“Zor günlerde el ele!” diyerek 65 yaş üzeri büyüklerimize 100 bin adet ücretsiz kolonya ulaştırdılar!

Bu pandemi sırasında hayatımızın en önemli unsuru “sosyal dayanışma” oldu. Önemini bir kere daha anladık. Bir olmanın, birlik olmanın, birlikte olmanın önemini… Burada, sosyal dayanışmaya önem veren pek çok kurumu yazdım, işte Rebul da onlardan biri. “Zor günlerde el ele!” diyerek 65 yaş üzeri büyüklerimize 100 bin adet ücretsiz kolonya ulaştırdılar. Devlet hastanelerine 4000 litre sıvı sabun bağışladılar. Bunu da milli bir vazife gibi, severek, isteyerek yaptılar. Tebrik ediyorum.

Bu dönem o kadar fazla kolonya talebi olmuş ki, diğer ürün çeşitlerinden vazgeçip, tamamen kolonyaya yüklenmişler. Bütün taleplere yetişmeye çalışmışlar.

Rebul’un ortaklarından Nüket Filiba’yla hem Rebul’un 125. yılını hem de pandemi sürecini konuştuk. Ayrıca Rebul ve Atelier Rebul olarak, bizden kolye alıp, iyilik hareketimize katıldılar, pırıl pırıl kimya mühendisi gençlerin bir yıllık eğitim masrafını üstlendiler. Türkan Saylan’ın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışta bulundular. Bunun için de teşekkür ederim.

Sizi Nüket Filiba’yla baş başa bırakıyorum.

“Zor günlerde el ele!” diyerek, 65 yaş üzeri büyüklerimize, 100.000 adet ücretsiz kolonya ulaştırdınız. Nasıl geri dönüşler aldınız?
-Müthiş! Bu kadarını beklemiyorduk. Biz de çok memnun olduk. Bu pandemi bize yardımlaşmanın önemini bir kere daha hatırlattı. Böyle günlerde bir olmak, birlikte olmak, birlikte yürümek çok önemli. Biz de elimizden geleni yapmaya gayret ettik.

DEVLET HASTANELERİNE DE 4000 LİTRE SIVI SABUN BAĞIŞLADILAR

Salgınla mücadelede en ön saflarda fedakarca çalışan sağlık personeline de destek sağladınız…
-Evet. Devlet hastanelerinin temizlik malzemelerine ihtiyacı olduğunu öğrendik, katkı sağlamak, destek olmak, boynumuzun borcu diye düşündük. Ve devlet hastanelerine 4000 litre sıvı sabun bağışladık. Talep edilen ürünleri yetiştirmeye çalışmak bile, bizim için milli bir vazifeydi. Severek, isteyerek yaptık. Hepimiz, sosyal dayanışmanın önemini daha iyi kavradık diye düşünüyorum.

Siz bu dönemde hiç hız kesmeden üretiminize devam ettiniz mi?
-Evet. Tabii ki hijyen önlemlerine en üst seviyede dikkat ederek. Sosyal mesafeyi koruyabilmek için 2 vardiya halinde çalıştık mesela. Oldukça hummalı bir çalışma dönemi geçirdik.

YÜKSEK FİYATTAN KOLONYA SATMAYA ÇALIŞANLAR OLSA DA SEKTÖRÜN ÖNEMLİ MARKALARI, FİYATLARINDA ARTIŞ YAPMADI

 

Salgın sırasında, kolonyaları 4-5 katı fiyatına satmaya çalışanlar olduğu doğru mu?
-Evet, maalesef yüksek fiyattan kolonya satmaya çalışanlar oldu. Ama sektörün önemli markaları, satış fiyatlarında herhangi bir artış yapmadı. Markalardan bağımsız, bazı kurumlar tarafından bu tür talihsiz şeyler denendi. Bize gelince, Rebul ve Atelier Rebul olarak fiyat arttırmadık. Bu arada insanların bir kısmı, bizi “kolonyacı” diye biliyor. Oysa bizim, kolonya dışında, parfüm, sıvı sabun, banyo ürünleri, vücut, cilt, saç bakımı ve ev kozmetiği gibi alanlarda pek çok üretimimiz var. Ama pandemi döneminde, fabrikamızdaki tüm üretim hatlarını, kolonyaya çevirerek, tam kapasite kolonya ürettik.

