ÖZGE Şeker’in ölümü, uygunsuz ameliyatları ve hasta mağduriyetini gündeme getirdi.
Özge hayatını kaybeden tek kişi değildi.
Yaşanan bu üzücü olay sonrası Sağlık Bakanlığı, obezite cerrahisiyle ilgili bir genelge yayınladı.
“Obezite cerrahının kararıyla, ilgili uzmanın muayenesi sonrasında endokrinoloji, dahiliye, ruh sağlığı ve hastalıklarıyla, anestezi ve reanimasyon uzmanının da teşhisi alınacak” denildi.
Tekrar ediyorum, mide küçültme ameliyatı obezite tedavisinde en sağlıklı, en etkili yöntem. Kötü olan bu ameliyat değil, bunun suiistimal edilmesi. Gerekli şartlar oluşmadan, sırf para için bu operasyonun yapılıyor olması. Dün başlayan Prof. Dr. Ahmet Gökhan Türkçapar röportajı bugün de devam ediyor.
‘TÜP MİDE AMELİYATI ŞU KADARA GELİN OLUN’ DİYE İLANLAR VAR BUNA DUR DENMESİ LAZIM
– İş sadece ameliyatla bitmiyor değil mi?
Evet bitmiyor. Herkes sadece ameliyatı konuşuyor. Oysa ameliyat tedavinin sadece bir parçası…
– Benim yakınlarımdan da bu ameliyatı olanlar var. Ameliyat sonrası zorlandıklarını söylediler. Cerrah işini bitiriyor, olay mahalinden uzalaşıyor. Ameliyatın başarıyla tamamlamış olması, cerrahın şahane bir cerrah olması da durumu değiştirmiyor. Hasta psikolojik olarak, sorunlarıyla baş başa kalıyor…
Aynen katılıyorum! En büyük sorunlardan biri bu. Ölümlerin zaten olmaması gerekir. Genç bir insanda hele çok üzücü. Yeterli tecrübe olmadan bu işe kalkışırsanız böyle olur. Halkın, bu ameliyatların çok kolay bir şey olduğunu sanması ve en ucuz yere gitmemesi gerekiyor. Fakat iş öyle bir hale geldi ki, insanlarımız ameliyat satın almaya başladı. Kimse böyle bir şey yapmasın! Bu bir tedavi, bu bir bütün. Bir hastayı onlarca kişinin takip etmesi gerekiyor. Ameliyat sonrası vitaminleri ne durumda, mineralleri ne durumda? Nasıl besleniyor? Çok ciddi bir takip gerektiriyor. Sonrasında mutlaka bir psikiyatrla, diyetisyenle çalışması icap ediyor. Ama iş, Türkiye’de çığırından çıkmış durumda, belediyelerde bile, “Tüp mide ameliyatı şu kadar, gelin olun!” diye ilanlar var. İnanılmaz yanlış. Buna dur denmesi gerekiyor! Dur diyecek olanlar da kadim birikimi olan insanlar. Sağlık Bakanlığı’nın yöneticilerinin de tecrübesi yok. Bir taraftan da medikal sektör var bu işi aktive eden…
– Nasıl yani?
Onlar da “stabler” satıyorlar! Diyeceğim o ki, hasta zannetmesin ki, “Ameliyatı oldum, bitti, gitti, şimdi zayıflayacağım!” Diyetisyenlerle çalışmaları gerekiyor. “Nereden çıktı diyetisyen?” diyorlar. “Sizin ciddi protein almanız gerekiyor. İnsanoğlu zayıflarken, yağla birlikte kasını da kaybediyor. Demir eksikleri olabiliyor. Onların takviye edilmesi gerekiyor. İlk dönemde yeterli sıvı alamazsanız, böbrekte sorunlar olabiliyor.” Bunlar yeterli mi? Hayır. Psikolojik destek gerekiyor. Kısacası, bu tedavi bir bütün, ameliyatla iş bitmiyor, sizi takip eden bir ekibin olması şart.
BU AMELİYAT SİHİRLİ DEĞNEK DEĞİL
Obezite cerrahisi meselesine girmişken, bir psikiyatri hekimi görüşü de almak istedim. Huzurlarınızda Sevinçer’in röportajı yarın da devam edecek…
– Siz şişmanlığı giderici ameliyatlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Doğru şekilde uygulandığı takdirde, şiddetli obezite için günümüzde en etkili tedavi yöntemi. Ama maalesef ülkemizde doğru yapılmayan uygulamalar, doğru olmayan hasta seçimleriyle fazlaca suistimal edilmeye başlandı. Yaşanan ölümler de insanların kafasını karıştırdı.
