Müjde! Dünya şahanesi Nükhet Duru’muzun müzik belgeseli DURU OLMAK bugünden itibaren Netflix’te… İzleyin, farklı ve çarpıcı bi çalışma olmuş.
Bu vesilesiyle Nünü’yle uzun bi röportaj yaptım.
Bir kadın düşünün ki 70’lerde var, 80’lerde var, 90’larda, 2000’lerde… 2021’e geldik, hâlâ var… İyi ki var…
Nükhet Duru her daim seksi, her daim klas. Kim ne derse desin, hâlâ müthiş bir sesi, söylemekten mutlu olduğumuz şarkıları, projeleri, konserleri, albümleri var. İçinden fışkıran, bitmeyen bir enerji var…
İşte bu belgesel de bunun eseri. Emeği geçen herkesi kutluyorum…
TÜRKİYE’DEN ALINAN İLK BELGESEL
Hey çok çok tebrikler! Emeği geçen herkesi kutlarım. Niş bir iş olmuş. Farklı ve etkileyici bir belgesel. Bugün Netflix’te herkes izleyebilecek. Heyecanlı mısın?
-Heyecanlıyım tabii! Hem de çok. Dediğin gibi, farklı bir iş oldu. Bir kere, tüm dünyaya ulaşabilecek bir platformda girdi yayına. Türkiye’den alınan ilk belgesel oldu. Nükhet Duru’nun hayatı değil ya bu, “Hikayesi Var” albümünün hikayesi. Bir albümü yapmak, tamamlamak, bir şarkıcının hayatındaki en majör olaylardan biri biliyorsun. Bizim kadar arşivsiz bir toplumda, bir albüm sürecinin, bir müzik belgeseline dönüşmesi, neresinden baksan özel bir durum diye düşünüyorum. Ayrıca bu karantina günlerimizde, evde oturmaktan içi geçmiş birilerine eşlik edeceğiz, biraz kafa dağıtacağız, o açıdan da seviniyorum.
KENDİMİ İZLEMEYE PEK KATLANAMADIĞIM İÇİN ÖNCE DİRENDİM. AMA BİR ŞEKİLDE BENİ İKNA ETTİLER
“Duru Olmak”ı çekmek durup dururken mi aklına geldi?
-Açıkçası, benim aklıma gelmedi. Dahası, kendimi izlemeye pek katlanamadığım için, çok da direndim. Ama bir şekilde beni ikna ettiler. Süreç şöyle ilerledi: Albüm sürecine başlarken dedik ki: “Performans klipleri ve backstage görüntülerini çekelim ama herkesin birbirini ağırladığı, ‘Sevgili dostum, hoş geldin, bu albümde olman ne büyük mutluluk!’ şeklinde alışılagelmiş olmasın! Bir üslubu olsun ve gücünü gerçekliğinden alsın. Başlangıçta, 15 dakikalık bir kısa film çıkarmaktı hedefimiz. Arşivler tarandıkça, kıyıda köşede kalmış görsellere ulaşıldıkça, ekip beni tanıdıkça, hikayeleri dinledikçe, malzemenin bolluğundan ilham alan yönetmenimiz Mustafa Tunç, yapımcımız Evren Ercan’a “Gel bu kısa filmi, belgesele dönüştürelim!” demiş. Evren de heyecanla kabul etmiş. Ben öyle hemen atlamadım üzerine. Evren’in beni ikna etmesi biraz zaman aldı.
BU, BİR MÜZİK BELGESELİ HAYAT HİKAYESİ VADETMİYORUZ
Bu belgeselde, “Hikayesi Var” albümünde yer alan sanatçılarla yapılmış röportajlar yer alıyor. Ve senin hayatından kesitler anlattığın bir sohbet. Gerisinde İstanbul var… Belgeselin yarısının Nükhet Duru’nun kendisi ve şarkılarından, yarısının da güzel İstanbul görüntülerinden oluşmasını nasıl izah ediyorsun?