DİĞER ÜRÜN ÇEŞİTLERİMİZİ BİR KENARA BIRAKIP BÜTÜN GÜCÜMÜZLE TALEPLERE KOLONYA TALEPLERİNİ YETİŞTİRMEYE ÇALIŞTIK

Pandemi döneminde normal kolonya üretiminizin üzerine mi çıktınız?
-Evet, kolonya üretimimiz 3’e katladı. Bütün gücümüzle kolonya yetiştirmeye çalıştık. Talep inanılmazdı. Sadece Mart ayında 600 bin kolonya siparişi aldık.

Vaayyyy!
-Sağlık Bakanı’mızın, “70 derece etil-alkol içeren Kolonya, Covid-19’dan korunmada etkilidir” açıklamasından sonra, muazzam bir taleple karşılaştık. Kolonyalarımızın içerisinde 80 derece etil-alkol bulunması, ürünlerimizin kişisel hijyen ve korunma amaçlı kullanımını arttırdı. Stoklarımız, sağlam olmasına rağmen tükendi. Bu artan talep yüzünden, diğer ürün çeşitlerini durdurup, sadece kolonya üretimine yüklendik. Alkol tedariğinin en zor olduğu zamanlarda bile, alkol kalitemizden asla ödün vermedik.

Alkol kalitesinin iyi olup olmadığını normal bir tüketici nasıl anlar?
-Kolonyayı kokladığınızda, esans kokusundan çok, rahatsız edici kimyasal ve hammadde benzeri kokular alıyorsanız, alkol kalitesi düşük demektir.

DÜNYADA EKONOMİNİN KİTLENDİĞİ ÇOK OLAĞANÜSTÜ BİR ZAMAN DİLİMİNDEN SÖZ EDİYORUZ

Bu dönemde, kargo şirketleri, eve yemek servisi veren şirketler, marketler, Netflix gibi entertaiment şirketleri avantajlı bir duruma geçti… Siz de onlardan biri misiniz?
-Bazı sektörler, “potansiyel kazananlar” gibi gözükse de Covid-19’da, hepimiz zarar gürdük aslında. Dünyada ekonominin kitlendiği çok olağanüstü bir zaman diliminden söz ediyoruz. Bizler, “daha az kaybedenler” arasına girdik sanırım.

Çalışanların sağlığını koruma konusunda nasıl bir yol izlediniz?
-Hamilelere, kronik rahatsızlığı olanlara, önemli operasyon geçirmişlere ve kontrol süreci devam edenlere derhal idari izin verdik. Vardiyalı üretim düzenine geçtik. Tüm yurtdışı seyahatlerimizi iptal ettik. Oturma düzenini, 2 metre fiziki mesafeyi koruyacak şekilde değiştirdik. Bütün ortak kullanım ve üretim alanlarımızı, etkin ve kalıcı koruma sağladığı açıklanan “Antimic nano teknoloji”yle dezenfekte ettirdik. Bu işleme periyodik olarak devam ediyoruz. Maske ve eldiven kullanımına ek olarak, el dezenfektanı ve kolonya kullanımını teşvik ediyoruz. Çalışanlarımızın ateşlerinin hemşire tarafından günde 2 kez ölçülmesi ve genel kontrollerinin yapılması uygulamasını hala sürdürüyoruz. Alınan önlemlere rağmen, kendisini risk altında hissedip, tedirginlik yaşayan çalışanlarımıza da izin verdik. Evden çalışma sistemini devreye soktuk. Kalabalık toplantılardan kaçındık. Konferans görüşmelerini tercih ettik. Bir müddet daha, tüm bunlara dikkat ederek çalışacağız gibi görünüyor. Bu önlemlerin bir kısmının da alışkanlık haline gelmesi gerekiyor. Virüs, çalışma ve sosyal hayatta pek çok şeyi kalıcı olarak değiştirmekle kalmadı, hayatı dünyayı algılama biçimimizi de sorgulatıyor.

