İkisi de çok baba dergilerdi…
Colors ve Wired…
Bütün dergicilerin ölüp bittiği, hayranlıkla izlediği ve her yayınında insanı sarsan dergiler… Hem içeriğiyle hem tasarımıyla…
İşte onların art direktörüydü Mark Porter.
Daha sonra The Guardian gazetecisinin kreatif direktörü oldu. Ve The Guardian da onunla birlikte uçmaya başladı. Dünya çapında ünlü bir gazete oldu. Ha diyeceksiniz ki, tasarımıyla mı oldu? Mark Porter’ın dediği gibi, “Tasarım içerikten daha önemli değildir ama daha az önemli de değildir!”
2010’da kendisine ait dizayn şirketini kurdu, medyanın her alanında hizmet veriyor. Ödüllü bir tasarımcı ve eserleri Londra’daki Victoria & Albert Museum ve The Design Museum’da sergileniyor. Buna karşılık son derece alçakgönüllü, yaptığı işi sanat olarak tanımlayamayan biri…
Siz, kendi alanınızda bir efsanesiniz. Sizi bulmuşken kafamdakileri tek tek sormak istiyorum. Hadi başlayalım. Kendinizi bir sanatçı olarak tanımlıyor musunuz?
-Kesinlikle hayır! Tasarımın, sanatsal bir süreç olduğu düşünülür. Böyle yaygın bir kanı var. Bence yanlış!
Gerçekten mi?
-Evet, tasarım sanat değil! Tasarım, bir şeyleri daha iyi yapmak için değiştirmek, bir şeyleri çalışır hale getirmek. Ben neyim diye düşündüğüm zaman, en güzel cevap şu: “Ben bir problem çözücüyüm!” Müşterilerimin çoğunluğu medya şirketleri olduğu için de aynı zamanda bir tür gazeteciyim.
Güzelmiş! Problem çözücü şahane! Eskiden, kâğıt üzerinde problem çözüyordunuz, şimdi dijitalde mi?
-Valla, hâlâ her türlü problemi çözüyoruz! Başında olduğum tasarım stüdyosu, basın projeleri yapıyor, dijital projeler yapıyor, televizyon projeleri yapıyor. Medyayla ilgili aklınıza ne gelirse. Bu yıl Londra, Kopenhag ve Paris’te gazeteler ve dergilerle, Oslo, Barselona ve Roma’da web siteleriyle çalışıyoruz.
OKUMA DENEYİMİ FARKLI
Kâğıt üzerinde yapılan gazete tasarımıyla dijital yayın tasarımı arasında ne fark var?
-Çok fark var. Bir kere, ikisi arasındaki okuma deneyimi tamamen farklı. Dolayısıyla düşünce şekli de farklı. E o zaman, tasarımı da farklı yapmak gerekiyor. Basılmış şeyleri, yüzlerce yıldır okuyoruz ve bunun alışkanlıklarını oldukça iyi biliyoruz. Fakat dijital medya göreceli olarak yeni ve sürekli değişiyor. Dolayısıyla, nasıl etkileşimde olduğumuzu, olacağımızı hâlâ öğrenme aşamasındayız. Dijitalin tanımı çok geniş. Bir de şunu unutmamak gerekiyor, dijital için tasarlarken, biz yalnız değiliz. Mühendisler ve yazılımcılarla omuz omuza birlikte yakın çalışmak zorundayız.
Anladım da… Kâğıdın ve dijitalin hangi ölçüleri farklı?
-Basılı yayınlarda, zaman kısıtlaması var. Günde bir kere yayımlanıyorlar. Ve sadece belli bir anın görüntüsünü içeriyorlar. Bir başlangıçları ve sonları var. Ayrıca basılı yayınlar, kişiye özel. Paylaşabilmek için birine anlatmanız ya da göstermeniz gerekir. Dijital yayın ise bambaşka, hiç durmuyor ve sürekli bir değişim içinde. Dijital bir gazete, her zaman web’in geri kalanına ve sosyal medyaya bağlı. Yani içinde bulunduğu evren sonsuz. İçeriği, beğenileri ve paylaşımları nedeniyle de çok daha uzun ömürlü.
