Ankara’yı kim kazanacak?
Melih Gökçek mi?
Melih Gökçek… Tanımayan yok. Çünkü kimsenin onu bilmeme şansı yok! Çünkü öne çıkmayı seviyor, kendinden söz ettirmeyi seviyor, liderlik etmeyi de… Herhangi bir lafın altında kalması mümkün değil. Hazırcevap, hemen yapıştırıyor cevabı. Fütursuz. Kışkırtıcı. Bazen de agresif. Sıkı bir Twitter müdavimi. Acayip sayıda takipçisi var. Dört dönemdir Ankara’nın belediye başkanı. Bundan sonrasına da talip. Anka Parkı’yla çok gurur duyuyor, bana da bizzat gezdirdi… Her zaman olduğu gibi kendinden çok emin, kazanacağından hiç şüphesi yok…
20 yıldır başkansınız yetmedi mi, doymadınız mı?
-Ben Ankara’yı seviyorum. Ankara’ya hizmet etmek istiyorum. Ankara’da doğdum, Ankara’da büyüdüm…
Ben sorumun cevabını alamadım…
-Hizmet etmeye devam etmek istiyorum! Başlamış olduğum işleri bitirmek istiyorum. Bunun doymakla alakası yok…
Kurumsal şirketlerde bile kimse 20 yıl üst düzey yöneticilik yapamıyor. Ya dönem ya da nesiller değişmiş oluyor. Zaten o yönetici de yapmaması gerektiğini düşünüyor. Siz neden yapmanız gerektiğini düşünüyorsunuz?
-Belediyecilik tecrübe işidir. İlk beş senede ancak öğrenirsiniz. İşin gerçeği bu. Belediye başkanı eğer başarılıysa, halk da onu tutuyorsa, tecrübelerini gün geçtikçe aktararak, daha güzel hizmetler yapabilir. Ben dört kez belediye başkanı oldum. Halk, yaptıklarımı tasvip ediyor ki, dört kere seçti. Yoksa hiç kimse tesadüf eseri dört kere seçilmez. Evet Allah’ın lütfu ama biz de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.
25 yıl olacak değil mi yine seçilirseniz?
-Beş yıl da Keçiören var, 30 olacak.
Özetle, “Devam etmek istiyorum” diyorsunuz…
-Halk tasvip ederse, inşallah…
Kaybedebileceğiniz de konuşuluyor. Siz ne diyorsunuz? Biraz olsun kuşku var mı içinizde?
-Allah’ın izniyle hiçbir kuşkum yok! Hiç öyle bir hava görüyor musunuz bende? Aksine 14 puan fark atacağımı düşünüyorum. CHP adayının daha önce belediye başkanlığı yaptığı Beypazarı’nda anket yaptırdım. 20 puan öndeyim.
2009’daki röportajda, “Benim kadar bu işi iyi yapabilecek biri varsa gelsin, bırakırım” demiştiniz. Mansur Yavaş, Beypazarı’nda kendini kanıtladı, insanlar da onu seviyor. Ona kaybederseniz üzülür müsünüz?
-Beypazarı’nda ne başarısı var söyler misiniz? Onu sevdikleri için mi 20 puan öndeyim…
Üzülür müsünüz ona kaybederseniz?
-Ben kaybetmeyeceğim, bu kadar açık! Ayrıca kendisi başarılı bir belediye başkanı değildir. Yaptığı tek iş var: Oradaki mevcut binaların restorasyonunu yapıyorum diye kireçle boyadı, yan kısımlarına tahta geçirdi, onları da boyadı ve eski bir kent hüviyeti verdi. İçlerini restore bile etmedi. Yaptığı sadece bu! Göz boyama. Beypazarlılar, senelerce arsenikli su içtiler, boruları da aspes boru. Kanalizasyon şebekesi yok, arıtma tesisi yok. Çöplük kentin içinde ve pis koku şehri sarıyor. Koymuş olduğu çöp tenekeleri, ortadan ikiye katlanmış paslanmış variller. Bunların hepsinin fotoğrafları var. Ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Geldi ne kadar arazisi, dükkânı varsa sattı. 30 tane dükkânı vardı. Belediyeyi 15 trilyon borçla kendisinden sonraki belediye başkanına bıraktı, gitti. Buranın suyunu ben getirdim, bu son beş yıl içinde. Arsenikten ben kurtardım. Kanalizasyonu ben yaptım. Asfaltı ben döktüm, onun döneminde bile ben döktüm. Kaldırımı ben yaptım. Parkı da… Çöplüğünü de ben temizliyorum. Meydan saatini ben kurdum. Demek her şeyi siz yaptınız! Alçakgönüllülük de bir meziyet. En azından Mansur Yavaş, “Ben, ben” demiyor…
-Ne yani! Alçakgönüllü olmak, karşı tarafın yapmadığı şeyleri “Evet yaptı, çok başarılı” demek mi?