-Bu, bir müzik belgeseli. Yani müzik de dinletiyoruz aynı zamanda seyirciye. Ama bir hayat hikayesi vadetmiyoruz. İstanbul, ortak tutkumuz. Trafiğinden, keşmekeşinden, birçok şeyinden söylenip ama işte bırakıp da gidemediğimiz… Hayatım boyunca yaşadığım kent burası oldu. Aşık olduğum, sahneye çıktığım kent. Umudum, umutsuzluklarım, gençliğim hep burada. Aslında beni ben yapan şarkıların öyküsü burada yaşandı, buradan esinlendi. Mabel (Matiz)’in filmde söylediği bir cümle var; kendi hayatından, onun hayatındaki Nükhet Duru’dan bahsederken. Doksanlar’da geçirdiği ve benim şarkılarımla tanıştığı dönem için, “O günlerimin soundtrack’iydi” diyor, Geberiyorum albümü için… Sonra dinleyince çok sevdim, çok da etkilendim bu açıklamadan. Şarkılarım bu kentin soundtrack’i gibi düşünüyorum Ayşe.
NÜNÜ’NÜN SESİ VE KİŞİLİĞİ İKNA ETTİ NETFLIX’İ
Belgeselin Netflix üzerinden yayınlanmasının macerasını öğrenebilir miyim? Kolay mı oldu, zor mu? Nasıl ikna ettiniz onları?
EVREN ERCAN: Biz değil de Nünü’nün sesi ve kişiliği ikna etti bence onları. Çünkü Netflix’ten, iletişim kurduğumuz, filmi gönderdiğimiz kişi, izledikten sonra yaptığımız ilk görüntülü konuşmada, “Hello”dan hemen sonra “You’ve got a new fan” diye girdi konuya. ‘’Yeni bir hayranınız var’’ diye yani. Ve filmden sonra ilk iş Nünü’yü Google’ladığını ve çok etkilendiğini anlattı uzun uzun. Sonrası biraz zorlu oldu tabii. Muhatabımız Netflix olduğu için sözleşmeler, sigortalar, kreatif ajansı seçme işleri, vs hem çok vakit aldı hem de el yordamıyla gelişti. İnanılmaz gizlilik maddeleri var sözleşmede, bu nedenle kimseden yardım da isteyemiyoruz. Meğer tam da bu süreci idare eden şirketler varmış, bu işleri kolaylaştıran ama haberimiz yok. Bayağı debelendik açıkçası. Ama sonunda başardık. Duru Olmak, Netflix’in Türkiye’den satın aldığı -orjinal olmayan- ilk belgesel bu.
HİÇBİR YERDEN HİÇBİR DESTEK ALINMADAN ÇEKİLDİ
Sence bu belgesel ne kadar izlenir? İzleyenlerin reaksiyonları ne yönde olur?
-İnan kestiremiyorum, bu tür bir belgesele nasıl tepki vereceklerini bilmiyorum. Türkiye’de belli bir yaş üzeri izleyicinin belgesel deyince çok akıllarına gelen bir üslup değil ama daha genç nesiller, yani yeni arkadaşlarım severler herhalde diye düşünüyorum. İki yıla yakın sürdü çekimleri, kurgusu. Bağımsız bir film bu. Hiçbir yerden, hiçbir destek alınmadan çekildi bu nedenle dilerim çok fazla insana ulaşır ve emek veren herkes mutlu olur. İstanbul’u bilip de görmeyenler ve Türkiye’den uzakta yaşayan vatandaşlarımız için de ayrı bir tadı olacağını düşünüyorum doğrusu ve açıkçası Twitter, Ekşi Sözlük yorumlarını hem heyecanla hem tedirginlikle bekliyorum. Bakalım bizim bakamadığımız yerden insanlar nasıl görecek, hangi şarkıları keşfedip, neleri paylaşacaklar.
EVREN ERCAN, NETFLIX DİYE TUTTURDU VE BAŞARDI
Bu belgeselde en çok kimin payı var?
-Evren’in, yani yapımcımızın! Hayatımda tanıdığım en hedef odaklı, en disiplinli, en pes etmeyen insan. Asla yılmadı ya, yani Netflix’te muhatap bulana kadarki çabası ayrı, sonra filmi onlara izletme çabası ayrı. Başından beri taktı bu konuya. Başka kimseye göndermedi, hiçbir platforma bahsetmedi. Netflix diye tutturdu ve yaptı.