NORMALDE E-TİCARETTE 5 SENEDE GELECEĞİMİZ RAKAMLARA PANDEMİ’DE 2,5 AYDA GELDİK

Bizim, kolonya dışında hem kendi markalarımız hem de özel etiketli olarak ürettiğimiz kozmetik ürünlerimiz var. Sanayici kimliğimiz dışında, Türkiye ve yurt dışında, perakendeci kimliğimizle Atelier Rebul mağazalarımız var. Tüm dünyada mağazalarımızın kapanması ve kozmetik ürünlerine olan talebin düşmesiyle, kolonya ciromuz 3’e katlanırken, total ciromuz maalesef yarıya düştü! Ama yine de şalteri indiren, birçok sektöre göre şanslı durumdayız. Bu dönemde özellikle e-ticarette ürünlerimiz tercih edildi. Bu da Atelier Rebul’un dijitalleşme sürecini çok hızlandırdı. E-ticarette 5 senede geleceğimiz rakamlara, 2 buçuk ayda geldik. Bunun markamız adına önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Pandemi sonrasında da belli kitlelerin online alışveriş yapmaya devam edeceğine inanıyorum.

Türk kültüründe kolonya ne kadar önemli?
-Çoook önemli. Bizde, konuk ağırlama ritüelinin ilk adımıdır. Hoş ve ferahlatıcı kokusu dışında, en pratik temizlik ürünlerinden biri. Osmanlı’da, 1880’lerden beri, sağlık ve misafirperverliğin sembolü. O dönemlerde, tıbbi ve hijyenik özellikleri başta geliyormuş. Sonraları, kozmetik olarak da önemli bir yere sahip olmuş. Son dönemlerde biraz unutulmaya yüz tutsa da eve gelen misafire ya da otobüse binen yolcuya ikram edilecek kadar da hayatımızın içindeydi. Pandemi sırasındaysa, vazgeçilmezimiz hale geldi! İçinde bulanan, etil alkolün, ciltte bulunan bakteri, virüs ve benzeri mikroorganizmaları öldürücü veya deaktive edici etkisi, birçok çalışmayla kanıtlanmış ve literatüre geçmiş durumda.

2017’DE DÜNYAYA AÇILDIK

Rebul Lavanda Kolonyası demek, benim için rahmetli dedemin, babamın kokusu demek. Kendimi bildim bileli bizim evimizde vardır…
-Evet, çoğumuz için böyle gerçekten. Babalarımızın, dedelerimizin kokusu. Umarız geniş kolonya koleksiyonumuz, kalıcı ve özel kokularımızla, genç tüketicinin de vazgeçilmezi olur.

Rebul ne zaman Atelier Rebul’u doğurdu?
– 2013’de. Bir asırlık tecrübemizi, koku uzmanlığımızı, bilgi birikimimizi, formüllerimizi, farmakolojik uzmanlıkla harmanlayarak, “Atelier Rebul” markasını ve mağazalar konseptini yarattık. Perakende sektörüne girerek, ilk defa tüketiciyle çok yakın olmayı başardık.