– “Doğru olmayan hasta”dan kastettiğiniz “vücut kitle indeksi” mi?
Evet. Obezite cerrahisi uygulanabilecek hastaların vücut kitle indeksi bellidir. Bu değerlerden daha düşük vücut kitle indeksindeki hastalara yapılan her ameliyat, yanlış yapılmış uygulamadır ve yanlışın sorumluluğu bu ameliyata karar veren ve uygulayan doktora aittir.
– Siz bir psikiyatrist olarak ne tür zorluklar yaşıyorsunuz?
Obez hastalar, cerrahiye karar verdiklerinde hemen ameliyat olmak istiyor. Beklemeye hiç tahammülleri yok. Ameliyatı bir sihirli değnek gibi görüyorlar. Mevcut sistemde herhangi bir yaptırımın olmaması da buna izin veriyor.
– Ameliyat öncesi sizi görmek istiyorlar mı?
Hayır! Sanki psikiyatri hekimi, ameliyata engel olacak gibi korkuyorlar. Hatta psikiyatri muayenesini bile gereksiz görüyorlar. Maalesef obezite cerrahlarının da çoğu hastaların psikiyatri takiplerinin gerekliliğinin çok farkında değiller. Halbuki hem cerrahi öncesi hem de cerrahi sonrası psikiyatri takibi şart.
Obez hastalarda, psikiyatrik hastalıklar ve yeme bozuklukları çok sık görülmekte. Yani tıkınırcasına yeme bozukluğu, gece yeme sendromu, duygusal yeme, yeme bağımlılığı… Zaten bu durumlar, genellikle de obezitenin altında yatan problemler…
– Bunlar, ameliyattan önce tedavi edilmezse ve ameliyat sonrası takibi yapılmazsa n’oluyor?
Hastanın yaşam kalitesi bozuluyor. Sonra geri kilo alımı başlıyor ya da istediği miktarda kilo veremiyor. Örneğin, “tıkınırcasına yeme bozukluğu” olan biri, ameliyat öncesi tedavi edilmezse, ameliyat sonrası mide kapasitesi küçüldüğünden artık büyük miktarlarda yiyemiyor. Ama “çöplenir” tarzda gün boyu atıştırmaya başlıyor. Yani aslında ameliyat, hastalığı düzeltmiyor, sadece şeklini değiştiriyor! “Gece yeme sendromu” olan bir hastanın durumu da tedavi edilmezse, bu sefer ameliyat sonrası uykudan uyanıp yemeye devam ediyor.
– Altındaki problem giderilmezse yeniden aynı noktaya dönebiliyor yani…
Aynen öyle! “Duygusal yeme” de çok sık rastladığımız bir sorun. İnsanlar olumsuz duygularıyla baş etmek için yemeyi kullanmayı öğrendiyse, ameliyat sonrası, ameliyatın etkisine bağlı olarak, özellikle ilk zamanlarda yiyemediği için derin bir mutsuzluk yaşayıp kendilerini çaresiz hissediyorlar…
– Peki obezite cerrahisi yeme bağımlılığını önlese bile başka bağımlılıklara yol açıyor mu?
Söylemek istediğim tam da bu! Yeme bağımlılığı olanlar belirli yiyecekleri “uyuşturucu” gibi, zevk almak amaçlı tüketirler. Ameliyat sonrası, mide kapasitesinin azalmasına bağlı bu gıdaları tüketemiyorlar. Fiziksel bir bariyer olduğu için yiyemiyorlar. Peki n’apıyorlar? Başka haz verdiğini düşündükleri şeylere yönelebiliyorlar…
– Nedir onlar?
Alkol bağımlılığı, madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, kafein bağımlılığı… Mide küçültme ameliyatı sonrası bu gibi bağımlılıklara geçişi olan çok fazla hastayla karşılaşmaktayım. Yani aslında zayıflamak, tek başına ameliyatın “başarılı” olduğu anlamına gelmiyor. Kişinin yaşam kalitesi ne halde ona bakmak lazım.
– Sizce bu konuda psikolojik destek zorunlu mu olmalı?
Kesinlikle! Ameliyat sonrası yaşanan bir başka büyük sorun daha var: “Yemeden kaçınma bozukluğu.”
– O nedir?
