Oya sanatını modernize ettiler, ekonomik gücü ellerine aldılar

Şenol Şennur Biçer, Banu Biray ve Fikriye Mert… Onlar, Gönen’de çocukluktan beri bildikleri oyayı, hakkıyla yapan, gerektiğinde evlerini geçindiren, çocuklarını okutan kahraman kadınlardan sadece bir kaçı. Yüzlercesi de kelimenin tam anlamıyla ‘bileklerinin hakkıyla’ kendi hikayelerini yazıyorlar…
.
İğne oyası konusu için sanırım bu kadar kapsamlı bir röportaj serisi olmamıştı. Ama oyadaki emeği görseniz, anlasanız, siz de benim gibi düşünürdünüz inanın. 
.
Ülkemizde oya gibi bir çok değer var. Bu değerleri geleceğe taşıyacak her türlü girişime, oluşuma ve buna destek verecek olan tüm şirketlere teşekkür ediyorum…

İğne oyasıyla, aile geçimini sağlayan güçlü, azimli Gönen kadınlarından birini temsil ediyorsunuz…
-Çok teşekkürler. Bundan onur duyarım. Varlıklı biriyle evlendim fakat işlerin ters gitmesiyle, eşim iflâs etti. Çok büyük sıkıntılar çektik ama ben yılmadım. Eşime, “Ben sana destek olacağım!” diyerek güç verdim, “Her zaman arkandayım!” dedim. Öyle de yaptım.

NAMAZ BAŞÖRTÜLERİ YAPIYORDUM, SONRA TAKIYA KAYDIM

Oyayla nasıl tanıştınız peki?
-Oyayı, kendimi bildim bileli yapıyorum. Ama daha güzelini öğrenmek için, Halk Eğitim Kursları’nda kendimi geliştirdim. Oda takımı ve namaz başörtüleri yaparken, kurslarda takı üzerindeki oyaları yapmayı öğrendim. Güzel takılar yaptıkça ve talep oldukça, ben daha çok ürettim, daha çok kazandım ve aile bütçesine katkıda bulundum.

KİMSEYE MUHTAÇ OLMADAN AİLEMİ GEÇİNDİRMEK MUHTEŞEM BİR HİS

Kimseye muhtaç olmadan, ailenizi geçindirmeyi başarmak size kendinizi nasıl hissettirdi?
-Muhteşem bir his! Ama kolay olmadı. Sevilen insanlar olduğumuz için eşim dostum destek amaçlı önce benden alışveriş yaptı ama şimdi güzel oldukları için alıyorlar. Kimseye muhtaç olmadan eşimin ve çocuklarımın yanında olduğum için her zaman mutluyum çok şükür.

Pek çok kadın, oya yapmayı çocukken öğrenir. Siz daha geç öğrenmişsiniz. Zor oldu mu oya yapmayı öğrenmek?
-Yok hayır, olmadı. Doğup büyüdüğüm çevreye yabancı değildi. Annem, büyükannelerimiz, eş dost, akraba küçüklüğümüzden beri yanımızda devamlı yaparlardı. Ama onların yaptıkları ilgimi çekmezdi.

Neden?
-Çünkü klasik başörtüler sıkıcı geliyordu. Ama iğne oyasının, daha küçük aksesuarlarda kullanıldığını gördüğümde, heyecanlandım. Becerim de varmış ki, denediğimde olumlu sonuçlar aldım. Halen devam. Büyük keyif alıyorum.

Bir sürü desen-renk… Nasıl aklınızda tutuyorsunuz hepsini?
-Desenler için düğüm sayılarını not alarak yaparım. Tabii üst üste yapıldığında, el alışıyor, notlara gerek duymuyorsun ama karıştırmamak için not almak önemli. Renklere gelince ise, eğer standart bir model ya da sipariş bir modelse, renklerini de not alırım. Eğer kendi zevkimle yaptığım bir ürünse, renklerini spontane zevkime göre uyarlarım.

BEN DE İĞNE OYASINI DEMODE OLARAK ALGILAYAN GRUP İÇERİSİNDEYDİM TA Kİ…

Oya, bir grup insan için biraz demode olarak algılanıyor…
-Ben de zamanında, iğne oyasını demode olarak algılayan grup içerisindeydim, ta ki iğne oyasının farklı aksesuarlarda kullanıldığını öğrenene kadar. Kolye, küpe gibi günlük hayatta kullandığımız aksesuarları oyalamayı denedik. Bunu yaparken kullanılan renkleri ve ip çeşitlerini değiştirdik. Bu şekilde, yaş sınırını daha aşağıya çekmiş olduk ve oyayı ilgi odağı haline getirdik. Ayrıca sosyal medyayı ve dijital platformları kullanıp ürünlerimizi çok sayıda kişinin görmesini sağladık. Valla işe yaradı, yarıyor. İnsanların kafasındaki, ‘klasik iğne oyası’nı biraz daha modernize ettiğimizi düşünüyorum.

NEDEN İĞNE OYASIYLA RENKLENDİRİLMİŞ TAŞLAR OLMASIN DEDİM

Siz, kooperatifin inovasyonundan sorumluymuşsunuz. Oyaları, taşlarla birleştiriyormuşsunuz…
-Evet. Bir gün bir bijuteride dolaşırken yuvarlak ya da oval pürüzsüz kesilmiş doğal taşlar dikkatimi çekti. “Neden olmasın?” dedim ve aldım, denemeye değerdi sonuçta. Böylece hem daha şık hem daha renkli hem daha ilgi çekici bir ürün oldu. Doğal taşları, 7’den 70’e herkes sever ve üzerinde taşır. “Neden iğne oyasıyla renklendirilmiş taşlar olmasın?” diye düşündük. Yeri geldi taşları iğne oyasından yaptığımız bir ağın içine yerleştirip süsledik, yeri geldi küçük bir iki çiçekle taşları renklendirdik ve ilgi de gördü.