Rebul’un modernize edilmiş çocuğu mu yani…
-(Gülüyor) Öyle de diyebiliriz. Atelier Rebul, Rebul’un modern yüzü. Mirasımızı, dünyaya böyle taşıyoruz. İki marka da aynı geçmişten besleniyor. İkisi de koku uzmanı. Rebul, sadece koku uzmanlığı ve kolonyada uzmanlaşmışken, Atelier Rebul, kolonya dışında da tüm kozmetik kategorilerinde varlığını sürdürüyor. Ve dünyaya açılıyor. 2017’den beri Avrupa, Orta Doğu, Çin ve Japonya pazarlarıyla dünya açılımı için yatırımlarımıza devam ediyoruz. İstanbul gibi bir değeri, “Zamansız İstanbul” koleksiyonumuz aracılığıyla dünyaya ulaştırmayı hedefliyoruz. Türkiye’ye değer katan markalar arasında seçildik ve ödül aldık. Heyecanlandık, gururlandık.

125 YIL ÖNCE FRANSIZ ECZACI JEAN CESAR REBOUL, BEYOĞLU’NDA, TÜRKİYE’NİN İLK ECZANELERİNDEN BİRİNİ KURUYOR. REBUL MACERASI İŞTE BÖYLE BAŞLIYOR

Dile kolay, 125 yıldır varsınız! Gelelim hikayesine… Bugün hepimizin bildiği Rebul Eczanesi nerede, ne zaman açıldı?
-Beyoğlu’nda, 1895’de. Genç Fransız bir eczacı Jean Cesar Reboul, İstanbul’a geliyor. Ve şehre o kadar hayran kalıyor ki, “Grande Pharmacie Parisienne”i, yani “Büyük Paris Eczanesi”ni Beyoğlu’nda açıyor. Hikaye böyle başlıyor. Osmanlı’nın son dönemine tanıklık eden ve günümüze kadar yaşamını sürdüren bir eczane sözünü ettiğim…

Peki, bu genç adam Beyoğlu’na hangi rüzgar atıyor?
-Babası mühendis. Hopa-Trabzon otoyolunun yapımında görev alıyor. O da babasını ziyaret etmek için geliyor. Amacı Trabzon’a gitmek. Ama önce İstanbul’dan geçmesi lazım. Ve şehre aşık oluyor. Bu aşkın sonucu da Rebul Eczanesi.

Kemal Müderrisoğlu, olaya nasıl dahil oluyor?
-Cumhuriyet tarihinin ilk eczacılarından olan Kemal Müderrisoğlu, o sırada, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde okuyor. Mösyö Reboul’a, fakültenin ilk yılında staj için başvuruyor. Çünkü mesleğini, bir ustanın yanında öğrenmek istiyor. Ama Mösyö Reboul inatçı, öyle hemen kapılarını açmıyor, önce Fransızca öğrenmesini şart koşuyor. Aksi takdirde onu stajyer olarak alamayacağını söylüyor. Müderrisoğlu, ondan inatçı, Fransız Konsolosluğu’nda akşamları verilen dil kurslarına kaydoluyor ve ertesi yıl, Fransızca konuşmayı öğrenmiş bir şekilde Mösyö Reboul’un karşısına dikiliyor. Mösyö Reboul, “Neden ille de benim eczanemde çalışmak istiyorsun?” diyor. O da “Siz, cesur, yaratıcı ve zamanın ilerinde birisiniz. Bu yüzden mesleği sizden öğrenmek istiyorum” diyor. Kararlılığı, inadı, mesleğine duyduğu tutku işe yarıyor. Kemal Müderrisoğlu, 1920 yılında Mösyö Reboul’un yanında staja başlıyor. 23’de, eczacılık fakültesinin ilk mezunlarından biri olarak eğitimini tamamladığında ise ful time çalışıyor. O kadar iyi anlaşıyorlar ki, bu birliktelik yıllarca sürüyor.

