12 yaşındaki kızım ne gazete okuyor ne televizyon izliyor ama her şey en haberdar internet sağolsun !
Teknosa Genel Müdür Mehmet Nane ile Yarım Kalan Hayatımız devam ediyor. Nane, esprili biri, ne de olsa Tarsus Amerikan Lisesi mezunu! Buyurun, birlikte gerçekleştirdiğimiz sahne röportajına. Çarşamba günü de Teknosa’dan gelen 20 bin liranın gideceği kişiyle tanıştıracağım sizi…
– Karınızın da teknolojiyle arası iyi mi?
O çift şarjörlü!
– Nasıl yani?
İki telefon taşıyor…
– Peki ya çocuklar?
Onlar zaten aşmış durumda. Oğlan 6, kız 12 yaşında. Oğlan, okuma yazmayı bilmiyor ama internette sörf yapabiliyor. 12 yaşındaki kızım ise bilgisayarın bilmediğim bazı özelliklerini bana öğretiyor…
– Teknoloji bağımlılıkları sizi korkutmuyor mu?
Yok hayır. Korku, yanlış kelime. Artık böyle bir çağda yaşıyoruz,bizden farklı bir jenerasyondan söz ediyoruz. Bu durumu yönetmeyi bilmek gerekiyor. Benim kızım, gazete okumuyor,televizyon seyretmiyor ama bütün dünyada olup bitenden haberdar. “Nasıl oluyor?” diyorum. Biraz acıyarak bakıyor bana, sonra da şefkatle,“Babacığım, internet denilen bir şey var!” diyor.
– Peki asosyallik n’olacak? Önlerinde bilgisayar, kendi küçük dünyalarında yaşarlarsa ve sadece sanal arkadaşlar edinirlerse…
İşte burada, aile ve aile değerleri giriyor devreye. Biz İtalyan Ailesi gibiyiz, çok geniş bir aile. Komün halinde yaşıyoruz. Böyle bir ortamın içinde, onun teknoloji tutkusu da dengeleniyor.
– Erkek, kadın, çocuk… Teknosa mağazalarda, ürün talebi açısından ne tür farklılıklar gösteriyor?
Evdeki alınacak oyunlara, bilgisayara, MP3’e çocuklar, küçük ev aletlerine kadınlar,ürünün kendisine de erkekler karar veriyor. Televizyon alınacaksa mesela, erkeğin istediği model alınıyor ama çok önemli bir husus var: O televizyonun çerçevesine mutlaka ama mutlaka kadınlar karar veriyor. Yoksa hır çıkıyor!
– Anadolu ve İstanbul arasında ne fark var? Dinamikleri ne kadar farklı?
Hiçbir fark yok. Sadece talepler, adet sayısı olarak değişiyor. Kars’ta da led televizyon satıyorsunuz, burada da. Orada 5 tane, burada 300 tane. O sayı da, alım gücünden kaynaklanıyor. Yoksa teknolojiye talep aynı.
– “Herkes için teknoloji”, güzel bir slogan da nasıl olacak…
Oluyor. Eğitiyoruz insanları. Mesela 2007’de başlattığımız bir program var, “kadınlara teknoloji” diye, bugüne kadar 6000 kadınımıza bilgisayar öğrettik. Gezici ekiplerimiz var,ciddi ciddi öğretiyorlar, öyle sadece bilgisayarı açma kapama değil. Burada amaç, bizleri yetiştiren insanları da teknoloji çağına dahil etmek, onlarla torunlarıyla arasında bu konuda iletişim kurulmasını sağlayabilmek. Sadece kadın için değil, “tarih için de teknoloji” dedik, şöyle bir işe giriştik: İstanbul Eski Eserler Müzesi’nde 105 bin eski parçavar, Abdülhamid döneminde dünyanın fotoğrafları. Bunlar, el değdiğinde zamanlar mantarlaşıyor. Biz ne yapıyoruz? Teknosa olarak, bunları dijital ortama aktarıyoruz. Bir web sayfası var, ulaşmak isteyen herkese açık. Üç yılımız bitti. Yaklaşık yüzde 55’ini aktardık. Dünya mirası bu, sahip çıkmamız gerekiyor…
– Sizi son yıllarda en çok şaşırtan tekno-ürün nedir?
“Smart TV” diye bir şey geliyor. Hangi kanalı seyredeyim filan değil sadece. Televizyondan sıkıldım bir facebook’a gireyim bakayım, aynı şekilde mail’lerinize de bakabileceksiniz.Çünkü artık televizyonların içinde “chip”ler olmaya başladı.
– Son soru: 84 TAC mezunu Mehmet Nane, olmak istediği adam oldu mu?
Ben halimden memnunum. Çünkü biliyorum ki, bu konumlar, bu makamlar geçici. Kalıcı olan tek şey, insan olmak, dostluk kurmak. Kökün, toprağın ne kadar derinindeyse, o kadar güçlü olursun. Bizim için aslolan iyi şeyler yapıp, iyi hatırlanmak…