Agresif bir üslubunuz var, kadın siyasetçilere de olmayacak şeyler söylediniz!
-Agresif olduğumu söyleyen sizsiniz!
-Kürtajı savunan kadınları da aşağılayan şeyler söylediniz. “Sen çok mu kürtaj oldun? Bağırmanın sebebi bu mu?” mesela.
Sonradan hiç huzursuzluk duymuyor musunuz?
-Benim bu lafı söylediğim kızcağız, devamlı benim hakkımda ileri geri tweet’ler atan bir kızcağız! Sol ideolojiye sahip. Sonradan bir araya geldik, bana hak verdi. Hatta özür diledi. Ben o tweet’i rencide olmasın diye DM’den attım. Ona özel yani. Kamuoyuna yayan kendisi. Yaymayabilirdi…
Bazen “İleri gittim” diye pişman olduğunuz ya da eşinizin sizi uyardığı durumlar olmuyor mu?
-Yok ben insanları kıracak sözler söylemem. Haksızlığa karşı çıkınca, karşı tarafın tahammülsüzlüğü beni haksız gösteriyor.
Her şeyi de siz biliyorsunuz!
-Evet. Çünkü her şeyin cevabı var bende…
Bu seçimde neyinize güveniyorsunuz?
-Halkımdan aldığım dualara…
İtiraz edenler size niye itiraz ediyor sizce?
-İdeolojik. Sağcıyım diye sevmiyorlar beni. Muhafazakârım benim fikirlerim onlara zıt geliyor. Bir de şu var: 20 yıldır ben varım. Kazanamadıkları için hırçınlaşıyorlar.
Ahmet Hakan’ın programında “Polisimizle gurur duyuyoruz pankartının asılma talimatını ben vermedim” dediniz. O pankartın dışarı asılmasının doğru olmadığını kabul ediyorsunuz yani?
-İnsanları tahrik edeceği için öyle bir eyleme gerek olmadığını düşündüm. Yoksa o lafın altına imzamı atıyorum tabii. Türk polisiyle her zaman gurur duyuyorum.
“Belediye çalışanlarını mitinglere, karşılamalara gitmeye zorluyormuşsunuz. Gitmeyenleri işten atıyormuşsunuz. Öyle söylüyorlar. Doğru mu?
-Bu kadar yıllık belediye başkanıyım. Hangi solcuyu, ideolojisinden ya da bu sebeplerle işten atmışım. Bir tane örneği var mı?
Taksicilerle konuştum, bir sürü şey anlattılar gerçekten…
-Taksiciler arasında Melih Gökçek seven birine denk gelirseniz tam tersini işitirsiniz. CHP’li birine denk gelirseniz bu şekilde duyumlar alırsınız.
Hiç hata yapmadınız mı Ankara yönetiminde? İnsanlar nankör oldukları için mi sizi eleştiriyor?
-İnsan olup da hata yapmayan biri olamaz. Benim de sayısız hatam var ama kastım var mı ona bakmak lazım…
Biliyor musunuz hatalarınızı?
-Farkına vardığım hataları tekrarlamamaya çalışıyorum. Ama yaptığınız hatalar nelerdi diye sorsanız, söylemem. Onlardan yarın Twitter’a sekiz tane konu çıkar. Ben hatamı biliyorsam bana yeter. Kimseye, “Melih Gökçek şu konuda hatalı olduğunu kabul etti” dedirtmem.
Siz mesela herhangi bir şey için özür dileyebiliyor musunuz?
-Elbette. Twitter’da çok özür diledim.
Bir tane örnek söyleyin…
-Aklıma gelmiyor. Siz beni ne kadar tanıyorsunuz ki? Keşke şöyle bir arada bir hafta, on beş gün geçirsek. Beni tanıyan insanlar bu sizin söylediklerinizin hiçbirini söylemez. Mesela Twitter’da birileri hakkında, aceleyle, farkına varmadan hakaret içeren tweet’ler atıp, sonra buna hakkım olmadığını düşündüm, “Özür diliyorum” dedim. İki-üç sefer oldu.