İNTERNETTE UZUN YAZI OLUR MU?
Her ikisinde de dikkat ettiğiniz ölçüler neler?
-Her ikisinin de kullanması, okuması ve içinde dolaşması kolay olmalı. Biz ne düşünüyorduk? “Gazetelere uzun yazılar, dijitaleyse kısa ve hızlı içerik için daha uygun!”
Öyle değil mi?
-Belli bir noktaya kadar öyle ama bizim zannettiğimiz kadar değil. Gazete okuma deneyimi, daha derin ve düşünceli bir ruh halini teşvik ediyor. Bu doğru ve yavaşlığı, arka plan, analiz, edebi metin ve imaj yaratmaya daha uygun düşüyor. Fakat insanlar, eğer ilgilerini çekiyorsa, telefonlarında da uzun metinler okumaya razılar. Ben internetin kapsamlı, derin içerikler için de muhteşem bir ortam olduğuna inanıyorum. Ve elbette kısa, paylaşılabilir şeylerin de doğal ortamı.
Peki ya tüketicinin beklentisi? Gazeteden ne bekliyor, dijital yayından ne bekliyor?
-Bu, okura ve çevreye göre değişen bir şey. Ama genelleme yaparsak; gazetelerin, okurunu, içeriğine odaklanmaya ve dikkatini bilinçli olarak yönlendirmeye teşvik edecek doğal bir gücü, otoriteleri var. Gazete okuyucusu da, okuduğu gazeteden bunu bekliyor. İnternette ise böyle bir beklenti yok. Çünkü daima bir rakipten, blog’dan veya sosyal ağdan sadece bir ‘tık’ uzaktasınız. Bu da yayıncıların ve haber kaynaklarının kimlik oluşturmak, okur güvenini kazanmak ve dikkatini çekmek için çok daha fazla çalışmaları gerektiği anlamına geliyor. Hiç kolay değil yani.
İKONİK ROL, HER ZAMAN GAZETELERİN OLACAK
Hız, estetiği öldürür mü?
-Bence hayır. Estetiğin hâlâ yeri var.
Dijital yayın tasarımından estetik bekleniyor mu yani? Yoksa estetik, hıza kurban mı gidiyor?
-Yok hayır, bence gitmediği örnekler mevcut. Online medyayı sağlayan platformları yaratan teknoloji markaları hala günümüzün tasarım liderleri. Apple’ın iOs ve Google’un Materials platformlarının estetik yanları, yaşadığımız tasarım deneyimi açısından çok önemli. Bu platformalar, iyi tasarımı günlük hayatın parçası yaptılar.
HIZ, MÜHENDİSLİK TARAFINDA ETKİLİ
Her iki tür yayın için de hız ne kadar belirleyici?
-Basılı dünyanın hızı değişmedi. Her gün, muhteşem haber tasarımları yapacak araçlara sahibiz. Ve tasarım kültürüne sahip her gazete bunu yapabilir. Online’da ise işler değişiyor: Hız, estetikten ziyade mühendislik tarafında etkili. Hızlı yüklenme çok önemli, özellikle mobilde. Facebook, Google vb. oluşumlar gayet hızlı yüklenen siteleri ve uygulamaları yapmak için ciddi kaynaklar ayırıyorlar. Bu da diğer herkesin takip etmesi gereken standartı oluşturuyor.
Her ikisinde de tasarım, yayının kimliğini ne kadar belirliyor? Şunu demek istiyorum, bir gazetenin birinci sayfa tasarımı gazetenin kimliğinden önemli yer tutar, aynı şey dijital yayın için geçerli mi?
-Online yayınların çoğunun kapak veya birinci sayfa gibi bir şeyleri yok. Yazılı basını, özel yapan unsurlardan biri basılmış bir gazete veya derginin fiziksel nesne olması. Elinle tutabilirsin ve ilk gördüğün şey kapaktır, birinci sayfadır. İnternette ise, bir web sayfasına arama motorundan veya bir bağlantıyı takip ederek gelirsin. Ana sayfayı görmeden doğrudan haber sayfasına gelmek normal bir şey. Dolayısıyla, yayıncının kimliğini okura yansıtması, kim olduğunu ve neye inandığını açıklaması çok daha zor. Fakat çoklu platformlarda yer alan haber markalarında, ana kimliği, basılı gazete temsil eder. Dijitalin takipçilerinin büyümesine ve basılı yayın takipçilerinin azalmasına rağmen, geleneğin ve gazetecilik değerlerinin ikonik rolü her zaman gazetelerin olacak!
