ALIN size bir iğrenç vaka daha!
Sosyal medyaya yansımasaydı, kimsenin ruhu bile duymayacaktı…
Babası tarafından şiddete uğrayan Tuğba…
“Yardım edin!” çığlıkları hâlâ hepimizin kulağında.
Bu babası kızın ya… Öz babası!
Var mı dünya üzerinde böyle bir adilik!
Resmen işkence ediyor kıza…
Ve biz bu görüntülere tesadüfen ulaşabildik. Engelli -belki de engelli dememek gerekiyor, yüzde 87- ve özel durumda olan annesi tarafından çekilen bu görüntülere…
Bunun üzerine Aile ve Sosyal Çalışma Bakanlığı, “Şiddet kimden gelirse gelsin, asla kabul edilemez, etmiyoruz! Bakanlık olarak, Tuğba kızımıza iletişim halindeyiz. Sosyal inceleme süreci devam etmekte. Olayın hukuki boyutunu yakından takip edeceğiz!” diye açıklama yaptı.
Ve o adi adam, gözaltına alındı.
Avukat Turgay Özcan’a ulaştım. Emine Bulut’un davasına girmek üzereydi. Şunları anlattı:
“Resmen işkence bu! Anayasa bunu belirlemiş. Türk Ceza Kanunu’na göre buradaki suçlar: Kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakıyorsunuz, zorla alıkoyuyorsunuz ve işkence uyguluyorsunuz. İşkence, biliyorsunuz, zaman aşımına uğramayan suçlardan biri. Kim yaparsa yapsın -öz babası bile olsa- en ağır cezayı alacaktır! Terör suçu gibi değerlendirilir. Bu görüntüler karşısında kıvırtabilecek ve kendisini kurtarabilecek tarafı yok. Bir kere daha hatırlatmakta yarar var: Bu suçlardan bu ülkede çok işleniyor. Ama sadece bazıları açığa çıkabiliyor. Bu görüntüler bize yansımamış olsaydı, Tuğba’nın gördüğü eziyet de sürüp giderdi!”
Avukat Turgay Özcan’a olayda istismar olup olmadığı sordum. Yanıt acı…
“Kesinlikle o da var! Çok net” dedi.
Olmaz olsun böyle babalar!
SEN ÇOK YAŞA ARDA!
BU Arda başka Arda…
Hepimizi mest etti. Rol modeli olması gereken Arda bu Arda…
‘Kim Milyoner Olmak İster’in ülkemizdeki ilk milyoneri Arda Ayten’den söz ediyorum. Geçen sezon 1 milyonluk soruyu görmeye hak kazanmıştı ve program sezon finali yapmıştı. Cumartesi yeni sezonun ilk bölümüyle ekrana geldi yarışma.
Arda’nın 12. soru olan final sorusunu görmesi kadar sorunun kendisi de çok konuşuldu.
Arda Ayten’e yönetilen soru şu şekildeydi: “On kıtadan oluşan İstiklal Marşı’nın tamamında bu kelimelerden hangisi diğerinden daha az geçer?”
Ve n’aptı Arda…
İstiklal Marşı’nı defalarca okuyarak parmaklarıyla tek tek kelimeleri saydı. Onunla birlikte hepimiz tekrar tekrar İstiklal Marşı’nı okuduk.
“Kan”, “toprak”, “yurt” ve “vatan” şıkları arasından sonunda “toprak” diyerek doğru cevabı verdi. Yarışmanın sunucusu Kenan İmirzalıoğlu’nun “Acele mi ettin?” yorumuyla kısa süre tedirginlik de yaşasa “Ama saydım, saydım” dedi kendinden emin bir şekilde… Ve doğru cevapla birlikte tüm Türkiye sevindi bu genç adamın başarısına…
Başarısının arkasında okumayı çok sevdiği kitapları vardı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde TIP okuyan 19 yaşındaki Arda, “Param olmadığı için senede sadece 150 kitap okuyabiliyorum!” dedi.
