OLEEEEEEEEEEY!
Adana’dan yeni döndüm.
İçimden Adana enerjisi fışkırıyor.
Adana Adana bakıyorum.
Mis gibi portakal kokuyorum.
Herkese ‘Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’nı anlatıyorum.
Çenem düştü.
Fotoğraf gösteriyorum, video gösteriyorum.
Anlattıkça anlatıyorum.
Sokaklardaki o güzelim insanları anlatıyorum.
Hoşgörüyü anlatıyorum.
Kardeşliği, dostluğu, dans edenleri, gülenleri, kol kola halay çekenleri, cıvıl cıvıl kostümleri…
Şehrin dört bir yanında gerçekleşen aktiviteleri…
Kızımın ve Hindistan’dan gelen dansçıların dans gösterisini…
İyilik kolyeleri açık arttırmasını…
Ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yararına kız çocukları okusun diye toplanan 225 bin lirayı…
Yemin ederim susmuyorum!
O kadar heyecanlıyım ki…
Arkadaşlar! Her sene nisanda Adana’da gerçekten olağanüstü bir şey gerçekleşiyor. Ve tüm yurda, benim güzel memleketimden “milli birlik” mesajı veriliyor. Bu karnaval, Adana halkının karnavalı. Halk dibine kadar sahip çıkıyor. Bebeği gibi seviyor. Gurur duyuyor, şehriyle, insanıyla, misafirperverliğiyle… Ve hiçbir şekilde bir taşkınlık yaşanmasına izin vermiyor. 7 yıldır kimsenin burnu bile kanamıyor!
İnanamazsınız yollara… Ben böyle kalabalık görmedim. Valla Rio halt etmiş. Akın akın insan… Ama kimsede bir gıcıklık yok, gerginlik yok, stres yok.
Ah! Böyle Türkiye’yi ne kadar özlemişiz… Belki güzel olan şu:
Siyaset yok. Siyaset üstü bir karnaval bu. O parti, bu parti yok, o belediye, bu belediye yok. Herkes kardeş. Herkes Adana sevdalısı. Herkes istediğini yapmakta özgür. Biralar içiliyor, şalgamlar içiliyor, kebaplar yeniliyor, herkes mutlu, herkes huzurlu…
Dahası bu coşkuyu ve portakal çiçeğini kokusunu paylaşmak için dünyanın ve Türkiye’nin her tarafından gelmişler…
Her sene çok iyiydi. Ama bu seneki bir başkaydı. Rekor bir katılım gerçekleşti. “Dünyanın her yerinden akın akın insan gelmişti” derken abarttığımı zannetmeyin, bir ara Tayvan ve Çin televizyonundan gazeteci arkadaşlarla göz göze geldim. Küçük bir şok geçirdim tabii, o kadar uzak yoldan geldiklerini öğrenince! Pek heyecanlılardı, “Nefis görüntüler aldık, röportajlar yaptık. Seneye de geleceğiz!” dediler.
Karnavalımız çoktan uluslararası olmuş bile!
Gazeteciler, televizyoncular, YouTuber’ler, sanatçılar, gezginler, Karadeniz’den, Ege’den, Türkiye’nin bütün bölgelerinden, şehirlerinden gelenler ordaydı. Şöyle bir tespitim oldu: Millet gerginlikten, siyasi çekişmeden, sertleşmeden gerçekten fena halde sıkılmış durumda. Bahar da geldi, eğlenmek, rahatlamak, gülmek istiyor, güzel vakit geçirmek istiyor, o yüzden akın akın Adana’ya geliyorlar. Ve tabii bir de Adana, yemek çeşitleriyle insanı baştan çıkaran seksi bir şehir. “Kebaba gitmek” diye bir şey var bizde, sevgiliye hazırlanmak gibi bir şey! Onu da doyasıya yaşamak istiyorlar. Ama tabii ki sadece kebap değil, ‘Lezzet Festivali’miz de var Tayyar Zaimoğlu’nun her sene çıtayı biraz daha yükselttiği, bu sene çok daha görkemliydi.
