Türkiye’de ilk biyonik göz ameliyatı gerçekleşti
Ümran Öztürk 20 yıl sonra yeniden görebilecek
Ben çok çok acayip bir şeye tanık oldum. Akla ziyan bir şey! Düşündükçe “Allah, Allah nasıl oluyor da oluyor” dediğim bir şey.Dünyada 131 tane olmuş. 132’ncisi Türkiye’de… Dünya çapında bir göz uzmanı olan Profesör İoannis Pallikaris’in İstanbul’da gerçekleştirdiği bir operasyon.Biyonik göz operasyonu.Gözümün önünde Ümran Öztürk’e yapıldı. Gözünün arkasına, cep telefonuna takılır gibi çip takıldı ve bir hafta sonra da 20 yıldır görmeyen Ümran Öztürk yine benim gözümün önünde o çip sayesinde ilk ışığı gördü…Üç aylık eşleştirmeler sonucunda, görme kabiliyeti daha da artacak.Ama siyah-beyaz görecek…Benim gerçekten aklım uçtu. Buyrun buradan okuyun…
Sizi tanıyabilir miyiz?
– Tabii. Adım Dilek Ümran Öztürk. Ben Ümran’ı kullanıyorum. 71 doğumluyum. Koç burcuyum. Burcumun bütün özelliklerini taşıyorum…
Nedir o özellikler?
– Lider ruhluyum. İnatçıyım. Azimliyim. Eğlenceliyim. Ve yüzde 100 görme engelliyim! (Gülüyor) Bu, tabii Koç burcu özelliği değil!
Ne zamandır görme engellisiniz?
– Büyük kızım Gözde’yi 22 yaşında doğurdum. O zamanlar az da olsa görüyordum. Gözde iki yaşına geldiğinde tamamen gitti. Görme kaybı, Türk filmlerindeki gibi “küt” diye olmuyor. Zaman içinde hissettirmeden yavaş yavaş gerçekleşiyor! Bir gün bakıyorsunuz gözlerinin rengini göremiyorsunuz, sonra gözlerini, sonra burnunu, gittikçe her şey silikleşiyor, yok oluyor…
Peki neden olurmuş?
– Akraba evliliği. Annemle babam kardeş çocukları. Bizim oralarda mal dışarı gitmesin diye böyle bir adet var. Ama Allah’tan yeni nesil bu konuda daha dikkatli, artık akraba evliliğini tercih etmiyor.
Hastalığınızın tam adı ne?
– Retinitis Pigmentosa. Halk arasındaki deyişle tavuk karası.
Gözlerinizde hiç mi ışık yok yani?
– Sadece geceyi gündüzü ayırt edecek kadar.
Tavuk karası öngörülemiyor mu?
– Öngörülüyor. İstanbul’da beni meşhur göz doktoru Papadopulos’a götürdüler. Muayene etti, teşhisi koydu.
Tedavisi yok mu?
– Hayır. Yavaşlatılabiliyor ama ilerlemesi durdurulamıyor. Ben Almanya’ya da gittim, orada lafı eveleyip, gevelemiyorlar, “40’ınızdan sonra kör olacaksınız” dediler. Eklediler: “Çocuk doğurmayın! Gebelik, hastalık sürecini hızlandırabilir…”
Siz, iki tane doğurdunuz…
– Evet. Gerçi ‘doğurabilir raporu’ alıp doğurdum. Dünyada çocuk sahibi olmaktan güzel ne var? Her türlü bedeli ödemeye hazır oluyor insan. Özge, 98 doğumlu. Onu hiç görmedim…
23 yıldır evliyiz eşimi sadece dört sene görebildim
Eşinizle nasıl tanıştınız?
– Eşimle, kuzenim arkadaş. Benim fotoğrafımı görmüş pek beğenmiş, “Tanıştırsana” demiş kuzenime, “Sana köfte ısmarlarım!” Bir köfteye gittim anlayacağınız! Tanıştık. Beğendik birbirimizi. Arkadaşlık teklif etti. Eşimle çok severek evlendim ben. 23 yıldır evliyiz. O zaman gözlük kullanıyordum, hastalığımı da biliyordum, eşime, “Benimle evlenmek istiyorsun ama kör olacağı haberin olsun” dedim. “Mahsuru yok. Gözünün görmesi önemli değil. Kalbin görsün yeter” dedi.
Siz nesinden etkilendiniz eşinizin?
– Mütevazıdır, kibardır, dürüsttür, iyi kalplidir, çaktırmaz ama çok da romantiktir! Evlendiğimizden beri duygularımız hiç değişmedi, birbirimize pek düşkünüz. Bizim ailecek içimiz, dışımız bir. Neysek oyuz. Çocuklarımıza da öyle öğrettik…
Eşinizi ne kadar görebildiniz?
