Temiz nefes almak her bireyin hakkı!


Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu röportajıyla huzurlarınızdayım.
.
O, Dünya Sağlık Örgütü desteğiyle kurulan Küresel Astım Girişimi’nin (GINA) ilk Türk ve ilk kadın başkanı. Astım, KOAH gibi solunum yolu hastalıkları alanında ulusal ve uluslararası birçok çalışmaya imzan bir bilim kadını. Astım konusunda da Türkiye’nin en yetkin hekimlerinden biri…
.
Abdi İbrahim tarafından, 2 Mayıs Dünya Astım Günü’nde hayata geçirilen ‘Nefes Oluyoruz’ projenin danışma kurulunda o da yer alıyor. Arzu Hoca, danışma kurulunda, astım hastalarını temsil etmeyi mutlulukla kabul etmiş. Çünkü “Türkiye’de 4 milyondan fazla astım hastası var. Bu çok ciddiye alınması gereken bir rakam” diyor. Ve bu konuda farkındalık yaratılmasını kıymetli buluyor.
.

Arzu Hoca’yla bu anlamlı projenin detaylarını, astım hastalığını ve adrenalin dolu hayatını konuştuk. O sadece başarı bir hekim değil, aynı zamanda ekstrem spor tutkunu bir maceracı. Paraşütle atlıyor, yamaç paraşütü yapıyor. Ağrı Dağı’na bile tırmanmış. Ayrıca pek çok STK’ya destek veren şahane bir sivil toplumcu. Müthiş değil mi? Aklım uçtu onu tanıyınca…

 Arzu Hoca’yla uzun bir röportaj gerçekleştirdik. İki post halinde burada okuyabileceksiniz

TÜRKİYE’DE 4 MİLYONDAN FAZLA ASTIM HASTASI VAR

2 Mayıs Dünya Astım Günü’nde, Abdi İbrahim tarafından anlamlı bi proje başlatıldı: ‘Nefes Oluyoruz’ Siz de astım konusunda Türkiye’nin en yetkin hekimlerinden biri olarak, projenin danışma kurulunda yer alıyorsunuz…
-Evet. Toplum sağlığını ilgilendiren çok mühim bir konu. Danışma kurulunda, astım hastalarını benim de temsil etmemi istediler. Büyük bir mutlulukla kabul ettim. Türkiye’de 4 milyondan fazla astım hastası var. Bu çok ciddiye alınması gereken bir rakam.

Astım hastalarının sayısı artıyor mu?
-Benim asistanlığımla (M.Ö. 🙂 ) karşılaştırdığımda, sıklığının arttığını görüyoruz. Bunda tabii, tanıya ulaşmadaki kolaylıklar da etkili olabilir.

Astım, neden oluyor?
-Astım, genetik bir hastalık. Bu genetik yükün üzerine eklenen çevresel faktörlerle ortaya çıkıyor. Hangisi önemli derseniz ikisi de derim.

Her nefesi kesilen, astım hastası mıdır?
-Değildir! Astım tanısı, tekrarlayan semptomlar, arada normal dönemler ve bazı tetikleyicilerin tanımlanmasıyla konur. Bazı tetkikler yaparak tanıyı koyarız.

Astım ve KOAH arasındaki fark nedir?
-Astım, daha erken yaşta ortaya çıkar. Genetik yatkınlık ve çevresel tetikleyiciler mevcuttur. Hava yolu tıkanıklığı, geri dönüşümlüdür. Oysa KOAH, 40 yaş üstü sigara içen ya da meslek öyküsü olan ve kalıcı hava yolu kısıtlaması gösteren bir hastalıktır.

Astım hastası olup olmadığımızı nasıl anlarız?
-Belirtiler çok karakteristiktir. Çocukluk ve aile öyküsü olabilir. Nöbetler halinde gelir, bazı faktörlerle tetiklenir. Nöbetler arası tamamen normaldir.

Peki kontrol altına alınabilen bir hastalık mıdır?
-Evet, hem de tamamen. Doğru tedaviyle, astımlı kişi, normal hayatını sürdürebilir. Mesleğini ve hobilerini yapabilir. Burada kilit nokta, tedaviye uyum ve hekimle iş birliğidir. Kullanacağı kontrol edici tedavi, bu konforu sağlayacaktır.

GEZEGENİMİZİN SAĞLIĞI DA HASTALARIMIZIN SAĞLIĞI KADAR ÖNEMLİ

“Nefes Oluyoruz” projesi neden önemli?
-Temiz nefes almak, her bireyin hakkı. Özellikle akciğer hastalarımız, hava kirliliği ve iklim değişikliğine daha da duyarlı. Bu mesele, hepimizin yaşam kalitesini etkiliyor.

En çok neye dikkat çekmek istiyorsunuz?
-Astım hastalarının en önemli tetikleyicilerinden biri olan, hava kirliliğiyle mücadele, çok kritik bir konu. Tabii gezegenimizin sağlığı da hastalarımızın sağlığı kadar önemli.

