Sen ne müthiş adamsın: Şevket Çoruh!

SEN ne yaptın ya Şevket Çoruh

Sen ne müthiş adamsın!
Biliyorsunuz, Arka Sokaklar’ın ünlü oyuncusu iki senedir uğraşıyor, bütün birikimini bir tiyatroya yatırdı ve Kadıköy’de sıfırdan bir tiyatro açtı.
Adı “Baba Sahne”.
Önümüzdeki cumartesi açılacak.
1 Nisan’da.
Hem de 10 yıl önce aramızdan ayrılan ustası Savaş Dinçel’in 75. doğum gününde…
Beni çok duygulandırıyor çünkü bu hikâyede, sanata verilen değer, ustaya gösterilen
vefa var.
Çoruh, 1 Nisan Cumartesi akşamı açacağı tiyatrosuna “Baba” adını vermesini ise şu şekilde açıklıyor: “Kendimizi yetim hissetmemek için.”
1973 doğumlu bu delidolu, duyarlı ve tiyatro âşığı adamı bütün kalbimle kutluyorum…
Başarılar diliyorum.
Hep söylüyorum, bu ülkeyi sanat ve kadınlar kurtaracak!

AĞLARSA ANAM AĞLAR GERİSİ PLAYBACK YAPAR!

Dün Dünya Tiyatrolar Günü’ydü. Sen hoşlanmazsın ama izninle seni ayakta alkışlamak ve “Baba Sahne”nin hikâyesini senden dinlemek istiyorum… Bu nasıl bir tutku?
– Deli bir tutku! Ama sadece bende değil, tiyatroya gönül veren herkeste var bu tutku…

İlk defa ne zaman, “Hadi ya, tamam ya, kendi tiyatromu açacağım” dedin…
– Eski bir köşkü satın alıp tiyatro okulu yapan Müjdat Gezen’dir. 1885’te yapılmış bir salona sahip olan ve Orta Oyuncular’ı kuran Ferhan Şensoy’dur. “Beş senedir aynı ayakkabıyı mı giyiyorsun?” diye sorup, bana aynı gün iki çift ayakkabı alan o güzel adamın ismi de Savaş Dinçel’dir. Üçü de ustam. Ben onlarla hep gurur duydum. Ustalarıma değil, yaptıklarına özendim! Yani benimki, iyi bir çırak olma telaşı, bizde bu işler ırsi…

Harikasın! Ama yaşadığımız zemin de kaygan. Risk almaktan korkmadın mı?
Deprem yönetmeliğine ve yangın şartnamesine uygun, fiziki koşulların yarattığı tüm zorlukları aşacak şekilde oluşturulmuş bir inşaat projesi, bütün engelleri aşar! Korkmadım. Türkiye’deki tiyatro sahibi tüm ustalarımın ellerinden öper, çok büyük saygılar sunarım. Bir tiyatrocu atasözü der ki: “Ağlarsa anam ağlar, gerisi playback yapar!” Anladın sen durumu, ustalarım yaptıysa ben de yaparım, bedeli neyse de öderim…

Şu ana kadar ne kadar harcadın?
Demircilere, betonculara, ahşapçılara, falanlara, filanlara ne harcadığımı bir ben biliyorum, bir de Allah… Başka da kimse bilmiyor. Ama hiçbir şey beni durduramaz, yola devam…

Kaç senedir uğraşıyorsun?
– İki sene oldu. Daha da uğraşacağız herhalde…

Ne kazandıysan buraya mı yatırdın?
– Evet. Bundan da gurur duyuyorum. “Baba Sahne”, hiçbir kurum ve kuruluşun yardımı olmadan eş, dost, hısım, akraba ve bazı meslektaşların desteğiyle kuruldu…

EMEKLİ OYUNCU GÖRDÜNÜZ MÜ?