– 4-5 sene sadece.
Eğer gözleriniz açılırsa, ona yeniden aşık olursunuz belki…
– Yeniden âşık olma ihtimalim yok çünkü ben ona hala aşığım!
AYDA YÜRÜMEK GİBİ BİR ŞEY
Size de mucize gibi geliyor mu?
– Gelmez mi? Geliyor tabii. Ayda yürümek gibi bir şey!
Sizinle nasıl temasa geçtiler?
– Daha önce burada katarakt ameliyatı olmuştum. Aradılar, “Böyle bir tedavi var, denemek ister misiniz?” dediler. “İsterim” dedim. Ameliyat üç saat sürecek, gözüm birkaç gün kapalı kalacakmış. Bu süreçten sonra makinayla uyum sağlanacak. Eşleşme sağlanır, vücut çipe adapte olursa sistemi açacaklar. Üç ay içinde de inşallah aşama aşama görmeye başlayacağım.
Müthiş gerçekten!
– Evet. Gözlüğü taktığım ve makineyi açtığım zaman, gözlüğün ortasına yerleştirilmiş kamera görüntüyü çipe ulaştırıyor. Çip elektrotlarla sinir uçlarını uyarıyor. Önce insanları bir kütle halinde göreceğim. Gözünün rengini, burnunun şeklini göremeyeceğim. Ama şimdilik. Teknoloji ilerledikçe neden olmasın? Bütün bunlar benim gibi 20 yıldır görmeyen biri için ne kadar büyük bir mutluluk anlatamam!
Her şey yolunda gider ve görürseniz ilk ne yapmak istiyorsunuz?
– Küçük kızımı, Özge’mi hiç görmedim ben. Onu görmek istiyorum!
Gözümün arkasına çip yerleştirecekler
Peki hiç mi tereddüt etmediniz?
– Ettim etmesine ama hayat, korkakları sevmez. Kendime sorduğum soru şu oldu: “Ne kaybederim ki?” Bir taraftan da inanılmaz heyecan verici. İnsanlık için de, benim için de önemli adımlar bunlar.
Sizin önünüze konan hedef nedir?
– Her şey yolunda giderse, ilk etapta yavaş yavaş siyah beyaz görmeye başlayacağım. Algımla birleşeceği için de daha iyi sonuçlar elde edeceğiz. Gözlük, çip ve algı. Üçünün birbirine uyum sağlaması ve sabır lazım.
Filmlerdeki gibi küt diye açılmayacak yani gözünüz?
– (Gülüyor) Hayır, hiçbir şey filmlerdeki gibi olmuyor! Gözümün arkasına bir çip yerleştirecekler. O da elektrotlarla sinir uçlarına bağlanacak. Gözüme, özel bir gözlük takacağım. Onda da bir kamera olacak. İkisinin uyum sağlaması gerekiyor. Eğer işler yolunda giderse, hepsi birbirine bağlanıyor. Ve görüntüler siyah beyaz beliriyor.
Nasıl yani?
– Cep telefonlarının gelişimini düşünün, o hesap! Gün geçtikçe de bu teknoloji de gelişecek belki günün birinde, görüntü renkli de olacak.
İlk etapta siyah-beyaz göreceğim
Bu ameliyat için Kütahya’dan geldiniz…
– Evet, koşarak hem de. 600 kişi arasından kriterlere uygun iki kişi seçilmiş, biri benim.
Nasıl hissediyorsunuz?
– Çok heyecanlıyım. Benden önce bu ameliyatı olan yok. Bu operasyon belki de yeni bir çığır açacak. Ben hayatım boyunca engelliler için farkındalık yaratmaya çalıştım. Üç yıl önce özürlü memurluk sınavına girdim, 42 yaşında devlet memuru oldum. Milletvekili aday adayı da oldum. Hep bir şeyler deniyorum. Engelliyim diye köşe yastığı olmayı kabul etmiyorum. Bugüne kadar engelimle barışık oldum ben. Zaten mesele, insanların zihinlerindeki engeli kaldırabilmek. Böyle bir ameliyat şansı bulmuşum, reddetmem mümkün mü?
Yaşayan efsane İoannis Pallikaris: Yaptığımız şey tam bir bilim kurgu
Yaşayan en iyi cerrahlardan biri olarak kabul ediliyor. Tüm dünyada tanınan bir hekim. Adı, üniversitelere veriliyor. Geliştirdiği ‘Lasik yöntemi’ literatüre geçti, bu yöntem sayesinde milyonlarca insanın hayat kalitesi arttı. Giritli. Çok renkli. Ve gerçek bir Türkiye âşığı. Yedi senedir danışmanlık verdiği hastanenin medikal direktörü oldu. Ümran Öztürk’e de ilk biyonik gözü o ve ekibi taktı.