Astım hastalarına daha iyi nefes olmak için nasıl bir yol izleyebiliriz?
-Farkındalığı artırmak gerekiyor! Onlara nelerden kaçınmaları gerektiği konusunda bilgi vermeli, doğru hasta-hekim ilişkisi ve doğru tedaviyle tamamen normal hayat yaşayabileceklerini anlatmalıyız.

Astım hastalarının genel olarak en sık yaptığı yanlışlar neler?
-Astımın temel tedavisi, düzenli kullanılan “koruyucu ilaçlar.” Bu ilaçlar düzenli kullanılırsa, hastalık kontrol altında olur ve ataklar gelişmez. Biz hastaların, “kurtarıcı ilaçları”nı sadece gerektiğinde kullanmasını isteriz. Hastalığın kontrolü sağlandıkça, “kurtarıcı ilaç” gereksinimi de ortadan kalkar. En sık yapılan yanlış, koruyucu ilaçları düzenli kullanmayıp, “kurtarıcı ilaçları” sık kullanmaktır.

Bu röportajı okuyanların en çok aklında kalması gereken şey nedir?
– Solunum hastalıklarının çoğu önlenebilir hastalıklardır. Biz eğer, biyomedikal yaklaşımla, daha çok tanı daha çok tedaviyi hedeflersek, doğru yolda değiliz demektir. Bu hastalıkların nedenleriyle uğraşmalıyız. Bunlar; sağlığın sosyal bileşenleri olan iç ve dış ortam hava kirliliği, iklim değişikliği, tütün kullanımı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve yoksulluktur.

Siz hiç sigara içtiniz mi?
-Hayır.

Gençler, puff kullanıyor. Bu ne kadar zararlı? Ebeveynlere neler tavsiye edersiniz. Bunun önüne nasıl geçmeliyiz?
-En az sigara kadar zararlı. Ebeveynler öncelikle rol model olmalı ve buna heves eden çocuklarını yakın takip edip, arkadaşça uyarmalı. Söylemeleri değil, önerdikleri şekilde davranmaları da önemli.

Siz, astım ve KOAH alanında ulusal ve uluslararası birçok çalışmaya imza attınız. Dünya Sağlık Örgütü Solunum Bölümü; Global Alliance against Respiratory Diseases (GARD) Yönetim Kurulu Başkanısınız. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim görevlisisiniz. Göğüs hastalıkları alanında ulusal ve uluslararası daha pek çok görev yürüttünüz. Son olarak da Dünya Sağlık Örgütü girişimiyle kurulan Küresel Astım Girişimi’nin (GINA) ilk kadın ve Türk başkanı oldunuz. Nedir bu GINA? Ne kadar önemli?
-GINA, 1993 yılında tüm dünyada astım hastalığı farkındalığını artırmak, tanı ve tedavi önerilerini hazırlamak üzere kurulmuş, dünyada astımı yöneten bir kuruluş. Bu kuruluşun yönetim kuruluna giren ilk Türk bendim. 2023 itibarıyla da ilk Türk ve ilk kadın başkan seçildim. Orada hem ülkemi hem kadınları temsil ediyorum. Büyük bir gurur ama bir o kadar da büyük sorumluluk!

“Arzu’nun Mutluluk Reçeteleri” adlı kitabınızda nefis yemek tarifleri var. Astım hastaları için de tarifler var. Nasıl beslenmeli astım hastaları?
– Bu kitapta, sağlıklı Akdeniz ve Ege mutfağının örnekleri var. Ben İzmirliyim. Biz denizden ne çıksa yeriz! Hiç bilinmeyen otları biliriz: Şevketi bostan gibi, sarmaşık gibi, cibez gibi. Astımlı bir hasta için en uygun diyet budur.

Kitabınızın geliri, Türkan Saylan Hoca’nın kurduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne gidiyor. Türkan Hoca, sizin de rol modellerinizden biri mi?
-Kesinlikle…Hocamızın dediği gibi, “Her eğitimli kadının, bu Cumhuriyet’e borcu var.” Benim de var. Onu ödemeye çalışıyorum. İki kitabımın geliri, ÇYDD ile 75 üniversiteli kızımıza burs oldu. Eğer bir yerde bilime, demokrasiye, barışa ve aydınlığa aç bir çocuk, senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın, ölüme saniyeler kalmış olsa bile! Ölüm bile, Türkan Saylan Hocamızın ışığını söndüremedi!

HIRSIM DEĞİL AMA AZMİM VAR. NE ZORLUK OLURSA OLSUN, ÇABALARKEN MUTLU OLMAK, HEDEFE ULAŞMAKTAN ÇOK YOLU YÜRÜMEK, YOLDA OLMAK… BİR DE ZAMANI İYİ YÖNETEBİLMEK ÖNEMLİ!