Siz, aynı zamanda bir eğitmensiniz. Oya, kültürünün yayılması ya da kaybolmaması için ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
-Çok büyük emek verilen bir iş, iğne oyası. Her alanda olduğu gibi bu alanda da emek sömürüsü çok fazla. Emeği veren, işleyen kadınlarımız ama parayı kazanan ticaretini yapan kişiler! Bunu engellemek için daha fazla örgütlenmeli. Ve kadınlarımıza emeklerini haklarıyla satabilecekleri platformlar oluşturmalıyız ki, onlar ve para kazanmak isteyen diğer kadınlar da gönül rahatlığıyla işlerini yapabilsinler. Bizim kooperatifimizin başlıca amacı budur mesela, verilen emeğin değeri… Bunun yanında gerek yüz yüze verilen kurslarla gerekse online eğitimlerle, iğne oyasını öğrenmek isteyen herkese öğretmeliyiz ki, bu da kooperatifimiz tarafından yapılan bir uygulamadır. Çeşitli kentlerde çeşitli etkinlikler düzenlemeli, iğne oyasıyla insanları birebir buluşturmalıyız, katılan herkesin iğne oyasına dokunmasını, bir düğüm atmasını sağlamalıyız. Oyanın, her alanda kullanılabileceğini göstermeliyiz.

Oya sizin için ne ifade ediyor?
-Oya bir sanat; duygu ve düşüncelerimizi biçimlendiren bir felsefe.

Oya kaç çeşit olur? Normal oya, iğne oyası diye farklı ifadeler kullanılıyor bunun doğrusu nedir?
-Kullanılan malzeme itibarıyla iğne oyası, tığ oyası olarak; biçim itibarıyla ise boyutlu, 3 boyutlu ve düz oyalar olarak sınıflandırılabilir. Düz oyalar, yorgan kapağına, oda takımlarına ve başörtülerine çalışılır. Boyutlu oyalar, kolye, takı, giysi süslemelerinde kullanılır. Üç boyutlu oyalar ise kullanımı tüm ürünlerde son yıllarda hızla artan bir formdur.

Oya yaparken kullanılan malzemeler peki?
-Kullanılan malzeme, ip çeşitleridir. İpek, suni ipek ve sentetik ipler olarak değişir. Oyanın, en belli başlı malzemeleri iğne ve tığdır. İğne oyası yapılırken boncuk, pul, inci, taş, vs gibi yardımcı süsleme malzemeleri de kullanılır. Yapılan işin sık veya seyrek görünümüne göre iğne numaraları seçilir.

BİLGİ VE BECERİLERİMİZİ BİZDEN SONRAKİ NESLE İTİNAYLA AKTARMAYA ÇALIŞIYORUZ

Siz, bir eğitmensiniz. Nesiller boyu, anneden kıza geçen bir geleneği başkalarına öğretebilmek nasıl bir duydu?
-1987-88 öğretim yılından bu yana eğitmenlik yapıyorum. Büyük büyük anneannem, Bulgaristan göçmeni ve göç ederken dikiş makinasını sırtında taşıyarak getirmiş. Annem ve anneannem de kumaş ve ipliğe yön vererek kendilerine özgü birçok desen ve model yaratmış kadınlar. Bizler, onlardan aldığımız bilgi, beceri ve kültürü günümüze taşımaya gayret ediyoruz. Bizden sonraki nesillere itinayla iletmeye çalışıyoruz. Kumaşa biçim vererek bir sanat, ipliğe biçim vererek duygu ve düşüncelerimizi aktaracak bir mecra yaratıyoruz.

Peki desenler nasıl ortaya çıkıyor?
-Desenler, o anki duygu ve düşüncelere bağlı olarak ortaya çıkıyor. Kişi, anlatmak istediğini, renkleri ve biçimleri kullanarak iletiyor. Örneğin; sarı renk bezginliği, kırmızı canlılığı, mavi huzuru, yeşil ise umut ve isteği ifade eder. Ayrıca motiflerin de her biri, bir his ya da durumu anlatır. Kolkola Kızlar, Saray Süpürgesi, Kabak Çiçeği, Küpe Çiçeği, Sinek Kanadı, vs gibi.

Bu zanaatın kaybolmaması için sizce ne yapmak gerekiyor?
-Yeni nesil tasarımlar ortaya çıkarılmalı. Eskiden yemenileri ve ev eşyalarını süsleyen oya; şimdilerde takı, giysi ve aksesuar süsü olarak daha çok rağbet görüyor. Sanat, kişinin zihin ve topluma bakış açısını güçlendiriyor. Çevremize sevgi, saygı duymayı ve kültürümüzden kopmadan yaşamamızı sağlıyor. Umarım bu projeyle daha nice nice nesillere aktarılır.

ABBOTT’UN BU SOSYAL PROJESİ OYA SANATINA CAN SUYU OLDU

Abbott ile gerçekleştirilen proje hakkında neler düşünüyorsunuz?
-Abbott’un bu projesi, ayakta kalmaya ve yeni çağa ayak uydurmaya çalışan oya sanatına gerçek bir can suyu oldu. Büyük firmaların, kendi üretimlerine paralel olarak, çalıştıkları coğrafyalarda, yerel kaynakların harekete geçirilmesinde rol oynamaları, topluma karşı sorumluluk bilincinin bir göstergesi bence. Ve kesinlikle övgüyü hak ediyor.

Yorum Bırak