Prof Dr. Mikdat Kadıoğlu, Hürriyet’ten tanıdığım çok çok değerli bi hoca. İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi. Aynı zamanda İTÜ İklim Değişikliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü. Küresel ısınma denilince akla ilk gelen isimlerden. Mikdat Hoca’yla dünyada bir ilke imza attıkları, ısı yalıtımının insan sağlığına olan etkileri araştırdıkları bir bilimsel projeyi konuştuk.
.
İTÜ, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Doktor Bülent Karadağ ve Dalmaçyalı el ele verip çok değerli bir çalışma yürütüyorlar. Hatta, gittim bizzat yerinde gördüm.
.
Peki nasıl bir proje?
Aslında mantığı çok basit. Dalmaçyalı’nın fabrikasının bahçesine iki tane ev yapılmış. Birinin ısı yalıtımı var, diğerinin yok. Bir yıl boyunca ölçümleme yapmışlar. Müthiş veriler elde etmişler. Hem iklim hem tasarruf hem de sağlık açısından yalıtımlı ve yalıtımsız evlerin farklılıklarını ortaya koymuşlar. İTÜ, her iki eve bir çok sensör yerleştirmiş. Böylelikle evin değişik kesimlerindeki ısı farklılıklarını ölçümleyip analiz yapabiliyorlar. Bir diğer, sensörlerde Marmara Üniversitesi’nin sağlıkla ilgili araştırmasına veri toplamaya devam ediyor. Nem ve nemle gelen bakteriler ve mantarların sağlığa etkisi bu evlerde tek tek ortaya koyuluyor. Yalıtımın ne kadar önemli olduğunu tam olarak dinledikçe anladım.
.
Sadece ısı yalıtımı yaptırarak yüzde 60’a varan tasarruf nasıl sağlandığını gördüm yaptıkları projede. Sadece tasarruf değil, ısı yalıtımıyla daha az enerji tüketerek karbon salımının da önemli ölçüde azaltılacağı çıkıyor ortaya. Bundan sonra hepimizin bilmesi ve anlaması gereken bir kavramı da gündeme getiriyor hoca: ‘’Termal Konfor ‘’
Gelin bu Pazar günümüzü biraz bilgilenmeye ayıralım. Söz, Mikdat Hoca’da…
Mikdat Hocam, İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesisiniz. Aynı zamanda İTÜ İklim Değişikliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürüsünüz. İTÜ olarak, ısı yalıtımıyla gelen “termal konforu” ölçümlediniz. Veeeee Dalmaçyalı’yla birlikte dünyada bir ilke imza attınız. Bir yıl boyunca, biri yalıtımlı, diğeri ısı yalıtımsız iki model evdeki termal konforu karşılaştırdınız. Ve çarpıcı sonuçlar elde ettiniz. Adım adım hepsini sormak istiyorum ama önce bize “termal konfor” neyin nesidir anlatır mısınız? Termal Konfor neden önemli?
-İnsanın, fiziksel ve ruhsal sağlığı için dışarıdaki hava kadar içerideki havanın da kaliteli olması gerekiyor! Oturduğunuz evde, termal konfor olmayınca, sağlıklı olamıyorsunuz. İnsanın enerjisi düşüyor ve uyumak dahil günlük aktivitelerinizi gerçekleştiremiyorsunuz. Mesela oturduğunuz yerde, ayaklarınız üşüyor. Kombiyi yakıyorsunuz ama ayakların hala donuyor, battaniyeye sarıyorsunuz. Neden? Çünkü evde yalıtım yok. Duvarların sıcaklıkları farklı. Yalıtımsız binada, kuzey duvarı, güney duvarına oranla 6 derece fark ediyor. Bir tarafınız yanıyor, bir tarafınız donuyor. İşte bunun yaşanmadığı ve ortam sıcaklığının, ortalama 21 derece olduğu evler, “termal konfor” koşullarının sağlandığı evler.
Harika anlattınız! Termal konforu çok iyi anladım. Gelelim gerçekleştirdiğiniz bilimsel deneye ve elde ettiğiniz sonuçlara…
-Dalmaçyalı’nın Gebze’deki fabrika bahçesine, iki model ev inşa ettik. Birbirinin tıpatıp aynısı. Tek farkları, ısı yalıtımı. Birinde var, birinde yok. İçlerine de en hassas ölçümlemelerin yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan her noktaya sensörler yerleştirildi. Ve biz bir yıl boyunca bu iki model evde, ısı yalıtımının iç ortam konforunu nasıl değiştirdiğini ölçümledik. Ve hala ölçümlüyoruz. Sağlıklı bir yaşam için duvar sıcaklıklarında fark olmaması gerekiyor. Ama yalıtımsız model evin duvarlarında, içerideki duvarların tamamı, farklı sıcaklık değerlerine sahip. Ölçüm yaptığımız zaman şöyle sonuçlarla karşılaştık: Binayı sürekli 21 C derecede tutmak için ısıtıyoruz. Ama o halde bile, yalıtımsız binadaki sıcaklık değişimleri, yalıtımlıya göre 8 kat fazla olabiliyor! Yani ısı yalıtımı aynı zamanda ısıtma için kullanılan enerjide de yüzde 60’lara kadar tasarruf sağlıyor!