Hem liseyi hem tıp fakültesini birincilikle bitirmişsiniz. Nasıl yaptınız hocam? Hem de çocuğunuz dünyaya gelmişken? Başarınızın ve bu kadar çok şeyi aynı anda yapabilmenizin sırrı ne?
-Sanırım hep var olan yaşam sevincim! İçimde hep bir coşku var. Yaptığım her işi iyi yapmak istiyorum. Hırsım değil ama azmim var. Ne zorluk olursa olsun, çabalarken mutlu olmak, hedefe ulaşmaktan çok yolu yürümek, yolda olmak… Bir de zamanı iyi yönetmek önemli.


Siz, yaptığınız her şeyde en iyi olmaya yemin mi ettiniz?

– Bilmem ki:)) “Yapamazsam da denerim, yolunda ölürüm” dedim sanki ama yollar hep başarılara çıktı. Kendinize, yaptığınız işe inanmak ve o işe yüreğinizi koymak, sanırım işin sırrı bu…

Çok renkli bir kişiliksiniz. Nasıl bu kadar çok yönlü olabiliyorsunuz?
-Böyle doğdum. Hep böyleydim, hep merak içindeyim. Bilim de zaten bu merakı gerektiriyor. Yaşamda öğrenilecek, yapılacak öyle çok şey var ki…


Ağrı Dağı’na çıkmak nereden çıktı mesela…

-Adrenalinli sporları seviyorum. Daha gençken, Türkkuşu’nun Eskişehir tesislerinde uçaktan paraşütle atlamıştım. Ardından trekking (Kaçkar, Ayder yaylaları), yamaç paraşütü, rafting ve sonunda Ağrı tırmanışı geldi. Dağların bilgeliği, beni hep çok cezbeder. Daha genç olsam, daha yüksek tırmanışları denerdim. Beden ve zihin terbiyesi bu sporlar.


Maratonlara da katılıyorsunuz. Ve sivil toplum derneklerine destek oluyorsunuz…

-Evet. İstanbul Maratonu’na katılıyorum. Türk Toraks Derneği, BALEV ve ÇYDD yararına koşuyorum.

Koşmak sizin için ne ifade ediyor?
-Özgürlük! Bedeninle ve daha çok ruhunla baş başa kalmak, yorgunluğun ardından gelen huzur ve mutluluk…

Sizin meditasyonunuz nedir: Yemek yapmak mı? Koşmak mı? trekkingi mi? Dağlara tırmanmak mı?
-Hepsi demek istiyorum. Ama en çok yemek yapmak galiba. En yorgun anımda, mutfağıma girip müziğimi açıp, kahvemi ya da şarabımı koyup, denemelere başlamak.
Yemek yaparken coşuyorum. Yemeği ikram edeceğim sofrada olacak paylaşımların heyecanını duyuyorum. Büyük sofralar etrafında dostlarımla toplanmak ve sohbet benim için en büyük mutluluk. Hele bir de yemeklerim beğenilirse keyfime diyecek olmaz!

Türk ve yabancı literatürde astımla ilgili yayınlanmış 200 civarında makaleniz var. Aynı zamanda, GINA’nın dünya başkanısınız… Astıma adanmış bir hayat…
-Doğru, yıllardır astım alanında çalışıyorum bu noktaya gelebilmek için çok ama çok emek verdim. Ve çok şükür ki, emeklerimin karşılığını alabildim. GINA, bir astımcının Nirvana’sıdır. Dünya başkanlığı, hayalini kuramayacağım bir şeydi, hala inanması zor geliyor. Ama oldu. Hem büyük bir gurur hem de büyük bir sorumluluk.


Şu anda bir de aşçılık öğrencisisiniz. Müthişsiniz hocam! Zaten şahane yemekler yapıyorsunuz. Bu işin bir de eğitimini almanızın sebebi nedir?

-Ben bir eğitimciyim. Mutfağın da eğitimini almadan, bu işi yapmam olmazdı. Aşçılık diplomamı, emekliliğimde açacağım bir yemek atölyesinin duvarına gururla asacağım. Ayrıca müfredatımızda inanılmaz güzel konular var, o kadar çok yeni şey öğreniyorum ki…

Sizce hayattaki en büyük başarınız nedir?
-Ben bu hayatta en çok anne sonra da anneanne olmayı sevdim. En büyük başarımın bu olmasını isterim.

Siz hiç yaşlanmazsınız bundan eminim de… İlerisi için planlarınız neler?
-Birkaç seneye emekli olup, Urla’ya yerleşmek, bir yemek atölyesi açmak. Dostlarımla, ailemle huzur ve sağlıkla yaşamak ama yine aynı merakla yeni şeyler öğrenmeye devam etmek, yeni ülkeler gezmek, köpeklerimle daha çok vakit geçirmek…


Siz, bir hayata kaç hayat sığdırdınız?

-Gerçekten hızlı yaşadım Ayşe Hanım. Ama mutlu ve huzurlu yaşadım. Şanslıydım da. Her zaman şükrediyorum. Yapmak istediklerimi yaptım, hiç keşkem olmadı.

Yorum Bırak