Vay be! Ne yazdı!Bu yaz yan gelip yatmadım. Çalıştım. Ama çok çalıştım. Manyaklar gibi çalıştım. “Yerel kalkınmaya destek” için çalıştım, Bodrum’daki köyüm Gürece için çalıştım, İyilik Atölyesi için çalıştım. Benimle birlikte kızım Alya da çalıştı, 15 tane dans atölyesi yaptı. Maribel ve Anton da (bizim 11 yıllık yardımcılarımız, artık ailemizin üyeleri onlar) çalıştı, herkes çalıştı, sivil toplum örgütleri çalıştı, mezarlık bakımında belediyeler çalıştı, Güreceliler çalıştı ve kolye atölyelerimize katılan herkes çalıştı. Ama değdi. Her şeye değdi. Dünyanın en şahane şeyiymiş güçleri birleştirmek. Birlikte üretmek. Bu yaz hepimiz imece usulüyle bir köy için çalıştık. Yerel kalkınmaya destek bu işte! Ama işin başındayız daha. Bu tecrübe bana sabırlı olmam gerektiğini öğretti. Daha bunun gelecek yazı var, ondan sonrası var, var da var… Bu yaz minik dükkânımızda iyilik kolyeleri sattık, geliri Toplum Gönüllüleri’ne gitti, onlar da bunu köy için kullandılar, kullanmaya da devam ediyorlar.18 kolye atölyesi yaptık. 20 katılımcıyla başladık, derken her atölye de 47 kişi olmaya başladık. Tek tek herkese kolye yapmayı öğrettik. Bu atölyelerde bizimle olabilmek için iki sivil toplum örgütüne katılım bedeli ödedi insanlar. Nasıl bir ilgi vardı anlatamam. Kendimden geçtim mutluluktan. İnsanlar akın akın güzel bahçemize geldi, zeytin ağaçlarının altında kolyeler dizdi. İlk kolyelerini kendileri için dizdiler, dizdikleri diğer kolyeler dükkâna girdi, orada satılıp tekrar köye döndü, bundan sonra da dönecek.Toplum Gönüllüleri dışında birlikte iş yaptığımız diğer sivil toplum örgütü Pembe İzler Kadın Derneği’ydi. Arzu Karataş ve Derya Acar. İki manyak çalışkan kadın daha. Bir de süper ekipleri var. Üç günlük bir İyilik Şenliği hediye ettiler köyümüze. Pek çok kişiye istihdam sağladılar, standlar kuruldu, sanatçılar geldi geçti bizim bahçeden, şenlik köyümüze hareket getirdi. Onlar da elde ettikleri geliri köyün kadınlarının kanser taraması için kullanıyorlar. Şu anda her yere posterler asmış durumdalar. 250 kadın ücretsiz taramadan geçiyor 1 Eylül-1 Mayıs arasında. Allah korusun, ameliyat gerektiren bir şey varsa onu da üstleniyorlar.
MEZARLIĞA İMECE USULÜ BAKIM YAPTIK
MEZARLIK bakımı da başka bir terapiymiş. Aynı zamanda Gürece Mezarlığı’nda bakım çalışması da yaptık. Hepimizin ruhuna çok çok iyi geldi. Bizim köyde su sorunu var. O yüzden de mezarlığa ne eksen kuruyor. Aslında şahane bir mezarlık, insanın orada ebedi uykusuna yatası geliyor. Biliyorum tuhaf bir cümle ama huzurlu bir ortam, onu anlatmaya çalışıyorum. Ne var ki su olmadığı için otlar bürümüş filan.
Su deposu ve hidrofor almaya niyetlendik yine kolyelerden elde edilen gelirle, ama elektrik yok. Aydem’den elektrik bağlanması gerekiyor. Yani sorunlar çok, bürokrasi de var. Ama olsun, aşılmayacak sorun da yok. Ben inanıyorum, bizim isteğimiz ve azmimizle her şey olur. Zaten Bodrum Belediyesi, başkan Ahmet Aras ve Muğla Belediyesi hemen yardımcı oldu, ekip gönderdi, aileler de geldi ama bitti mi, bitmedi. Daha epey yolumuz var.
Toplum gönüllüsü gençler de geldiler. Şevkle, neşeyle, gençliğin gücüyle çalıştılar. Otları temizlediler, bakım çalışmalarına katıldılar. Mezar sahipleri de geldi. Ama ne yazık ki mezarlığa inekler de giriyor. Girmesinler diye bir aile taş duvar örülmesini üstlendi. Mehmet Agu da sağ olsun, “O zaman ben de patika yürüyüş yolunu yaptırayım!” dedi. Herkes işin bir ucundan tutarsa oluyor aslında.