Bu lafın şahaneliğine bakar mısınız?
Demek ki imkânı olsa, parası olsa daha fazlasını okuyacak.
Helal olsun ona!
Genç Arda, yarışmadan kazandığı parayla da daha çok kitap alıp okuyacağını da söyledi.
Onu ayakta ve yürekten alkışlıyoruz!
Başarıları devam eder inşallah…
LGBTİ OLMAK TÜRKİYE’DE ISTIRAP, LONDRA’DA MÜZİKAL
HER cumartesi burada, Londra’da Alya’ya bir müzikale gidiyoruz. İlki Michael Jackson’ı anma niteliğindeki ‘Thriller Live’dı. Geçen hafta da 16 yaşındaki trans birey bir gencin hikâyesini konu alan ‘Everybody’s Talking About Jamie’ müzikalini izledik.
O kadar etkilendim ki…
Ağladım güzelliği ve derinliği karşısında. Beni galiba izlediğim eserin dansları, tekniği, koreografisi ve bir “görsel şölen” olması kadar, içeriği de yakalıyor. Gerçek bir hikâyeden esinlenilmişti. 16 yaşında trans birey bir liseli erkeğin hayatından kesitler. Okul ve sistem, çocukları toplumun “normal” gördüğü, onayladığı mesleklere hapsetme derdinde; bankacı, doktor, öğretmen, polis vs olsunlar istiyor… Jamie ise “drag queen” olmak istiyor.
Onun da normali bu. Ona dayatılan çizgilerin içinde yaşamak istemiyor. Babası oğlanı reddediyor, geleneksel tanıma uyan bir erkek olmadığı için utanç duyuyor, “Senin gibi çocuğum yok!” diyor.
Annesi ise oğluna sonunda kadar destek. Ne varsa kadınlarda var! “Seni başkalarının arkasına saklan diye doğurmadım!” diyor, diyebiliyor. Jamie’nin kimseye zararı yok, kimseye rol modeli olma derdinde de değil, o sadece doğası gibi yaşamak istiyor, kendisi olmak istiyor. Ve sonunda okulun mezuniyet törenine kadın kıyafetleriyle gidiyor. İngiltere’de çok başarılı bulunan, alkışlarla izlenen bir müzikal.
Hem çok sevdim hem de fena oldum izlerken. Gözümün önünden bunca yıl boyunca yaptığım LGBTİ haberleri geçti. Trans bireyler, gay’ler, erkekken cinsiyet değiştirme operasyonuyla kadın olanlar ya da kadınken erkek olanlar… Bu toplumun onlara çektirdiği acılar, yaptığımız eziyetler, onları kendi normalimize çekme çabalarımız, işsiz bırakmamız, dışlamamız, bir yaratık gibi lanse etmemiz, sanki bulaşıcı hastalıkları var gibi davranmamız…
Ne çok acı var ülkemizde…
Dün Rayka Kumru’nun da dikkat çektiği gibi, ülkemizde LGBTİ pek çok genç kendilerine dayatılan geleneksel rollere sarıp sarmalanmış şekilde yolculuklarına devam edemedikleri için tek çıkış noktasının ölüm olduğunu düşünüyor!
Çünkü bizimki gibi toplumlar onları yaşatmıyor! Veriler çok net. Geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine uymayan ve LGBTİ çocuk ve gençlerin, intihar sebebiyle ölme ihtimali, bizde ortalamadan 5 kat daha yüksek!
Ne korkunç değil mi?
Ya biz onları o ya bu şekilde öldürüyoruz, ya da onlar kendilerini. Oysa gelişmiş ülkelerde yaşadıkları problemleri daha geniş kitleler de anlasın diye onların müzikali yapılıyor!
Toplum beklentilerine uyan çocuklar için de uymayan çocuklar için de “eşitlikçi” ve “kapsayıcı” bir sistem gerekiyor. Umarım bir gün gerçek olur…