iş. Bundan sonra gelecek işlerin de çıtasını yükseltecek bi iş
Safiye-Gülben ikilisi ise olay!!!! Nasıl müthiş bi uyumdur yakaladıkları. Belli ki bu oyunculuktan, role girmekten öte bi şey. Belli ki aralarına çok büyük bi sevgi var. Yoksa böyle bi uyum yakalanamazdı. Ezgi Mola da Merve Dizdar da döktürüyor. İkisine de kocaman bi alkış.
Haftalardır Gülben‘den gözlerimi ayıramıyorum. Gülben karakterini sadece oynamıyor resmen yaşatıyor Merve Dizdar.. Çok çok tebrik ediyorum. Avuçlarım patlayıcaya kadar alkışlıyorum. Onu buldum ve sordum.
Tebrik ediyorum. Şahane bir iş çıkarıyorsunuz! Herkes Masumlar Apartmanı’nı konuşuyor. Bu kadar etki uyandıracağını tahmin etmiş miydin?
– Çok çok teşekkürler. İzleyenlerin bu kadar sevmesi, beğenmesi, diziye sahip çıkması büyük mutluluk tabii. Ama benim için sürpriz olmadı. Bunu bekliyordum, daha doğrusu hissediyordum. Çünkü biz ekip olarak, A’dan Z’ye -kimseyi atlamak istemiyorum- o kadar emek veriyoruz, o kadar çok seviyoruz ki yaptığımız işi. Ve birbirimizi. Kanalımız TRT de bize güveniyor, destek veriyor. Bu enerjinin, seyirciye geçmemesi imkânsızdı. Ben hep enerjilerin karşılık bulduğuna inanırım. Gerçekten iyi hissediyorsan, bunun fark edilmemesi mümkün değil. Ne mutlu bize ki hepimiz çok çalışkanız ve hepimiz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz.
EZGİ, BENİM ŞU HAYATTAKİ EN BÜYÜK ŞANSLARIMDAN BİRİ! BENİM İÇİN ÇOK ÇOK DEĞERLİ. DOSTUM, SIRDAŞIM, YOL GÖSTERİCİM
Ezgi Mola’yla muhteşem bir uyumunuz var. Hepimiz çok sevdik Safiye ve Gülben’i…
-Ezgi, benim şu hayattaki en büyük şanslarımdan biri! Benim için çok çok değerli. Sadece bu işten söz etmiyorum. Alice Müzikali’nde de biliyorsun beraberiz. Ama işten de öte bizim ilişkimiz. Ezgi benim arkadaşım, sırdaşım, yol göstericim, dostum… Çok şey öğreniyorum ondan. Ve hayatımı değiştiren şeyler sözünü ettiklerim. Hala da öğrenmeye devam ediyorum. Çok iyi bir oyuncu ama onun ötesinde, çok çok iyi bir insan. Masumlar’da abla- kardeş oynamak benim için inanılmaz keyifli… O kadar mutluyum ki karşılıklı oynarken. Birbirimize duyduğumuz sevgi ne mutlu ki Safiye-Gülben olarak da karşılık buldu. Enerji böyle bir şey işte; çok güçlü bir his.
HERKES İŞİNDE O KADAR İYİ Kİ! BÖYLE BİR EKİPLE ÇALIŞTIĞIM İÇİN KENDİMİ ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM
Bu dizi, seni nereden yakaladı? Senaryoyu mu sevdin, canlandırdığın karakteri mi?
-Senaryo, yönetmen, rol, oyun arkadaşlarım… Hepsine vuruldum… Her şey, hepimiz bir bütünüz bu dizide. Ekiple tanışıp, diziye başlayınca zaten ne kadar doğru bir yerde olduğumu anladım. Kimseyi ayıramıyorum, herkes işinde o kadar iyi ki! Birbirimize görünmez iplerle bağlı gibiyiz. Böyle bir ekiple çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. İyi ki varlar!
Seninki Gülben’i oynamak değil, Gülben’i yaşatmak, Gülben olmak… Sanki senden başkası Gülben olamazmış gibi geliyor izlerken…
– Ah ne mutlu bana, böyle hissettirebiliyorsam! Gülben inanılmaz bir karakter. Çok düşünüyorum onu, ben. Bunu, öylesine demiyorum. Oyunculuğa bakış açısı olarak söylüyorum. Role nasıl girdiğimin cevabı yok bende. Ama bütününde ne yaptığımın cevabı var. O da düşünmek. Kafamın içinde yaşatmak. Gülben’i tüm halleriyle, acılarıyla, mutluluğuyla, varoluşuyla içimde yaşatıyorum. Sonra da ete kemiğe bürünmesi için çaba sarf ediyorum. Oyunculuk zor meslek. Bir nebze iyi yapabiliyorsam benim için çok kıymetli.