Peki bu kadar sık ve hızlı değişen haberler çağında, dijital tasarımda kalıcı bir kimlik oluşturulabilir mi?
-Elbette! Bu mümkün ve zaten şart! Facebook, Google ve Apple çağında, medya şirketleri, eğer okurlarıyla yakın ilişki kuracaklarsa, kimlik oluşturmaları çok önemli. Evet, haber sitelerinde içerik çok hızlı değişiyor ama haberi değerlendiren editörler ve haber için kullandıkları ölçüler değişmiyor. Marka kimliği, hızlı içeriği değil bu sabit ölçüleri yansıtmalı. Kimliği yaratan haberler değil, insanlar ve yayın anlayışlardır.
TASARIM HİÇ BİTMİYOR
Gazetenin bir oturmuşluğu var, 10 yılda bir değişiyor tasarımı mesela. Ama dijital ve teknoloji durmadan gelişiyor ve zırt pırt değişiyor! Bunu yansıtmak tasarım açısından zor değil mi?
-Dijitalin tasarımı tabii ki yenilenmeye açık bir süreç olmalı. Basılı gazetede olduğu gibi, hiçbir zaman yıllarca kalacak bitmiş bir tasarım sunamazsınız. Böyle bir şey mümkün değil. Teknoloji çok hızlı değişiyor ve günlük olarak elde ettiğimiz veriyle okuma davranışları hakkında her gün yeni bir şey öğreniyoruz. Sonuç olarak biz de sürekli değişmeye ve gelişmeye itiliyoruz. Ve tasarım hiç bitmiyor…
TÜRK GAZETELERİ ÇOK RENKLİ VE DİNAMİK
Türk gazetelerini nasıl buluyorsunuz? Fazla mı rengârenk geliyor?
-Kuzey Avrupalı biri için çok renkli ve oldukça kaotikler! Ama bu, kötü oldukları anlamına gelmez. Uluslararası pek çok proje yapıyoruz. Gözlerinizi ve zihninizi, yerel tasarım kültürüne göre kalibre etmeniz çok önemli. Tasarım ilkelerinin bazıları evrenseldir: Kullanım kolaylığı, erişebilirlik, bilgi hiyerarşisi oluşturması gibi… Bence bazı istisnalar hariç, her gazetenin tasarımında iyileştirme yapılabilir ve yine Türkiye’de gazeteler son derece dinamik ve canlı olabilirler.
Tasarımın, içeriği dövdüğü vakalar, durumlar var mıdır? Haber o kadar iyi ki, tasarımın kötü olması kimsenin umurunda bile olmuyor.
-Elbette! Genelde, tasarım, içeriğe hizmet etmeli. Okurlar tasarımı için gazete satın almazlar veya bir internet sitesine girmezler. Fakat tasarım, okurla içerik arasında köprü olduğu için hayati öneme sahiptir. Dünyanın en iyi yazılmış metnine sahip olabilirsiniz ama iyi sunulmamışsa çok az kişi okuma zahmetine katlanacaktır!
Yani tasarım, içerikten daha önemli değildir ama daha az önemli de değildir! Bütünleşmiş olarak birlikte çalışmaları gerekir.
DİJİTAL OKUMA ALIŞKANLIĞI NASIL YARATILIR?
Başka hiçbir yerde bulamayacakları ve yaşamlarıyla alakalı yüksek kaliteli içerik sunmalıyız.
Okuma deneyimini kolay, eğlenceli ve sezgisel hale getirmek için kullanıcı alışkanlıkları, okuyucu talepleri ve tasarım üzerinde çok çalışmalıyız.
Aklımızdan hiç çıkarmamamız gereken görsel odaklı bir dünyada yaşadığımız olmalı.