Bu operasyonu hepimizin anlayabileceği gibi anlatır mısınız?
– Retina Pigmentosa, halk arasında Tavuk Karası diye bilinen genetik bir hastalık. Bu hastalar, 20 yaşlarına kadar görürler. Sonra 5 ile 10 yıl arasında görmelerini kaybederler. Çünkü retina ışığı algılama özelliğini kaybeder. Alıcı hücreler bozulur. Bozulduğu için de ışığı alıp, görme siniriyle beyne iletemezler…
Peki siz n’apıyorsunuz?
– Bu operasyonla, o ölü hücrelerin yerine bir çip koyuyoruz. O çip, bozulan fotoreseptörlerin işlevini görüyor. Üzerinde 60 tane elektrod var. Kameradaki her bir yer, bir elektrodu uyarıyor. Ve böylelikle o uyaran, bir ışık, bir gölge şeklinde algılanıyor. Bunların 60’ı birleştirildiğinde gölgeleri, şekilleri, kapıyı, pencereyi algılamak mümkün oluyor…
Telefonun içine çip takıyorsun, telefon çalışıyor. Bunun gibi bir şey mi?
– Aynen öyle!
Bir bilim kurgu işlemi gibi de algılanabilir mi?
– Doğal bir gözün içine siz doğal olmayan bir şey koyuyorsunuz ve ondan doğal fonksiyonun yapmasını bekliyorsunuz. O yüzden evet, tam da bilim kurgu! Görme algısını tekrar oluşturabilmek için biyonik bir şeyden yardım alıyoruz.
Dünyada yaygın bir yöntem mi?
– Henüz çok yeni. Sadece dokuz ülkede uygulanıyor. FTA dediğimiz bir ilacın ya da operasyonun uygulanabilmesi için onay alınan bir kurum var, işte bu da FTA’den onay almış tek biyonik göz operasyonu. Bir başka deyişle, göz içi implant…
Türkiye’de ilkti öyle mi?
– Evet. Dünyada bugüne kadar bu operasyondan 131 tane yapıldı, Ümran Hanım 132’nci vaka.
Peki görüntü neden siyah-beyaz?
– Çünkü renkli görmek için daha fazla elektrod gerekli. Hepsini oraya sığdırabilmek mümkün değil. Teknoloji ilerledikçe o küçük alana daha fazla şey sığabilecek, o zaman renkli görmek mümkün olabilecek.
SENİN NEREN ENGELLİ?!
Bir sürü insan benim görmediğime inanmıyor, “Sen numara yapıyorsun” diyordu. Neden biliyor musunuz? Çünkü kendine güveni olan engellilere çok alışık değil bu toplum. Hep aciz, hep zavallı olmamız gerekiyor ya… Bir keresinde otobüse bindim. Engelli kartımı gösterdim. “Senin neren engelli?” dedi şoför! Dilenci gibi dolaşmazsan engelli olamıyorsun ya! Bir kere de Sağlık Müdürlüğü’nü gittim, kibarca görevlinin karşısına oturdum ve “Engelli haklarını öğrenmek istiyorum” dedim. O kadar şaşırdı ki. “Siz engelli misiniz?” dedi, “Evet” dedim. “Engelli böyle olmaz” dedi. Haklarımı aramam hoşlarına gitmedi. Ben de “Bugüne kadar benim ihtiyacım yok, başkaları faydalansın diye düşünüyordum. Ama size inat, devletin bana verdiği bütün engelli haklarından sonuna kadar faydalanacağım” dedim. O günden beri faydalanıyorum. O yüzden bu ameliyat çok önemli. Görme engellilerin bağımsız yaşayabilmelerini sağlayabilmek için bir adım…
Sevilmekten güzel bir şey var mı?
Ne mutlu bana ki, Kütahya’da sevilen, sayılan biriyim. Herkes merakta. Herkes aradı. Hatta, engelli arkadaşlarım ziyaretime geldiler. Bu kadar çok sevilmekten daha güzel bir şey yok! Işığı gördüm, ötesi var mı?
Ümran Hanım heyecandan ölüyoruz! Hadi anlatın… Ameliyat nasıl geçti?
– Bomba gibi! Ben üç saat sürecek diye girdim, altı saat sürmüş! Doktorlarımız çok ince eleyip, sık dokumuşlar. Ben farkında değilim tabii, üç kere genel anestezi vermişler. Ertesi sabah, hiç ameliyat olmamışım gibi kalktım. Kızlarım ve eşim başımda. Duygusal anlar yaşadık tabii. Artık biyonik gözlü kadınım!