Twitter’daki takipçi sayınızla gurur duyuyor musunuz?
-Duyuyorum. Kendi emeğimle yaptım. Ben de kendi çapımda bir gazete sayılırım. İsterseniz sizinle ilgili de bir gündem yaratabilirim şimdi… Siyasetçi olup da Twitter’a benden başka bu kadar emek veren yok. İki defa Amerika’da sosyal medyayı en iyi kullanan belediye başkanı ödülü aldım.
Neden önemli Twitter sizin için?
-Artık savaş, sanal alemde. Gezi olaylarında olduğu gibi uluslararası dış güçler, twitter aracılığıyla sivil devrim yaptırıyorlar. Mesela Ukrayna’da yaşananlarla bizdeki Gezi birebir aynı. Dünyada Gezi tipi olayları yemeyen tek ülke biziz. Çünkü biz, olayı çözdük. Bunların kimler tarafından yapıldığını tüm delilleriyle ortaya koyduk.
Gençlerle ilgili bir şey değil yani… Kendiliğinden gelişen bir hareket değil yani…
-Katiyen değil. Ukrayna’daki de değil. Brezilya’daki de değil. Tamamen yurtdışından organize edilmiş, arkasında Soros’un bulunduğu bir olay. Her şey bu kadar mı aynı olur? Bizde de piyano çalan adam vardı, Ukrayna’da da. Orada da hanımefendi polise çiçek verdi, bizde de. Onlarda da duran adam, bizde de…
Hep aynı merkez mi örgütlüyor yani?
-Tabii tabii. Eskiden darbeler yoluyla yapılırdı bu tarz işler. Teknoloji ilerlediği için artık gerek kalmadı. Dünya para politikasına hükmeden güçler, Twitter üzerinden kendilerince demokratik devrimler gerçekleştirmeye çalışıyorlar. O yüzden de Twitter önemli, o yüzden ben de Twitter’da güç kazanmak istiyorum.
Bazı insanların telefon numaralarını açık açık veriyorsunuz twitter’da, neden? Hedef göstermek için mi?
-Hayır ne alakası var! Bazıları bana hakaret ediyor, sövüyor, aşağılıyor. Ben de onların telefonunu bulunca soruyorum, “Sen bu musun? Telefonun bu mu? Yanlış olmasın?” diye. Ne mahzuru var?
Çok mu heyecanlısınız Anka Park projesi için?
-Hem de nasıl. Tam dört ay, dünyanın dört bir yanındaki temalı parkları ve hayvanat bahçelerini gezdim. Eşsiz bir yer inşa ediyoruz. Ağustosa bitecek. Dev roller coaster’lar, 2017 tane oyuncak, dinozor müzesi, hayvanat bahçesi ve dev bir süs havuzu olacak. 209 metre genişliğinde, 120 metre yüksekliğinde. Lazerli müzik gösterisi ve su dansı izlenebilecek. Sadece büyüklere değil, çocuklara da hitap eden özel oyuncaklar ve lunaparklar olacak. Bir günde gezmeniz mümkün değil. Öyle devasa bir park. Bu şekilde ses getirebiliriz. Avrupa’nın en büyük tema parkı diye reklam vereceğim. Herkes atlayıp gelecek. Ankara’ya başka türlü turist getirmek mümkün değil. Adam diyor ki, “Daha küçüğü olamaz mı?” Olur ama lunapark olur! Vizyonu o kadar işte…
“Ağaç kesti!” diyorlar…
-Yalan! Hiçbir ağaç kesilmedi, sadece işe yaramayan çalıları kestik. Kavak ağaçlarını da koruduk, bir tek ağaca bile kıymadık. Buralar tamamen tarla vaziyetindeydi. Ben yeşil seven bir insanım, ekstradan dünyanın her tarafından ağaçlar getirttim. 25- 30 yaşında. Yemyeşil bir park olsun diye. 50 liraya herkes girebilecek, yaz kış, kapalı alanlar da olacak çünkü…
Neden Mansur Yavaş demiyor?