GÜLBEN’LE BENZER TARAFIM, HERKES “OLMAZ” DESE DE “OLUR”A OLAN İNANCIMIZ
Minnet duygusuyla, hayatını ablasının ellerine bırakmış biri Gülben… Canlandırırken neler yaşatıyor sana? Sınırlarını zorluyor mu?
– Gülben, inancın ta kendisi! Çok çileli bir hayata, kendisini ifade edememezliğe, sevgisizliğe, arada kalmalara, her şeye ve herkese rağmen, inandığı şeyden vazgeçmiyor. Bazen bambaşka yerlere gidiyorum onu oynarken, hepimizin sakladığı sırları yok mu, bende işte onlar açığa çıkıyor. Gülben’le benzer tarafım, herkes “olmaz” dese de “olur”a olan inancımız… Yaşamaya çalışıyor Gülben. Mutlu olabilmek için bütün sınırlarını zorluyor. Çok hızlı duygu değişimlerine sahip. Zor karakter yani. Çocuk gibi. Ona yetişmek kolay değil. Ama insanda müthiş bir merak uyandırıyor. Sürprizlerle dolu.
BÜTÜN KARAKTERLERİN TAKINTILI DAVRANIŞLARI SEVGİSİZLİĞE DAYANIYOR
Hayali bir aşkın peşinden tüm dünyaya kafa tutuyor. Sence Gülben, kurtuluşu aşkta mı arıyor?
-Gülben için hayat, aşk demek, sıcak bir yuva, sevgi demek… Bu rolün beni en çok zorlayan tarafı, o kadar çok sevgisiz kalmışlar ki! Gerçekten üzülüyorum. Kimse böyle sevgisiz büyümemeli. Sıcak bir yuva istemesi de bu yüzden. Sevilince mutlu olursun, yuvanı kurarsın, evlenirsin diye düşünüyor. Tek istediği şey bu aslında: Sevilmek. Ama bir taraftan da ablasını, kardeşlerini hayatta bırakıp gidemez. Evlense de. Bu kız sadece sevilmek istiyor, birini sevmek istiyor. Kimseyle flört bile etmemiş birinden söz ediyoruz. Beğendiği hiçbir erkek tarafından sevilmemiş, güzel bir söz duymamış. Davranışları hiç büyümemiş biri gibi. Yeni yeni keşfediyor her şeyi. Ve haliyle hatalar yapıyor. Ciddi hatalar. Hepsi öyle aslında. Tüm karakterlerin takıntılı davranışları sevgisizliğe dayanıyor.
GÜLBEN’LE DUYGUDAN DUYGUYA GEÇMEK O KADAR MÜTHİŞ BİR ŞEY Kİ. HALININ ÜSTÜNDE UÇAN ALAADDİN GİBİ HİSSEDİYORUM ONU OYNARKEN
Gitgide bambaşka bir Gülben’le tanışıyoruz… Yıllarca içine bastırdığı duygular açığa çıkıyor. Tehlike sınırlarında yürüyor…
-E tabii! Bu kadar bastırılmış duyguyla nereye kadar gidebilir ki bir insan? İçinde patlamaya hazır bir volkan var. Çünkü sevgi dolu ve içindeki sevgiyi paylaşmak istiyor. Sadece bunu nasıl yapacağını bilmiyor. Aşırıya kaçması bu yüzden. Herkesin içinde karanlık bir taraf var. Hepimizin. Bazılarımız bunu kontrol edebiliyor. Bazılarımız da Gülben gibi işleri tehlikeli noktalara getiriyor. Gülben şu anda, o sınırlarda. Aslında tüm karakterler aynı durumda. Çocukluktan beri hepsi şiddet görmüş. Gerçi Gülben’in bunları atlatacağına inancım tam. Çünkü gerçekten çok iyi niyetli. Çocuk saflığında. Gülben’le duygudan duyguya geçmek o kadar müthiş bir şey ki. Onun sayesinde, oyuncu olarak sınırım yok. Halının üstünde uçan Alaaddin gibi hissediyorum kendimi Gülben’i oynarken…
HEPSİ “MASUM” O DİZİDE. O YÜZDEN MASUMLAR APARTMANI… KİME KIZABİLİRSİNİZ Kİ? HANGİSİNİ YARGILAYABİLİRSİNİZ…
En çok hangi sahnelerde zorlanıyorsun?
