Veee söz verdiğim gibi öğretim görevlisi Dilek İmamoğlu röportajıyla kaşınızdayım…
.
Beyazıt’taki Kütüphane Troleybüs’te buluştuk, müthiş bi kadın Dilek İmamoğlu… Ben de yakalamışken pek çok soru sordum… Çok çok postlu bi röportaj geliyooooo…
.
İlk olarak, üzerine titrediği ‘Büyüt Hayallerini’ projesini okuyacaksınızz. Yavaş yavaş kişiliğine, aile hayatına ve hakkında yapılan eleştirilere cevabına gireceğiz.
.
‘Büyüt Hayallerini’, iyilik dolu, nefis bi proje… İstanbul Vakfı’yla birlikte yürüttüğü bu projenin ilk ürünü olan ‘İlham Veren Adımlar’ kitabının satışından elde edilen gelirle, 300 kız öğrencimize burs desteği sağlıyorlar. Müthiş değil mi???
.
Bu kitapta, ülkemizde yaşamış ve yaşamakta olan 40 değerli kadının, hepimize cesaret veren başarı hikayeleri anlatılıyor. Siz de kız çocuklarımızın eğitimine destek sağlamak isterseniz, bu değerli kitabı https://www.istanbulkitapcisi.com ve https://www.boyner.com.tr sitelerinden temin edinebilirsiniz.
.
‘Büyüt Hayallerini’ projesinin bir sonraki hedefiyse; Kız ve erkeklerin ortak başarı hikayelerinin anlatıldığı bir kitap. İsmi, “Birlikte Güçlüyüz.” Tüm bu çalışmaların temel amacıysa, çok sayıda çocuğumuza burs desteği sağlayabilmek. Bayılıyorum iyilik için durmadan çalışan, üreten insanlara..
Dilek İmamoğlu ve emeği geçen herkesi kutluyoruuummm
Bu röportajı daha önce yapacaktık. Siz, tez yazdığınız için ileri bir tarihe erteledik. Teziniz bitti mi? Konusu neydi?
-Kısmet bugüneymiş! Tezimin konusu; Liderlik. Demokratik ve otokratik liderlik tarzlarının, bütünleşik kalkınmaya olan etkisini ölçüyorum. Yoğun bir dönem yaşadım. Ama sonuna yaklaştım, bitti sayılır.
Sizce tezinizin, eşiniz Ekrem İmamoğlu’na da faydası olacak mı?
-Elbette! Güzel bir çalışma çıkıyor ortaya. Sadece Ekrem değil, ihtiyaç duyan herkesin faydalanabileceği bir kaynak olacak.
Arel Üniversitesi’nde öğretim görevlisisiniz. Sosyal sorumluluk dersleri veriyorsunuz. Sosyal sorumluluk sadece öğrencilerinize verdiğiniz bir ders değil, sizin hayatınızın da bir parçası…
-Çok doğru, hatta vazgeçilmez bir parçası! İnandığımız değerlere sahip çıkarak dünyamızın ve insanlığın gelişimine katkıda bulunmaya gayret etmek, değer katmak için emek vermek yaşamımızı anlamlı kılıyor. Sürdürülebilir olmasını sağlıyor. Dayanışma değerli bir kavram! Hayata, insanlığa, hayvanlara, doğaya, çevreye, sağlığa, eğitime duyarlı bireyler, dünyaya da güzel bir açıdan bakıyor. Ben de elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Peki bu duyarlılık nasıl gelişti?
-10 kardeşiz biz. Kalabalık bir aile ve çevrede büyüyünce, birinin sorunu sizin de sorununuz, bir diğerinin mutluluğu sizin de mutluluğunuz oluyor. Sıkıntıların birlikte daha çabuk çözüldüğünü, üzüntülerin paylaştıkça azaldığını, mutluluğun da artarak büyüdüğünü görüyorsunuz.
İyi bir öğretmen olduğunuzu düşünüyor musunuz?
– Valla, bunu öğrencilerime sormak lazım. İyi insan olmaya çalışıyorum, diyelim. Duygu ve düşünceleri iyi olduğunda insan, yaptığı her işte mutlu ve başarılı oluyor. Çünkü, iyiliğin içine sevgisini de katıyor. Ben de bunun için çabalıyorum.
Öğrencilerinize öğretmek istediğiniz en önemli şey ne?
