TÜRKİYE’de ensest oranının ne olduğu tartışıladursun, ben, cinsel istismar mağduru ailelerle konuşmaya devam ediyorum.
Her hafta, Türkiye’nin farklı yerlerindeki en az iki aileyle konuşuyorum.
Boşuna, “Toprağı sıksan, cinsel istismar vakası fışkıracak!” demiyorum. Öyle bir ülkeyiz. Gerçekten durum içler acısı. Gerçekten felaket.
Kahretmek iyi bir şey değil ama… Kahretsin!
Bu acıları evlatlarına, öğrencilerine, küçücük çocuklara çektiren adamları Allah kahretsin!
Allah bu eziyetleri yapanları bildiği gibi yapsın!
Çünkü onarılmaz yaralar açıyorlar. Bu çocuklar, bir daha asla normal hayata dönemiyor.
Aşağıda yine böyle korkunç bir hikâye okuyacaksınız.
Baba, kendi öz kızına türlü türlü rezillikler yapıyor, resmen musallat oluyor, “İstediklerimi yapmazsan anneni öldürürüm!” diyor.
“Öldürürüm” dediği karısı, “sapık şeyleri istediği” de öz kızı.
Kızının telefonuna açık saçık fotoğraflar yolluyor, orada yolladığı şeyleri birlikte yapmalarını teklif ediyor.
Akıl alır gibi değil!
Anne öğrendiğinde, çocuklarını alıyor ve evi terk ediyor.
Hatta bulundukları şehri terk edip, memleketlerine dönüyorlar.
Kızın ruh sağlığının onarılmaz şekilde bozulduğuna dair Adli Tıp raporu var, psikiyatr görüşü ve psikolog görüşü var. Ve kız, bütün bu olayların üstüne, üç kere intihar etti. Ama sapık baba tüm dava boyunca tutuksuz yargılandı. Tutuklanabilirdi, ama hayır tutuklanmadı. Sonuç? Yerel mahkeme, babaya 24 yıl ceza verdi. Şaka gibi ama hâlâ tutuklanmadı! Bir üst mahkemeye gitti. Tutuklama kararı çıktı. Ama hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Bir çevirme filan olmasını bekliyor… Erkekleri, özellikle de sapık erkekleri, bu ülkenin hukuk sistemi koruyor mudur ne?
Sizi tanıyalım…
Ben bir anneyim. 15 yıllık evliyim. Üç kızım var. Boyu devrilesice kocam, şu an 15 yaşında olan kızıma, 12 yaşında cinsel istismarda bulunmaya başlamış. Öğrendiğim gün evi terk ettim, bir daha da dönmedim. Kızım o günden sonra kendine gelemedi. Üç kere intihara kalkıştı. Birincisinde, depresyon haplarının hepsini birden içmiş, iki gün yoğun bakımda kaldı. Zor kurtardılar. İkincisinde bileklerini kesti, üçüncüsünde makasla canına kıymaya kalktı. Ruh sağlığının onarılamaz şekilde bozulduğuna dair Adli Tıp raporu da var. O baba diyemeyeceğim adam da, 24 yıl yedi. Ama itiraz etti, bir üst mahkemeye gitti. Hâlâ sokaklarda dolaşıyor. Ceza almasını bekliyoruz…
Kızınıza cinsel istismarda bulunduğunu nasıl fark ettiniz?
Ben anlamadım önce. Ama kızımda bir değişiklik vardı. Durduk yerde ağlıyordu. Meğer musallat oluyormuş. İnsan öz evladını taciz eder mi? Nasıl bir sapıklıktır bu. Ama ediyormuş. Çalışmıyordu. Hep evdeydi. Birinin eve ekmek getirmesi gerekiyordu. Ben hem anne oldum hem baba. Çünkü adam hiçbir şey yapmıyordu. İnternet bağımlısıydı. Varsa yoksa sigarası ve interneti. Onların parasını da bana ödetiyordu…
Siz nerede çalışıyordunuz?
İplik fabrikasında. Vardiyalı olarak. Bazen 8-4, bazen 4-12… Bana kızım sürekli “Anne, n’olur işe gitme!” diyordu. Ama gitmesem aç kalacaktık. (Ağlıyor.)
Siz nasıl evlendiniz bu adamla?
Teyzemin oğluydu. Ben istemedim. Liseyi bitirmiş, iki yıllık üniversiteyi kazanmıştım, beni zorla verdiler. Gözlerimin kenarları yırtıldı ağlamaktan, ama “Daha iyisini mi bulacaksın?” dediler. Başıma, sorumsuz bir adam olarak kaldı. Üç kızımız olunca da çalışıp çocuklarıma bakmaya mecbur oldum.
Peki büyük kızınız yaşananları nasıl anlattı?
O zaman 12 yaşındaydı, 7. sınıfın başında. Bir gece saat 1.00’e doğru eve geldim. Baktım, büyük kızım uyumamış. Saçı başı dağılmış. Perişan. Ağlıyor. Gömleği yırtılmış. “Artık dayanamıyorum anne, beni taciz ediyor. Sana yapamadıklarını bana yaptırmaya çalışıyor!” dedi. Odaya baktım, hani biriyle boğuşursunuz, her yer dağılır ya, öyle. Koltuklar bir tarafta, halı kaymış. Baba demeye dilimin varmadığı adamın da yüzünün şekli kaymış. Belli ki bir arbede yaşanmış. Kızım kaçmış kurtulmuş elinden, amcasını çağırmak istemiş, kızımın elini ısırmış. O sırada gelmişim ben…
N’aptınız peki?
