Bu pazarın konuğu özel bi kadın, ekranların cesur ismi Ece Üner…
Haddini bilen, haksızlık yapmaktan çekinen, bu yüzden de kelimeleri kuyumcu hassasiyetiyle tartarak kullanan bu şahane kadını alkışlıyorum.
İçinde bulunduğumuz durumu anlatan bi kitap yazdı. Adı, Haysiyet. Mutlaka okuyun. Öylesine dinleyip geçtiğiniz olayları, bir de Ece Üner’in gözümden, onun tanıklığından dinleyin. Cesur işi bi kitap olmuş. Böyle kadınların varlığı bana devam etme gücü veriyor, mücadele gücü veriyor.
Onunla ‘haysiyet’ten girdik, İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık.
Haddini bilen, haksızlık yapmaktan çekinen ve bu yüzden de kelimeleri kuyumcu hassasiyetiyle tartarak kullanan ama aynı zamanda da ‘televizyonun cesur sesi’ olarak ünlenmiş birisin. Yazdığın kitabın adının “Haysiyet” olması sana ve kişiliğine cuk oturmuş. Bayıldım… İsmine de… Kitaba da… Yazdıklarına da… Çok çok tebrik ediyorum. Ve seni alkışlıyorum…
-Çok teşekkür ederim. Senin gibi gerçekçi, net, harbi ve sıkı bir kadından bunları duyunca yerden yükseldim bir miktar:)
HAYSİYETLİ OLMAK BENİM İÇİN VAROLUŞ MESELESİ
Senin varlığın, ürettiklerin, bakış açın, dirayetli ve haysiyetli oluşun bana müthiş umut veriyor. Geleceğe güven duymamı sağlıyor, haberin olsun yani. ‘Ece var’ diyorum :))) ‘Sırtımız yere gelmez’ diyorum. Sen, benim için haksızlıklara karşı çıkmayı, dürüst, namuslu, ilkeli olmayı temsil ediyorsun. Parayla satın alınmazmış gibi geliyorsun. Bu tür şeyler sana aşırı sorumluluk yüklemek mi? Yoksa hoşuna mı gidiyor?
-Bana aşırı sorumluluk yüklemesi için benim rol yapıyor olmam gerek… O saydığın şeyleri “mış” gibi yapıyor olsam, devam ettirme çabası ve sorumluluğu taşırım; bu da korkunç bir yük olur. Ama senin saydıkların, benim için bir varoluş meselesi… Aynada kendi yüzüme bakabilmem, baktığımda da kendimi güzel hissedebilmem için, kendimden aldığım bir güç. Yani özetle yük değil, güç… Benim tek gücüm…
BU KİTAP, BİR MANİFESTO… BİR KALK BORUSU… ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİKLERİ BİR BİR BOZUYOR
Bu kitap senin için ne ifade ediyor? Ne kadar heyecanlısın?
-Acayip heyecanlıyım. Yeni bir çocuk doğurmuş gibiyim. Bu kitap bir manifesto… Bir kalk borusu… Hani Ahmed Arif diyor ya, “Bir de kuşlar var hakim bey! Her şeyin başı onlar. Onlar özgürlüğü koyuyor insanların kafasına…” Öyle işte. Özgürlüğü koyuyor insanın kafasına bu kitap. Öğrenilmiş çaresizlikleri bir bir bozuyor. Sonra da güç veriyor. Daha doğrusu, içimizde taşıdığımız potansiyel gücü ve onunla neler yapabileceğimizi, nelere başkaldırabileceğimizi hatırlatıyor. Dünyanın bütün kötülüklerine başkaldırmayı hatırlatıyor. Bir yerde bir haksızlık, ikiyüzlülük varsa, onu fena halde rencide ediyor:) Kara mizah ağırlıklı…
39 YIL ARTI 7 AYDA YAZDIM
Ne kadar zamanda yazdın? Ne kadar emek verdin?