– Kararlı, gelişime açık, ne istediğini bilen bireyler olmalarını istiyorum. Her şeyi başarabilme potansiyeline sahip olduklarına inanmalarını istiyorum. Bunun ilk adımı da hayal kurmak! Hayalleri olan herkesin, hayata bakış açısı sınırsızdır! Sonra bir başkasının hislerini ve içinde bulundukları durumu anlamaları için empati duygusunun önemini anlatmaya gayret ediyorum. Tabii ki tüm bunların ötesinde mutlu, adaletli ve iyi insan olmaları yönünde vurgular yapıyorum.
İstanbul Vakfı çatısı altında, farklı sosyal sorumluluk faaliyetleri ve gönüllülük çalışmaları yürütüyorsunuz. Bir bakıyoruz, Ege ve Akdeniz yangınlarında, yangından etkilenen köylere yardım götürüyorsunuz… Bir bakıyoruz, Omurilik Felçlileri Derneği yararına maratonda koşuyorsunuz… Başkanın eşi olmasanız da yapar mıydınız?
-Elbette! Başkan eşi olmadan da bu tür sosyal projelerde yer alıyordum. Başkan eşi olmam, bu alandaki çalışmalarımın etki alanını biraz genişletti o kadar. Çözülmesi gereken sorunlar, büyük ve derin… Bana göre, dünyaya gelme amacımız iyilikler ve güzellikler yapmak, yaşama anlam ve değer katmaya aracı olmak. Yani hedefim -gerçek anlamda- insan olmaya çalışmak!
Veeeeee İstanbul Vakfı iş birliğiyle, “Büyüt Hayallerini” adında bir proje başlattınız…
– Evet, tam bir yıl önce Dünya Kadınlar Günü haftasında başlattık. Büyük bir heyecan, inanç ve umutla… Çocuklar, kendi hayallerini kurarken; biz, “onların önlerindeki engelleri nasıl kaldırabiliriz” düşüncesiyle yola çıktık. Projemizle bütün çocuklara, “Büyüt Hayallerini” diyerek cesaret vermek istiyoruz. Türkiye’nin -hatta artık dünyanın- dört bir yanındaki çocukların hayatlarına dokunmak, eğitim ve emek mücadelelerine destek vermek, onların cesaretlerine cesaret katmak; özgürce hayal kurabilmelerini, “Ben de yapabilirim!” duygularını güçlendirmelerini sağlamak temel hedeflerimizden. Üzerine titriyorum bu projenin.
Proje kapsamında “İlham Veren Adımlar” adında bir kitap da çıkardınız…
-Evet. Ne yazık ki hala kadın-erkek kimliğini “insan” ortak paydasında buluşturamadığımız için, projemizin ilk ürünü “İlham Veren Adımlar” kitabımız, kız çocuklarını desteklemeye yönelik oldu. Bu kitapta, ülkemizde yaşamış ve yaşamakta olan 40 değerli kadının, hepimize cesaret veren başarı hikayeleri anlatılıyor. Üstelik anlatıcılar da 40 değerli kalemden oluşuyor. Kitabın bir diğer kıymetli tarafı da çizerimizin hikayelere kattığı renkli dünyalar… Bu çizimler de çocukların kitabı büyük keyifle okumalarına katkı sağladı. Gönüllülük esasıyla üretilen bu kitapta, emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Kaçıncı baskıda?
-Aralık ayı sonunda 4. baskıyla 100.000 adede ulaştık. Amacımız, daha çok baskıya ve adede ulaşmak. Çünkü çocuklar hem bu hikayelerle kendilerine bir yol belirleyecek hem de kitabımızın satış geliriyle daha fazla kızımıza burs verme imkanımız olacak. Şu anda ortaokul, lise ve üniversitede öğrenim gören 300 kız öğrencimize, ‘İlham Veren Adımlar’ kitabımızın geliriyle burs desteği sağlıyoruz. Kitabımızın satışları çok önemli. Konuya hassasiyet duyan herkes, kitabımızı edinerek, projemize önemli bir katkı sunmuş olacak. Bu arada, bu projenin en güzel taraflarından biri de şu; burs alan öğrencilerimiz birbirleriyle çok güzel bir iletişim kurdular. Tüm bunlar, tarifi imkânsız bir mutluluk veriyor, içimizi umutla dolduruyor.
Kitap, İngilizce olarak da basıldı. Yakında Portekizce çevirisi okuyucuyla buluşacak. Arapça ve Farsça’ya da çevriliyor. Farklı dillere çevrilmesiyle amaçlanan ne?