Senin için Savaş Dinçel ne ifade ediyordu?
– Âşık Veysel dinleyen birinin, Mussorgski’yi anlayabilmesi, Mozart dinleyen bir başkasının Müslüm Gürses söyleyebilmesi size ne ifade ediyorsa Savaş Dinçel benim için oydu. Ben onu ölene kadar, Beyoğlu’nda nefes alan, Sait Faik’in arkadaşı, Nâzım’ın kardeşi, Fikret Mualla’nın çırağı, Ercüment Batanay’ın saz arkadaşı, Çiçek Pazarı’nın önündeki ayakkabı boyacısı, Samatya’daki simitçi, Çukurcuma’daki antikacı olarak tanıdım!

Neden bu tiyatroyu ona adıyorsun?
– Sadece ona değil, bütün ustalarıma…

Onun 75. doğum gününü denk getirmek için ne kadar uğraştın?
– Benden çok Türk ekonomisi uğraştı! 73. doğum günü de olabilirdi ama olmadı ancak 75’e denk düştü…

O ölünce hissettiğin neydi?
– Yeri dolmayacak bir boşluk. Her ölüm erkendir. Ama onunki daha da erkendi…

Baba Sahne aynı zamanda senin emeklilik planın mı? İhtiyarlayınca, genç oyuncuların başına bela mı olacaksın?
– Emekli olan oyuncu gördün mü? Yok ki. Haldun Dormen’in ellerinden öpüyorum…

ZENGİNDEN ALIP FAKİRE VERİYORUM

Burası daha önce neydi?
– Müteahhit Mustafa Kemal Ekşioğlu’nun yaptığı bir tiyatro salonu. Yıldırım Önal hayranıymış. 67’de Özel Kadıköy Tiyatrosu olarak onun için açmış. Tapusuna da “Tiyatro binasıdır” yazdırmış, özü korunsun diye. Bu da güzel bir ayrıntı…

Sonra?
– Abdurrahman Palay, sonra Nezih Tuncay İl Tiyatrosu, sonra Ani-Çetin İpekkaya, bir dönem de Zafer Diper Tiyatrosu olarak faaliyet göstermiş. 80’lerde ise sinema haline getirilmiş. O dönemde, ergenliğe giriş filmlerimin birkaçını burada seyretmişliğim var!

Tekrar hayat mı veriyorsun buraya?
– Ne alakası var canım… Zenginden alıp fakire veriyorum!

‘BABA’SINI ERKEN KAYBETMİŞ ÇOCUKLARDAN BİRİYİM

Niye “Baba Sahne?”
– Ben düşlerini, hayallerini, heyecanlarını ve ömrünü bir fikir, bir hedef, bir misyon uğruna yaşayan insanların çırağıyım. Ve ben, babasını erken kaybetmiş çocuklardan sadece biriyim. Benden çok var. Babasını kaybetmese de öksüz kalıyor insan bu memlekette! Kızan, karışan, sinirlendiren, koruyan, sarılan, özlenen ve manası yokluğunda daha çok anlaşılan kişiyi, yani babayı arıyor hep insan. O yüzden “Baba Sahne”! Ama baba deyince, zannetme ki ille de erkek… Bize daha nice Afife Jale, Macide Tanır, Yıldız Kenter, Suna Pekuysal, Nisa Serezli, Adile Naşit, Gülriz Sururi, Gönül Ülkü lazım. Bir erk ya da cinsiyet meselesi değil, gönül meselesi. Bir aktörü, öksüz bırakmayacak tek şey sahnesi…

BİR SANATÇIYA PARANIN FAZLASI İYİ GELMEZ!

Yani hayatımızdan sanatı çekip alırsak, yetim mi kalırız?
– Kalmadık mı? Hayattan sanatı al, geriye ne kalır? Bizim camiamızda, kaç kişinin işsiz kaldığını mutlaka takip ediyorsundur. İşin yoksa öksüz, paran yoksa yetimsin. Ama gerçek sanatçının para umurunda değildir, öyle olsa tiyatro yerine otel açmaya çalışırdım. Zaten bir sanatçıya paranın fazlası da iyi gelmez…

Yorum Bırak