BİR Fenerbahçeli olarak eteklerim zil çalarak gittim Ülker Arena’ya. Hem Zeljko Obradoviç hem de Ekpe Udoh ile görüşmeye. İkisini de çok sevdim. Çalıştırdığı takımları 9 kez Euro Lig şampiyonu yaptırmış bir hocanın bu kadar egosuz, bu kadar mütevazı olması gerçekten inanılır gibi değil!
Obradoviç’ten öğrenecek çok şey var, sadece basketbola dair değil, hayata da dair. Pazar günü başlayan röportaj bugün de devam ediyor…
BAZISINA POTA, İĞNE DELİĞİ KADAR KÜÇÜK, BAZISINA KAZAN KADAR BÜYÜK!
Mental güç nedir? Konu mental güce geldiğinde siz bir Zeus musunuz?
– Ben hiçbir şey değilim, sadece işini iyi yapmaya çalışan biriyim. Mental güç, kendinize güven duymanız demektir. Basketbol potası bazısına iğne deliği kadar küçük gelir, “Topun içeri girmesi mümkün değil!” diye düşünür. Bazısına da kazan kadar büyük gelir, “Girmemesi mümkün değil!” diye düşünür. İşte biz, oyuncularımızın ikinci şıktaki gibi düşünmelerini sağlamaya çalışırız. Bunun adı “mental hazırlık”tır.
Siz bir savaşçı olarak mı doğdunuz, yoksa daha sonra mı savaşçı oldunuz?
– Bazı karakter özellikleri genetik ama günün sonunda yaşam bir kavgadır. Hepimiz için. Ne hakkında konuşursak konuşalım, bunun için savaşmalıyız. Pozisyon için, yer için, başarı için, maç kazanmak için, kupa almak için, her şey için. Ben de öyle yapıyorum.
Bu kadar başarıdan sonra “Ağırdan alayım, sinir sistemimi zorlamayayım!” gibi duygular gelmiyor mu? Ya da “Başarısızlığa artık tahammülüm yok!” mu diyorsunuz?
– Böyle şeyleri düşünecek zamanımız yok. Şu an aklımızda Türkiye şampiyonluğu için takımı hazırlamak ve bu unvanı da almak var. Şu ana kadar nasıl çalıştıysam aynı şekilde çalışmaya devam edeceğim…
YETENEK YETERLİ DEĞİL!
BİR YIĞIN YETENEKLİ OYUNCU GÖRDÜM KAYBOLUP GİTTİLER
Ben doğru mu anlıyorum; sizin için en önemli şey takım. Ve siz bu takımı yavaş yavaş şekillendirdiniz…
– Evet! Önce doğru takımı oluşturma, sonra takım ruhunu pekiştirme ve birlikte hareket etme. Bu çocuklar antrenman dışında da görüşüyorlar. Mesele bu yakınlığı yaratabilmek. Ve tabii çok çalışıyoruz. Başarı bazen geliyor, bazen de gelmiyor…
Sizin durumunuzda hep geliyor…
– Söylemesi kolay, gerçekleştirmesi değil!
Sırbistan’da hem oyuncu hem de koç olarak şampiyon oldunuz. Dünyada da sizin gibi bir başka örnek yok. Siz, basketbolun dahisi olmak için mi doğdunuz?
– Bunlar güzel, süslü laflar ama boş! Deha meha yok, çalışmak var! Yetenek de yeterli değil. 25 yıldır koçluk yapıyorum. Bir yığın yetenekli oyuncuya koçluk yaptım, bir kısmı kaybolup gitti…
İZLEYENLER İÇİN ‘YILDIZ’ BENİM İÇİN ‘OYUNCU’
“Yıldız oyuncular”la çalışıyorsunuz. Bir ego problemi yaşıyor musunuz?
– Onlar size göre “yıldız”, bana göre değil. Onlar benim oyuncum, ben de koçlarıyım. Herkes hata yapar, en iyi oyuncular bile. Ben, “Her şey çok güzel gidiyor, en iyi sensin!” demem, gerçek neyse, onu söylerim. Dahası, en iyi oyuncuların daha fazla sorumluluğu var. Her konuda örnek olmalılar. Eğer yıldızsanız, en iyisiyseniz, arkanızda 30 milyon insan var. Sizi izliyorlar, hakkınızdaki her şeyi, nereye gittiğinizi, ne yaptığınızı biliyorlar. Bu nedenle, bu sorumluluğu taşıyacak bilince sahip olmanız gerekiyor!
Kuralları siz mi koyuyorsunuz?
– Genel menajerimiz ve kulübün diğer yetkilileriyle kuralları birlikte oluşturuyoruz. En iyilerin olduğu bir alanda mücadele ediyorsanız, feci disiplinli ve çalışkan olacaksınız. Yaptığınız işe kendinizi yüzde 100 vereceksiniz. Budur…
Uymazlarsa?
– Cezaları var. Takımdan gönderilmeye kadar!
YAŞAM MOTTOM SAYGI
SAYGI İSTİYORSAN, SAYGILI OLACAKSIN!
Basketbol sizin için bir tutku mu?
– Tutkudan öte! Basketbol benim hayatım! Çok mutluyum, çünkü sevdiğim işi yapıyorum. Hayatta sevdiği işi yapma şansını elde eden insan sayısı çok fazla değil. Ama hayatım sadece basketboldan da ibaret değil. Ailemle, arkadaşlarımla vakit geçirmeyi de çok seviyorum. Ve o zaman basketbol konuşmamayı tercih ediyorum. Bazen insanlar, benim yanımda büyük basketbol tartışmalarına girerler, ben sadece dinlerim, dahil olmam…
Caddebostan’da yaşıyorsunuz, eşinizle hiç yürüyüşe çıkabiliyor musunuz?
– Çevremizde çok iyi restoranlar olduğu için oralara yürüyerek gidiyoruz. Anadolu yakasındaki Misina Balık Lokantası’nı, Etiler’deki geleneksel Boşnak yemekleri yapan Boşnjak Lokantası’nı çok seviyoruz.
Yaşam mottonuz nedir?
– Saygı. Bunu bana babam öğretmişti. Saygı görmek istiyorsan, saygılı olacaksın! Bu kadar basit.