Kaç sene?
-Tam 13 yıl sene. İnanılmaz ürünler çıkarıyorlar. O kadar ki, 634208 no’lu gece kremi, 513617 no’lu sivilce kremi, kas gevşetici kremi, saf gül suyu toniği ve ağız suları için müşteriler sırada beklermiş. Düşün o yıllarda, kişiye özel cilt bakım kremleri yapıyorlar. 1936’da Mösyö Reboul, Kemal Müderrisoğlu’nun eczaneye ortak olmasını istiyor. Ve eczanenin adı “Kemal ve Rebul Eczanesi” olarak değişiyor. Sonra Mösya Reboul ülkesine dönüyor, Müderisoğlu Ailesi ise mesleğe hep devam ediyor. Eczane de kimseye devredilmedi. Halen Kemal Müderrisoğlu’nun torunu, yani ortağım Kerim ve babası Mehmet Müderrisoğlu’nun.

BABADAN OĞULA GEÇEN MİRAS

Peki, Rebul Lavanda Kolonyası’nın hikayesi ne zaman başlıyor?
-1938’de.

Kuşaktan kuşağa aktarılan özel bir formülü olduğunu doğru mu?
-Evet, doğru.

Coca-Cola’nın formülü gibi mi yani?
-(Gülüyor) Evet, bir nevi.

Bugüne kadar formülü çalmaya çalışanlar oldu mu?
-Şimdiye kadar taklitleri oldu ama başarılı olamadı. Sahtecilik yapanları da yakalattık. Her zaman bu konuyu titizlikle takip ediyoruz. Sırf bu konuyla ilgilenen özel avukatlarımız var.

Beyoğlu’yla ne kadar bütünleşmiş bir kokuydu Rebul Lavanda?
-Çoook. Kısa süre içinde Pera’nın erkekleri başta olmak üzere, İstanbul beyefendilerinin kokusu haline geliyor. Rebul Lavanda, kolonyadan ziyade, daha çok, babadan oğula geçen farklı bir mirasa dönüşüyor. Öyle ki, Beyoğlu’nda dolaşabilmek için, Rebul’un lavantasının sürülmesi gerektiği, kuşaktan kuşağa bir efsane olarak aktarılıyor. Dönemin bu en popüler erkek parfümü, kuaförler tarafından da saça uygulanıyor. Eskiden berberlerde tıraş sonrası, rahatlatma amaçlı, Rebul Lavanda kolonyasıyla friksiyon ve kafa masajı yapılırmış. Orada yapılan bu ritüel, evlerde devam etmeye başlıyor.

BÖYLE DEĞERLİ BİR MARKANIN 4. KUŞAK TEMSİLCİSİ OLDUĞUM VE BUNU DÜNYAYA TAŞIYABİLDİĞİM İÇİN KENDİMİ ŞANSLI VE GURURLU HİSSEDİYORUM

125. yıl özel koleksiyonunda neler var?
– 125 yıl önce, İstanbul’un kalbinde, Beyoğlu’nda başlayan hikayemizi, çok özel ve eşsiz bir koleksiyonla taçlandırmak istedik. Kurucumuz Jean Cesar Reboul’un yıllardır korunan gizemli formülleri, bu koleksiyonla yeniden hayat buldu. Hikayenin başladığı 1895 yılına ithafen, sadece 1895 adetle sınırlı olan ve her biri özel numaralandırılan nostaljik bir koleksiyon yarattık.

Senin için Rebul ne ifade ediyor?
-Rebul’e ortak olmadan önce, benim için, 5-6 yaşlarımda dedemin evindeki, mis kokulu sarı etiketli kolonya şişesiydi. Şimdi Rebul ve Atelier Rebul, benim 3. çocuğum. 17 senedir tutkuyla bağlı olduğum hem çok zevkli hem de çok yaratıcı bir serüvenden bahsediyorum. Markalarımızı Rebul ailesi olarak her zaman büyüttük, büyütmeye de devam edeceğiz. Böyle değerli bir markanın 4. kuşak temsilcisi olduğum ve bunu dünyaya taşıyabildiğim için kendimi şanslı ve gururlu hissediyorum.

Yorum Bırak