Şimdi sizi tokat gibi bir gerçekle yüzleştireceğim!!! Türkiye’de 1 milyon 900 bin otizmli olduğu düşünülüyor. Ancak bunların sadece 30’u iş hayatında yer alabilme imkânı bulabiliyor. Aradaki uçuruma bakar mısınız? Korkunç… İnanılır gibi değil!!
.
Hatta Türkiye’deki otizmli birey sayısı daha da fazla olabilir. Çünkü hiçbir kayıt, veri yok. Sebebi; otizm teşhisi aldığınız zaman, bunun bütün hayatınızı etkiliyor olması. İnsanlar, size farklı gözle bakıyor. Okula almıyor, iş vermiyor. Dolayısıyla, birçok kişi tanı almadan hayatına devam ediyor.
.
Oysa okumak, çalışmak, hayatın bir parçası olmak otizmli bireylerin de en doğal hakkı!!!
.
Eker Süt Ürünleri ve Tohum Otizm Vakfı, nefis bir proje yürütüyor; “Otizmli Bireyler İş Gücünde”
Bu projeyle otizmli gençler istihdam ediliyor. 2 personelle başlayan proje şu anda 10 otizmli genci kapsıyor. Yani şu anda Türkiye’de çalışan 30 otizmli bireyin 10’u Eker’de görev alıyor! Bursa’daki fabrikalarına gittim, tek tek bütün otizmli çalışanlarla tanıştım. Şahaneydi… Emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum
.
Veeee bu projenin tüm kurumlara ilham olmasını diliyorum…
.
Sadece özel şirketlerin, kurumların harekete geçmesi yetmiyor. Bu istihdam modelinde her 3 otizmliye, bir “iş koçu” gerekiyor. İş koçu desteği konusunda da devletin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Otizmli bireylere destek olmak hepimizin insanlık görevi. Gelin hayata karışmalarına destek olalım. Yaklaşık iki milyon genç kapalı kapılar ardında, ömürleri boyunca sadece ailelerine bağımlı olarak yaşamak zorunda kalmasın!!!!
.
Önce benim fabrika izlenimlerimi okuyun. Sonra da bı istihdam modelinin detaylarını öğrenmek için Eker Süt Ürünleri Genel Müdür Yardımcısı Nevra Eker’e kulak verelim….
Var ya, şu cümle beni dehşete düşürdü.
İnanamadım!!!
“Türkiye’de 1 milyon 900 bin otizmli var. Ne yazık ki sadece 30’u çalışabiliyor!”
“Bir yanlışlık olmalı! Bu rakamlar arasında uçurum var…” dedim.
“Yoo gerçek!” dedi Tohum Otizm Vakfı’ndan İrem.
“Ülkemizde 1 milyon 900 bin otizmli var. Gerçekten de sadece 30’u çalışabiliyor. Gerisi, ömürlerinin sonuna kadar, kapalı kapılar ardında, evlerinde oturuyor. Hayata katılamıyorlar. Çünkü kimse otizmlilerle uğraşmak istemiyor, onlara iş vermiyor. Oysa, gerekli sabrı, koşulları ve eğitimi sağlarsak pekâlâ çalışabilmeleri mümkün. Bak Eker yaptı! Zaten bu 30’un 10’u Eker’in Bursa’daki fabrikasında çalışıyor!!!”
İrem devam etti:
“Bizim vakfın destekleriyle hayata geçirilen sosyal bir proje bu. Adı, ‘Otizmli Bireyler İş Gücünde’ Bu bir istihdam modeli. Üzerine titriyoruz. Çok çok değerli bizim için. Amacımız, başka kurumlara da örnek olması. Başka otizmli bireylerin de çalışabilmesi, iş sahibi olması. Seni fabrikada çalışan otizmli gençlerle tanıştırmak istiyoruz. Ne dersin? Bizimle Bursa’ya gelir misin?”
“Deli misin? Uçarak gelirim!!!!” dedim.
İşte Bursa maceram böyle başladı.
Uçmadık tabii, arabayla gittik:))
Şahane pırıl pırıl bir fabrika.