“BEN SANA VURGUNUM” VE “MELANKOLİ”Yİ BESTECİSİ ALİ KOCATEPE KOYMAMA İZİN VERMEDİ
Dikkatimi çekti, efsaneleşmiş, “Ben Sana Vurgunum” ve “Melankoli” yoktu belgeselde. Herhalde bir sebebi vardır…
-Evet çünkü ‘Hikayesi Var’ albümünde de yok bu şarkılarım. Bestecisi Ali Kocatepe, albüme koymama izin vermedi. Daha doğrusu kayıtlar bittikten sonra, vazgeçti. Senin sesinle hayat bulan, onlarca yıl söylediğin şarkıların, sana ait olamaması, seni böyle kontrol edebiliyor olmaları çok acı… Benim için çok hüzünlü günlerdi ama hem ekibimin hem üşenmeyip benimle yeniden stüdyoya girip kullanılamayan şarkılar yerine başka şarkılar söyleyen Kenan ve Ceylan’ın muazzam desteğiyle atlattım.
TEOMAN BENİM CANIM…. ASLA SORUNUM OLAMAZ, OLMADI!
Teoman’la da mı bir sorun yaşandı? Seninle düet yapanlar arasında Teoman yoktu…
-Yok, yok! Asla sorunumuz olmaz Teoman’la. Canımdır o benim. Onunla düet yaptığımız şarkı, “Ben Sana Vurgunum”du, çok da güzel olmuştu. İnan yüreğimi yakıyor hala, o halini sizle paylaşamamış olmak. Teoman da çok üzüldü çünkü inanılmaz bir emek verdi şarkıya. Kenan Doğulu da “Melankoli”yi söylemişti, onu da koyamadık albüme sonra girip “Seninle”yi söyledik beraber. Ha keza Ceylan Ertem’le de önce “Benimsin Diyemediğim”i söylemiştik, o da değişti aynı nedenle. Teoman’la yeni bir şarkı seçip tekrar kayda girecek vakit artık kalmadı, bu nedenle yapamadık… Filmde ise susturulan sahneyi, onun o muazzam emeğini göstermek için koymak zorundaydık.
ÇOK GENÇKEN NE YAPMAK İSTEDİĞİMİ BİLMEDİĞİM GÜNLERDE BİLE NE İSTEMEDİĞİMİ BİLDİM HEP… KILAVUZUM BU OLDU SANIRIM
Gerçekten de Nükhet Duru, gelecekten gelmiş, geleceği sezen bir şarkıcı gibi. Öyle bir tespit var belgeselde, çok hoşuma gitti. O yüzden mi zamansızsın, her zamansın ve hep ilerdesin?
-Yani tek bildiğim hesapsızlığım Ayşe. Yola çıktığımda, çok gençken ne yapmak istediğimi bilmediğim günlerde bile, ne istemediğimi bildim hep… Kılavuzum da bu oldu sanırım. Bir şeylere benzemek, bir şeyleri çağrıştırmak istemedim, kendi yolumu yürüdüm. Kariyerimdeki hataları da bu kılavuzdan şaştığım zamanlar yaptım biliyor musun. Daha kolay anlaşılmak için daha basit şarkılar söylemeye çalıştım mesela ama olmadı, üstümde durmadı. Konser yapmayı bıraktım. Çıktım televizyonda kadın programları yaptım, insanlarla sohbet eden, yemek pişiren arada da şarkı söyleyen bir Nükhet Duru gördüler. Evet sevdiler ama bence unuttular aslında kim olduğumu. Uzun zaman, ikili sahne programları yaptım mesela, tek başıma konser vermeyi bıraktım. Daha kolay anlaşılır olmak adına, kendi kılavuzumdan saptığım bu yollar hep kariyer hatalarıydı Ayşe…
ANA AKIM MEDYA GÖRMEZDEN GELSE DE KADINLAR OLAĞANÜSTÜ BİR BİÇİMDE MÜCADELE VEREREK SESLERİNİ DUYURMAYI BAŞARIYORLAR. DİLİMİZE YERLEŞEN “ERİL SÖYLEMİ” DE FARK EDER OLDUK
Sen, kadınlar konusunda hep mücadeleciydin. Ne düşünüyorsun bugünün Türkiye’sinde kadınların durumu hakkında?
