Dün başlayan Müge Çevik röportajı bugün de devam ediyor. Yazarın “İlişkisi var” adlı kitabında, hayatta her şeyin her şeyle ilişkisi olduğu anlatılıyor. Ben de sordum…
“Hayatta, her şeyin her şeyle ilişkisi var” diyorsunuz…
Aynen öyle! Bu ilişkilerin kurgusunu çözmek de bize mutluluğun kapılarını aralıyor…
Örnek verir misiniz?
Tabii. Mesela kız çocuk için, kadınlık, anne demek.
Çocuk, anneyi, üzülen, ezilen taraf olarak öğreniyorsa, ezilmeyi, kadın olmanın şartı olarak algılayabiliyor ve üzülüp ezileceği ilişkiler yaratabiliyor. Ya da aksine o hale düşmemek için daha erkeksi davranışlar geliştiriyor. Ama bunun da başka sonuçları oluyor. Uzun soluklu ilişkiler kuramıyor mesela…
BEREKETİN KAYNAĞI ANNEMİZLE İLİŞKİMİZİN AYNISI
Anneden sevgiyi nasıl aldığımız da önemli mi?
Elbette! Aşırısı, yani annenin sürekli takdir ve ilgisine alışık olunan durumlarda, bu hep devam etsin istiyoruz. Mutsuz bile olsak, bağımlı ilişkilerin içinde kalma eğiliminde oluyoruz. Hayatımızdaki bereketin kaynağı, annemizle ilişkimizin aynısı…
Peki kadınlığı yaşama şeklimizi de mi annemizden öğreniyoruz?
Evet. Anneye benzemek istemediğimiz yerler var ya, hani hepimiz bir yaşa gelince, “Ayyy tam annem gibi konuştum!” diyoruz ya, işte öğrenme öyle oluyor. Kızdığımıza dönüşüyoruz! Ama onu olduğu gibi kabul edersek, atlatıyoruz. Basit bir uygulama tavsiye edebilirim. Anne ve babanızın en kızdığınız huylarını ya da davranışlarını düşünün, sizi deli eden, dayanamadığınız huylarını… Bencillik olabilir, her şeye karışma olabilir, sorumsuzluk olabilir, sizin de hayatınızda mutlaka bir yerde var veya aynısı olacak! Diyelim ki ebeveynlerinizden biri alkolik. Eğer bu durum ile barışamazsanız, yani kabule gelemezseniz, çok yüksek ihtimalle siz de alkolik olacaksınız…
Vay, vay, vay! Seçtiğimiz partnerlerin sorumlusu da mu ebeveynlerimiz?
Partnerimizle yaşadığımız duygu da öğrenilmiş bir duygu. Diyelim ki, bize çok karışan bir partnerimiz var. “Şunu yap, bunu yapma, oraya gitme, böyle konuşma!” diyor; bu, bizim ebeveynlerinizden birinden öğrendiğiniz yakın ilişki şekli. Veya başka örnek, çok fazla otoriter bir babanın oğluysak, sevgiyi bu sanarak, bize aynen babamız gibi davranan bir eş arıyoruz ve evlilikte dengeler öyle oturuyor. Bizler, erken çocuklukta, yakın ilişkiyi ne sandıysak, onu tekrar tekrar yaşatacak kadın veya erkekler seçiyoruz…
PARAYI HARCAMA ŞEKLİMİZ BABAMIZLA KURDUĞUMUZ İLİŞKİYLE İLGİLİ
Peki babadan neler alıyoruz?
Para ile ilgili inançlar, parayı harcama şeklimiz, paraya yüklediğimiz anlam hepsi babamızla kurduğumuz ilişki ile ilgili. Sürekli birikim yapmak mesela, derin bir güvenlik ihtiyacının göstergesi. Bu da çocuğun babadan alamadığı bir güç. Babamızdan sevgiyi nasıl aldıysak, para da bize öyle gelir. Babasının takdirini beğenisini kazanmak için çok zorlanan çocuk zor para kazanır. Babaya öfke duyan kişinin hayatına para akmaz. Babası ile dengeli ilişkisi olan kişinin hayatına para adil bir şekilde gelir. Babasını sürekli suçlayan kişi, ne yaparsa yapsın hak ettiği kazancı elde edemez. Otoriteyle, güçle ilişkimizi babadan alıyoruz. Yaşam enerjisini bir de…
Yaşam enerjisini sağlıklı kullanmak ne demek?
Yaşamla akmak demek. Elinden geleni yapmak, sonrasında da olana razı olmak. Her gecenin sabahı olduğunu bilmek, yaşama sarılabilmek, tutunabilmek demek…
ANNE ARKADAŞ DEĞİL ANNE OLMALI
Önemli olan sağlıklı bir şekilde, yaşa uygun ilişki. Küçükken çocuğun otoriteye ihtiyacı var. Annenin, anne gibi olması ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılaması lazım. Zamanla yaşa uygun şekilde çocuğun kendini bulması lazım. Bu da ergenlikte çatışmayla ortaya çıkıyor. Bu çok sağlıklı. Çocuk deneye deneye, çatışa çatışa kendini buluyor ve yetişkin oluyor. Eğer zamanı gelince ayrışmayı bilemezse ya da zamanında anne, anne gibi değil arkadaş gibi anne olursa, çocukta gizli bir öfke oluşuyor…
BEDENİMİZDE NE VARSA HAYATIMIZDA DA O VAR!
Gelelim kiloya… Hızlı yiyorsak bu ne anlama geliyor? Yavaş yemek ne demek?
Sürekli tüketme telaşı içinde olanlar ve hep daha fazlasını isteyenler hızlı yemek yiyebilir.
İnsülin direnci bile hayatta bir şeylere direndiğimizin göstergesi mi?
Evet mutlaka. Direnç bedende varsa, mutlaka hayatta da var. İnsülin direnci, karaciğerle ilgili. Karaciğer de öfkenin merkezi. Dolayısıyla affetmeye direniyoruz. Affedersek yeniden kırılırız diye. O yüzden de sımsıkı kapatıyoruz kapılarımızı, hücrelerimiz insülini almıyor. Biz de şefkat ve merhameti…