Bu yürüyüş bir milat olabilir


SAHİCİ sıfatının tam karşılığı…
Selvi Kılıçdaroğlu’nu tanımla” deseniz, samimi ve sahici derim. Ama insanı hayrete düşürecek kadar sahici. Mütevazı. Eşitlikçi. Tarafsız. Eleştirisini de beğenisini de esirgemeyen. Ama net yapan, abartmayan. Neyse onu söyleyen, koruyup kollamayan, gerçekçi. Bir de iyi analizci… Çok sevdim ben. Siyasetçi eşlerine benzemediği kesin. Yürüyüş esnasında onunla da mini bir röportaj yaptım. Selvi Kılıçdaroğlu’yla sizi baş başa bırakıyorum…

Yürüyüşe Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi olarak mı katılıyorsunuz?
– Hayır, adalet isteyen bir yurttaş olarak katılıyorum!

Neler hissediyorsunuz?
– Valla, iyi hissediyorum kendimi. Umut veriyor böyle bir şeyin olması. Çünkü ülke olarak hepimiz bıktık adaletsizlikten, hukuksuzluktan, haksızlıktan. Toplumun her kesimine yayılmış feci bir adaletsizlik var. O yüzden bu yürüyüş kararına çok sevindim ve çok destekledim.

Korkmadınız mı eşiniz adına? Kısa bir mesafe değil neticede…
– Tabii ki insan endişe ediyor, e çünkü yaşı belli, Kemal 70’ine yaklaşan bir adam. Genç değil. Çok fazla böyle bir deneyimi de yok. Aslında hiç yok. Spor filan da yapmaz. Bürokrasiden gelmiş bir adam. Çoğunlukla masa başında oturan insanlar bunlar. Başta, “Olur mu, olmaz mı… Birtakım sıkıntılar yaşamasın, kalmasın yollarda…” diye endişelendim ama o kararını vermişti zaten. Şimdiye kadar da çok iyi götürdü. O kadar inandığı bir şey yapıyor ki…

Herkes temposuna hayret ediyor…
– Ben de şikâyetçiyim valla! Beraber de yürüdüğümüz için, bu nedir ya, biraz hızlı yürüyor…

“Yavaşla!” mı diyorsunuz?
– Evet, çünkü sadece kendi yanında yürüyenler için değil, arkadakiler için de zor oluyor. “Doktorların dediğini yapıyorum” diyor, onlar “Hep aynı tempoyu tutturmaya çalışın” demiş ama bizimki bazen fazla kendini kaptırıyor. Aslında çok güzel bir şey bu. Bunun adı “adanmışlık.” İnsanın bir şeyi bu kadar inanarak yapması harika. Herhalde onun da verdiği azimle, “Muhakkak sonuna kadar götüreceğim!” diyor. Götürüyor da…

Siz hangi zamanlarda eşlik ediyorsunuz?
– Epey ettim. Sıcaklar artınca bir ara verdim, sıcağa dayanamıyorum, çünkü çok terliyorum. Bir de ben ve çocuklar gelince, bir yerde, ekibin işini de zorlaştırıyoruz. Kemal geçen hafta, “2-3 gün gelmeyin” dedi. Ama şimdi İstanbul’a yakınlaştık tekrar gelmeye başladık…

Yürümesi yerine, Güven Park’ta ‘Adalet’ pankartıyla dikilmesini tercih eder miydiniz?
– Aman yok! Hiç istemezdim öyle bir şeyi! Yol yapmak, yolda insanlarla iletişim kurmak, neredeyse dört mevsimi yaşamak iyi geldi hepimize…

BU YÜRÜYÜŞ BEKLENEN KIVILCIMDI

Bu kadar etki yaratacağını düşünmüş müydünüz?
– Aslında insanların böyle bir şey beklediğini hissediyordum. Sokakta, orada burada fark ediyordum, bir hareket, bir kıvılcım bekliyorlardı. İnsanlar artık gerçekten bunalmış vaziyetteler. Geç bile kalındı. Ben böyle düşünüyorum. Hepimiz bizi umutlandıracak bir şey bekliyorduk. Bu yürüyüş o işte…

Siz, hiç lafı evirip çevirmeden söyleyen birisiniz. Siyasetçi eşlerine pek benzemiyorsunuz, çok açıksınız, hiç politik değilsiniz. Mesela “Biraz geç bile kalındı!” diyebiliyorsunuz…
– Doğrusu bu. İçimden gelenleri söylüyorum. Ama bu ülkede herkes aklında ne varsa söyleyebiliyor mu, ondan da şüpheliyim. Ben de netice de bir siyasetçi eşiyim…

Ne demek siyasetçi eşi olmak?
– İşte bu, bir sürü konuda farklı düşünüyorsunuz ama birden lak diye diyemiyorsunuz. Ben diyorum ama… O yüzden pek çok siyasetçi eşinden farklıyım…

SAYIMIZ HER GÜN BİRAZ DAHA FAZLALAŞIYOR

İnsan bu yürüyüşle ilgili bazı görüntüler karşısında o kadar duygulanıyor ki gözyaşlarını tutamıyor. Size de aynı şey oluyor mu?
– Evet, bayrağımızın kalabalıklar üzerinden akan hali, el ele yürüyen yaşlı çiftler, yürüyenlerin kaynaşması, bir olması filan beni de duygulandırıyor. Sonra mola yerleri, her zaman düzgün yerler olmuyor. İnsanlar güneş altında. Ama pes etmiyorlar. Kesinlikle inançla yürüyorlar. Tüm bunların insanı duygulandırmaması mümkün değil…

Katılımcılar arttıkça siz de heyecanlanıyor musunuz?
– Tabi tabii. Sayı her gün biraz daha fazlalaşıyor. Bir de şimdi çok yaklaştık İstanbul’a. Fakat şehrin içinden geçeceğiz, gittikçe yürüyüş yollarımız daralıyor, o bakımdan da tasalanıyorum…

BAZEN KEMAL’İN SAKİNLİĞİ İNSANI SİNİRLENDİREBİLİYOR DA…

En çok ne için endişelendiniz Kemal Bey’le ilgili olarak?
– Vücudunun alışık olmadığı bir şey olduğu için, önce ne kadar adapte olabileceğini kestiremedim. Netice de 17-18 kilometre yürüyorlar her gün. Vücut alışana kadar ağrıları oldu, ayağı su da topladı. Ama o kadar önemli bir şey yapıyorlar ki, bunların lafı olmaz…

İnanılmaz sabırlı. O hep öyle mi?
– Evet, genelde sakin bir insan. Bağırıp çağırmaz. Fevri hareketleri yoktur. Bazen o sakinlik insanı sinirlendirebiliyor da…

Sizce bu yürüyüşün sonuçları ne olacak?
– Ülkemizin içinde bulunduğu malum durumdan yılmış bir kesim var. İnsanca yaşamak istiyor. Adalet istiyor. Hukuk istiyor. Bu yürüyüş bir milat olabilir, bir yeni dönemin başlangıcı. Bence tarihe geçecek bu yürüyüş. O bakımdan çok umut verici…

Siz nasıl bu kadar alçakgönüllüsünüz?
– Yapım böyle, istesem de başka türlü olamıyorum…

Yorum Bırak