Mansur Yavaş’ın ismini hiç telaffuz etmiyorsunuz, CHP adayı aşağı, CHP adayı yukarı…
-Çünkü o, CHP kimliğini saklamaya çalışıyor. Afişlerini gördünüz mü, kendi resmi kocaman, altta ufacık, minicik CHP yazıyor. Niye korkuyor? Zaten şart olarak “Ben CHP rozeti takmam” demiş. Ben de diyorum sen artık MHP’li değilsin, CHP’lisin, millet bunu bir bilsin bakalım…
Ankara’nın yeni kapıları
Hazırlıksız yakalanan kar yağışı sonucu yollardaki buzlanmadan şikâyet eden vatandaşa, gerçekten “Yerler tuzlu, inanmayan yalasın” dediniz mi?
-Hayır, öyle demedim. Ama böyle yansıdı. Tuz dökülmediğini söylediler. Ben de dedim ki, “Döküldüğünü kanıtlayabilmek için ne yapsam? Yalasanız mı acaba?” diye edepli bir şekilde söyledim.
70 günde bitirdiğiniz için adını, ‘70 gün’ koyduğunuz altgeçidi yağmurda su bastı. Balıkadamların arabaları kurtarmak için müdahale etmesini ‘doğal afet’ diye yorumlamışsınız. Belediyenin hiç mu suçu yok?
-Bunlar hepsi düşmanların uydurduğu şeyler! Olayın gerçeği şöyle: Çankaya’daki inşaatların hafriyatında kullanılan gevşek toprak, acayip kuvvetli bir yağmurla aşağı indi. Alt geçidin ızgaraları tıkandı. Bu müteahhitlere ruhsatı veren doğrudan doğruya Çankaya belediyesi. Bizim bir suçumuz yok yani…
Gelelim sizin yaptığınız Ankara’nın yeni kapılarına…
– Söz vermiştim, şehrin beş girişine beş kapı… Ankara’da yapmakla gurur duyduğum tek şey bu kapılar değil. Çok şey yaptım ben Ankara’ya. Mesela Türkiye’nin en yeşil kent merkezi. Ben belediye başkanı olduğumda kişi başına iki metrekare yeşil alan vardı, şimdi 19.5 metrekare. Nüfus sabit kalsaydı, 39 olacaktı. Dünyanın hiçbir belediyesinde çocuklara, gençlere, yaşlılara, engellilere ve kadınlara yönelik sosyal ve kültürel proje sayısı bizimki kadar fazla değil. 5 milyonluk kentler arasında, trafiği en rahat şehir de bizimki.
Ankara’da trafik sorunu yok mu?
-Olmaz olur mu, araç sayısı her gün artıyor. Yol sayısını arttıramadıkça problem devam eder. Gelen yeni araç sayısına göre yeni yol yapman lazım ki trafik sorunu çözülsün. Ankara’nın dört bir tarafına yaptım. Ama Ankara’nın merkezi bir tane. Onun için merkezde trafik her zaman tıkanacak. Merkezden çıkarken rahat çıkılıyor ama girerken sıkıntı olabiliyor. İnsanları teleferik gibi başka alternatif ulaşım yollarına yönlendirmek istiyoruz…
Hazmedemiyorlar
Medya mensupları bugüne kadar hep karşılarındakini dövmeye alışmış. Bense direniyorum, karşı ataklarla onları sıkıntıya sokuyorum. Bunu da hazmedemiyorlar. Mağlubiyeti kim hazmeder? Ekranda her seferinde Melih Gökçek’in açık ara galip geldiği görülüyor. İster istemez onların gözünde antipatik bir hale geliyorum.
Mansur Yavaş mı?
Mansur Yavaş. Sakin. İnandırıcı. Sahici. Güven veriyor. İnsanı yatıştırıyor. Tane tane konuşuyor, bağırmıyor, sesini yükseltmiyor. Kızmıyor, çileden çıkmıyor, öfkesini kontrol edebiliyor. Seçileceğine inanıyor ve Beypazarı’na yaptığı gibi Ankara’ya da hizmet etmek istiyor. Kamuoyu araştırmalarına bakılırsa şansı da var gibi duruyor. Anlaşılan, bu seçim Ankara’da heyecanlı geçecek…
Beş yıldır sessizdiniz…
-Doğru. Ben prensip olarak, her gün televizyona çıkıp, her yapılanı eleştiren, her şeye maydanoz olan bir tip değilim. 2009’da insanlar bir tercihte bulundu, “Halk onu seçti, çalışsın!” dedim. “Eleştireceksek, günü gelince eleştirelim” dedim. İşte o gün geldi.