Nevra Eker ve ekibi kapıda karşıladı İrem’le bizi.
Biliyorsunuzdur da yine de yazayım, Eker, Türkiye’yi 45 yıldır süt ve süt ürünleriyle buluşturan bir şirket. Başında Robert mezunu iki kardeş var: Nevra ve Ahmet Eker. Amerika’da okumuşlar, bambaşka kariyerler yapmak istemişler. Ama babalarının ani vefatından sonra Türkiye’ye dönüp şirketin başına geçmek zorunda kalmışlar. Ki biri 20, biri 22 yaşındaymış o zaman. Şirket de batmak üzereymiş, çalışkan ve becerikli oldukları için kurtarmışlar. Fransızlarla da ortaklık yapıyorlar. Şahane bir şekilde her şeyin altıdan kalkmışlar yani.
Yaratıcı, üretken, çok yönlü ve vizyonerler. Aynı zamanda yelken yarışları yapıyorlar, maratonlar düzenliyorlar. Birinin adı I Run. Eker’in ayranını çok sevdiğim için bu maratonun ismini özellikle seviyorum:) Yaratıcı buluyorum. Kısacası toplumsal fayda için canla başla çalışan insanlar.
Amaaaaa her şey bir yana…
Otizmliler için hayata geçirdikleri proje bir yana!!!
Deli emek ve müthiş bir sonuç…
Hayran olmamak mümkün değil.
Yemin ederim cennetlikler!
Otizmli bireylere istihdam sağlayarak öyle değerli bir iş yapıyorlar ki, onları avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlıyorum!
O gün, Bursa’daki fabrikada, duygudan duyguya yuvarlandım. Hem hüzünlendim hem mutlu oldum hem gurur duydum hem de ülkem için umutlandım.
Bu projenin, tüm iş dünyasına kılavuz olabilecek bir model haline dönüşebilmesi ihtimali beni umutlandırdı.
O kadar özel insanlarla tanıştım, o kadar olağanüstü şeylere tanık oldum ki, Eker’in benim kalbimde çok ayrı bir yeri var artık.
Ayran ve süt ürünlerinin ötesine geçti yani!
ÇALIŞMAK VE ÜRETMEK HERKES GİBİ OTİZMLİLERİN DE HAKKI
4 yıldır, “Otizmli Bireyler İş Gücünde” modeliyle, otizmli bireylerin istihdamının yaygınlaşmasına öncülük ediyorlar.
Ve hepimize şunu gösteriyorlar:
Otizmli yetişkinlere, bir fabrika ortamında, uygun koşullar sağlandığında ve doğru yöntemlerle eğitimleri tamamlandığında, iş ve yaşam koçlarının desteğiyle çalışabiliyorlar.
Otizm bir hastalık değil, bir farklılık. Otizmli bireyler, iyi eğitimle fark yaratırlar. Eker ailesinin yaptığını da bu. “Otizmli Bireyler Eker’le İş Gücünde” birçok farklı sektör için uygulanabilir nitelikte kurgulanan bir proje. Bu istihdam modeli, otizmli evlatları olan ailelerin geleceğe yönelik kaygılarını da bir nebze olsun gideriyor.
Çünkü hepsinin kafasındaki soru şu: “Benden sonra çocuğuma ne olacak?”
Ne yazık ki bunun bir cevabı yok.
Tam da bu yüzden otizmli bireylere istihdam yaratmak gerekiyor. Kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamak gerekiyor. Üstelik çalışmak, üretmek, herkes gibi onların da hakkı…
Dediler ki, “Bugün 10 otizmli genç, 4 iş koçu ve 1 süpervizörle tanışacaksınız…”
Harika!
Ama fabrikaya girmek öyle kolay değil. Önce kendi ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz, onların verdiği ayakkabıları ve önlüğü giyiyorsunuz. Bir sürü kapıdan geçiyorsunuz. Sonra bir yere geliyorsunuz. Eller yıkanıyor, dezenfekte ediliyor, bone takılıyor, -gerçi o boneyi bazı fotoğraflarda çıkardım- hepsini yaptım.