-7 ayda yazdım. Ama aslında 39 yıl artı 7 ay bana sorarsan:)
EVRENDE KAPLADIĞIN YER HAYSİYETİN KADAR
“Haysiyet” senin için neden can alıcı bir kelime?
-“İki şey mühimdir. Birincisi, okyanus gibi bol haysiyet, ikincisi elif gibi dimdik şahsiyet” diyor, Mevlana. Benim iskelet sistemim, haysiyetim. Beni, o ayakta tutuyor. Anılırken de haysiyetli bir kadın olarak anılmak isterim doğrusu. Bakalım kısmet. Hani Yaşar Kemal’in “İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar!” demiş ya, işte o cümledeki “yürek”, insanın haysiyeti. Ne kadar haysiyet, o kadar özgül ağırlık. Evrende kapladığın yer, haysiyetin kadar…
BU ÜLKEDE SOKAKTAKİ İNSANIN HAYSİYETİ İNCİNDİ!!!
Bu zamanda, “Haysiyet” sözcüğünün anlamı neden öne çıkıyor? Toplumsal yaşamda “haysiyet eksikliği” söz konusu olduğu için mi?
-Hayır, toplumsal yaşamda haysiyet eksikliği yok, “Haysiyet kırgınlığı” var.
Nasıl yani?
-Valla, ben bir anket yaptım. İnsanlara, “2020’yi en iyi anlatan karikatürü bana yollayın!” dedim. Yüzde 90’ı, “İncinmişsin” videosunu yolladı. Biliyorsundur, adamın biri; “Hasan Abi, bugün psikoloğa gidecektin n’aptın? Gittin mi?” diye soruyor. O da “Gittim” diyor. “Ne dedi psikolog?” “İncinmişsin dedi!” diyor. Adam, cevabı anlamıyor, Hasan Abi açıklıyor; “Okumuş kadın. Hayatını bilmem ne etmişler diyemedi. İncinmişsin dedi!” diyor. Sonra oturdum bu işe kafa yordum. Niye bu video, bu kadar efsane oldu? Biz, niye bu videoya bu kadar tutulduk? Çünkü sokaktaki insanın haysiyeti incindi. Bu videoda da kendini gördü, kendini buldu. O yüzden, “İncinmişsin” bu kadar tutuldu, viral oldu.
HAYSİYET KIRGINLIĞI DİK DURARAK İYİLEŞİR!
Peki sen, bu kitapla bize ne diyorsun?
-“Haysiyet kırgınlığı dik durarak iyileşir!” diyorum… Dik duralım, İyi olalım, iyileşelim. Başımızı eğmeyelim… Soru soralım, hesap soralım, eski köye yeni adet getirelim, icat çıkaralım, izahı olmayan şeylerin mizahını yapalım. Diyorum oğlu diyorum yani…
HAYSİYET VE ŞAHSİYET BİR BEDENDE YAN YANA DURMASI GEREKEN İKİ KAVRAM
“Haysiyet” ve “Şahsiyet” neden mutlaka bir bedende, yan yana durması gereken iki kavram?
-Şeref, itibar, kişinin kendisine yapılan zulüm, işkence ve hakaretleri kabul etmemesiyle mümkün olur. Bu HAYSİYET. Bunun için de karakterli, kişilikli ve bundan da taviz vermez halde olmak lazım. İşte bu da ŞAHSİYET. Bunlar beraber el ele verip, iskelet sistemini ayakta tutuyor. Öbür türlü çuval gibi yığılıverirsin yere…
GENÇLERE TEMENNİM, HAYSİYETLİ ŞÖHRET
Gençlere sorsak, “Haysiyetli mi ünlü mü olmak istersin?” ne derler sence?
-Haysiyetli bir şöhret isterler bence:)
AMACIM, TARİHE TANIKLIK ETMEK DEĞİL, TARİHİN TASLAĞINI YAZMAK
Tarih-Sosyoloji okudun ama hayattaki amacın sadece bir haberci olarak “tarihe tanıklık etmek” olmadı hiçbir zaman. Sen, hep tarihin taslağını yazmak da istedin. “Haysiyet”te senin, dolayısıyla bizim de yaşadıklarımızı “senin gözünden” yeniden mi okuyacağız?