Aday oldunuz… Neden?
-Melih Bey’in adaylığı bir kere daha söz konusu olunca vatandaşın aklına ben geldim. Çünkü siyasette ne yazık ki gençlerin önü açılmıyor. O yüzden hep aynı isimler söz konusu oluyor. Ama tabii Beypazarı’ndaki başarımın etkisi vardır. Bir de geçen seçimdeki siyaset tarzım beğenildi diye düşünüyorum.
Sizin siyaset tarzınız nasıl?
-Kavga etmeyen, karalamadan eleştiren ve “Ben olsaydım öyle yapacağıma şöyle yapardım” diyen bir siyaset anlayışım var. İyi yapılmış şeyleri de çekinmeden söylüyorum. Başkan olursam da aynı tarzı sürdüreceğim. Rozetimi çıkarıp, Ankara’da herkesi kucaklayacağım ve herkesin başkanı olacağım. Melih Gökçek’in tam tersi yani. O herkesi ötekileştiriyor.
Kazanacağınızı düşünüyor musunuz?
-Düşünüyor musunuz ne demek! Kesin gözüyle bakıyorum. Yüzde 50’nin üzerinde oy alacağım.
Peki neye güveniyorsunuz?
-Her şeyden önce 20 yıllık yıpranan bir yönetim var. Bir de tabii 20 yıldır aynı vaatleri verip yapmayan bir insan! Ankaralı bıkkın ve kızgın. Melih Gökçek, her zaman yaptığı gibi Gezi olayları sırasında da, kendisi gibi düşünmeyenleri hemen ötekileştirdi. Bir belediye başkanı dünyanın neresinde, “İstersek, biz sizi bir kaşık suda boğarız!” diyebilir? Dedi. Bakın şu elimdeki broşür bütün Ankara’ya dağıtıldı. Buna harcanan paralarla, o tahrip olan otobüslerin yerine yenileri alınırdı. Ayrıca olaylar sırasında polisten yana tavır aldı. Sen herkesin belediye başkanısın, taraf olamazsın. “Olayları nasıl durdurabilirim?” diye düşünmedi, “Bundan nasıl siyasi rant elde edebilirim?”e baktı…
Siz Melih Gökçek’le karşı karşıya gelseniz, bu sükûnetinizi koruyabilir misiniz?
-Sabırlı davranamayabilirim. Çünkü kendisiyle tartışılmıyor. Soruları cevaplamak yerine, hep hücum etmeyi tercih ediyor. Farklı düşüncelerde de olsalar insanlara fikirlerini sorarsın, onlar da söyler. Bu da gayet medeni bir şeydir. Ama herkes çekiniyor Melih Bey’den, bir şey söylersem saldırır diye. Kendi partisindekiler bile çekiniyor. Baksanıza, Ankara’dan aday çıkmıyor. AK Parti’nin oyu yüzde 49. Ama başka aday yok. Niye yok? Korkuyorlar, başımıza bir iş gelir diye. Siz böyle birine Ankara’yı emanet ediyorsunuz!
CHP içinde sizi MHP’li olduğunuz için eleştirenler var, bu sizi rahatsız ediyor mu?
-Hiçbir partide herkes yüzde 100 aynı görüşte olmuyor. Bu da demokrasinin zenginliği. Ama CHP’de herkes fikrini rahat rahat söyleyebiliyor. Benimle ilgili adaylık kararı da oybirliğiyle alındı. Dolayısıyla konu kapanmıştır gözüyle bakıyorum.
Peki siz siyasi görüşleriniz itibariyle, MHP’li olarak CHP’den aday olmaktan sıkıntı duymuyor musunuz?
– CHP, Atatürk’ün kurduğu parti. Dünya görüşüm itibarıyla bir sürü ortak noktam var. Beni rahatsız eden bir şey yok. Samimiyetle söylüyorum ki, ben CHP’ye siyaset yapmak için gelmiyorum. Kazanırsam, bir kamu görevlisi gibi, herkese eşit mesafede durmayı ve Ankaralılara huzur ve refah getirmeyi vaaat ediyorum. Belediye başkanlarının siyasete bulaşmaması gerektiğini düşünüyorum.