Hazırız.
OTİZMLİ BİREYLER İNANILMAZ ÜRETKENLER ÇÜNKÜ İŞ ODAKLILAR. İKİ KİŞİNİN BİR GÜNDE YAPABİLECEĞİ İŞİ, 6 SAATTE YAPABİLİYORLAR
İlk önce ambalaj ayıklama bölümüne gittik. Harıl harıl çalışan iki gençle tanıştık: Anıl ve Emre.
Anıl ve Emre, ayran bardaklarını kutularından çıkartıyorlar ve ayran arabalarına diziyorlar. O kutular, dizildikten sonra dolum makinelerine gidiyor ve içlerine ayran doluyor.
Anıl, ilk başladığında yaklaşık 78 dakika sürüyormuş bir arabayı hazırlaması, şu anda 19 dakikada hazırlıyor! 3-4 katı bir artış var.
Emre ise işe başlayalı 2 ay olmuş. İlk başladığında 1 saat 54 dakikada yapıyormuş, şu anda 27 dakikada!
Anladınız! Otizmli bireyler inanılmaz üretkenler çünkü iş odaklılar. Mükemmeliyetçiler ve düzen seviyorlar. Bozulmasından hoşlanmıyorlar. İş ile aralarına bir şey girince sinir oluyorlar. Fotoğrafçı arkadaşım Alper’le birlikte fabrikayı ziyaret edeceğimiz onlara önceden haber verilmişti, hatta fotoğraflarımız gösterilmişti. O nedenle düzenlerinin kısa süreliğini bozulmasına aldırmadılar. Hatta, gayet tatlı davrandılar.
Sonra paketleme bölümüne geçtik. Orada da 8 otizmli genç vardı.
Tatlıların kapaklanma, paketlenme, kartonlara doldurulma ve kolilenmesi işlemlerini yapıyorlar. Müthiş bir uyum içindeler. İzlemeye doyamadım. Ve otizmli olmayan bireylerle birlikte çalışıyorlar. Bütünleşmiş bir iş modeli yani. Her üç otizmliden sorumlu bir “iş koçu” var. Başlarındaki iş koçları, genellikle meslek yüksek okullarında çocuk gelişimi okumuş insanlar. Hepsi dünya tatlısı!
Muhteşem bir verimlilik var ortada. İki kişinin bir günde yapabileceği işi, 6 saatte yapabiliyorlar. Mola bile almak istemiyorlar. Ama mola saatleri alarmlı. Mola vermek zorundalar. İki saatte bir 15 dakika molaları var, öğlen de bir saat… Mola için nefis dinlenme yerleri ve her birinin tableti var. O gün yapılacak iş sayısını, iş koçları onlar için bölüştürüp onlara bir hedef olarak veriyor.
Çalışmaya başladıktan sonra öz güvenleri artıyor ve sosyalleşiyorlar. Rutin ve düzen seviyor otizmliler. Çalışmak, onların hayatına bir düzen getiriyor. Dolayısıyla istenmeyen davranışları büyük ölçüde azalıyor.
En önemlisi bence kendileriyle gurur duyuyorlar. Bunu görüyorsunuz. Müthişler. Hayal kuruyorlar. Hedefleri var. Eker’de çalıştıkları için mutlular. Onlar Eker’de çalışabildikleri için, diğer çalışanlar da mutlu. Çünkü çalıştıkları kurumun sadece para kazanmakla ilgili olmadığını görüyorlar.
Valla rüya gibiydi her şey!
Tüm Türkiye’den başvuru alıyorlarmış. Aileler, otizmli çocukları çalışabilsin diye Bursa’ya taşınmak istiyormuş.
İnanılmaz güzel bir gün geçirdim. Olmaz denen bir şeyin oldurulduğunu gördüm.
İyi ki varsın Eker!
İyi ki varsın Tohum Otizm Vakfı!
Sizler, elinizi taşın altına soktunuz, şimdi sıra diğer kurumlarda…
(Bir sonraki postta Nevra Eker bu projenin nasıl doğduğunu anlatacak…)