-Çoğu sahne zor! Nüfus müdürlüğü zor bir sahneydi. Altına kaçırdığı her sahne zor. Safiye’nin Neriman’ı küvette yıkadığı ve Gülben’in travmasının ortaya çıktığı sahne de zordu. Safiye’nin elbiselerini attığı sahne de öyle. Yetersiz hissettirildiği, aşağılandığı sahneler hep zor ve ağır.
Derenoğlu Ailesi’nin evinde, yani sette, kendini psikolog koltuğunda gibi hissettiğin oluyor mu? Kendini, aile ve insan ilişkilerini sorguluyor musun?
-Sorgulamaz olur muyum? Öyle replikler var ki geçmişe götürüyor beni. Bazı durumlarla yüzleşiyorum. İnsanlarının diziyi sevmesi de bu yüzden. Herkes bir yerlere gidiyor izlerken, geçmişiyle yüzleşip barışıyor belki. Herkese dokunuyor Masumlar Apartmanı. O yüzden hepsi “masum.” Kime kızabilirsiniz ki? Hangisini yargılayabilirsiniz? Bilmiyorum nasıl anlatsam hislerimi. Ama Gülben benim kıymetlim. Oynadığım her an, ona gözüm gibi bakıyorum.
Oyunculuk ne ifade ediyor senin için?
-Bu söyleyeceğim abartılı gelebilir ama oyun oynamak için dünyaya geldiğimi düşünüyorum. Yani yaradılışımın sebebi bu gibi. Görevim bu gibi. Karakterler içinde kaybolmak en büyük keyfim. Oyun oynamak ve oynarken kaybolmak, hayattan kopmak kadar sevdiğim bir şey yok! İsteyip de olamadığın tüm kişileri, kişilikleri var edip ortaya çıkarmak… Bundan daha çok bana haz veren bir şey yok şu hayatta!
2020 İŞ ANLAMINDA BENİM İÇİN İYİ BİR YIL OLDU
Alice, Eltilerin Savaşı, Mucize Doktor veee Masumlar Apartmanı… Pek çok insanın aksine 2020 senin yılındı…
– Doğru valla, iş anlamında benim için iyi bir yıl oldu! Alice ile beraber hep üstüne katarak gittim. Ama bunda payı olan pek çok insan var. En önemli kazancım onlar. Bana inanan insanlar. Bendeki yerleri çok ayrı.
İş dışında peki?
– Pandemi süreci biraz zor geçti. Kendimi fantastik bir filmin içinde gibi hissettim. Yavaş yavaş toparladım. Spor yaparak başladım bu toparlanma haline. Öyle öyle alıştım. Umuyorum ki, ülke olarak daha iyi günlere ulaşacağız, iyi olacağız.
DAHA ÇOOOOK HİKÂYE VAR ANLATMAK İSTEDİĞİM… DAHA ÇOOOOK İNSAN VAR OLMAK İSTEDİĞİM
Konservatuar eğitimi aldın, ardından ileri oyunculuk yüksek lisansı yaptın. Pek çok tiyatro oyunu, dizi ve sinema filminde rol aldın… Sırada ki hedefin ne?
-Oooo daha çooook şey var yapacak! Mezun olduğumdan beri, tiyatrosuz bir sezonum geçmedi. Senelerdir tiyatro yapıyorum. Daha o kadar çok rol var ki oynanacak! E dizide, filmlerde oynamam da yeni. Daha çok fazla hikâye var anlatmak istediğim. Daha çok insan var olmak istediğim…
TRANS BİREYİ CANLANDIRDIĞIM “YUTMAK” BENİM DÖNÜM NOKTALARIMDAN BİRİ
Craft Tiyatro’nun ‘’Yutmak’’ adlı oyununda trans bir bireyi canlandırdın. Performansın da övgüler topladı…
-“Yutmak” benim dönüm noktalarımdan biri. Craft Tiyatro’yu, yönetmenimizi, oyun arkadaşlarımı, ekibin hepsini çok seviyorum. O kadar çok çalıştık ki birlikte… “Yutmak” da tam bir ekip işi. O kadar çok inandık ki birbirimize çok güzel bir oyun oldu. 5. sezonunda hala kapalı gişe oynadığımız bir oyundan bahsediyorum. Çok kıymetli bir şey bu. Pandemiden ötürü maalesef oynayamıyoruz. Yakın zamanda hem “Alice”in hem “Yutmak”ın oynanabileceği, tüm oyunların oynanabileceği, oyuncuların sahnelerine ve seyircilerine kavuşabileceği günlerin gelmesini bekliyorum.