O zaman ortaya şu çıkıyor: Isı yalıtımı şart!
-Kesinlikle! Isı yalıtımıyla ısıtma ve soğutma ihtiyacımızda, düşük enerji tüketimi gibi önemli bir avantaj da elde ederiz. Düşük enerji tüketimi demek, düşük fosil yakıt tüketimi, dolayısıyla daha az karbon emisyonu ve küçük karbon ayak izi demek. Çok farklı şekillerde dünyamızı ve insan yaşamını etkiliyor. Dünyada milyonlarca bina var. Binalarda yüzde 60 daha az enerji kullanılmasını sağlayabilen bir sistem, elbette küresel ısınma probleminin çözümüne de büyük bir katkı sunar!
İTÜ OLARAK NE YAPTIK?
Deney evlerini tasarladık
Sonra ölçüm sistemlerini belirledik ve elde edilen verileri, amacımıza uygun en anlaşılır şekilde analiz edip, görselleştirdik. Bütün bunları yaparken de ASHRAE ve ISO gibi uluslararası standartları takip edip, uyguladık.
Temel hedefimiz, yalıtımın bir eve sağladığı termal konforu belirlemekti
Isı yalıtımının önemini, belli bir dönem boyunca, Türkiye koşullarında olması gereken yalıtım uygulamalarıyla ortaya koymaya çalıştık. Temel hedefimiz, yalıtımın bir eve sağladığı termal konforu belirlemekti. Bunun için her cephede hem içeriden hem dışarıdan ölçümlerimizi yaptık. İç ortamda sıcaklık ve neme ek olarak, radyan sıcaklık adı verilen, hissettiğimiz sıcaklıkları da takip ettik. Tüm ölçümlerimiz ve raporlarımız, evlerimizin üzerinde kurulu olan, WMO onaylı tam teçhizatlı bir meteoroloji istasyonu ile desteklendi.
Bu tarz bir araştırma daha önce yapıldı mı? Bu araştırmanın benzerlerinden bir farkı var mı?
-Dünyada ilk kez böyle bir araştırma yapıldı. Sağlık başta olmak üzere bazı bakımlardan dünyada da bir ilk. Binalarda, etkin ısı yalıtımını yaygınlaştırmak bir memleket meselesidir. Ülkemizin sera gazı emisyonlarının düşürülmesi, sürdürülebilir ekonomik büyümesi ve istikrarı için çok önemli. Dünyadaki enerji kaynaklarının hızla tükenmesine ve enerjide dışarı bağımlı olmamıza rağmen ısı yalıtımı ve sağladığı tasarruf konusunda ülke olarak yeterli seviyede değiliz. Ama olmalıyız. Çünkü ısı yalıtımı sağlığı, bütçeyi ve gezegeni koruyor!
“Isı yalıtımı bir memleket meselesidir” diyorsunuz…
-Evet. Herkesçe böyle ele alınması gerekir. Avrupa’da 70’lerden bu yana uygulanan standartları, 35-40 yıl gecikmeli olsa da şu an biz de uyguluyoruz. Yeni yapılan binalarda, ısı yalıtımı bir zorunluluk artık. Ama ne yazık ki, ısı yalıtımlı bina oranımız hala çok düşük. Enerji verimliliği konusunda, kamu otoritesinin bilinçlendirme çabalarını özel sektör de destekliyor. Biz de üniversiteler ve bilim insanları olarak, her platformda destek oluyoruz. Isının temel kaynağı olan fosil yakıtlar şu anda dünyanın en büyük sorunu. Milyarlarca yıl toprağın altında depolanmış olan petrol, kömür, doğalgaz, Sanayi Devrimi’yle beraber kullanılıp, atmosfere veriliyor. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin sanayide bir anda indirime gitmesi çok zor. Ama ülkemiz için binalarda enerji verimliliği büyük bir fırsat.
Siz bu ülkede, iklim deyince akla gelen ilk kişisiniz. Sizi yakalamışken, bu aralar herkesin konuştuğu konuyu da sormak isterim. Bu mevsimde, havaların bu kadar sıcak olmasından korkmalı mıyız?
-Evet, korksak iyi olur! En çok yağış aldığımız mevsimde, yağış olmaması önemli bir su kıtlığı problemine işarettir. Daha da korkutucu olan, kuraklık olmasına rağmen, kuraklık yokmuş gibi davranıyor olmamız. Su tasarrufu için harekete geçme zamanını da kaçırıyoruz!
Bize şu “karbon salımı”, “karbon ayak izi” ve “atmosferin sera etkisi” gibi kavramları, kolay anlayabileceğimiz şekilde anlatabilir misiniz?
-Atmosferde, yeryüzünden dönen uzun dalga boylu enerjiyi yakalayıp, tekrar yeryüzüne gönderen, yani ikinci bir Güneş gibi davranan sera gazlarının bu etkisine “atmosferin sera etkisi” diyoruz. 1 kilo kebap gibi bir yemeğin hazırlanması sırasında kullanılan toplam su miktarına “su ayak izi”, tüm salınan sera gazları ve onların karbon eş değerine, “karbon ayak izi” denir.