Gelelim gala gecesine…
Her sene Ümit Temurçin’in organize ettiği bir ‘Tasarım Yarışması’ da var. Bu yılki tema, farklı uygarlıklardan kraliçelerin önemini vurgulayan kıyafet tasarımlarıydı. Birbirinden güzel işler çıktı ortaya. Bu bölümden sonra Alya, arkadaşı ve hocalarının dans gösterisi başladı. 7 parça ile dans ettiler. Hocaları Amith Kumar ve Arushi Nigam ve arkadaşı Vidushi Desouza birbirinden güzel danslar sundular.
“Memleketim” son parçaydı, hepimiz çok duygulandık. Ben her seferinde hüngür hüngür ağlıyorum. Memleket aşkı başka bir şey. Bir de kızımı Atatürk’ü saygı ve minnetle selamlarken görünce kopuyorum. Bütün salonda kıyamet koptu. Herkes heyecanlandı, duygulandı. Seni seviyorum Adanam, seni seviyorum Türkiyem. Videoyu hurriyet.com.tr’deki yazının içine koyuyorum, dilerseniz izlersiniz.
Sonra gecenin sunucusu Yeliz Doğramacılar beni sahneye davet etti, boynumda iyilik kolyeleriyle çıktım. Ben de Saffet Emre Tonguç’u davet ettim, “iyilik kolyesi açık arttırması”nı yönetmesi için.
Saffet kadar ikna edici ve müthiş başarılı bir açık arttırmacı görmedim.
“Ben Adana’dan çok umutluyum. Bak gör rekora koşacağız!” dedi.
Gerçekten de öyle oldu.
Adanalılar müthiş yüce gönüllüler, tam 200 bin lira bağış yapıldı!
İnanabiliyor musunuz?
8 kanaat önderi kolyelerle tek tek sahneye çıktı, 20’şer kolye vardı sahneye gelen her konuğun elinde. İlk konuk İsmail Küçükkaya’ydı. Ona da nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Gelmiş geçmiş en büyük rol modellerden olan Türkan Saylan’ı andı, “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kız çocuklarının eğitimini üstlenmek boynumuzun borcu” dedi ve açık arttırma başladı. Bülent-Gül Bilici tam 50 bin lira bağışta bulundu. Salon yıkıldı alkıştan! Sonra Emre Özpeynirci ve kızı Deniz çıktı ve daha pek çok kişi… Arada “Bir Zamanlar Çukurova” dizisinin oyuncuları çıktı ve sevgili Timur Savcı da bağışta bulundu. Gerçekten müthişti.
Ertesi gün otelde ve Atatürk Parkı’nda da iyilik kolyeleri üzerinden 25 bin liralık bağış daha yapıldı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden Sibel Özgümüş, Adanalıların cömertliği karşısında ağladı. Ne mutlu bize. Aşağı yukarı 100 genç kızın bir yıllık eğitim bursu karşılandı.
“İyilik bulaşıcıdır” diyoruz ya, gerçekten de öyle.
Madame Tussauds balmumu figürüme gelince…
O kadar iyi yapılmış ki…
İnanılmaz gerçekti.
Zaten millet beni bırakıp onunla fotoğraf çektirdi. Çok hoşuma gitti. Otelde ayrıca Yaşar Kemal ve Müslüm Gürses figürü de vardı. Düşünebiliyor musunuz, onların olduğu bir mekânda benim de figürümün olması müthiş onur verici! Seni seviyorum Adanam, her şey senin sayende.
Bir kez daha bu güzelim karnavalın yaratıcısı Ali Haydar Bozkurt’a, festival komitesine, valiliğe, belediyelere, destek veren herkese binlerce teşekkür. Bu karnaval gerçekten halkın karnavalı. Bir sivil inisiyatif olan “Nisan’da Adana Komitesi” düzenliyor. Tüm diğer kurumlar da destek veriyor. Ha, hiç aksaklıklar yok muydu? Elbette vardı. Ama en önemlisi çok sahici ve samimiydi. Adana gibi. Onu bunu bilmem, seneye nisan ayında… Yine Adana’da… Buluşalım… Coşalım… Bekliyoruuuz!