Hasta, istediği kiloya gelmiş olmasına rağmen hâlâ kendini kilolu algılıyor ya da tekrar kilo almaktan korktuğu için yemek yememeye çalışıyor. Ya da yiyor; bu sefer de kilo kontrolü amaçlı kusma, mushil ilacı kullanma ya da aşırı egzersiz yapma gibi yöntemlere başvuruyor. Düşünsenize, zayıfladığı halde, kiloya odaklı hastalıklı yaşam devam ediyor!
AMELİYAT ÖNCESİ HAZIRLIK ÖNEMLİ
“Ameliyat öncesi psikolojik hazırlık” çok önemli bir aşama. Çünkü bu ameliyat, kişinin hayatında ciddi yaşam tarzı değişikliği gerektiren ve geri dönüşü olmayan bir yöntem. Kişinin ameliyat sonrası, “Ben vazgeçtim!” deme şansı yok. O nedenle ne yapmakta olduğunun çok iyi farkında olması gerekiyor. Bunun için de doğru bir hazırlık süreci lazım. Ama ülkemizde çoğunlukla yok.”
‘KOCAM BENİ YENİDEN SEVSİN’ DİYE AMELİYAT OLUYORSA… OLMASIN!
Ayrıca hastanın, niye ameliyat olmak istediği, ameliyattan beklentilerinin gerçekçi olup olmadığı öğrenilmeli. Örneğin hasta, “Babam, beni artık eleştirmesin!” “Kocam beni yeniden sevsin”, “Etrafımdaki insanların yargılamalarından kurtulmak için ameliyat olmak istiyorum” gibi cevaplar veriyorsa, bu işte yanlış bir şeyler var demektir. Kişi bu ameliyatı, kendisi için ve kendi istediği için olmalıdır.
YAKLAŞIK İKİNCİ YILDAN SONRA KİLO ALIMLARI GERİ BAŞLAYABİLİYOR
Hastanın beklentisi ameliyat sonrası incecik olmak ise burada hastaya doğru bilgileri vermek şarttır. Çünkü araştırmalar da gösteriyor ki, obezite ameliyatları ancak fazla kilonun yaklaşık yarısını verdirmeyi vaat etmekte. Dediğim gibi, bu bir sihirli değnek değil. Ve altta yatan durumlar tedavi edilmezse yaklaşık ikinci yıldan sonra kilo alımları geri başlayabiliyor.
GERİ KİLO ALIMI CİDDİ YIKIM
Yakın zamanda yapılmış önemli bir çalışmada, obezite cerrahisi geçirmiş bireylerde intihar teşebbüsü oranı, obez olup cerrahi geçirmemiş bireylere göre 7 kat fazla bulundu. Bu çalışma sonrasında, obezite cerrahisi hastalarının ameliyat öncesi ve sonrası psikiyatrik destek almalarının gerekliliğine dikkat çekildi.
Bazen bir hasta, bu ameliyatı olduğunda hayatındaki tüm sorunların biteceği gibi bir beklentiye giriyor. Oysa, böyle bir şey olmuyor. Kilo vermiş olmasına rağmen, hayatındaki sorunların devam ediyor olması kişiyi, “çözümsüz” hissettiriyor.
Obezite cerrahisi maddi ve manevi zorlayıcı bir süreç. Bu ameliyatı olmak için kredi çeken, borç alan, arabasını satan pek çok hasta var. Ameliyatı hayatında yeni bir başlangıç ve son şans olarak gören böyle bir hasta için, geri kilo alımı ciddi yıkım! Hasta bu durumdan dolayı kendini “başarısız” olarak görüyor, “Yine beceremedim!” deyip, depresif bir ruh haline giriyor…
BİZ SADECE OLUMLU SONUÇLARI GÖRÜYORUZ… YA OLUMSUZ SONUÇLAR?
Bu ameliyatlardan sonra “öncesi-sonrası” fotoğrafları sosyal medyada epeyce paylaşılıyor. Ama bu paylaşımları, sadece kilo verebilmiş hastalar yapıyor. Geri kilo alanlar ya da istedikleri kiloya ulaşamayanlar fotoğraflarını paylaşmıyor. O yüzden, biz bu ameliyatın sadece olumlu sonuçlanan örneklerini görüyoruz. Peki olumlu sonuçlanamayanlar ne yapıyor? Genelde kendilerini suçlayarak, bu durumun tamamen kendilerinin hatası olduğunu düşünerek daha çok yemeye devam ediyorlar! Çevrenin baskısı da ayrı bir handikap, “Ameliyat oldu ama yine de kilo veremedi” damgası ekleniyor!