–Brezilya İstanbul Başkonsolosluğu, “İlham Veren Adımlar” kitabını, tamamen gönüllülük esasıyla İngilizce ve Portekizce’ye çevirdi. Amacına gelince, kitaptaki kadınlar sadece Türkiye’de yaşamadıkları gibi, başarılarıyla tüm dünyaya da örnek olmuşlar. Kitapta yer alan pek çok başarılı kadın, sınırlarını, Atatürk sayesinde aşmış. Eğitimlerini yurt dışında almış ama sonra ülkelerine geri dönmüşler. Bugün pek çok başarıda o kadınların izi var. Bu arada belirtmek isterim ki, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile yaptığımız görüşmelerde kitabımızın Arapça ve Farsça basımı da gündemde. Bir hedef daha var beni heyecanlandıran; Öğrencilerin barınma sorunlarının çözümüne katkı sunmak için ‘Büyüt Hayallerini Yurdu’nu en kısa sürede hizmete açmak. Ben inanıyorum, onu da başaracağız!!!
NE YAZIK Kİ DÜNYA, HALA ERİL BİR ZİHNİYETLE YÖNETİLİYOR! ÖZGÜR, ADİL BİR DÜNYA, ANCAK TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ TEMELİ ÜZERİNE İNŞA EDİLEBİLİR. KADIN HAKLARI MESELESİ, İNSAN HAKLARI MESELESİDİR!!!!
Sizce, 21. yüzyılda neden bir arpa boyu yol alamadık toplumsal cinsiyet eşitliğinde?
– E çünkü ne yazık ki dünya, hala eril bir zihniyetle yönetiliyor! Özgür, adil, barışçıl bir dünya, ancak toplumsal cinsiyet eşitliği temeli üzerine inşa edilebilir. Kadın hakları meselesi, insan hakları meselesidir. Ama maalesef, hala temel insan haklarının ihlal edildiği, hala şiddettin korkunç bir şekilde günlük hayata sirayet ettiği bir dünyada ve ülkede yaşıyoruz. Çözüm için çoğunlukla eril zihniyetle adım atılırken, kalıcı, büyük ilerlemeler kaydedebilmemiz mümkün değil. Eşitlik kültürünü, toplumsal dokunun temel unsuru haline getirmeliyiz. Bu da tüm kurum, mekanizma ve bütün siyasi anlayış ve yapıların birlikte hareket etmesiyle mümkün olabilir. Temel ve evrensel insan hakları belgelerinden biri olma özelliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının da büyük bir olumsuzluk olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim!!!
RUTİNİ SIKICI BULURUM. İNATÇIYIM. ZOR BEĞENİRİM. SEZGİLERİM GÜÇLÜDÜR
Bize kendinizi nasıl anlatırsınız?
-İnsanının kendisini anlatması kolay değil. Ne istediğini bilen bir kişilik yapım var. Mücadeleciyim. İnandığım şeyler için çabalamaktan vazgeçmem. Gelişime açığım, özgür ruhluyum. Ve galiba biraz da mükemmeliyetçiyim.
Siz bir Akrep kadınısınız. Akrep burcunun hangi özelliklerini taşıyorsunuz?
-Rutini sevmem, sıkıcı bulurum. İnatçıyım. Zor beğenirim. Sezgilerim güçlüdür. Sevdiğim insanlar için fedakârlık yapmaktan çekinmem. Olaylara geniş açıdan bakmayı, üzerine düşünmeyi ve analiz etmeyi severim. Akrebin en belirgin özelliği iğneyi hep kendine batırmasıdır. Ben de biraz öyleyim, kendimi acımasızca eleştirebilirim!
Sizce, sizi en iyi tanımlayan şey…
-Değer katma arzusu… Kendime, aileme, topluma, insanlığa, çocuklara… Tüm canlılara… Artı bir değer katmak yönündeki seçimim…
Annelik sizi ne kadar değiştirdi?
-Çoook. Öyle yoğun bir duygu ve o kadar büyük bir emek var ki! Annelik öncesi yaşamıma bakıp, “Ben daha önce var mıydım” diyorum. Annelik kesinlikle bir boyut atlattı bana. Anne olmak çok değerli, aile çok önemli. “Bir arada olma” duygusu çok kıymetli. Ailemi korumak her zaman önceliğim oldu. Ama tüm bunları yaparken Dilek’i ve onun isteklerini, beklentilerini geri plana atmamaya çalıştım. Benim eksik olmam, taşıdığım tüm sıfatların da eksik olması anlamına gelir. Bu yüzden gelişimimi ve dönüşümümü hiç engellemeden anne oldum, eş oldum.