-Olumlu tarafından bakarsam, farkındalığımızın arttığını düşünüyorum. Yani “karanlık” sayı tabir edilen, gizli kalan vaka daha az. Çünkü dijital dünya sayesinde, ana akım medya görmezden gelse de kadınlar olağanüstü bir biçimde mücadele vererek seslerini duyurmayı başarıyorlar. Dilimize yerleşen “eril söylemi” de fark eder olduk. Biz mesela “Kazandım” şarkımı söylerken bile Zeynep’ciğimle birlikte, “Zayıf günlerim oldu, ne olsa kadındım” cümlesini “Ne olsa insandım’’la değiştirmeyi akıl edebildik. Tabii ki hukuki olarak almamız gereken mesafe çok. Ama bu sadece bireylerin farkındalığı düzeyinde çözülebilecek bir mesele değil.
“YAPAMAZSIN, EDEMEZSİN!” DİYENLERE TEŞEKKÜR EDERİM
Kırk beş yıl boyunca müzik alanında dimdik ayakta durabilmek her insanın harcı değil. Sen nasıl başardın?
-“Yapamazsın, edemezsin!” diyenlere teşekkürler… İlk albümümün içine yazdığım bu yazı, şiarım oldu sanırım öncelikle. Sonra da hatalarımı kabul ederek galiba. Egomu değil, bilincimi beslemeyi tercih ederek. Kendini, kendi dehlizlerini keşfetmeden, oralara kafa tutmadan yetişkin olamıyor insan. Kaç yaşına gelirse gelsin, olamıyor. Hayatın senden talep ettiği bir şeffaflık var. Başkasına yedirirsin de kendine yediremiyorsun gerçek olmayanı. Bu nedenle, uzun yıllar üstünü örttüm mesela kendi acılarımla, çözemediklerimle yüzleşmedim. Kabul etmek istemediğimi attım en dibe. Bugün öyle değilim. Bundan 5 yıl önce sorsaydın bana, kendimi hiç de başarılı bulmadığımı söylerdim sana. Şimdi artık başarıya baktığım yeri, yüklediğim anlamı da değiştirdim. Sorduğun soruyu aynen cümle olarak tekrarlayabiliyorum artık: Ben, 45 yıl boyunca birçok şeye rağmen dimdik ayakta durdum. Valla bana helal olsun!
GENÇLERİN KAFALARININ ÇALIŞMA BİÇİMİ, DUYGULARINI KORKUSUZCA İFADE EDİŞLERİ BENİ BÜYÜLÜYOR
Bir şekilde hep üretmeye devam ediyorsun. Nefis bir şey bu! Ve hep güncel kalmayı başarıyorsun. Bu nasıl bir yetenektir? Sürekli Nükhet Duru markasını devam ettirmeye mi kafa yoruyorsun?
-Gençleri, onlarla birlikte olmayı, onların dilini, davranışını yakalamayı seviyorum. Kafalarının çalışma biçimi, duygularını korkusuzca ifade edişleri beni büyülüyor. Ben yapamadım çünkü Ayşe. Hayatımın son yıllarına kadar gerçek duygularımı söyleyemedim. İçimden atamadığım bir ürkeklikle yaşadım hep. Çok sık soruyorlar, “Gençler sizi çok seviyor. Sosyal medyada çok aktifsiniz!” diye, marka devam ettirmek filan asla değil bu iletişim, bu dinamizm beni ayakta tutuyor. Çünkü aslında her döneme adapte olmak çok kolay değil, dijital çağ başta beni yordu mesela. Ama işte bir yanıyla da yepyeni bir dünya açtı önümde. Mesela pazar keyiflerimden biri YouTube’da bir çocuk var, MrBeast diye; onu izlemek. İnanılmaz bir şey, burger dükkanı açıyor, her şeyi zaten bedavaya satıyor da, bir de üstüne para veriyor bunu da çekip yayınlıyor. Bayılıyorum insanların tepkilerini izlemeye. Orada öyle bir dünya varken, sen de adapte olmaya gayret ediyorsun, her şeyden önce o dinamizmi seviyorsun. Zoom’dan takipçilerinle buluşup, Zoom konseri yapmayı akıl etmen gerekiyor. Akıl edebiliyorsun, çünkü seviyorsun. Böylelikle sen ve ekibin adapte oldukça marka da ayakta kalmış oluyor.