“Gökçek güçlü bir aday, iki partinin gücünü birleştirelim” gibi bir hesap var mı?
-Sadece CHP ve MHP değil, bütün partilerden oy alacağım hesap edilmiştir. Ama bundan daha önemlisi Beypazarı’ndaki başarımız. Beypazarı projesi, Avrupa Birliği’nde örnek model olarak gösteriliyor.
Öyle diyorsunuz ama Melih Gökçek Beypazarı’nda anket yaptırmış, hepsinde o önde çıkıyormuş…
-O zaman panik yapmasına gerek yok! Kirli siyaset yapmasına da! Şu dağıttığı gazeteye bakın, ‘Minber’ diye bir gazete. Hakkımda iftiralar yazıyor. Müthiş bir panik var Melih Bey’de. Bütün sol birleşmiş beni destekleyecekmiş. Düne kadar, “Bu solcu değil!” diye beni solculara şikâyet ediyordu. Şimdi sağcılara diyor ki, “Sol bunun arkasında birleşti!” Anketlerde o kadar kuvvetli olan bir insan bunu yapar mı? En acıklısı da inandırıcılığı sıfır! Artık kimse Melih Gökçek’in yalanlarına inanmıyor…
Sizi, bilmeden konuşmakla, sallamakla suçluyor. “Su faturalarını indireceğim!” diyormuşsunuz ama Beypazarı’nda seçilince hemen zam yapmışsınız su faturalarına…
-Melih Gökçek’te yalan bitmez! Beypazarı’nda su, hâlâ Ankara’nın yarı fiyatında. Beypazarı’nda 1.68, Ankara’da 3.32. Neredeyse iki katı. Seçilirsem Ankara’da kesinlikle suyu ucuzlatacağım. Melih Bey, doğru söylemiyor yani!
Nasıl olur?
-Olur Ayşe Hanım! O alışmış, hep yalan söylüyor. Bu yalanını düzeltseniz, başka bir yalan söyleyecek. “Beypazarı Spor’u kümeden düşürdü” diyor. Ben 18 Nisan’da seçildim. Üçüncü ligdeydi. Güya ben, ikinci ligden küme düşürmüşüm. Üç maçı kalmıştı, sonuncu durumdaydı ve küme düştü, ben mi düşürmüş oldum? İnsan birine laf söylerken, önce bir geçmişini araştırır. Melih Bey’de yok bu. Asıl kendisi Ankaraspor’u düşürdü. Onun sporla uğraşmaması lazım, elinin değdiği takım küme düşüyor. Fakat cevap vermenin de bir faydası yok, bir yalanı söndürünce, başka bir yalan buluyor.
Peki bu sizi huzursuz etmiyor mu? Geçen sefer de benzer politikalar uygulayarak seçimi kazandı…
-Geçen seçimde şöyle bir lafı vardı: “Kazansam bile oylarımda önemli bir düşüş olursa, istifa edeceğim.” Bir önceki seçimde yüzde 55’ti, geçen seçimde yüzde 38’e indi. Ama her zamanki gibi o lafı unuttu gitti. Biz alıştık, Melih Bey böyle biri…
Parka itiraz ediyorum çünkü
Siz Anka Park’a neden itiraz ediyorsunuz?
-Allah aşkına siz olsanız Disneyland için Türkiye’ye Ankara’ya mı gelirsiniz, Paris’e mi gidersiniz? Tabii ki Paris’e. 40 milyon turist her yıl Paris’e gidiyor. Niye Ankara’ya gelsinler! Birinci itirazım buna. Bir de şehrin tam ortasına yapılıyor. 100 bin araç gelse, aynı anda girecek ve çıkacak, bütün yollar kilitlenecek. Buna da itiraz ediyorum. Bir başka şey de Atatürk Orman Çiftliği’ndeki bütün ağaçlar kesildi. Harcanan para 1 milyar dolar. Böyle bir lüksümüz var mı? En borçlu belediye olacaksınız, 1 milyar doları oraya gömeceksiniz!
Ulaşımı 10 liraya indireceğiz
Peki suyu ve otobüsleri ucuzlatma imkânınız var mı?