Nasıl bir aileye doğdunuz?
-Mutlu ve kalabalık bir aileye! Tam on kardeşiz! Yedi kız ve üç erkek kardeşim var. Birbirinden farklı karakteri ve hayalleri olan on kardeşin en küçüğü olmak, onlarla birlikte büyümek, dünyanın en güzel şeyi!
En küçük olmak nasıl bir his?
-Müthiş bir güven! Koşullar ne olursa olsun onların yanınızda olacaklarını biliyorsunuz. Annem, babam ve kardeşlerim tarafından hep korundum, sevildim ve şımartıldım. Ne kadar büyüsem de ailemin daha büyümemiş en küçük kızıyım. Mutlu bir çocukluğum oldu benim. Annem şefkatli ve sevecendi; babamın da uğurlu kızıydım. İkisinin de bizlere olan sevgisini, hepimiz hissettik. Ama yine de ben küçük olmanın avantajlarını çok yaşadım. Evdeki işler hiç bana kalmazdı! Ablalarım, abilerim en çok beni korurlardı. El üstünde tutuldum yani.
Anne-babanız çocukluk aşkıymış, sonra da evlenmişler…
-Evet hem de nasıl bir aşk! Çok güçlü… Tüm bu bahsettiğim sevgi dolu aile ortamı annemle babamın evliliğinin aşk evliliği olmasından geliyor. Ben onların ilişkisinde, aşkla çıkılan bir yolculukta, bütün zorluklara göğüs gerilebildiğini gördüm. Onlar birbirini hep desteklediler. Şefkat dolu, birbirine saygılı ve sevgili yol arkadaşı oldular. İşte ben o güzel yolculukta büyüdüm. Onlardan sevginin kıymetini ve kaybedilmeyecek değerde bir hazine olduğunu öğrendim. Ailece bir arada olmanın gücünü keşfettim.
Siz, ilkokulu Trabzon’da okumuşsunuz, ortaokulu İstanbul’da tamamlamışsınız. 21 yaşında, çok erken bir yaşta evlenmişsiniz. Aceleniz neydi?
-Bugünden bakınca belki erken… Ama çocuklarıma baktığımda, o erken karar için, “İyi ki…” diyorum. Evlilik kararımızı aceleyle de almadık aslında. Ekrem beni ilk gördüğünde, “İşte evleneceğim kadın!” diyerek bir hayal kurmuş ve bu hayali içinde büyütmüş. Bizimki de bir aşk hikâyesi. Onun kararlı tavrı, beni de hızlıca o hayale dahil etti. Onu tanıdıkça ve nasıl iyi bir insan olduğunu gördükçe, evlilik kararını vermek benim için de zor olmadı.
Neyi etkiledi Ekrem Bey’in en çok sizi?
-Dürüst, adaletli, açık ve net bir insan olması ve tabii kocaman ve sevgi dolu bir yüreğe sahip olması…
İkiniz de Trabzonlusunuz ama Ekrem Bey’le İstanbul’da tanışmışsınız. Siz, iki Trabzonlu nasıl buldunuz İstanbul’da birbirinizi…
-Bizimki tesadüfi bir karşılaşma. Ekrem, abimin arkadaşı olduğu için, ablamın düğününe beraber geldiler. Ekrem beni ilk defa orada görmüş ve beğenmiş. Sonrasında da iş yerime sık sık ziyarete geldi. Kitaplardan, filmlerden konuşurduk; hayata dair sürekli sohbet ederdik. Böylece önce arkadaşlığımız başladı. Ve bildiğiniz gibi sonrası evlilik…
Birbirinize çok aşık bir karı koca mısınız?
-Evet. Ve ne mutlu bize ki, yıllar içerisinde aşkımızı, sevgimizi korumayı başardık.
Evde nasıl bir Ekrem İmamoğlu var?
-Evde de işte de her zaman çözüm odaklıdır. Fikir ayrılığına düştüğümüz durumlarda, tartışmaktan da geri durmaz. Ama sorun üretmek için değil uzlaşmak, konuyu çözmek için tartışır. Herkesin fikrini, bıkmadan dinler, çocuklarına karşı da çok sabırlıdır. Sevgisini göstermekten de hiç çekinmez.
DİLEK İMAMOĞLU RÖPORTAJININ İKİNCİ BÖLÜMÜNÜ BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