ARTIK KAFAMA TOKADAN BAŞKA BİR ŞEY TAKMAM HAYATIM!
Hayatında bir aşk olsa şu anda… Nükhet Duru’yla uğraşır mısın bu kadar? Yoksa adama kafayı takar, kendini boşlar mısın?
-Valla, hayatımda bir aşk olsa, pek güzel olur ne yalan söyleyeyim. Ama pandemide, el pençe divan dururken nasıl aşk bulacaksak.… Ha artık kafama tokadan başka bir şey takmam hayatım, prensip olarak karşıyım, o da ayrı! Kendimi boşladığım çok zamanlar geçirdim, şimdi artık en çok istediğim şey, pandemiden kurtulup, konserlere kavuşmak.
MART ORTASINDA YENİ ŞARKIM ÇIKIYOR, BÖYLE FIKIR FIKIR NİSAN MAYIS AYLARI, GEVŞER GÖNÜL YAYLARI TADINDA
Yakın gelecekte, bu belgeselin ötesinde ne tür projeler var?
-Mart ortasında yeni şarkım çıkıyor, böyle fıkır fıkır, nisan mayıs ayları, gevşer gönül yayları tadında… Bizim ekibi süper heyecanlandıran bir Nükhet Duru retrospektifi projesi var çekeceğimiz, bakalım.
EVREN ERCAN: BU KUŞAK VE SONRAKİ KUŞAKLAR DA NÜNÜ’YÜ TANISIN İSTİYORUM
Sen yapımcı olarak neden girdin bu işe Evren?
-Bu kuşak ve sonraki kuşaklar da Nünü’yü tanısın istiyorum Ayşe. Benim için bu filmin tek hedefi bu. Sadece Türkiye diye de bakmıyorum, bu topraklarda, gerçekten de uçsuz bucaksız bir yeteneğe sahip bir kadın yaşadı, yaşıyor. Türk Popüler müziğine büyük katkıları oldu, henüz dinlemediğiniz inanılmaz hikayelere de sahip. Her şeyin abartılarak yaşandığı ve hızla tüketildiği bu dünyada gerçekten hakkı tam olarak teslim edilememiş olağanüstü bir mücevher.
HAYATI BOYUNCA HİÇ STRATEJİK DAVRANMAMIŞ ÇÜNKÜ BUNA HİÇ TENEZZÜL ETMEMİŞ, SADECE ‘NÜNÜ’ OLMUŞ VE HAYAT NEREDEN GELDİYSE ORADAN KARŞILAMAYA ÇALIŞMIŞ BİR KADIN
Ne zaman tanıştınız?
-6 yıl önce. Çok şaşırmıştım, kendi değerini, bu ülkeye kattığı değeri, kuşaklar boyu insanlara verdiği ilhamı, hiç bilmiyormuş gibiydi. Ya bu kadın, Türkiye cover modasıyla sallanırken, kendi özgün şarkılarının peşine düşmüş, hiçbir zaman basit olanı talep etmemiş, 1976’da, ‘Bir tarafta bombalar, bir tarafta çocuklar’ diye şarkı söyleyebilmiş, risk almış, sürekli baştan başlamış, hayatı boyunca hiç stratejik davranmamış- bence burası çok değerli- çünkü buna hiç tenezzül etmemiş, sadece ‘Nünü’ olmuş ve hayat nereden geldiyse oradan karşılamaya çalışmış bir kadın.