AŞK BENİM İÇİN GÜVEN DEMEK
Aşk ne ifade ediyor senin için?
-Güven. Güvendiğim, yanında eğlendiğim, rahat olduğum insanın yanında durmayı severim. Öyle bir insana aşık oldum zaten.
Eşin Gürhan Altundaşar da meslektaşın. Nasıl başladı ilişkiniz?
-Evet, o da konservatuar mezunu, çok yetenekli bir oyuncu. Aynı oyunda oynuyorduk. Sohbet, muhabbet, gülmece, eğlenme derken sevgili olduk. Çok tatlı ve espritüel biridir.
EVDE 2 OYUNCU ÇOK İYİ OLUYOR, BİZE YARIYOR
İki oyuncunun birlikte olması nasıl bir his?
-Bence çok iyi. Bize yarıyor en azından. Gürhan da ben de gördüğümüz, okuduğumuz şeyde, dramaturji olarak da his olarak da çok yanılmayız. O yüzden bu konuda da birbirimize çok güveniyoruz. Eleştiriye kapalı değilim ama açık olduğum da söylenemez. Sormadan yapılan eleştiriyi dinlemem. O yüzden belli başlı güvendiğim insanlar var, onlara danışırım. Sevgilim onların başında geliyor. Büyük bir şans bence. Tabi bazen tartışıyoruz da ama tartışmalar bile iyi bir sonuca çıkıyor. En sevdiğim şey iş konuşmak, eve iş getirmek. Herkesin aksine bayılırım tiyatro konuşalım, senaryo konuşalım, oyunculuk konuşalım. Sahne tartışalım. Hiç sıkılmam…
BABAM, BELEDİYEDEN EMEKLİ…. ANNEM, EV KADINI AMA SONRA UT ÇALMAYI ÖĞRENDİ, KORODA SOLİSTLİK YAPTI EN SON KONSER BİLE VERDİ!
Nasıl bir çocukluk geçirdin?
-Babam, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden emekli. Annem ev hanımı. Bir de ablam var. Orta halli, çekirdek aile bizimki. Benim en kıymetlilerim. Çok iyi insanlar. Ben de güçlü bir kadınım. Çünkü ailemin de her zaman yanımda olduğunu bilirim. Çok savaşçı bir annem, babam var. Bize de onu öğrettiler. Çalışmaktan asla sıkılmam. Babam de öyledir. Hayatımda gördüğüm en çalışkan insanlardan biri. Acayip sorumluluk sahibi. Zekidir de çok. Annem keza, o da sanatçıdır. Yıllar sonra ut çalmayı öğrendi, koroda solistlik yaptı en son konser bile verdi. Ve bunu, yıllar geçip bizi büyüttükten sonra yaptı. Ablam, dünyanın en iyi ablası desem yalan olmaz.
DOĞMA BÜYÜME İZMİRLİ’YİM KARŞIYAKALI’YIM DAHA DOĞRUSU
İzmir peki? İzmir senin için ne ifade ediyor?
-Çok seviyorum İzmir’i. Doğma büyüme İzmirli’yim, Karşıyakalı’yım daha doğrusu! Nereye gidersem gidiyim, İzmir’in yeri hep ayrı bende. Şehrin kendisi, insanları, havası eşsiz, yeri doldurulamaz.
“MERVE DE ÇOK TEMBELDİR” LAFINI DUYAMAZSIN HARBİ ÇALIŞKANIM!
En çok hangi özelliğini seviyorsun?
– Çalışkanlığımı. Oyunculuğumla ilgili bir şey söyleyemem, beğeni çok kişisel bir şey. Ama kimseden, “Merve de çok tembeldir” lafını duyamazsın. Harbi çalışkanım. Çalışmak, üretmek, oynamak en sevdiğim şeyler hayatta!