-Aynen öyle! Bu kitapta, tarihin taslağını benim gözümden, benim bakış açımdan okuyacaksınız. Öylesine dinleyip geçtiğiniz haberleri, bir de benim gözümden, benim tanıklığımdan dinleyeceksiniz. Biraz gülecek, biraz da düşüneceksiniz:)
BU ZAMANIN RUHU GEREĞİ BAŞIMIZI EĞMİYORUZ, YUKARI BAKIYORUZ
“Bol haysiyetli” ve “Elif gibi dimdik şahsiyetli” insan nasıl olur? Bu çağda ‘gıcık’ ‘ezik’ ya da ‘loser’ olarak adlandırılmaz mı? Sence bu zaman, yukarıda tanımladığın gibi insanların zamanı mı?
-Tam tersi çok cool, çok seksi, çok iddialı olarak adlandırılır:) Bu zaman, tam da o zaman… Bu zamanın ruhu gereği, başımızı yere eğmiyoruz. Yukarı bakıyoruz. Bedeli ne olursa olsun!
HEP BİRLİKTE GÖĞE BAKACAĞIZ!
Turgut Uyar’ın muhteşem şiirinde dediği gibi, “Hep birlikte göğe bakarsak…” Sence ne olacak, ne olabilir?
-İmam Gazali’ye göre göğe bakmak; vesveseleri azaltır. Hüzün ve kederi azaltır. Korku ve vehmi giderir. Allah’ı hatırlatır. Karamsarlık hastalığına iyi gelir. Özetle hep birlikte göğe bakarsak; enseyi karartmayacağız. Göğe bakmak için dik duracağız, dik durunca diyaframlarımızı daha rahat kullanabileceğiz, diyafram kullanınca sesimiz güçlü çıkacak. Sesimiz kuvvetli çıkınca, birbirimize değil birlikte bağıracağız!
ÖZGÜRLÜK GÜZEL ŞEY!
Dikkatimi çekti, kitabın kapağında da kitap için çekilen diğer fotoğraflar da hep yukarıya bakıyorsun…
-İşte göğe bakalım diyorum. Yukarıda bir Allah var diyorum. “İstikbal göklerdedir!” diyorum. “Hayat kısa, kuşlar uçuyor” diyorum, “Özgürlük güzel şey!” diyorum. Ve daha bir sürü şey diyorum…
KURDUN, KUZUYU -KUZULAR BİLİNÇLENDİĞİ VE BİRLEŞTİĞİ İÇİN- YİYEMEDİĞİ BİR DÜNYA ÜTOPYA DEĞİL
“Sokaktaki Adam”, “incinmiş adam” mı sence? O adamın incinmişliği, bu ülkede bunca zamandır bilinenin aksine, başka bir sonuca yol açabilir mi? Sen, bu duyguna ne kadar inanıyorsun?
-Açabilir. Çok inanıyorum.
Kurdun, kuzuyu -kuzular bilinçlendiği ve birleştiği için- yiyemediği bir dünya, senin için bir “gerçek” mi yoksa “uzak bir ütopya” mı?
-Benim için bir gerçek. Ütopya olma lüksü olmayan bir gerçek!
BABAANNEM BÜYÜTTÜ BENİ
Babaannen büyütmüş seni… Onu anlatsana bize nasıl biriydi? Sende olan değerlerin hangileri ona aitti?
-Hükümet gibi kadındı. Herkesin imdadına yetişir, yedirir, içirir, yardım eder, hayırsever, anaç, acayip güçlü, tuttuğunu koparan, inatçı, zeki, dinamik, diğerkâm, feci güzel bir kadındı. Bende olan değerlerin hangileri ona ait bilemem. Ama onda olan değerlerin binde biri bende olsa, değerini bilirim! Ömür boyu tutunurum o değere…