Kızımı aldım, diğer kızlarımın yattığı odaya girdim. Kapıyı kapattım. Arkasına da çalışma masasını dayadım. Baba demeye dilimin varmadığı sapık da “Kapıyı aç, aç, aç!” diyor. En sakin halimle, “Tamam, uyuyalım artık. Ben sana bir şey demiyorum, kavga ettiniz herhalde. Sabah konuşuruz!” dedim. Onu öyle sakinleştirdim. Ama tabii hemen kardeşimi, dayımı, yengemi aradım. Dedim ki, “Konuşamıyorum, yarın erkenden ilk arabayla gelin, bizi alın. Bir şekilde bizi buradan çıkarın!” Çünkü sokak kapısını kilitledi, anahtar da elinde. Bizim kapının önünde sigara içti durdu sabaha kadar…
Sabah ne oldu?
Amcamlar geldi. Hiçbir şey olmamış gibi, küçük oğlu, “Babam aşağıda. Yengemi çağırıyor, çocukları alsın gelsin. Çocuklara değişiklik olur, bir yerlere gidelim diyor” dedi. O da bir şey diyemedi. Anlamadı da. Zannetti ki, geri geleceğiz. Çanta filan da almadık. Biz öyle çıktık. Çıkış o çıkış. Bir daha da eve dönmedik…
Nasıl izin verdi gitmenize?…
E ben istismarı özellikle anlamazlığa geldim. Kavga etmedim. Çünkü gözü dönüyor, kaç kere beni çocukların gözü önünde öldürmeye kalktı. Boğazımı sıktı. Kızımı da öyle sindirmiş, “Sana yaptıklarımı annene söylersen, onu öldürürüm!” demiş.
KIZIM 3 KERE İNTİHARA KALKTI!
Kızınız nasıl süreçlerden geçti?
Çok kötü. Çocuk şubede ifadesini alan kişi, “Sen bir şey sorma, o kendi anlatmak isterse anlatsın!” dedi. Bir de psikiyatrı var devamlı götürdüğüm. Kızıma bir defter verdi, “Hikâye yaz” demiş, ben de zannettim ki gelecekte ne olmak istediğini filan yazmasını istiyor. Sonra sağı-sola toparlarken defter elime geçti, okudum. Kendime gelemedim. Ayağa kalkamadım. Çocuğa dediklerini, yaptırdıklarını anlatamam. (Ağlıyor)
Eşiniz hiç aradı mı?
Bir kere. “Yapma, etme, kimseye söyleme!” dedi. Ben de dedim ki, “Bir daha sakın karşımıza çıkma! O gece seni öldürmediysem çocuklarımı düşündüğüm için” Onun ailesi, “Yok böyle bir şey!” dedi. Ben de dedim ki, “Böyle bir şeyin ne iftirası olur ne yalanı! Üstelik benim Allah korkum var!”
Peki şu an hukuki durum ne?
Tutuklama kararı çıktı. Ama adam hapse de girmedi.
Nasıl olur?
Oluyor işte. Adli Tıp, “Ruh sağlığı bozulmuştur” diye rapor verdi. Başka raporlar da var elimizde. Kızımı da defalarca dinlediler. Bu zamana kadar mahkeme devam ediyordu, 24 yıl hapsi istendi. Yerel mahkeme cezayı verdi. Ama bir üst mahkemeye gittiler. Bekliyoruz…
Kızının durumu ne?
Bir tür toparlanamıyor. Ruh sağlığı onarılamayacak şekilde bozulmuş. İlk intiharındaki depresyon ilaçları yüzünden iki gün yoğun bakımda yattı, kalbi de etkiliyormuş o ilaçlar. Sonra iki kere daha bileğini kesti. “O adam benim hayatımı bitirdi. Cezasını çekmeden ben rahat edemeyeceğim!” diyor. Haklı. İstismarın her türü kötü ama insanın kendi babasının yapması kabul edilecek bir şey değil… (Ağlıyor…)
AVUKAT DİDEM KAZEL: ÇEVİRMEYE DENK GELİRSE TUTUKLANACAK!
Dava, İstanbul 11 Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü ve 18 Nisan 2017 tarihinde karara bağlandı. 23 yıl 5 ay 7 gün ceza aldı.
Sanık baba dava süresince tutuksuz yargılandı. Her duruşmada ileri sürdüğünüz tutuklama talebimiz reddedilerek, adli kontrol hükümleri uygulanması yoluna gidildi. Yani sanık, haftanın belirli günlerinde karakola gidip imza verdi.
Davada verilen kararda cezaya hükmedildi ama yine kararın istinaf mahkemeleri ve Yargıtay incelenmesi neticesinde kesinleşmesine kadar geçecek süreçte, tutuklu olması yolundaki hükmen tutuklama talebimiz reddedildi.
Biz de 12. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinden itirazda bulunduk. İtirazımız kabul görerek, sanık hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar verildi. Ama bu karara istinaden de özel bir işlem yapılmıyor. Ancak sanığın bir çevirmeye ya da aramaya maruz kalması durumunda yakalanması ve tutuklanması söz konusu olabilecek!