Toprak azalmıştı, eklendi. Mesele şu: Belediyeleri de suçlayamayız, bizde de bir mezarlık kültürü yok, genel olarak ihmal ediyoruz. Ama aynı mezarlıkta ünlü mimar Affan Yatman’ın da mezarı var, inanamazsınız, bir sanat eseri. Bir kaya üzerinde minicik bir kuş, ağlarsınız, o kadar güzel. Ama bu mezarın da etrafını otlar bürümüş.
Biz sarmaşıklar ektik mezarlığın duvarlarına, iki saat sonra bu sefer yoldan geçen danalar yedi… Böyle bir uğraş. Ama pes etmek yok. Devam, hep devam…
GÜLBEN ERGEN’E VE SAFFET EMRE TONGUÇ’A TEŞEKKÜRLER
DÜN gece de İyilik Atölyemiz’in kapanışı vardı. Ev sahibi sivil toplumu örgütü Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’ydi. Diğer iki kuruluş da TOG ve Bodrum Engelli Sağlık Vakfı’ydı. Üç STK’nın aynı bahçede buluşması da gurur vericiydi.
Yine kolyeler dizildi. Alya çocuklarla dans etti. Bahçemiz iyilikle doldu taştı. Gülben Ergen ve Saffet Emre Tonguç onur konuğumuzdu. Sosyal medyada canlı yayın yaptılar. İyiliğe destek oldular. Saffet, kendi yaptığı iyilik kolyelerini açık arttırmayla Kadın Kanserleri Derneği yararına sattı. O sadece müthiş bir rehber değil, aynı zamanda inanılmaz iyi bir müzayedeci de. Bodrum Engelli Sağlık Vakfı’na ait tabakları da açık arttırmayla sattı. Normalde 140 liraya satılan o güzelim tabaklar, 5000 liraya kadar alıcı buldu. Binlerce teşekkür. O güzel vakfa da biraz olsun katkımız olabildiyse ne mutlu bize. Ben hep diyorum, güçleri birleştirince neler neler yapılabiliyor. Köyümüzün üç bacaklı engelli köpeği de geldi, bahçemizde çimlere oturdu, bizi seyretti. Gözyaşlarımı tutamadım. Benim artık Gürece’den ayrılma zamanım. Artık İngiltere dönemi başlıyor. Çünkü haftaya da Alya’nın okulu başlıyor. Hindistan’dan sonra ana-kız Londra’da yaşayacağız, Ömer bir süre daha Hindistan’da, sonra inşallah o da bize katılacak. Ama kalbim hep Gürece’de, bu köyde kalacak. Gelecek yaza yerel kalkınmaya desteğe devam. Unutmayın, iyilik bulaşıcıdır. Gerçekten de bulaştı, halka halka büyüdü. İnşallah daha da büyüyecek. Tüm bu süreçte emeği geçen, destek olan herkese teşekkürler.
KÖYÜ BOYADIK
FİLLİ Boya da köyümüzü boyuyor. Mavi-beyaza. Hatta “Gürece mavisi” diye bir mavi renk boya tescil ediliyor. Köyün kendi rengi olacak. Ne güzel dimi? Daha henüz birkaç ev ve kahve boyandı, 15 gün daha sürecek. Boyanan yerlere bakmaya doyamıyorum. Nasıl şahane…
İlk aşamada köyün anacaddesi boyanıyor. Biz de az manyak değiliz. Tek tek evlere gidip sorduk. Kimler ister diye. Sonra 30 yıldır köyümüzde yaşayan mimar Erol Şahin, Cihat Özdöl, köyün sakinleri ve TOG yöneticisi Derya Kılıçalp’le ortaklaşa karar verdik: “Şuralar beyaz, şu söveler mavi, demirler de mavi!” diye. Köyümüzün muhtarı da destek verdi.
Cumartesi de köye bir çıkarma yaptı Filli Boya. Halimiz görmeye değerdi. Bir tarafta profesyonel boyacılar, diğer yanda gönüllü çalışanlar, kadınlar, çocuklar… Köy sakinleri de boyacılarımıza yemek yaptı. Filli Boya Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu, eşi ve kızı da geldi. Onlar da ellerine fırçaları, ruloları aldılar. Boyama da kolye dizme faaliyeti gibi bir tür terapiymiş…