-Bütün dünyadaki belediyecilik anlayışında, ucuz ve temiz suyu ne yapıp edip temin etmek zorundasınız. “Mecbur su içecekler! 10 lira olsa da içecekler!” demek olacak şey değil, insanlık suçudur. Çünkü su, en doğal insan hakkıdır. İmkân varsa, bedava verilmelidir. Bu nedenle ben gelirsem hemen indirim yapacağım. Atık su bedelini yarıya indirmekle başlayacağım. Şimdi bakın, her kurum, kendi asil vazifesini yapmalı. “EGO zarar ediyor” deniliyor. Eder tabii. Armada’nın karşısındaki yıkılan çelik kafes için EGO’dan 80 milyon çıkmış. Amacı insanları ucuza taşımak olan bir kuruma bu parayı yüklersen, doğacak zararı halka yüklemek zorunda kalırsın! Olacak şey mi bu?
Bir de sosyal yardım alan insanlar var…
-Evet var. Ayda 150 lira yardım alıyorlar. Ama bir kişi ayda 52 kez otobüse biniyor. Bilet parası da 1.75 lira. 52 çarpı 1.75 eder 91 lira. Nasıl yardım bu? Kaşıkla verip kepçeyle alıyorsunuz! Bu insanlara gerçekten yardım etmek istiyorsanız, su ve yol indirimi de yapmak zorundasınız. Biz suyu, 20 metreküpe kadar 10 liraya, ulaşımı da 91 liradan 10 liraya indireceğiz…
Noter protesto etmedi Ankaralı edecek inşallah!
Bir kere bile Melih Gökçek’in özür dilediğini gören, duyan oldu mu? Hep başkaları suçlu. Ya başka belediyeler ya vatandaşlar! Bir kere özür dilese kıyamet mi kopar?
Büromun önündeki alt geçidi su bastı, bir baktım Ankara Büyükşehir yazılı balıkadamlar geldi. Ankara’da belediyede, balıkadam istihdam etmek gerçekten büyük meziyet ister, kendisini tebrik etmek lazım! Seçim yasaklarını delebilmek için bütün şehre kendi fotoğraflarını astı. Altına da okunmayacak büyüklükte, bilmem ne konferansı diye yazdı. Güya konferans tanıtımı. Biz böyle şeylere girmedik. Bir de İmrahor Vadisi’ne bilmem kaç kilometrelik bir boğaz ve üstüne köprü yapacakmış. Benim önceliğim vatandaşın boğazı! Hep kendisinden söz ettirecek şeyler arıyor. O kadar çok gerçekleşmeyen projesi var ki. Peluş Ormanı onlardan biri. Geçen seçimde artık insanların kendisine inanmayacağını düşündüğü için, noter tasdikli projeler yaptırdı, onlar da olmadı. Noter protesto etmedi ama Ankaralı protesto edecek onu inşallah!
Neden mi gitmesi gerekiyor?
Gökçek ne hata yaptı? Neden gitmesi gerek sizce?
-Gitmesi için çok sebep var. Kendi partisinden olmayan belediyelerin hepsiyle kavgalı. İnsanlar, siyasi tercihinden dolayı cezalandırılabilir mi? O cezalandırıyor. Tarafsız değil, şeffaf değil. Vatandaşın vergileri har vurulup harman savruluyor. Ankaralıların ne düşündüğü ciddiye bile alınmıyor. Belediyeyi siyasete alet ediyor. Çalışanları mitinglere, karşılama törenlerine, kongrelere katılmaları için zorluyor. Evlerine parti bayrağı bile astırtıyor. Siyasi görüşleri yüzünden insanları işten atıyor. Meslek odalarının seçimlerine müdahale ediyor. Bir belediye başkanının bunlarla ne işi olur demeyin. Oluyor! Taksicileri, minibüsçüleri bile yönlendirmeye çalışıyor. Çay Yolu’ndan ona az oy çıkıyor diye, oraya daha az otobüs seferi bile koyuyor!
Bu kadar mı?
-Keşke bu kadar olsa! Belediyenin yani vatandaşın parasıyla kendi reklamını yapması olacak şey değil! Ama yapıyor. Her yer Melih Gökçek’e, belediyeye teşekkür eden pankartlarla dolu. Seçilirsem, yaptığım hizmetten dolayı “Yolunuz hayırlı olsun” yazmayacağım gibi, hiçbir yere benim veya çocuklarımın ismi de yazılmayacak. Gökçek’lerin neredeyse sülalesinin isimleri var her yerde. Gerçekten akıl alır gibi değil.
Fotoğraf: Emre YUNUSOĞLU