Tek göz mü biyonik?
– (Gülüyor) Evet! Bu operasyon, tek göze uygulanıyor. En uygun olana karar veriyorlar, ona çip takıyorlar…
Eeee?
-Eee’si, şimdi ameliyatın üzerinden bir hafta geçti, hastanedeki herkes bana Bayan Argus diyor! Demin de biliyorsunuz eşleşme gerçekleşti… Evet, bilim kurgu filminden bir sahne gibiydi. Bizim için çok heyecanlıydı, siz ne hissettiniz? – Benim için müthiş bir şeydi, ışığı gördüm daha ötesi var mı? Işığı görmek, ameliyatın başarılı olduğunu gösteriyor. Ama tabii çok çalışmamız gerekiyor…
Siz demin tam olarak ne gördünüz, tanımlayabilir misiniz?
– Kuvvetli bir flaş çakıyormuş gibi düşünün. Çeşitli yerlerden gelen ışık huzmeleri gördüm. Atari oyunu gibi… Uzay savaş gibi… Çocuklar gibi seviniyordum ışık gelince. Aynı şekilde bu ana tanıklık eden herkes de çok sevindi. Doktorlar ‘ince ayar’ yapıyorlar, bu çalışma üç ay kadar devam edecek. Benim her şeyi net göreceğim diye bir beklentim yok. Öyle bir vaatte de bulunmadılar zaten. Ama ne kadar görebilirsem o kadar faydadır…
Bir cihazın düğmesine basınca, insanın yeniden ışığa kavuşması bilim kurgu gibi değil mi? –
Kesinlikle öyle! Ama teknoloji böyle bir şey. Her geçen gün de gelişiyor. Bu ameliyatlar da daha gelişecek.
Türkiye için bir milat
20 yıldır görmemiş biri için bu sözünü ettiğiniz şeyler bu ne anlama geliyor?
– Mucize! Rüya! Bakın, başka insanlara bağımlı yaşamak zor. O yüzden hayat kalitem yüzde 1 bile artsa, benim için muhteşem bir gelişme! Ki bugün ışığı görünce anladım ki çok daha fazlası olacak…
Sizin durumunuzda olanlara bu ameliyatı tavsiye eder misiniz?
– Kesinlikle! Bir baston bile hayat kalitemizi yükseltiyor. Bu ise teknoloji harikası bir şey. Bugün benim için bir milat. Benim için, etrafım için, çocuklarım için, eşim için… Aslında Türkiye için bir milat. Ben insanlara umut olacağıma inanıyorum. Daha çok çalışacağım, daha iyi sonuçlar için uğraşacağım…
Yeniden görmeye başlarsanız, öncelikle küçük kızınızı görmek isteyeceğinizi ya, büyüğü alınmaz mı?
-Yok canım. İkisi de benim için birbirinden değerli. Ama büyüğünü bir buçuk yaşına kadar olsa da gördüm. Çok tatlı bir suratı vardı, “Maymunum” diye severdim onu. Ve “Marulum.” Küçük kızım Özge’yi ise hiç göremedim. Şöyle doyasıya bakmak istiyorum ona…
Kendimi 6 milyon dolarlık adam gibi hissediyorum.
Şimdi nasıl hissediyorsunuz?
– Sürekli kızlarıma ve eşime sarılmak istiyorum. Eskiden ‘6 Milyon Dolarlık Adam’ vardı, onun gibi bir şey oldum ben diyorum, kendimle dalga da geçiyorum.
Bunun adı biyonik göz ya, o gözlük hep gözünüzde mi olacak?
– 24 saat takamam tabii. Ama normal gözlük takıyor insanlar, bu da benim için öyle olacak, bu gözlüğü taktıkça yaşam kalitem artacak. Toplum içinde insanlar garipseyebilir, “Aaa kadına bak ne tuhaf bir gözlük takmış” diyebilir, gerçi ben aldırmam öyle şeylere, belki yeni bir moda yaratırım ne dersiniz?
Engelliler açısından sınıfta kalmış bir ülkeyiz
Türkiye’de engelli sayısı yüzde 10. Her yüz kişiden 10’u engelli. Eskiden, “Ölsün de kurtulalım!” diyorlardı, şimdi devlet maaş bağladı ya, parasını almak için bakıyorlar. Öyle bir zihniyet var. Engellilerine sahip çıkmak açısından, sınıfta kalmış bir ülkeyiz. O yüzden de bu konudaki farkındalığı arttırmak gerekiyor. Bakın ben bile korkuyorum dışarı çıkmaya, çünkü ummadığım yerde çukurlar var. Kılavuz yollar yaptılar ama sadece şehrin merkezlerine. İyi ama biz orada yaşamıyoruz ki…